• Sonuç bulunamadı

2.2. Değerler

2.2.7. Değerlerin İşlevi

Toplumsal yapı içerisinde yer alan toplumsal kurumların tümü kendine ait değerler içermektedir. Aile, toplumun en temel kurumu sayılan ve din, eğitim gibi toplumsal kurumlar değerlerin benimsenmesinde, yaygınlaştırılmasında, yaşatılmasında yani bir sonraki kuşağa iletilmesinde önemi büyüktür. Yine bir toplumdaki kötü ve iyinin ayırt edilmesi, ideal düşünme ve davranma yöntemlerinin hepsi değerler aracılığıyla oluşturulmaktadır. Böylelikle toplumdaki sosyal yapıyı oluşturan ödüllendirme araçları ve sosyal kontrol mekanizmalarının değer temelli olduğu görülmektedir (Özensel, 2003:219). İtaati sağlamak ve bunlardan sapmaları önlemek amacıyla,

91

sosyal normlar aracılığıyla sosyal kontrol adı verilen esas ve temeller bulunmaktadır. Sosyal kontrol, yine ceza ve ödül yolu ile sağlanabilmektedir. Sosyal normların hepsi eşit öneme sahip olmadığından normların ihlali halinde meydana gelen tepkiler de farklılık gösterir. Aynı zamanda normlar uygulandıkları bireylere göre de değişik nitelikler gösterebilmektedir (Dönmezer, 1982:251-252).

Değerler, tabakalaşma sisteminin oluşmasında ve bireyin çevresindeki bireylerin gözünde nerede durduğunu bilmesinde yardımcıdır. Değerler, bireylerin dikkatini yararlı, istenilir ve önemli görülen maddi kültür nesnelerine yoğunlaştırmaktadır. Çok büyük değeri olan bir nesnenin daima birey ya da grup için en iyisi olduğu söylenemez. Fakat o nesnenin değerli görülmesi, o nesne için ne kadar çaba sarf edildiğine bağlı olmaktadır. Diğer yandan değerler, her toplumda ideal davranma ve düşünme yöntemlerini belirlemektedir. Değerler, bireylerin sosyal rollerini belirlemede ve yerine getirmede rehberdir. Bireylerin değerleri rollerin gerekliliklerini ve beklentilerini çeşitli değerli hedefler doğrultusunda gerçekleştirirken ilgili ve cesaret vericidir. Aynı zamanda değerler, sosyal baskı ve kontrol araçlarıdır. Bireyleri doğru şeyleri yapmaya ve törelere uymaya yöneltmektedir. Değerler diğer bir yönüyle dayanışma araçları olarak da işlev görmektedir. Bireyler, aynı değerleri güden bireylere doğru çekimlenmektedir. Ortak değerler, sosyal dayanışmanın oluşmasında ve sürekliliğinin sağlanmasında en önemli etmenlerdendir (Fichter, 2015:176).

2.2.7.2. Karar verme ve çatışma çözme işlevi

İnsanlık tarihi boyunca insan ve insanlık, doğru, iyi, güzel, olumlu, haz ve mutluluk veren değer sistemi ile eksik, hatalı, yanlış, kötü, çirkin, olumsuz, elem ve keder veren değer sistemi arasında kalmış, çatışmış, çelişkiye düşmüş ve seçim yapmakta zorlanmıştır. Seçilecek her yolun kendisine özgü iyi ya da kötü yanları olabilmektedir. Yollardan birinin kısa ancak düz olabileceği gibi yol ayrımında yollara ilişkin yeterli ön bilginin bulunmaması karar vermeyi daha da zorlaştırabilmektedir. Bu da çatışmanın şiddetini arttırmaktadır (Köknel, 2007:39). Değerlerden arındırılmış bir karardan bahsedilemez. Karar vericinin bireysel değerleri, alternatif kararların değerlendirilmesini etkilemektedir. Karar verme sürecinde bütün aşamalarda karar vericinin bireysel değerleri, organizasyonun değerleri ile çatışabilir. Burada karar vericinin bireysel değerleri organizasyonun

92

değerlerine nispeten sık sık ikinci plana atılmaktadır (Özgener, 2000:179). Değerler, -bir ölçüt olarak- olanla olması gereken ayrımını içerdiğinden olumlu veya olumsuz bir şey olabilmektedir. Fakat değer biçicinin değerle olan ilişki bakımından değerlere olumlu ya da olumsuz denilemez. Bu sebeple bütün değerler, biçtiği değer ve değer biçme tarzı bakımından görecelidir. Bu sebeple değerlerde karar verme konusu tartışmalı bir sorun haline gelmektedir (Cevizci, 1999:201). Bununla birlikte bireylerin diğer bireyleri, olayları, durumları, kendisini ve genellikle tek tek her bir şeyi değerlendirmesi insanın bir yapı özelliği, bir var olma şartı olması sebebiyle çeşitli tarzlarda değerlendirme yapılabilmektedir. Bunlar; değerlendirilenin değerine uygun olarak yapılan, değerlendirenin değerlendirenle olan özel ilişkilerine ve geçerlikte olan genel değer yargılarına göre değerlendirmelerdir (Kuçuardi, 2013:7,25).

Herhangi bir toplumda değerlerin bireyler üzerinde bütünleştirici bir etkisi varken, kimi zaman da bu değerler bazı problemlerin de kaynağı olabilmektedir. Bu açıdan bakıldığında değerler, sosyal çatışmanın da kaynağıdır. Örneğin kuşak çatışmasının, kuşakların farklı değerleri benimsemesi sonucu oluştuğu söylenebilmektedir. Aynı zamanda sosyal değerlerin mutlak olmaması, daima bireylerin ulaşabileceğinden daha yukarıda olması, değer ile davranış arasında açıklık yaratarak daima başarabileceklerinden daha fazlasını istemesine yol açmaktadır. Yine bu da sosyal değerlerin, sosyal problemlere sebebiyet vermesi ile sonuçlanmaktadır. Bir başka çatışma sorunu ise kurumlar arası uyulması gereken rollerden doğabilmektedir. Sözgelimi aile kurumunun toplumda kabul edilen değeri ile eğitim kurumunun değeri uyuşmazlık gösterirse veya eğitimsel rolde temsil edilen değerler evdeki roller uyuşmaz ise bu kurumlar arasında ciddi çatışmalar çıkmaktadır. Bu çatışma toplumdaki diğer kurumlar arasında da sıklıkla görülebilmektedir (Özensel, 2003:233). Bir işgörenin yaşamı boyunca geliştirdiği değerlerle görevinin değerleri arasında uyuşmazlık ve çatışma ne denli yüksekse, işgörenin de çatışmaya düşmesi ve zorlanması da o denli artmaktadır. Okuldaki işgörenlerin bu şekilde değer çatışmasına düşmesi sık rastlanan bir durum değildir. Ancak yetkeci yönetim biçiminin yaygınlığı yüzünden, uygulanan yönetimin istediği değerler ile eğitim işgörenlerinin yüksek düzeyde yetişmiş meslek bireyleri olarak geliştirdikleri değerler arasında çatışmaların olması doğal görülmektedir (Başaran, 2000).

93

Yirmi birinci yüzyılda küreselleşme kavramı içinde bulunan yönelimlerin sonucu olarak değerler çatışması ve karmaşası yaşanmaktadır. Değerler, zaman içinde edinilen nesnel ya da öznel yaklaşım süreciyle değişmekte ve etkinliğini sürdürmektedir. Kurallar olmadan değişik açılardan ele alınan öznel yaklaşım süreci, çatışma yaratmaktadır. Aynı zamanda nesnel yaklaşım ilkeler ve kurallar olmadan, art niyetli ve ön yargılı öznel yaklaşım sürecinin olması uzmanlaşmayı engellemektedir. Bu nedenle çatışmayı önlemek, uzmanlaşmayı sağlamak için değerlere nesnel ilkeler ve kurallar süreciyle yaklaşmak gerekmektedir (Köknel, 2007:29). Bunun yanında bireylerin işbirliği yapma ve birlikte işlevde bulunma sebepleri ile işbirliğinde bulunulan bireylerin kendileri, her zaman yüksek değer ölçütleriyle değerlendirilirler. Benzer koşullarda ve benzer güdülenmelerle karşıtlık sürecinin yaşanması, yüksek bir değer oluşturabilmektedir. Çatışma süreci gibi olumsuz ilişkilere katılma, genellikle yüksek değerlerle güdülenmekte ve haklı çıkarılmaya çalışılmaktadır. Fakat adalet, yurtseverlik gibi kişisel ve ulusal onur hakkında çatışma oluşması oldukça değerlidir (Fichter, 2015:172).

2.2.7.3. Motivasyonel işlevi

Bireylerin yaşam çizgisini, inandığı değerler belirlemektedir. Değerler, geleceğe ilişkin çizilen yolları da belirlemektedir. Bu yolların gerçekçi olması şart değildir. Uğrunda çalışılacak ve hayatı boyunca nefes tüketecek kadar değerli görülmesi, bireye güç ve azim vermesi yeterlidir. Bireyler hayatını sürekli daha ileriye götürme eğilimi göstermektedir. Bireyin kendisine çizdiği hedefler, yaşamına anlam kazandırarak eylemlerini değerli kılmaktadır. Hedefler, bireyin inandığı değerlerin çizdiği bir ufuktur. Birey hedeflerini sahip olduğu değerlerin yansıması olarak belirlemelidir. Aksi halde bireyin eylemleri temelsiz, kaynağından kopmuş ve anlamsız hale gelecektir (Özden, 2013:37-38). Aynı zamanda grup ve kültür ölçekli değer ve inançlar neyin önemli, neyin önemsiz olduğunu göstererek bireylerin motivasyonel davranışları için gerekli olan motivasyonu üretmektedir. Ayrıca grup değerleri sürekliliğin ve güvenliğin de kaynağıdır (Özensel, 2003:230).

2.2.7.4. Yüksek-alçak düzey işlevi

İyi, güzel, doğru diye tabir edilen şeyler, seçici bir sistemin kabullendiği çirkin, yanlış, kötü diye geri reddettiği şeylerdir. Bireyin davranışlarının düzenlenmesindeki tabii normlar, farklı cins ve seviyelerde reddedilebilir, yeni değerler arasında da bir

94

öncelik ve üstünlük ilişkisi görülmektedir. En üstün durumda olan değerler, bireyi aşan değerlerdir. En çok etkili olan değerler de bunlardır (Güngör, 2010). Bir şeyin değeri ile o şeye verilen önem paralellik göstermektedir. Bireyler günlük işler ve çıkarları dışında şeyleri, olayları ve bireyleri kendi önem sırasına göre düzenlenmektedir. Buradan değer ile önem arasındaki ilişki bireyin yapı bütünlüğüyle alakalı olarak değişmektedir. Bunun yanında değerler arasında objektif, değişmez bir hiyerarşi ve derecelendirme mevcuttur (Kuçuardi, 2013:26,87). Aynı zamanda her değerde bir çokluk ve mertebelilik vardır. Bunlar çokluk özelliği ihtiyaçlara ulaşabilme koşullarına bağlanmasından doğmaktadır. Örneğin bazı ihtiyaçlar bireye daha yakın ve elverişli olduğundan bireyi daha çabuk tatmin edebilmektedir. Mertebelilik ise birbirine göre olan özellikleri ve üstün olma özelliklerinden ileri gelmektedir. Örneğin hoş, zarif, latif, güzel, ulvi gibi dereceler estetik değerine; uygun, iyi, çok iyi, fedakar, kahraman gibi dereceler ahlak değerine; haklı gibi dereceler hukuk değerine aittir (Ülken, 1964:238).

Değerler, yüksek değerler ve araç-değerler olmak üzere iki gruba ayrılabilir. Araç değerler; ilgi, yarar, çıkar, her türlü maddesel değerler, tutkular, iktidar ve güç faktörleri, şan ve ün hırsı ve benzeri değerler gibi değer yapılarını kastetmektedir. Yüksek değerler de sevgi, dürüstlük, dostluk, idealler, inançlar, sözünde durma, saygı ve nefret gibi değer yargıları anlaşılmaktadır (Mengüşoğlu, 1992). Bununla birlikte maddi, hayati ve manevi, aşağı veya yüksek diye ayırıcı değerlere ait farklar bulunmaktadır. Örneğin; toplum içinde çevre tarafından takdir edilme, vefalılık, dostluk, samimiyet birer değer olarak görülmektedir. Benzer şekilde ateş ihtiyaçtan meydana gelen bir değerdir. Teknik ihtiyaçlar ve ilmi keşifler gibi hem maddi hem manevi bakımdan bireyleri tatmin eden pek çok değer vardır. Bu tarz değerlerin kazanılması her bir birey kadar herkesin de kazancı anlamına gelmektedir (Ülken, 1964).

2.2.7.5. Davranış yaptırım işlevi

Değerler, bireyler üzerinde çok güçlü bir baskı yaratmaktadır. Bu sebeple de bireyler nihayetinde o değerlere uymak zorunda kalmaktadır. Buradan değerlerin, davranış örüntülerinin normları veya standartları gibi hareket ettiği anlamı çıkmaktadır. Toplumun belli bir hareketi onaylayıp onaylamaması, o hareketin doğru veya yanlış ya da uygun veya uygunsuz olup olmadığına işaret etmektedir. Sosyal onaylamalar kişilerin davranışlarını değerlendirme tarzlarıyla yakından ilişkilidir. Bireyin uygun

95

veya uygunsuz davranışlarından dolayı toplum bireye ödül veya ceza vermektedir. Örneğin bir kahraman ödüllendirilir, suçlu ise cezalandırılır. Her iki durumda da yaptırım gücü olan davranışa yakıştırılan değer, genel olarak uyumlu bir düzeydedir (Fichter, 2015:171).