• Sonuç bulunamadı

1.6.2. Türk Siyasal Muhafazakârlığı

2.1.1.5. Demokrasi

Başgil, hürriyet ve refahın ortak paydada buluşabildiği tek rejimin demokrasi olduğunu savunmaktadır. Bu rejim ne iktisadi hayata sırt çevirmekte ne de sosyal adaleti saf dışı bırakmaktadır (Çakır, 2017:171). Aynı zamanda ahlaki temellerinde maneviyatçılığın da olduğunu düşündüğü (2019:267). Demokrasi felsefesinde hedeflenen; ferdi tehditler karşısında eğilmiş görmek değil tam aksine, onu sahip olduğu kimliği, irade ve karakter terbiyesiyle donatarak insanlık şerefine ulaştırmak ve toplumsal meseleler karşısında, aydınlaşmış bir akıl ve izan ile teşekkülünü sağlamaktır. Çünkü demokrasi nazarında insan akıl ve melekeleri ile bezenmiş moral bir mahlûktur. Bu bilinçle otokrasi karşısında baş eğmesi değil bilgi ve kültürle bezenerek hayat labirenti içinde kendi yolunu tayin edebilmesi beklenir (Başgil,1949).

Dolayısıyla Tansü ve Bozaslan’ a göre Prof. Dr. Ali Fuat Başgil, sağlıklı bir demokrasinin inşasının ancak “ruh ve irade terbiyesine” sahip bir toplumda hayatiyet kazanabileceğini düşünmüştür. Demokrasinin üç temel prensibi; Hürriyet, eşitlik ve adalettir. Onun hürriyet anlayışı, doğal hukuk teorisine ve modern insan haklarına dayanmaktadır. (2018:435). Demokrasiyi tarihsel arka planından ayrı algılamazken milli ve dini değerlere atıfta bulunarak fikri bir birliktelik kurmaya çalışır (Uludağ, 2006:750).

Nitekim bir mütefekkir olarak Kurşunoğlu’nun ifadesiyle Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’ i özetlemek istersek:

“Batılı anlamda özgürlük, demokrasi ve hukuk temelli ilmî ve entelektüel şahsiyeti, Türk milletinin tarihsel tecrübesinden süzülen milliyetçiliği, tasavvuf irfanından beslenmiş ve rasyonel temellere oturan Müslüman kimliği, Türk aydınlanmasının ve İnkılaplarının aslî anlamını ortaya koymaya çalışan inkılapçı yönü ile Başgil, çok az aydınımıza nasip olmuş bir sentezi ortaya koyabilmiştir. Modernleşmek için imandan, inkılaplar adına özgürlüklerden, gelenekler için ilerlemeden vaz geçmeden kendisi, tarihi insanlık alemi ve içinde yaşadığı zamanı ile barışık bir birey, toplum ve devlet inşası için denge noktasını bulmak ve göstermek onun hayat serüveninin temel noktası olmuştur” (2017:64).

2.2. PROF. DR. OSMAN TURAN 2.2.1. Osman Turan’ın Hayatı

Ortaya çıkardığı eserler ile milli ve manevi değerlerimizi hatırlatan ve kaybettiğimiz aidiyet duygumuzun oluşmasını sağlayan Osman Turan, 1914 Trabzon Çaykara ilçesi Soğanlı köyünde dünyaya gelmiştir. Annesi Şahzene Hanım babası Hasan Ağadır (Birinci, 2003:28).

Fatih dönemine uzanan sülalesi Kuranoğulları olarak bilinmektedir. Fatih Sultan Mehmet 1491 de fethettiği bu köyü Türkleştirmek için Van’dan bazı aşiretler getirtmiştir. Önceden Kurtoğulları olarak bilinen ve Kuranoğulları olarak telaffuzu değişen aşiret ismi, 1934 ‘te Osman Turan’ın “Turan” soyadını almasıyla neticelenmiştir (Demirci, 1993:8).

İlkokulu Çaykara’da okumuş, temel bilgileri hocası Esat Okur’dan, din derslerini hocası Muhammed Efendi’den almıştır (Birinci, 2003:29). Orta tahsilini Bayburt’ta tamamlamıştır. Lise tahsiline Trabzon lisesinde başlamış, tarih ve edebiyata özel ilgi duymuştur. Zamanın büyük kısmını kütüphanede geçirmesi nedeniyle arkadaşları tarafından “ayaklı kütüphane” olarak anılmıştır. Turan, lise yıllarında maddi imkânlarının kısıtlı olması nedeniyle zaman zaman balık tutup satarak harçlık yapmıştır (Demirci,1993:9). Abisinin Ankara’ya gitmesi üzerine lise üçe geçtiği yıl Trabzon Lisesinden ayrılmış “Taş Mektep” adıyla tanınan Ankara Lisesi’ne kaydolmuştur (Köymen, 1978:12).

Ankara’ya bir sınav sebebiyle gelen Fuat köprülü kendisinde ki cevheri fark ederek ona “Hayatta hep muvaffak olman temennisiyle” yazılı ve imzasını taşıyan kitabı hediye etmiş ve onu Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’ ne yönlendirmiştir. Okulun edebiyat kolundan 28.08.1935’te mezun olmuş 30.08.1935’te Edebiyat olgunluk diploması almıştır (Demirci, 1993:10). Olgunluk sınavları o dönem için üniversite giriş sınavları denkliğindedir (Birinci, 2003:30). 1935’ te Ulus’ta Evkaf

apartmanında30 eğitim faaliyetlerine başlayan DTCF’nin yatılı sınavlarını

30 Evkaf apartmanı Mimar Kemalettin’in (1870-1927) en güzel eserlerinden olmakla birlikte, Ecnebi

hocalar ve yatılı öğrenciler burada kalıyorlar yemek çıkmadığı zaman Ulus’ta bir lokanta da yemek yiyorlardı. Atatürk hayattayken talebe ve hocalara çok yakın alaka gösteriyorken Şubat 1940 ‘ta yeni

kazanmıştır31(Köymen, 1978:12). Orta Çağ Tarihi Kürsüsü’ n deki talebeliğiyle kırk

iki sene devam edecek tarihçilik yoluna girmiştir (Birinci, 2003:31).

Fakülteden 1940’ ta mezun olmuş, iki yıl ilmi yardımcı olarak çalışmıştır. Fransızca, Farsça ve İngilizce bilmektedir. İlk yazılarını öğrencilik yıllarında yazan Turan 1941 tarihinde “On iki Hayvanlı Türk Takvimi ” isimli teziyle Köprülü’nün ilk doktora unvanı alan öğrencisi olmuştur. 1942’de Orta Çağlar asistanlığını kazanmış, 1943’ te doktora sonrası Avrupa ve Asya ülkelerinde en yüksek seviyeli akademik sınavı Habilitasyon imtihanını kazanmış, “Orta Zaman Türk Devletlerinde Türkçe Unvanlar” adlı teziyle doçent olmuştur (Demirci, 1993:11). Selçuklu Tarihi üzerine yoğunlaştırdığı çalışmalarından sora 1951’de profesörlüğe yükselmiştir. 1953 ‘de yılında geçici olarak Hungaraloji kürsüsü başkanlığında görev yapmıştır (Demirci, 1993:13).

Osman Turan 1948 ‘de Paris’te Şarkiyatçılar Kongresine katılmış sunduğu bildiri de Osmanlı’da ki tatbik edilen hukuki, idari askeri ve zirai düzenin temelini oluşturan toprak sisteminin Selçuklu da olduğunu ve uzak kökeninin de İslamiyet’ten önceki Türk devrine dayandığı gerçeğini göstermiştir (Demirci, 1993:13). Bunların yanı sıra İbrahim Kafesoğlu’ nun İslam Ansiklopedisi içerisinde ki Turan’ın Selçuklularla ilgili notlarını kaynakça göstermeden kullandığı iddiası üzerine her iki taraf savunma yazmak durumunda kalmıştır (Demirci, 1993:14).

İlmi hayatında Türk Tarihinin bütünlük arz ettiğini bilimsel olarak kanıtlamayı amaçlamıştır. Cihan hâkimiyeti anlayışının İslam öncesi dönemden itibaren Türk Devletlerinde devamlılık arz ettiğini göstermesi bakımından Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi alanında kıymetli bir eserdir (Demirci, 1993:12).

binasına taşındıktan sonra fakülteye, Prof Şerif Baştas’ın ifadelerine göre Atatürk’ten sonra ilgi gösterilmemiştir (Birinci, 2003:31).

31İmtihanda sorulan sorular ise şöyledir;

a)Türk Dilinin dünya dilleri arasında mevki nedir? b)Hitit Medeniyeti hakkında bildiklerinizi yazınız. c)Türkiye’nin Ege sahillerini anlatınız.

İkinci gün ise Fransızca veya başka yabancı bir dilde halini anlatma ve su taşkınlarıyla ilgili dikte yazdırılmış, yazılı imtihan 7’si kız 36 öğrenci geçmiştir. 60 ‘da gündüzlü öğrenci kaydını yaptırdı. (Birinci, 2003:31).