• Sonuç bulunamadı

Dark City (Karanlık Şehir)

I. BÖLÜM

2.2. Tekno-Noir Filmler ve Özellikleri

3.2.3. Dark City (Karanlık Şehir)

Alex Proyas’ın yönettiği 1998 yapımı Karanlık Şehir, tekno-noir türünün tüm özelliklerini barındıran bir filmdir. Oyuncu kadrosunda Rufus Sewell, William Hurt ve Kiefer Sutherland gibi isimler bulunmaktadır. Filmde John Murdoch bir otel odasında uyanır. Hafıza kaybı yaşayan Murdoch nerede olduğunu ve kim olduğunu bilmemektedir. İçinde bulunduğu gizemi çözmeye çalışırken, Yabancılar adı verilen varlıkların insanları kontrol ettiğini ve şehri istedikleri gibi değiştirebildiklerini keşfeder. Murdoch peşindeki varlıklardan kurtulmak için mücadeleye girişir.

3.2.3.1. Filmin Anlatı Yapısı

Film genel hatlarıyla tekno-noir filmlerde sıkça işlenen konuları tekrar etmektedir. Teknolojiyle esir edilmiş insanlar, çevresini saran gizemi çözmeye çalışan yabancılaşmış bir karakter ve bu karakterin teknolojiyle mücadele ederek doğaya dönüşü gibi tekno-noir anlatıların temel yapısı Karanlık Şehir’de de bulunmaktadır.

Filmde başkarakter Murdoch ve teknolojiyle insanları kontrol eden Yabancılar isimli uzaylı grubun mücadelesi görülmektedir. Murdoch ve Yabancılar arasında yaşanan kovalamacalar, kara filmin karanlık sokaklarında yaşanan kovalamaca sahnelerini andırmaktadır. Yabancıların temsili tekno-noir anlatılarla uyumludur. Özellikle şirketlerin çok güçlü olduğu tekno-noir filmlerde yönetici zümre ya da otoriter devlet gibi kavramlar bulunmaktadır. Bunlar teknolojiyi kullanarak iktidarlarını sürdürmektedir. Yöneten güçlerin gökdelenlerde, yönetilenlerden yukarıda yaşarken gösterildiği geleneksel anlatıya zıt olarak Yabancılar şehrin altında yaşamaktadır. Hepsinin kel olduğu ve kolektif bir yaşam süren Yabacılar adeta karıncaları andırmaktadır. Ayrıca hepsinin erkek olması dikkat çekicidir. Yabancılar her ne kadar insan olmasa da insan görünümündedir ve erkek bedenini tercih etmektedir. Tüm şehri yöneten bu yönetici sınıfında kadın bulunmamaktadır.

Burası aynı zamanda bir üretim merkezi olarak kullanılmaktadır. Fabrikalardaki bantları andıran bir üretim şeridinde insanlara yerleştirilen sahte anıları desteklemek üzere sahte kimlikler ve eşyalar üretilmektedir. Teknofobik bir anlatının net bir biçimde ilk karşılaşıldığı bu sahneler oldukça önemlidir. Sahte eşyalar yapılan bu üretim bandı sanayileşmeye, onun getirdiği makineleşme ve tüketim kültürüne bir eleştiri niteliğindedir. Burada üretilen eşyalar aslında değersizdir. İnsanlar burada üretilen ürünler üzerinden kendilerine bir kimlik inşa etmektedir. Yabancılara hizmet eden Dr. Schreber burada sahte anılar yaratmaktadır. Yarattığı sahte anıları bir mikroskop aracılığıyla inceleyen Dr. Schreber, yaptığı işten keyif alır görünmektedir. Bu anılar şırınga benzeri bir mekanik alet sayesinde insanlara enjekte edilmektedir. Yabancıların merkezi adeta bir tapınağı andırmaktadır. Azınlık Raporu’nda tapınak adı verilen yerde kahinler aracılığıyla gelecek değiştirilebilmektedir. Aynı şekilde burası da bir tapınağa benzemekte ve

şehirdeki insanlar buradan kontrol edilmektedir. Tapınak ve mabet benzeri yapılar

Bıçak Sırtı gibi diğer tekno-noir filmlerde de bulunmaktadır. İçlerinde hiç kadın

bulunmayan Yabancılar ruhban sınıfını andırmakta ve gücü elinde bulundurmaktadır. Burada bulunan devasa saat aracılığıyla şehirdeki herkesi uykuya yatırıp şehri değiştirme güçlerine sahiplerdir. Ayarlama (tuning) adı verilen bu olayla, tüm hayat yöneten sınıfın isteği doğrultusunda şekillenmektedir. Ayarlama işi bir tür ayini andırmaktadır. Tüm sekans baştan sona teknoloji ve bilimle insanların nasıl kontrol edildiğini anlatmaktadır. Teknoloji ve bilim doğrudan kötülük kaynağı olmasa da, gücü elinde bulunduranların silahıdır ve bilim insanları da onlara yardım etmektedir. Filmin teknoloji ve bilime karşı olan tutumu ilk kez bu noktada net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

Yeni kara filmlerdeki karakterin kimlik bunalımı bu filmde çok daha ileri boyutlara taşınmaktadır. Şehirdeki tüm bireyler Yabancılar tarafında kontrol edilmekte ve aslında kim olduklarını bilmemektedir. Her gün bir yalanı yaşayan insanlar geçmişi sürekli olarak unutmakta ve hafıza sorunu yaşamaktadır. Bu durumun sorumluları her ne kadar Yabancılar olsa da bunu teknolojiyle sağlamaları önemlidir. Teknolojinin getirdiği hayatla insanlar doğaya karşı yabancılaşmış ve yalnızlaşmıştır.

İlerleyen bölümlerde Murdoch Dr. Schreber ile buluşur ve sorularına cevap arar. Dr. Schreber Murdoch’a silah çekerek çantasından çıkardığı iğneyi enjekte etmesini ister. Burada Dr. Schreber’in kullandığı Luger marka Alman yapımı tabancası dikkat çekmektedir. Bu tabanca İkinci Dünya Savaşı esnasında Nazi ordusu tarafından yaygın olarak kullanılmıştır. Zaten Alman soy ismine sahip olan Dr. Schreber, kurbanları üzerinde deneyler yapan çılgın Nazi doktorlarını andırmaktadır. Dedektif Bumstead’in yardımıyla Dr. Schreber’i etkisiz hale getiren Murdoch, kimsenin nerede olduğunu hatırlamadığı Shell Beach’e gitmek istediğini söyler. Shell Beach film boyunca Murdoch için bu şehir hapishanesinden uzaklaşmanın sembolü olmuştur. Shell Beach diye bir yerin aslında var olmadığının keşfedildiği sonraki sahne filmdeki en önemli noktalardan birisidir. Bir duvarı yıkan Murdoch ve Bumstead, şehrin doğrudan uzay boşluğuna açıldığı keşfetmektedir. Bütün şehir uzay gemisini andıran ve boşlukta süzülen bir makinedir. Şehir imajının tüm film boyunca ön planda olduğu Karanlık Şehir, bu sahnesiyle şehirle ilgili en büyük gizemi açık

etmektedir. Şehir bir hapishanedir. Shell Beach diye bir yer yoktur ve bu şehirden çıkmak mümkün değildir. Çıkmaya çalışanı uzayın ölümcül boşluğu beklemektedir. İnsanlar bu teknolojik hapishanede yaşamaya mahkumdur. Ondan kaçmak mümkün değildir. Tüm hayatları teknoloji tarafından kontrol edilmekte ve yönlendirilmektedir. Filmin teknofobik tutumu bu noktada doruğa ulaşmaktadır.

Resim 21: Filmde tüm şehir uzayda süzülen teknolojik bir hapishanedir.

Teknolojiyi insanları esir eden bir araç olarak sunan film, Murdoch’un yakalandığı sahnede ona olan öfkesini de ortaya koymaktadır. Yabancılar tarafından yakalanan Murdoch, Dr. Schereber’in yardımıyla kurtulmaktadır. Yaptıklarından dolayı suçluluk duyan doktor, son bir çabayla kendini affettirme düşüncesindedir. Doktorun verdiği serumla var olan metafizik güçleri daha da artan Murdoch, Yabancıları durdurarak merkezlerini yok eder. Bu sahnelerde Murdoch etrafına tam bir yıkım getirmektedir. İntikam peşinde olan Murdoch, yöneten sınıfın gücünü simgeleyen teknolojiyi parçalamaya başlar. Luddite’lerin makine kırması gibi Murdoch’da hem tapınak hem fabrikayı andıran bu yeri parçalamaktadır. Teknolojinin yarattığı kara şehirde bir hapis hayatı yaşayan insan, öfkesini hem teknolojiden hem de yöneten sınıftan çıkarmaktadır.

Teknoloji ve bilimin yönetilenler açısından ne kadar korkunç olabileceğini göstermeye çalışan Karanlık Şehir, son sahnelerde biraz daha ılımlı bir hava

çizmektedir. Murdoch Yabancıları yok ettikten sonra şehrin kontrolünü ele geçirmektedir. Artık şehri istediği gibi değiştirebilen Murdoch, hayalindeki sahili yaratacaktır. Yabancıların teknolojiyle engellediği güneşi de geri getiren Murdoch, teknoloji sayesinde düşlerindeki şehre kavuşacaktır. Son sahnelerde ilk kez doğmaktadır. Tüm film boyunca şehirden uzaklaşmak ve vadedilen deniz kenarına gitmek konusu işlenmektedir. Bu bakımdan diğer tekno-noir filmlerde de bulunan teknolojiye karşı doğanın önemi vurgusu burada da görülmektedir. Teknolojik bir hapishane olan şehirden kaçış yoktur ama teknolojinin doğru kullanımıyla çözüme ulaşılmaktadır. Film, teknolojiyi ancak doğru amaçlarla kullanırsak hayallerimizdeki dünyayı yaratabileceğimiz mesajıyla sona ermektedir. Teknolojiyi tam anlamıyla reddetmeyen ama insanı esir edebileceğini ifade eden film bu bakımdan yine diğer tekno-noir filmlerle uyum içerisindedir.

Filmin diğer tekno-noir filmlerde de işlenen anlatıları tekrarladığı görülmektedir. Temelinde teknofobinin olduğu film türsel kodlara uygun olarak taşıdığı mesajları iletmektedir.

3.2.3.2. Filmin Karakterleri

Kara filmlerde sıkça görülen karakterleri ve içine düştükleri durumları

Karanlık Şehir’de de görmek mümkündür. Filmin baş kahramanı Murdoch’un

banyoda uyandıktan sonra nerede olduğunu bilmemesi ve yaşadığı hafıza kaybı, akıllara yeni kara filmlerde görülen kimlik bunalımı konusunu getirmektedir. Kim olduğunu bilmeyen Murdoch, film boyunca şehrin gizemini çözmeye çalışırken aslında kendisini aramaktadır. Murdoch uyandıktan sonra odada bir kadın cesedi olduğunu fark eder. Başkarakter uyanır uyanmaz kendisini gizemli bir olayın içinde bulmuştur. Kara film yapısına uygun olarak ortada bir cinayet ve çözülmesi gereken bir gizem bulunmaktadır. Film daha ilk dakikalarından itibaren bir kara film olduğunu belirgin bir şekilde göstermektedir.

Tekno-noir filmlerdeki çılgın bilim insanı tiplemesini bir benzeri Karanlık

Şehir’de de bulunmaktadır. Bir sahnede Murdoch’un eşi Dr. Schreber’i görmeye

gider. Dr. Schreber ona Murdoch’un doktoru olduğunu söyler ve hafıza kaybı yaşadığını belirtir. Bu nokta karakterin yaşadığı kimlik bunalımını belirtmesi açısından önemlidir. Dr. Schreber Murdoch’un kendini aradığını belirtmektedir. Dr.

Schreber, bilim kurgu filmlerinde sıkça görülen çılgın bilim insanı tiplemesini andırmaktadır. Dr. Schreber filmde ilk görüldüğü andan itibaren güven veren yapıdan yoksundur. Filmin ilerleyen kısımlarında Dr. Schreber’in Murdoch’un mücadele ettiği Yabancılar’la iş birliği içerisinde olduğunun ortaya çıkmasıyla, insanları kontrol altında tutan çılgın bilim insanı imajı tam anlamıyla tamamlanmış olur. Dr. Schreber daha sonra Murdoch’a yardım edecektir. Azınlık Raporu’nda kahinleri yaratıp pişman olan Dr. Hineman gibi o da yaptıklarından pişmandır. Frankenstein’da işlenen temaların önceki filmler gibi bu filmde de kullanıldığı görülmektedir. Dr. Schreber tıpkı Dr. Frankenstein gibi bilimle uğraşmaktan pişmandır.

Murdoch’un uyandığı otel odasındaki cinayeti ihbar alan dedektif Frank Bumstead’in devreye girmesiyle filmde karşımıza tam anlamıyla bir kara film dedektifi çıkmaktadır. Bumstead yalnız yaşayan, çevresine yabancı, sigara içen, trençkot giyen, şapka takan ve altıpatlar tabanca kullanan bir karakterdir. Bu haliyle klasik dönem kara film dedektiflerinin bir kopyasıdır. Murdoch dahil filmdeki tüm karakterler kara film karakterleri gibi giyinmektedir.

Resim 22: Trençkot giyen Murdoch karanlık sokaklarda kim olduğunu bulmaya çalışmaktadır.

Filmdeki önemli karakterlerden bir diğeri Murdoch’un eşi Emma’dır. Emma’nın özellikle Dedektif Bumstead olan ilişkisi önemlidir çünkü dedektifi olayın

içine sürükleyerek ölümüne sebep olmuştur. Filmin başlarında kocasının kaybolduğunu ihbar etmek için Bumstead’in ofisine giden Emma, onu olayların içine sürüklemiştir. Emma klasik kara filmlerdeki femme fatale karakterleri hatırlatmaktadır. Klasik kara filmlerde de başını bir şekilde belaya sokan başkarakter, özellikle femme fatale karakterin ona ihanet etmesiyle ağır bedeller ödemektedir. Emma’nın etkisiyle Yabancılar’la mücadeleye katılan Bumstead uzay boşluğuna savrulur ve hayatını kaybeder. Klasik kara film anlatısına bağlı kalarak film, sonunda dedektif kahramanın canını almıştır. Film boyunca aralarında bir yakınlık varmış gibi görünse de birlikte olmazlar. Ancak en sonunda Bumstead bir kadın yüzünden başına bela alan kara film karakterlerinin kaderinden kaçamamıştır.

Filmdeki tüm karakterlerin kara film karakterlerinden etkilenilerek oluşturuldukları görülmektedir. Karanlık Şehir’de tıpkı diğer Tekno-noir filmler gibi türe ait ortak uylaşımlardan faydalanmıştır.

3.2.3.3. Filmin İkonografik Yapısı

Film, özellikle kara filme ait görsel estetiği başarılı bir biçimde kullanmaktadır. Klasik dönem kara filmlerini hatırlatan filmde kara filme ait pek çok türsel öğe bulmak mümkündür. Dışavurumcu estetiği hatırlatan biçimde eğik ve absürt yapılar göze çarpmaktadır. Düşük aydınlatmanın kullanıldığı filmde sürekli gecedir ve güneş asla doğmaz. Tam anlamıyla bir kara film şehrine benzeyen metropol bir labirenti andırmaktadır. Metropolis’teki şehre oldukça benzeyen bu şehir aslında filmin başrol oyuncusudur. Metropolis’ten belki de en önemli farkı bu şehrin çok daha karanlık ve tehlikeli bir atmosfere sahip olmasıdır. Tüm tekno-noir filmlerinde olduğu gibi şehir imajı bu filmde de ön plandadır. Bu şehir karanlık, yağmurlu, kirli ve güvensiz sokaklarıyla tam anlamıyla bir kara film ve tekno-noir şehridir. Filmin ilerleyen kısımlarında Yabancılar’ın şehirdeki binaları istedikleri gibi değiştirebilmeleri şehrin adeta yaşadığının göstergesidir.

Resim 23: Filmdeki şehir tam anlamıyla tekno-noir film şehrinin görsel stilini yansıtmaktadır.

Murdoch filmin başında uyandığı otelden ayrıldıktan sonra sokaklarda yürümeye başlar. Bu noktada kara film atmosferi kendisini net bir şekilde göstermektedir. Kara film karakterleri gibi bir trençkot giyen Murdoch, karanlık ve tehlikeli sokaklarda yürümektedir. Film, bir kara film olduğunu adeta göstermek istemektedir. Filmdeki tüm ikonografi, karakter ve anlatı tarzları özellikle klasik dönem kara filmlerini hatırlatmaktadır. Şehir aslında teknolojik bir yapıda olmasına rağmen bunu göstermemektedir. Uzun bir süre filmde teknolojiyle alakalı bir şey görmek pek mümkün değildir. Filmde kostümler, arabalar ve telefonlar gibi nesneler 1940’lı ve 1950’li yılları hatırlatmaktadır. Erkeklerin hepsi trençkot giymekte ve şapka takmaktadır. Polisler altıpatlar tabancaları ve eski tip üniformalarıyla klasik kara filmleri hatırlatmaktadır.

Film aynı zamanda bir bilim kurgu filmi olmasına rağmen ağırlıklı olarak kara film ikonografisi göze çarpmaktadır. Filmin ilerleyen bölümlerinde hikayenin çözülmeye başlamasıyla birlikte bilim kurgusal etmenler daha fazla göze çarpmaya başlar. Yabancılar’ın merkezi teknolojik bir mabeti andırmaktadır.

Resim 24, 25 ve 26: Film bir bilim kurgu filmi olmasına rağmen kostümler, arabalar ve telefonlar gibi pek çok ikonogafik öğe klasik dönem kara filmleri hatırlatmaktadır.

Şehrin kendisi filmdeki en önemli ikonografik öğelerden birisidir. Tüm film boyunca şehirden uzaklaşmak ve vadedilen deniz kenarına gitmek konusu işlenmektedir. Teknolojiden kaçıp doğaya dönüşü ifade eden bu durumda şehir bir hapishane olarak temsil edilmektedir. Tekno-noir filmler için şehir son derece önemlidir. Karanlık Şehir’de de şehir türün diğer filmlerinde olduğu gibi karanlık ve umutsuz bir labirent olarak sunulmaktadır. Tekno-noir filmler bunu yine kara filme borçludur.

Resim 27 ve 28: Filmin başında karanlık olan şehir sonunda aydınlanmaktadır. Başkarakter teknolojiyi dize getirerek karanlığı yok etmiş ve hayalini kurduğu deniz kenarına ulaşmıştır.

Filmin ikonografisinin genel olarak diğer tekno-noir filmlerde benzerlikler taşıdığı görülmektedir. Özellikle kara film etkisinin hakim olduğu filmde türe ait ikonografik öğeler sıkça kullanılmıştır.

Benzer Belgeler