• Sonuç bulunamadı

3.2 Sanal-Gerçek İlişkisi Ekseninde Değişen Kavramlar

3.2.4 Deneyim Kavramı

Deneyim kavramı, yakın ilişki içerisinde olduğu algı kavramında olduğu gibi bedensel (duyumsal) ve zihinsel algılamalar sonucunda toplumsal, kültürel öğelerle şekillenerek oluşan birikimlerin tamamı şeklinde tanımlanabilir. Çalışma kapsamında ifade edilmek istendiği gibi, toplumsal, bilimsel ve kültürel unsurlardaki değişimler, zihinsel ya da bedensel mekan algısı üzerine birey ve topluma yönelik etkileriyle, yeni deneyim birikimlerinin ortaya çıkmasına yol açmakta ve teknoloji ile somutlaşarak mekan üzerine yansımalarını göz önüne sermektedir. Aynı zamanda, teknolojideki gelişmeler, değişimler aracılığıyla, toplum üzerindeki etkileri olan ve zaman içerisinde ortaya çıkan deneyim birikimlerinin, mekana dair yansımalarıyla algısal unsurları etkilediği görülmektedir. Böylece, deneyimsel anlamda zamana bağlı mekan-algı-deneyim-

teknoloji-mekan döngüsü ortaya çıktığı düşünülebilir. Bu nedenle, algı, zaman ve

teknoloji ve deneyim bağlamlarında, temelde farklılıklar içeren, mekanın oluşumuna yönelik deneyime dayalı sürecin oluşa geldiği ortam olarak “yer” ve “yeni bir yer/siberuzay” arasındaki farklılıklar etkin bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır.

Mekanın algısı ile ilgili süreçte olduğu gibi, Endüstri Devrimi öncesinde bedensel (duyumsal) algılamayla edinilen deneyim birikimleri daha etkin bir konumdadır. Bununla birlikte, bir ortam olarak “yer”de hem tasarımcı hem de kullanıcının bedensel ya da zihinsel algılamalar sonucunda, uzun bir zaman dilimine ihtiyaç duyduğu, mekânın inşasından sonra gerçekleştirebileceği bir deneyimleme süreci görülmektedir. Endüstri Devrimi ile birlikte, tasarımın inşa (yapım) sürecinden ayrılması, perspektifin etkin kullanımı, soyutlama ve benzeri zihinsel algılamaya yönelik değişimlerle, mekan ve zamandan soyutlanan deneyim kavramının içeriğinde, bedensel algılama ve sonucunda oluşan bedensel deneyimin etkinliğinin önceki dönemlere oranla zayıflayarak, zihinsel deneyimin

daha etkin ve baskın konuma taşındığını görmekteyiz. Bu değişimle, temel olarak zanaata dayalı üretim modelini esas alan ve tasarım sürecinin, inşa ile eşzamanlı gerçekleştiği Endüstri Devrimi öncesinde, mekanın algılanmasına yönelik olan

bedensel deneyimin yoğunlukla sonuç ürün ile ilişkili olduğunu, zihinsel deneyimin ise zihinsel algılamaya paralel bir şekilde sonuç üründen edinilen

bedensel birikimlerin zaman içerisinde tekrar tekrar hatırlanarak, revize edilerek, yeniden yorumlanarak ortaya çıkarıldığı, tasarımın inşadan ayrıldığı Endüstri Devrimi ile birlikte filizlenen tasarım süreciyle yakından ilişkili olduğunu düşünebiliriz.

Sonuç olarak, Endüstri Devrimi öncesinde bedensel ve özellikle de zihinsel deneyimler sonuç ürün odaklı iken, Endüstri Devrimi ile birlikte zihinsel deneyimlerin sonuç üründen, bedensel deneyimlerden farklı olarak tasarım süreci içerisine baskın bir şekilde eklemlendiğini görmekteyiz. Bu durum, Endüstri Devrimi öncesinde zihinsel deneyim kavramının olmadığını değil, zihinsel deneyimin Endüstri Devrimi ile birlikte, Endüstri Devrimi öncesinde inşa (yapım) ve sonuç ürüne yönelik oluşumundan farklı olarak tasarım süreci içerisine dahil edildiğini göstermektedir. Bilgisayar Devrimi ile birlikte ise Endüstri Devrimi sonrasında mekanın oluşumuna yönelik olarak, tasarım sürecine dahil edilen zihinsel deneyim kavramının etkinliğinin, bilinçaltının keşfi, yaratıcılık kavramı gibi toplumsal ve kültürel yansımaları olan unsurlarla belirgin bir şekilde artması dışında, bir ortam olarak “yer” den farklı “yeni bir yer/siberuzay”da bazı araçların kullanımıyla alternatif bedensel (duyumsal) bir deneyim yaklaşımının da tasarım sürecine dahil edilmesi arayışları görülmektedir. Böylece, siberuzay ve araçlarının mekânın zihinsel, bedensel algılanması ve deneyimlenmesi anlamında, inşa (yapım) aşamasından önce tasarımcıya ya da kullanıcıya yönelik sunduğu imkanlarla, tasarımın geliştirilmesi, tartışılması sağlanmaktadır. Bu sayede zihinsel ve bedensel deneyimler, mekânı birebir yaşayarak elde etmek yerine, bilgisayar ortamında (yeni bir yer/siberuzayda), tasarım süreci içerisinde, geçmiş dönemlere oranla daha kısa bir zaman diliminde gerçekleştirilebilecek şekilde, vektörel harekete bağlı olarak gerçekleştirilebilmektedir.

Sonuç olarak, teknoloji, toplumsal, kültürel, bilimsel öğelerle mekanın algılanması, sorgulanması ve sonucunda oluşan deneyim birikimlerinin ifade aracı ya da mekanın oluşumuna yönelik toplumsal, kültürel öğeleri etkileyen unsur olmaktan öteye Bilgisayar Devrimi ve “yeni bir yer/siberuzay”ın kendine özgü karakteristik yapısıyla birlikte bir ortam olarak “yer” den farklı şekilde, mekanın sanal anlamda oluşumunun direkt olarak gerçekleştiği veya somut (gerçek) mekansal anlamda deneyime dönüşebilme potansiyeli taşıyan deneylerin yapıldığı bir unsur haline dönüşmektedir. Bunun doğal bir sonucu olarak, bilgisayar teknolojisi ile birlikte “yeni bir yer/siberuzay” da yapılan mekansal deneyler, kendi sanal gerçekliğiyle farklı zaman, algı kavramlarıyla farklı bir deneyimleme imkanı sunmakta ve “yer” üzerinde somutlaştırılma anlamında sunduğu imkanlarla farklı bir deneyim kavramını işaret etmektedir.

Tablo 3.1 Mekansal deneyimin yer ve yeni bir yerde oluşum süreci. Mekansal Deneyim

Yer Yeni Bir Yer/Siberuzay

Endüstri Dev. Öncesi Endüstri Dev. Sonrası Zihinsel Sanal Bedensel

(Sanal Ürün ve Tasarım Odaklı) Zihinsel Bedensel Zihinsel Bedensel -Deneyler-

(Sonuç Ürün Odaklı) (Tasarım ve Sonuç Ürün Odaklı)

Sanal Zaman Gerçek Zaman

Sanaldan Gerçeğe Sanal Mekan Dönüşen Mekan

(Yer) (Yeni Bir Yer) Yeni Algı ve Anlamlar

Zihinsel Bedensel Zihinsel Sanal Bedensel

Yeni Algı ve Anlamlar

Kalın (bold) olarak belirlenen kısımlar dönem içerisindeki deneyim kavramı kapsamında baskınlığını ifade

etmektedir.

Deneyim kavramı çerçevesinde “yer” ve “yeni bir yer” mekanın oluşageldiği ortam olarak değerlendirildiğinde, mekanın her iki ortamda oluşumunun belirgin

farklılıklar taşıdığı görülebilmektedir. Teknoloji ekseninde ortaya çıkan mekansal kavramlara yönelik farklılıklar ve dönüşümler, hafıza mantığında zaman içerisinde edinilen zihinsel ve bedensel deneyimlerle, toplumun algı ve anlam ilişkilerini etkileyerek bir sonraki sürece aktarılmaktadır. Görüldüğü üzere, “yeni bir yer/siberuzay” yeni bedensel ve zihinsel deneyim yönelimleriyle sanaldan gerçeğe transfer olan mekanlar ve sanal mekanlarla hem kendi içinde sanal gerçekliği olan yeni bir mekansal deneyim kavramını işaret etmekte hem de “yer”i şekillendirme potansiyelini farklılaşan algı, zaman oluşumları ile ortaya koymaktadır.