• Sonuç bulunamadı

Dayton Sonrası Bosna Hersek‟te Anayasal Düzeni geliĢtirme ÇalıĢmaları

4.1. Birimler Arasında Karar Alma Süreçleri ve YaĢanan Sorunlar

4.1.1. Dayton Sonrası Bosna Hersek‟te Anayasal Düzeni geliĢtirme ÇalıĢmaları

Bosna-Hersek SavaĢı‟nı durduran Dayton BarıĢ AntlaĢması, ancak Bosna- Hersek‟te inanılmaz boyutundaki bürokrasiyi de beraberinde getirdi. Bosna-Hersek Anayasası‟nı içinde barındıran bu anlaĢma, devlet düzeyinde bir kararın alınmasını da zorlaĢtırdı.

Bosna-Hersek‟in iĢlevsel bir ülke haline gelmesi için tek çözüm yeni vakit geçirilmeden bir anayasanın oluĢturulmasıdır. Bu konuda hemen her siyasi lider hemfikirdir. Ancak BoĢnak ve Hırvat siyasetçiler köklü bir anayasa değiĢikliğini savunurken, Sırp liderler adım adım değiĢikliklerin yapılmasını istemektedirler. Ayrıca onlar Sırp Cumhuriyeti Parlamentosu‟nun her zaman veto hakkına sahip olmasını talep etmektedirler. Bunu kabul etmeyen BoĢnak ve Hırvat liderler ise etnik bölünmüĢlüğü ortadan kaldıracak tamamen yeni bir anayasanın hazırlanması gerektiğini

savunmaktadırlar. Oysa Bosna-Hersek‟teki anayasal düzenin demokrasiyle bağdaĢan bir yanı yoktur. Bunu defalarca AP BarıĢ Ġcra Konseyi ve Venedik Komisyonu gibi uluslararası kurumlar da vurgulamıĢlardır99. Buna rağmen AB, Bosna-Hersek‟in önüne, anayasa değiĢikliklerini bir ölçüt olarak koymamaktadır. Birliğe katılmak isteyen ülkelerden en ince noktalarına kadar anayasalarında değiĢikliğe gidilmesini isteyen AB, Bosna-Hersek‟te bunu nedense yapmamaktadır. Yapmadığı sürece de Bosna-Hersek, istikrarsızlığın ülkesi olmaya devam edecektir.

4.1.1.1. Dayton BarıĢ AntlaĢması’nın Doğasından Kaynaklanan Sorunlar Bosna‟da Dayton BarıĢ AntlaĢması‟nın imzalanmasından sonra geçen süre içerisinde antlaĢmanın askerî ve güvenliğe iliĢkin maddeleri uygulanırken, sosyal, ekonomik ve siyasi alanlardaki hükümlerinin yerine getirilmesinde arzulanan hedefere tam manasıyla ulaĢılamadığı görülmektedir.

Dayton BarıĢ AntlaĢması ile Bosna‟ya gelen fiili barıĢ günümüze dek hiç bozulmamıĢtır. Ancak Bosna‟ya nihai barıĢın geldiği de söylenemez. Çünkü bu antlaĢma, ileride savaĢın tekrar patlak vermesine neden olacak hükümleri de içermektedir. Sırpların ve Hırvatların ellerine imkân geçtiği takdirde Sırbistan ve Hırvatistan‟la birleĢme niyetleri olduğu herkesce bilinmektedir. Dayton BarıĢ AntlaĢması hâlen yukarıdan dayatılarak uygulanmaya çalıĢılması da tarafların tatminsizliğinin boyutlarını giderek arttırmaktadır. Dayton ile oluĢturulan Bosna-Hersek Devleti, karmaĢık yapısı ve karar alma mekanizmasının iĢlevlerini yerine getirmekten uzak görüntüsüyle, alıĢılagelmiĢ “devlet” kavram ve anlayıĢından oldukça uzaktır. BirleĢik bir Bosna-Hersek Devleti‟nin siyasi yapılanmasını yeterince oluĢturamamıĢtır. BoĢnaklar ve Hırvatların bir federasyon çatısı altında birleĢmeleri uygun görülmüĢken, Sırpların bir cumhuriyet olarak onaylanmıĢ olması, bir çeliĢki olarak ortaya çıkmıĢtır. Nitekim barıĢ müzakerelerinin lideri Richard Holbrooke, Sırp kesimini cumhuriyet adı ile tanımıĢ olmalarının Dayton‟nun en önemli kusurlarından birisi ve Sırp tarafına verilen büyük bir ödün olduğunu açıkça ifade etmiĢtir100

.

99 Danilo Horvat, Medunarodna Konferencija, “Bosna i Hercegovina: Poslije Daytona”, Zagreb 15 – 16

Ozujka 1997, s. 89.

4.1.1.2. Yüksek Temsilcilik Kurumu ve Yetkileri Sorunu

Bosna‟da uluslararası himaye yönetiminin baĢı olan Yüksek Temsilcilik Kurumu, Dayton BarıĢ AntlaĢması‟nın uygulanmasını denetleyen en yetkili makamdır. Yüksek temsilci Wolfgang Petrisch tarafından 2000 Temmuzunda ayında çıkartılan bir karar ile daha da arttırılmıĢtır. Böylece Bosna-Hersek‟te uygulanan politikaların Dayton‟a uygun olup olmadığına karar veren tek yetkili organ haline gelmiĢtir101

. OluĢturulduğu 1995 yılından beri Bosna-Hersek‟te pek çok kanunun çıkarılmasını ve uygulanmasını üstlenmiĢtir.

Bosna-Hersek‟teki uluslararası görevin varlığı konusundaki eleĢtiriler iki temel sorun çerçevesinde toplanmaktadır. Bunlardan ilki Yüksek Temsilcilik Kurumu‟nun kullandığı olağanüstü yetkiler konusudur. Dayton‟dan sonra Bosna-Hersek‟te birçok kurum oluĢturulmuĢtur. Ancak Yüksek Temsilcilik Kurumu, mevcut yerel kurumları gerektiğinde geçersiz sayarak yerel görevlilileri görevlerinden uzaklaĢtırabilmesine imkân tanıyan yetkileri kullanmıĢtır. Bununla birlikte, farklı siyasi aktörler arasında denge kurması ve ılımlı siyasetçilerin de yolunu açması bakımından etkili olmuĢtur102. Ancak bu durumun sağlıklı bir yapılanma olduğu söylenemez. Çünkü gerek yapılan seçim sonuçları, gerekse tarafından seçilen politikacıların tarzları uluslararası toplumun çıkarları ile uyuĢmuyorsa halk seçimi göz ardı edilebilmektedir. Bu da Bosna-Hersek‟te demokratik bir temsil sisteminden bahsedebilmeyi imkânsız kılmaktadır. Bu durumda Bosna‟da olağanüstü durumu sona erdirip, ülkenin geleceğine yönelik kararların artık yerel makamlarca alınması yönüne gidilmesi gerekmektedir. Bu durumda Yüksek Temsilcilik makamı yerine sadece bir AB Özel Elçisinin atanması ve bu elçinin ülkenin AB perspektifne yönelik çabalarında yol gösterme görevini üstlenmesi uygun olacaktır103

. O zaman tam bağımsız ve demokratik bir Bosna-Hersek Devleti‟nden sözü edilebilir.

101

Mamula, aynı eser, s. 106.

102 Branko Mamula, Slucaj Jugoslavija, Podgorica 2000, s. 105.

103 Alois Mock, Dossier Balkan i Hrvatska: Ratna Agresija na Bivsoj Jugoslaviji – Perspektive za

4.1.1.3. Mülteciler ve Mülkiyet Sorunu

Dayton BarıĢ AntlaĢması‟nın imzalandığı Aralık 1995 tarihinde yaklaĢık iki buçuk milyon insanın yerlerinden edilmiĢ veya kaybolmuĢ olduğu, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği‟nce tahmin edilmektedir. Dayton BarıĢ AntlaĢması‟nın “Mülteciler

ve Yerlerinden Edilmiş Kişiler” baĢlıklı yedi numaralı eki uyarınca, mülteci ve

yerlerinden edilmiĢ kiĢi durumunda bulunanların evlerine dönüĢlerinin bir hak olduğu kabul edilmiĢtir104

. Bununla birlikte söz konusu kiĢilerin evlerine dönmeleri konusunda istenilen ölçüde baĢarı sağlanamamıĢtır. 1995 yılından bu yana BM. mülteci dönüĢlerini hızlandırma amaçlı programlara 500 milyon doların üzerinde para harcamıĢtır105

.

SavaĢın yıkıcı etkileri insanların psikolojileri üzerinde olumsuz etki yapmıĢ, sağlanan barıĢ ortamına rağmen mülteciler genelde savaĢ öncesindeki evlerine dönmek yerine, kendi etnik gruplarının çoğunlukta bulunduğu yerlere gitmeyi tercih etmiĢlerdir. 21 Eylül 2004 tarihli verilere göre mülteci durumuna düĢenlerden sadece 440 bin 147 eski mülteci ve 560 bin 326 yurtiçinde sürülmüĢ insandan oluĢan toplam 1 milyon 473 kiĢi evlerine dönmüĢtür. Bunların yaklaĢık % 75‟i Bosna-Hersek Federasyonu‟na, % 25‟i ise Sırp Cumhuriyeti‟ne, 20 bin civarında insan iki taraftan ayrı olarak idare edilen Brçko bölgesine dönmüĢtür106

.

Mültecilerin geri dönüĢlerinin istenen Ģekilde gerçekleĢmemesinin gerisinde yerel yöneticilerin kendi bölgelerdeki mevcut nüfus yapısının değiĢeceği endiĢesi ile dönüĢ sürecinde kimi zoluklar çıkartmaları yatmaktadır. Mültecilerin etnik bir azınlık olabilecekleri bölgelere kabul edilmelerinin, sadece iktidardaki milliyetçi yönetimler tarafından değil, bazı hallerde bizzat diğer mülteciler ve yerlerinden edilmiĢ kiĢilerce de istenmemektedirler. Çünkü bu insanlar farklı etnik kökenden oldukları için söz konusu bölgelerdeki sağlık, belediye gibi yerel hizmetlerden faydalanamayacaklarını düĢünmektedirler107

.

Yerel yöneticilerin engellemelerini önlemek ve mültecilerin savaĢtan önceki evlerine dönmelerini teĢvik etmek amacıyla uluslararası kuruluĢlar devreye girmiĢtir.

104 Aynı eser, s. 221.

105 Hasan Basic, “Uloga Medunarodnih Organizacija u Promociji Odrzavanja Mira, Sigurnosti i

Odbrane , (Magistarski Rad), Univerzitet La Sapienca Rim – Univerzitet u Sarajevu, Sarajevo 2003, s.

123.

106 Buchanan, aynı eser, s. 45. 107 Silber-Little, aynı eser, s. 80.

Evlerine dönmek isteyen kiĢilerin savaĢtan önce yaĢadıkları evlerine dönebilmeleri için BM Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından ABD‟nin de mali desteği ile Mart 1997‟de “Açık Şehirler” isimli bir proje baĢlatılmıĢtır108

. Büyük ölçekli dönüĢleri sağlamayı hedefeyen bu proje kapsamında; mülteciler ve yerlerinden edilmiĢ kiĢilerin evlerine dönebilmeleri konusunda engel çıkarmayan kentler “açık şehir” olarak ilan edilmiĢ; bu bölgeler uluslararası yardımlardan daha fazla yararlandırılmıĢtır. Aksine hareket eden bölgeler ise yardımlardan mahrum edilmiĢtir. Bu proje kapsamında Bosna-Hersek Federasyonu içinde bulunan Bihaç, Bugoyno, Busovaça, Gorajde, Gradaças, Ilica, Kakany, Konyis, Tuzla, VogoĢça, Zenisa ile RS‟deki Sipovo ve Mrkonyiç Grad, açık ġehir olarak ilan edilmiĢlerdir109

. Aynı amaca yönelik olarak, bazı bölgesel geri dönüĢ stratejileri de geliĢtirmiĢtir. 15 Mart 2005‟te yapılan duyuruda, örgüt Avrupa Ġmar ve Kalkınma Bankası ile tarihi bir antlaĢma imzalamıĢ ve antlaĢma uyarınca Bosna-Hersek, Sırbistan ve Karadağ‟da yaĢayan 2 bin 300 kiĢinin toplu konutlardan bireysel konutlara taĢınabileceği bildirilmiĢtir. Ayrıca EBRD Bosna-Hersek ve Sırbistan ve Karadağ‟daki yerlerinden edilmiĢ insanların evlerinin inĢası için 10 milyon EURO üzerinde kaynak tahsis etmeyi de kabul etmiĢtir110.

4.1.1.4. Ortak Güvenlik Sorunu ve Savunma Reformu

Dayton BarıĢ AntlaĢması ile amaçlanan en temel hedef Bosna-Hersek‟in geleceğinde hayati roller üstlenecek ordu, istihbarat, polis gücü gibi savunmaya yönelik önemli kurumları örgütlenmekti. Bu nedenle AntlaĢma‟nın imzalanmasından bu yana silahlı kuvvetlerin reformu en hassas konulardan birini oluĢturmuĢtur. AntlaĢma imzalandığı sırada Bosna-Hersek Devleti‟nin ordusu, Bosna-Hersek ordusu ve Hırvat Savunma Konseyi olarak iki kanada bölünmüĢ durumda idi. AntlaĢma ile bu iki mevcut gücün paylaĢımı ve dengesinin sağlanması tasarlanmıĢ; bu bağlamda, Bosna-Hersek ile ABD arasında, ordunun askerî yeterliliğini artırmayı amaçlayan bir “eğitim ve

donatım”‟ programının geliĢtirilmesi yönünde anlaĢma sağlanmıĢtır.

Bosna-Hersek‟te 2003 yılında birleĢik bir silahlı kuvvetler komutasının oluĢturulmasına yönelik önemli reformların hayata geçirilmesi sağlanmıĢtır. Bu çabalar

108 Begic, aynı eser, s. 91. 109 Aynı eser, s. 94. 110 Basic, aynı eser, s. 127.

çerçevesinde Yüksek Temsilcilik Ofisi Nisan 2003‟te Dayton BarıĢ AntlaĢması‟nın ilkesi olarak değerlendirdiği ayrı ayrı askerî komuta yapılarına sahip olma konusundaki yasağın ihlalini önlemek amacıyla Sırp Cumhuriyeti Yüksek Savunma Konseyi‟nin lağvedilmesi yönünde tarihî bir karar almıĢtır. Ġkinci önemli konu, içiĢleri ve savunma bakanlıkları ve bunlara bağlı polis güçlerinin yeniden organize edilebilmesidir. Buna göre entitelerin polis güçleri kendi sınırları içerisinde yetki sahibi olabilmiĢtir. Böylece, sadece Bosna-Hersek Federasyonu içinde belli bir özelliğe sahip olan 11 polis teĢkilatı mevcuttur111

.

Yukarıda iĢaret edildiği Ģekilde yapılandırılmıĢ bir polis teĢkilatı hem verimli olamamakta, hem de Bosna‟nın normal bir üniter devlete dönüĢtürülmesi çabalarına engel oluĢturmaktadır. Sırp Cumhuriyeti liderleri kendi polis teĢkilatını devlet düzeyinde oluĢturulacak bir bakanlığa devredilme çabalarına sıcak bakmamakta, bu uygulamanın Bosna-Hersek Anayasası‟na aykırı olduğunu söylemektedirler. EndiĢelerinin sebebi ileride Sırp Cumhuriyeti‟ni ortadan kaldıracak bir ortamın oluĢmasıdır. Çünkü Bosna merkezi hükümeti güçlendikçe Sırp Cumhuriyeti‟nin yetkilerinin azalacağı görüĢündedirler.