• Sonuç bulunamadı

2. KAYNAK ARAġTIRMASI

2.2. Demir mikro elementi

2.2.6. Demir alınımı ve genetik yapı ile ilgili çalıĢmalar

Gao ve Shi (2007), 16 adet yerfıstığı çeĢidinin tarlada demir noksanlığına dayanıklılıkta genetik farklılıklarını araĢtırmıĢlardır. ÇalıĢmada genç yapraklarda yapılan SPAD (klorofil değeri) okumalarında çeĢitler arasında önemli farklılıklar tespit edilmiĢ, klorotik çeĢitlerin çiçeklenme dönemindeki klorofil konsantrasyonlarının yeĢil olanlara göre daha düĢük olduğu belirlenmiĢtir. Genç yaprakların aktif demir konsantrasyonları ve tane verimleri bakımından çeĢitler

arasında önemli farklar bulunduğu, bu durumun çeĢitlerin Fe-noksanlık klorozuna gösterdikleri tolerans farklılığı ile ilgili olduğu ifade edilmiĢtir. Denemede kullanılan yerfıstığı çeĢitlerinin genç yapraklarında vejetasyon boyunca aktif Fe konsantrasyonları 8.0-36.3 mg kg-1 yaĢ ağırlık arasında, bakla verimleri de 9.3-31.0 g

bitki-1 arasında değiĢmiĢ, iyi geliĢen ve vejetasyon boyunca kloroz görülmeyen çeĢitlerden yüksek verim alınmıĢtır. Bu sonuçlara göre, yerfıstığı çeĢitleri arasında klorofil içerikleri bakımından genotipik farklar olduğu, klorofil okumaları dikkate alınarak kloroza direnci yüksek, tatmin edici verime sahip yeni çeĢitlerin seçilmesinin veya geliĢtirilmesinin, Fe noksanlık klorozu probleminin üstesinden gelmek için ekonomik ve uygulanabilir bir yol olduğu ifade edilmiĢtir.

Krouma ve ark. (2003), demir içermeyen ve 45 µM Fe(III)EDTA içeren besin çözeltisinde 5 kuru fasulye çeĢidini (Coco blanc, Striker, ARA14, SVM29-21 ve BAT477) yetiĢtirdikleri çalıĢmalarında, bu çeĢitleri kloroz belirtileri, bitki büyümesi, salgılama ile dıĢ ortamı asitleĢtirme ve köklerin Fe+3

indirgeme kapasitesini temel alarak demir noksanlığına tolerans bakımından değerlendirmiĢlerdir. Fasulye çeĢitlerinde demir noksanlığı altında klorozun farklı derecelerde ortaya çıktığı görülmüĢtür. Buna göre 2 çeĢit (BAT477 ve Coco blanc) çok hassas, 2 çeĢit (SVM29-21 ve Striker) hassas ve bir çeĢit (ARA14) demir noksanlığına kısmen toleranslı olmuĢtur. Biyokütle üretiminin tüm çeĢitlerde demir noksanlığında önemi oranda engellendiği, ARA14‟de ise diğerlerine göre daha çok üretim yapabildiği ve daha az büyüme kaybı olduğu gözlenmiĢtir.

Rodriguez de Cianzio ve ark. (1979), ıslah hatları, ebeveyn ve kontrolleri içeren 400 soya genotipini Fe noksanlık klorozuna tepki, klorofil a, klorofil b, toplam klorofil konsantrasyonu ve görsel skorlara göre değerlendirerek karĢılaĢtırmıĢtır. Gözlenebilir skorlar ve klorofil konsantrasyonları ilk üç yapraklı ve tam büyüklüğe ulaĢmıĢ bitkilerden elde edilmiĢ, bitkiler arasında incelenen parametreler bakımından önemli farklar belirlenmiĢtir. Klorofil a, klorofil b ve toplam klorofil arasında çok yüksek (0.97-0.99) korelasyon tespit edilirken, görsel skorlar klorofil konsantrasyonuyla çok yüksek negatif korelasyon göstermiĢtir (-0.89±0.90). Ġncelenen bu dört parametrenin kloroza toleranslı üstün hatların seçilmesinde eĢit etkili olduğu, klorofil belirlenmesinde daha az iĢgücü gerektirdiği için gözlenebilir skorun genotiplerin doğrudan kıyaslanması için en etkili iĢlem olduğu, ancak

gözlemin farklı bölgelerde ya da faklı kiĢiler tarafından yapılmasının sapmalara neden olabileceği, bu nedenle klorofilin objektif ölçümüne ihtiyaç olduğu belirtilmiĢtir.

Gahoonia ve ark. (2007), çoğunlukla toprakta fikse edilmiĢ olarak bulunan K, P, Fe, Mn, Zn ve Cu gibi bitki besinlerinin biyoelveriĢliliğinin sınırlı olduğunu, bu elementlerin çözünürlüğünü ve topraktan alımını artırabilen üstün kök özelliklerinin bitkilerin verimliliğinde temel rol oynayabileceğini ifade etmiĢlerdir. Bir saksı denemesinde 10 adet nohut genotipinde (Bari-chhola-3, Bari-chhola-4, Bari-chhola- 5, Bari-chhola-6, Bari-chhola-7, Bari-chhola-8, BGM-E7, ICCV-98926, ICCV- 94924 ve ICCV-98916) köklerin morfolojik (kök uzunluğu ve kök tüyleri) ve fizyolojik (kök proton ve fosfataz enzimi salgısı) özelliklerini ve bunların besin alınımı ile iliĢkisini araĢtırmıĢlar, denemeye aldıkları nohut genotipleri arasında morfolojik ve fizyolojik kök özelliklerinde önemli farklar olduğunu bulmuĢlardır. Genotipler aynı zamanda kuru maddelerinde hem makro hem de mikro besinleri alma ve biriktirme yeteneklerinde farklılık göstermiĢlerdir. Verimli kök tüyü iĢleyiĢine sahip genotiplerin toprakta genellikle düĢük seviyede olan K, P, Fe, Mn ve Zn elementlerini yüksek oranda absorbe ettiklerini belirlemiĢlerdir.

Gahoonia ve ark. (2006), gübreleme yapmaksızın ya da çok az gübrelemeyle yetiĢtirilebilen mercimek (Lens culinaris L.) bitkisinden kök özelliklerinin bilinmesinin ve besin alımındaki rolünün belirlenmesinin besince fakir topraklarda üretimi desteklemek için yararlı olabileceğini ifade etmiĢler, bu amaçla 10 mercimek genotipinin kök özelliklerini (kök uzunluğu, kılcal kökler, köklerin uyardığı asitleĢtirme ve fosfat enzimleri) ve kök özellikleri ile besin elementlerinin bitki tarafından alınımı ile iliĢkisini laboratuvar ve saksı denemeleriyle araĢtırmıĢlardır. Genotipler arasında kılcal kök yoğunluğu ve kök uzunluğu bakımından önemli (p<0.05) farklar belirlenirken rizosferi asitleĢtirmeyi uyarmada farklılık tespit edilmemiĢtir. Çoğu besinin alınımında genotipler arasında önemli (p<0.05) farklar görülmüĢ, etkili kılcal kök oluĢumuna sahip genotiplerin genellikle toprakta yarayıĢlılığı ve köklere taĢınmasında difüzyonu düĢük olan K, P, Fe, Mn, Cu, Zn, Mo gibi elementleri daha fazla aldıkları belirlenmiĢtir. Mercimek genotiplerinde kök özellikleri ve besin alımı bakımından genetik varyasyon olduğunu ve bu özellikler bakımından seleksiyonun mercimeğin geliĢtirilmesinde etkili olacağı bildirilmiĢtir.

Yücel ve ark. (2006), 15 nohut çeĢidinde verim ve verim komponentleri arasındaki varyasyon, kalıtım derecesi ve korelasyonu belirlemek için 2 yıl süre ile yürüttükleri çalıĢmada, 1000 tane ağırlığı için genotipik varyasyonun yüksek olduğunu, bunu bitkide tane sayısının izlediğini tespit etmiĢlerdir. 1000 tane ağırlığı, tane sayısı ve dolu bakla sayısı için kalıtım derecesi diğer özelliklerden daha yüksek bulunmuĢ, bitki baĢına tane verimi ile bitki boyu, ilk bakla yüksekliği, sekonder dallanma, toplam bakla ve bitki baĢına dolu bakla ve tane sayısı arasında pozitif ve önemli (p<0.05) iliĢki belirlenmiĢtir. Tane ve dolu bakla sayısının önemli 2 kriter olarak verimi artırmada kullanılabileceğini ifade etmiĢlerdir.

Welch ve Graham (2002), fasulyede genotipler arası farklılıkları tanede demir ve çinko içeriklerine göre ortaya çıkarmaya çalıĢmıĢlar, bu amaçla taradıkları 1000 genotipte tane demir içeriklerinin 34-89 mg Fe kg-1, çinko içeriklerinin de 21-54 mg Zn kg-1 arasında değiĢtiğini bulmuĢlar, fasulyede demir ve çinko içeriği açısından geniĢ bir genetik varyabilite olduğunu, tane Fe içeriğinin %80, Zn içeriğinin en az %50 oranında artırılabileceğini belirtmiĢlerdir.