• Sonuç bulunamadı

1.7. Tükenmişliğe Neden Olan Faktörler

1.7.1. Kişisel Faktörler

1.7.1.1 Demografik Özellikler

Demografik değişkenler de tükenmişlik olgusu üzerinde etkili bir değişkendir. Genç çalışanların yaşlı çalışanlara göre; bekar çalışanların evli çalışanlara göre, çocuksuz bireylerin çocuklu olanlara göre, üniversite mezunu olanların üniversiteye devam etmemiş veya bitirmemiş olanlara göre, iş deneyimi birkaç yıllık olanların bir yıldan az ve beş yıldan uzun süredir çalışanlara göre daha yüksek düzeyde tükenmişlik yaşadığı tespit edilmiştir (Torun, 1997: 48).

Yaş: Bireylerin içinde bulunduğu yaş dönemleri işlerine ilişkin tutumlarını, algılarını, istek ve beklentilerini etkileyebilir. Çalışanlar; genç, orta yaş ve yaşlı olarak ele

alınacak olunursa, çalışma yaşamının başlangıcında olan birey; ilk defa iş aramanın ve işe yerleşmenin sıkıntılarını yaşayacak, eğitimine ve özelliklerine uygun bir işte çalışma arzusu yüksek olacaktır. Bu nedenle gençler için, kişisel yetenek ve kapasitelerini kullanabilecekleri, bireyler arası ilişkilerin iyi olduğu bir iş ve iş ortamına sahip olmanın önemli olacağı söylenebilir. Orta yaşlarda iş değiştirme olanaklarının azalması nedeniyle de, orta yaştaki bireylerin bulundukları ortama ilişkin psikolojik iklim algıları daha iyimser olabilmektedir. Yaşlı çalışanların ise çalışma güçleri ve hırsları azalmıştır (Işıkhan, 2004: 76).

Tükenmişlik genellikle bireyin iş yaşamının ilk yıllarında ortaya çıkmaktadır. Hizmet verme alanında çalışan bireylerin tükenmişlik için kritik dönemleri birinci ve besinci yıllar arasındadır. Bu dönemde tükenmişlikle başa çıkmada zorluk yasayan bireyler, mesleklerini tamamıyla bırakmaktadır (Maslach, 1982:58-60). İnsanlara hizmet veren sektörlerde çalışan bireyler özellikle yaşamının çoğunu iş yerinde geçirenler çalışmaya başladıktan bir veya iki yıl içinde tükenmişlik yasama eğilimi gösterirler. (Pines ve Aronson, 1988:17).

Yaş ve tükenmişlik ile ilgili yapılan bir araştırmaya göre mesleki kariyerin başlangıcında, erken yaslarda görülen tükenmişlik uzun sürelerde ortaya çıkan olumsuz sonuçlara neden olmaktadır. İlerleyen yaşlarda az da olsa ortaya çıkan tükenmişliğin ise kısa dönemde çok ciddi negatif etkileri olabileceği saptanmıştır (Çimen, 2000: 11).

Cinsiyet: Erkekler tükenmişliğin bir boyutunu yaşarken, kadınlar bir başka boyutunu yaşamaktadırlar. Kadınlar erkeklere göre duygusal tükenmeyi daha yoğun yaşamaktadır. Erkekler ise daha fazla duyarsızlaşma yaşamaktadırlar. Bu değişiklik erkeksi ve kadınsı cinsiyet rollerindeki farklılıkları yansıtıyor olabilir. Kadınların erkeklere kıyasla daha duygusal ve diğer insanların duygularına karşı daha duyarlı ve girişken olmaları beklenir. Erkeklerin ise daha katı, duygusuz ve dayanıklı olmaları beklenir. Yetiştirilme tarzındaki bu değişiklikler sebebiyle, erkeklerin ve kadınların

tükenmişlikle ilgili olarak farklı güçlü ve zayıf yönlerinin olduğu söylenebilir. (Maslach, 1982: 58).

Eğitim: Bireylerin eğitim düzeyleri ile tükenmişlik düzeyleri arasında çok büyük farklılıklar yoktur. Genellikle, lisans düzeyinde eğitim almış iş görenlerin tükenmişlik düzeyleri en yüksek düzeydedir. Bu iş görenler duyarsızlaşma boyutunda en yüksek, kişisel başarısızlık hissi boyutunda en düşük ve duygusal tükenme boyutunda ise daha yüksek puanlar almışlardır. Yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim almış olan işgörenler ise duyarsızlaşma ve kişisel başarısızlık hissi boyutlarında en düşük puanları alırken, duygusal tükenme boyutunda ise yüksek puan almışlardır. Lisans, yüksek lisans ve doktora düzeylerinden daha aşağı düzeyde eğitim almış olan iş görenlerin tükenmişlik düzeyleri ortalama olarak daha düşüktür (Maslach, 1982).

Yüksek seviyede eğitim almış olan çalışanların tükenmişliği diğer boyutlarda değil de duygusal tükenme de yaşamalarının nedeni yaptıkları işin daha fazla duygusal strese yol açması olabilir. Yüksek düzeyde eğitim almış olan çalışanların hayatta yapmak istedikleri konusunda daha yüksek beklentileri vardır. Eğer bu çalışanlar hizmet verme rolünün gerçekliği konusunda hazırlıklı değillerse, bu gerçekliğin idealleriyle çatışması tükenmişliğe neden olabilir. Daha düşük seviyede eğitim almış çalışanların böyle yüksek amaçları olmayabilir ve bu yüzden amaçları ve kendini gerçekleştirmeleri arasında daha az fark oluşabilir. (Maslach, 1982: 61).

Medeni Durum: Bekâr olan çalışanlar tükenmişliği en fazla düzeyde yaşarken, evli olan çalışanlar tükenmişliği en az seviyede yaşamaktadır. Boşanmış olan çalışanlar ise bu iki grubun arasında yer almaktadır, bunlar duygusal tükenme boyutunun yüksek olması anlamında bekar çalışanlara daha yakınken, duyarsızlaşma ve kişisel başarısızlık hissi boyutunda düşük olmasından dolayı evli olan çalışanlara daha yakın bir özellik göstermektedirler. (Maslach, 1982:60).

Aile sahibi çalışanların tükenmişliğe daha dayanıklı olmasının arkasındaki birkaç sebep şöyle sıralanabilir: Öncelikle evli olanların kişilikleri daha dengeli, kararlı ve

psikolojik yönden daha olgun bir yapıya oturmaktadır. İkincisi, eş ve çocuklarla ilgilenmek kişiyi daha tecrübeli bir duruma getirmektedir. Üçüncüsü ise, aile üyelerinin sevgi ve desteği çalışana, tükenmişlik duygusuyla başa çıkmada çok yardımcı olmaktadır. Evlilik; ücret, kazanç gibi konularda daha gerekçi ve daha dikkatli adımlar atılmasını sağlamaktadır. (Çimen, 2000: 11).

Kıdem: Genç ve deneyimsiz çalışanlarda; yaşlı ve deneyimli çalışanlara göre daha yüksek seviyede tükenmişlik görülmektedir. Bunun nedeni, beklenti düzeylerinin farklılığıyla açıklanabilir. İşe yeni başlayan gençler; hem kendilerinden hem de kurumdan çok şey beklemektedir. İşin çekiciliği, ödüller, amirlerin takdiri, mesleki gelişim konusundaki yüksek beklentilerin karşılanmaması ve bu koşulların değişebileceğine yönelik beklentilerin gerçekleşmemesi bu kişilerin tükenmişlik içine girmesine neden olmaktadır. Yaşın ilerlemesi ve deneyim kazanılması bireyleri daha gerçekçi yapmaktadır. Hizmet verdikleri kişilerin takdiriyle ve kurumsal kaynaklarla ilgili beklentileri azalmakta ve dikkatlerini başka yönlere örneğin; kendi becerilerini geliştirmeye yönelmektedirler (Stevens ve O’Neil, 1983: 615).

Üst kademe yöneticileri, çalışmada fazla mental ve fiziki güç harcarlar. Güvensizlik nedeniyle ruhsal stres altındadır. Yüksek kademe yöneticisinde, en önemli ruhsal stresin kişisel yetersizliğinin kendisi tarafından fark edilmesi olduğu belirtilmiştir, kendine olan güvenin kaybı ile karar verme güçlüğü oluşur, bu da iş yapmada ve sorumluluk yüklenmede bir isteksizlik ortaya çıkarır. Kendine olan güveninin kaybı yanında, aşırı güven de aynı şekilde ruhsal dengesizliğe yol açabilir. Alt kademe yöneticileri; iş yerinde ustabaşı, bölüm şefi ve çalışan ile doğrudan münasebeti olan memur ve nezaretçilerdir. Bu grup, alt kademe yöneticileri olarak, çalışana benzeyen tarzda, fakat aynı zamanda direk olarak çalışanı yönetmekten doğan stres faktörleri altında bulunur. İşçilerdeki stres, işçinin kendi işine karşı olan davranışı, iş arkadaşları ve yönetim ile olan ilişkileriyle nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Genellikle bu streslerden birisi yada beraberce bir kaçı, işçide, güvensizlik duygusuna sebep olur; kendine olan güvenini kaybeden birey yabancılaşma hissine kapılabilir (Çelikol, 2001: 25).

Benzer Belgeler