• Sonuç bulunamadı

Bir kimse öldüğünde, bu kişinin sağlığında destek olduğu veya ileride destek olacağı kimseleri, sosyal ve ekonomik yönden korumayı amaçlayan destekten yoksun kalma tazminatı, Borçlar Kanununun 45 nci maddesinin ikinci fıkrasında bir cümle ile düzenlenmiş; tazminatın kapsam ve miktarının belirlenmesi büyük ölçüde doktrin ve yargı kararlarına bırakılmıştır. Destekten yoksun kalma tazminatı, doktrinde çesitli şekillerde tanımlanmakla birlikte, kabul gören, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından yapılan tanımdır. Buna göre; “Destekten yoksun kalma tazminatı, desteğini yitiren kimse ile desteğin, yaşamaları muhtemel süre içerisinde, ölen desteğin çalışarak sağlayabileceği gelir ve kazancından ayırmak suretiyle yapabileceği yardım tutarının, peşin olarak ve toptan ödemeden ibaret olan” tazminat şeklidir.

Tazminatın talep hakkı, ölen desteğin değil desteğini yitirenin kişiliğinden doğduğundan bağımsızdır. Dolayısıyla, tazminat alacağı, mirasçılık sıfatından doğmadığı gibi ölen desteğin kişiliği ile veya desteğin mal varlığı ile de ilgili değildir.

Destekten yoksun kalma tazminatını talep hakkı, haksız fiil sonucu, ölüme dayanabileceği gibi, denizde ve havada yapılan yolcu taşıması sonucu ölümlerde olduğu gibi sözleşme hükümlerine aykırı hareket sonucu da gerçekleşebilir. Tazminatı talep hakkının doğması için, gerek doktrinde gerekse uygulamada kabul gördüğü üzere, bazı şartların gerçekleşmesi zorunludur.

Bu sartlardan ilki, desteğin ölmesidir. Tazminatı talep hakkı için, desteğin ölümünün gerçekleşmesi gerektiğinden, bu aşamada destek kavramı ve kimlerin destek sayılacağının açıklığa kavuşturulması büyük önem taşır.

190 Bkz. Mutlu, s. 531.

Destekten yoksun kalma tazminatı şartlarından ikincisi ise, desteğin bakım gücüne sahip olmasıdır. Dolayısıyla, ölümü öncesi veya ileride bakım gücü olmayan bir kimsenin destek olduğundan söz etmek mümkün değildir. Desteğin bakımının, belli bir ölçüsü veya şekli yoktur. Kısmen veya tamamen bir kimsenin gereksinimlerini karşılamak şeklinde olabileceği gibi, para, erzak veya elbise sağlamak, iş temin etmek, hizmet etmek suretiyle yardımda bulunmak gibi şekillerde de kendisini göstermesi mümkündür. Sürekli ve düzenli desteğin bu bakımı sağlayabilecek maddi imkânlara sahip bulunması zorunluluktur.

Destekten yoksun kalanın bakım ihtiyacı içinde bulunması da, destekten yoksun kalma tazminatı talep hakkının üçüncü şartıdır. Buna göre, desteğin yardımı olmaksızın, mevcut sosyal ve ekonomik seviyesine uygun şekilde yaşantısını sürdüremeyecek kimse, bakım ihtiyacı içinde sayılır. Bu ihtiyaç, sefalete düşme değil, sosyal durumuna uygun bir hayat sürebilme imkânından yoksun kalınmasını ifade eder.

Destekten yoksun kalma tazminatı talep hakkının son şartı ise, bir zararın doğmuş olmasıdır. Zarar ile bakım ihtiyacı arasında sıkı bir ilişki bulunduğundan; zarar, destekten yoksun kalanın, desteğin ölümünden önceki sosyal ve ekonomik yaşam düzeyini, ölümden sonraki dönemde de destek olmadan aynı seviyede tutabilmesi için muhtaç olduğu miktardır. Destekten yoksun kalanın zararının tespiti, gelecekte meydana gelecek bir zararın tespiti niteliğinde olduğu için matematiksel bir kesinlik ile belirlenmesi mümkün değildir.

Zararın tespitinde, fiili karineler, hal ve şartların icabı, ölen destek ile destekten yoksun kalanın arasındaki ilişki dikkate alınarak, gelecekte meydana gelecek zarar hakkında tahmin yapılacaktır. Bu nedenle, zararın hesaplanmasında, hâkimin, hesaba ilişkin verileri, özellikle ortalama yaşam ve çalışma süreleri hesaplanırken hangi cetvellerin kullanılacağını, desteğin yardım miktarını belirleyerek, hesap bilirkişisine insiyatif bırakılmaması, büyük önem arz etmekte ise de; ne yazık ki uygulamada bu konudaki tüm insiyatif bilirkişilerdedir. Yine, çoğu kez, bilirkişilerin yanlış da olsa hazırlamış oldukları raporlar davalara esas dayanak teşkil etmektedir. Hasarın ve akabinde zararın belirlenmesi hâkim kararından çok bilirkişi kararına dayanır hale gelmektedir; Zira dosyalar arasında boğulan yargıçlar, hesap gerektiren işlemleri

yapmamakata, daha doğrusu yapamamaktadırlar. Diğer taraftan, bilirkişilerin seçimi ve dosyaları devralmaları da büyük eksiklikler içermektedir; Zira birçok bilirkişi tam anlamıyla o alanda yeterli donanım ve bilgiye sahip olmadan dahi görevlendiril-mektedir. Bu tür sıkıntılar adi yargılamanın tamamıyla önüne set vurmaktadır.

Zarar belirlenirken araştırılacak ilk husus, desteğin geliridir. Bunun belirlenmesi, destekten yoksun kalma zararının doğumu için gerekli olan şartlardan, bakım gücünün tespitine yarayacaktır. Fiili desteğin geliri, ölenin meslek içi ve meslek dışı kazancını içerir. Kazançlara, çesitli kaynaklardan sağlanan yardım ve yardım gücünü arttıran avantajlar da girer. Farazi desteğin gelirinin hesaplanması ise oldukça zordur. Farazi desteğin, destek hayatta kalsaydı nasıl bir işte çalışabilirdi ve ileride muhtemel geliri, ailesinin ekonomik ve sosyal durumu ne olurdu, zekâ derecesi nedir şeklinde bir dizi soruya verilecek yanıtlar göz önünde bulundurularak tahmin edilir.

Desteğin geliri belirlendikten sonra, bu gelirde gelecekte kaydedilmesi muhtemel gelişmeler sonucu meydana gelebilecek değişiklikler dikkate alınarak önce gelirin arttırılması yoluna gidilir. Ardından, bu gelirden yapılacak vergi, harç, nafaka gibi harcamalar düşülerek desteğin geliri netleştirilir.

Desteğin net gelirinin tespitini müteakip, bu gelirden destekten yoksun kalana yapılacak yardım miktarı ortaya konmalıdır. Yardım miktarı ise her türlü delille ispatlanabilir. Bu bağlamda, ölen desteğin, gelirinin bir kısmını kendisine ayıracağı dikkate alınarak, gelirin tamamının yardıma tahsis edilemez. Bu konuda özellikle büyük yanlışlıklar yapılmaktadır. Bu noktada sayın yargıçların yapılan hesaplamalarda çok dikkatli davranmaları gerekmektedir.

Destekten yoksun kalanın zararı belirlenirken, desteğin yardımının devam süresinin ne olduğu büyük önem arz etmektedir. Yardımın devam süresi ise, ölen destek yaşasaydı, desteğin bakım gücünün, destekten yoksun kalanın bakım ihtiyacının ve fiili bakım ilişkisinin bir arada devam etmeleri muhtemel olan süredir. Bu sürenin tayininde, bakım gücü, bakım ihtiyacı veya fiili bakım ilişkisi sürelerinden hangisi erken sona erecekse o tarih esas alınır.

Destekten yoksun kalma tazminatının amacı, destekten yoksun kalanın bakım ihtiyacını gidermek olduğundan, destekten yoksun kalanın, desteğin ölümü nedeniyle elde ettiği veya ileride elde etmesi kuvvetle muhtemel olan miras geliri, sigorta tazminatları, sosyal güvenlik kurumlarınca yapılan yardımlar, ölüm sonucu tasarruf edilen giderler gibi yararların da zarardan indirilmesi gerekir. Ancak; daha önceden de ifade etmiş olduğum üzere, uygulamada her türlü ölüm sonrasında yapılan yardım indirime tabi tutulmamaktadır. Bu bakımdan birlik henüz sağlanmış değildir. Özellikle, ölen desteğin adi bir kaza sonrasında ölmesi halinde eğer destek SSK işçisi ise bu manada herhangi bir indirim yapılmamaktadır.

VIII– GARANTİ FONU KAPSAMINDA HASAR VE ZARARIN BELİRLENMESİ

Trafik kazasında kazayı yapan motorlu aracın tespit edilememesi halinde, kazayı yapan aracın tespit edilmesine rağmen mecburi mesuliyet sigortasının bulunmaması halinde, kazayı yapan aracın mecburi mali mesuliyet sigortasını yapan sigortacının iflas etmesi hallerinde, Karayolları Trafik Kanunun 8 nci maddesinin (b) bendi ile yine aynı yasanın 107 nci maddesinin son fıkrası durumlarında, zarara uğrayanın zararının işleten ve sigortacı tarafından karşılanmaması halinde, zarar göreni korumak amacıyla Ticaret Bakanlığı tarafından oluşturulan bir fon oluşturulmuştur ki buna Garanti Fonu denilmektedir. Burada, devletin mağdurları korumak adına uygulamış olduğu ve mağdurun zararını her şekilde garanti altına aldığı bir sistem mevcuttur. Böyle bir durumda, devletim mağdur ya da mağdurların zararını karşılaması için işletenin sorumluluğuna ilişkin bir durum ya da şartların mevcut olmaması gerekir. Sorumluluk kapsamı ise mecburi mali mesuliyet sigortası limitiyle sınırlıdır191.

Gündelik yaşam içerisinde her nedendir bilinmez halkın böyle bir kurumdan dahi haberi bulunmamaktadır. Bunun da nedeni bahsi geçen fonun ne olduğunun, fonksiyonları ve faydalarının nelerden ibaret olduğunun halka tam anlamıyla

191 Ulaş, Sigorta, s. 821.

yansıtılmamasıdır. Aslında, burada bir anlamda devlet vatandaşını koruyan bir kurum kuruyor ancak bu kurumun varlığından vatandaşını haberdar etmiyor. Bu anlamda gerçekten vatandaşlar sistem içerisinde mağdur edilmektedir. Daha önce de açıklandığı üzere, birçok sigorta şirketi büyük şehirlerde trafik sigortasını yaptırmaktan dahi imtina etmektedir. Çünkü bilinçli vatandaşa poliçe kesmek, bilinçsiz ve birçok durum ve kurumdan haberdar edilmeyen vatandaşa kesilen poliçeden daha fazla sigorta şirketine zarar verecektir. Bu nedenle, devletin kurumları ile birlikte bu tür konularda vatandaşını daha fazla bilgilendirmesi ve onlara yardımcı olması gerekmektedir.

Bir üst paragrafta ifade edilen nedenler istikametinde, şu an ülkemizde mahkemelerde sigorta hukukuna ilişkin derdest davaların az bir kısmı Garanti fonu ile ilgilidir. Bu tür davalara devletin sorumluluğu işletenin sorumluluğuna ilişkin kurallara göre belirleneceğinden ihtilaf halinde adli yargı bakmaktadır. İş bu davalar genel mahkemelerde alacak davası olarak açılmaktadır.