• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2.2. Tekno-Noir Filmler ve Özellikleri

3.2.5. Automata

Yönetmenliğini Gabe Ibanez’in üstlendiği 2014 yapımı Automata, tekno-noir özellikleri taşıyan bir başka filmdir. Başrolde Antonio Banderas yer almaktadır. Film diğerlerinin aksine büyük bütçeli bir Hollywood filmi değildir. Önceki filmler büyük Hollywood film şirketleri tarafından yapılmışken Automata görece daha küçük ve Avrupa merkezli şirketlerce üretilmiştir. Buna rağmen filmdeki oyuncular Hollywood filmlerinde yer alan oyunculardır. Film anlatı olarak da Hollywood filmlerini andırmaktadır. Tekno-noir filmlerin ABD dışında da yapımcıların ilgisini çektiğini göstermesi bakımından önemlidir.

2044 yılında geçen filmde solar fırtınalar dünya nüfusunun büyük bir çoğunluğunu öldürmüştür. ROC isimli şirket Pilgrim 7000 adı verilen robotları dünyayı yeniden inşa etme işinde yardım etmeleri için geliştirmiştir. ROC’a bağlı çalışan bir sigortacı olan Jacq Vaucan robotlarda meydana gelen değişimleri araştırmakla görevlendirilmiştir. Vaucan, robotları değiştirip bilinçlenmelerini sağlayanın kim olduğunu keşfetmek için işe koyulur.

3.2.5.1. Filmin Anlatı Yapısı

Automata, özellikle Bıçak Sırtı’ndan oldukça etkilenen ve bunu açıkça gösteren bir filmdir. Tekno-noir anlatısına uygun olarak teknofobik mesajlar taşımaktadır ve filmin henüz açılış yazılarında dahi bunu görmek mümkündür. Bu yazılara göre filmdeki robotların iki adet güvenlik protokolü bulunmaktadır. Robotlar bir canlıya zarar veremez ve kendisini ve başka bir robotu değiştirip geliştirmeye kalkışamaz. Konulan kurallar tamamen insanları korumak içindir. Robotları üreten insanlar işgücü olarak onlardan faydalanmaktadır. Bir insandan çok daha fazlasını yapabilen robotlar insanlar için vazgeçilmezdir. Ancak insanlar bu teknolojik kölelerden korkmaktadır. Film ilk dakikalarından itibaren Bıçak sırtı ve

Terminatör’de işlenen konulara benzer bir konuya sahip olduğunu göstermektedir.

Filmin açılış kredilerinde görülen fotoğraflar robotların üretimi insanın günlük hayatına etkilerini anlatmaktadır. Fotoğraflar güven veren ve insanın her an yardımına koşan robotlarla doludur. Ancak robotlar radyoaktif çölü ıslah edememiş ve üretim amaçlarını tam olarak gerçekleştirememiştir. Güneş patlamalarıyla oluşan radyoaktivite insan hayatını tehdit etmektedir. İnsanlar karanlık ve pis şehirlerinde adeta hapis hayatı yaşamaktadır. Filmin başkarakteri Jacq Vaucan da bu şehirden kaçıp sahile, okyanus kıyısına gitmektedir. Okyanus tıpkı Karanlık Şehir’de olduğu gibi bu filmde de şehrin insanı esir eden yapısından kaçmanın yolu olarak gösterilmektedir. Robotların radyoaktiviteyi durdurma konusunda başarısız olmasından sonra robotlara karşı olan pozitif hava yok olur. Kredilerdeki fotoğraflar değişir ve insanın robotlara olan öfkesi ortaya çıkar. İnsan kurtuluşu teknolojide görmüş ama teknoloji ona istediğini verememiştir. Bir anda insanın öfkesine maruz kalan robotlar suçlu konumuna düşmüştür.

Filmin ilk sahneleri tıpkı Azınlık Raporu’nda olduğu gibi teknolojiye yönelik bir güven tesisi ile başlamaktadır. Filmin kahramanı Vaucan’ın görüldüğü ilk sahne onun robotlara olan güveninin de bir sembolüdür. Robot sahibi ailenin iddiasına göre evdeki robotları ailenin köpeğini öldürmüştür. Robot şirketini temsilen orada olan Vaucan bunun mümkün olamayacağını kanıtlamak amacıyla bir gösteri yapar. Bir bıçağı yüksekten elinin üstüne bırakır ve robot bıçağı düşmeden yakalar. Birinci protokole göre bir robot canlılara zarar gelmesini engellemek zorundadır. Vaucan bu yolla sigortadan para alabilmek için köpeği ailenin öldürdüğünü kanıtlamış olur. Bu

sahneler işi teknolojiyle olan birisinin ona güvenini ifade eder. Vaucan için robotlar insana hizmete mahkum sıradan makinelerdir. Bu fikri sonradan değişecektir.

Minortity Report’ta da ilk sahnelerde Anderton teknoloji ve kahinler sayesinde bir

cinayeti engelleyecektir. Anderton bu sisteme güvenmektedir ama sonradan sistemin bozuk olduğunu anlayacaktır. Bu açıdan bakıldığında Automata’nın diğer tekno-noir filmlerdeki türsel uylaşımları takip ettiği görülmektedir.

Bir diğer ortak yön bu filmlerdeki zenginle fakir, yönetenle yönetilen arasındaki farkta görülmektedir. Vaucan filmin başında polisin vurduğu robotun gelmiş olduğu inşaat alanını ziyaret eder. Burası şehri çevreleyen büyük duvarın olduğu yerdir. Tekno-noir filmlerde görülen zengin ve fakir arasındaki fark burada da temsil edilmektedir. Duvar, aslında çölden korunmak için değil şehrin dışındaki gettolarda yaşayanları şehre sokmamak için yapılmıştır. Duvara yaklaşan herkes keskin nişancılar tarafından vurulmaktadır. Duvarın robotlara yaptırılması dikkat çekicidir. Gücü elinde bulunduranlar teknolojiyi diğerlerini kontrol etmek için kullanmaktadır. Teknoloji burada güçlünün zayıfı ezme aracı olarak sunulmaktadır. Tekno-noir anlatılarda güçlü ve güçsüz arasındaki fark net bir şekilde gösterilmektedir.

Vaucan robotların kendini geliştirdiğini öğrenince çalıştığı şirket adına soruşturma başlatacaktır. Bir polis olan Wallace ve Vaucan, seks işçisi olarak çalıştırılan değiştirilmiş robot Cleo’yu keşfeder. Wallace Cleo’yu vurur ve robotun tamir için onu değiştiren kişiye götürülmesini beklerler. Cleo Dr. Dupre adında bir kadına götürülmüştür ancak aradıkları kişi o değildir. Dr. Dupre burada ikinci protokolün önemini açıklar. İkinci protokol robotların bilinçlenmesine karşı konulmuştur. Bir robotun insandan çok daha hızlı öğrenebileceğini ve insanların asla onlarla yarışamayacağını açıklar. Bir robotun bilinç sahibi olması insan için sonu öngörülemez karanlık bir durumdur. Film, The Matrix ve Terminatör’de olduğu gibi robotların bilinçlenip onları yaratan insanları yok etmesi korkusuna dayanmaktadır. Pek çok tekno-noir filmde karşılaşılan Prometheus ve Frankenstein mitleri bu filmde de karşımıza robotlar aracılığıyla çıkmaktadır.

Vaucan’ın şirkete ikinci protokolün aşılabilir olduğu mesajını göndermesiyle şirketin karanlık yüzü de ortaya çıkacaktır. Cleo’yu Dr. Dupre’nin tamir ettiğini belirtmesinden sonra ROC şirketi Dupre’yi öldürmesi için iki çocuk gönderir. ROC

şirketi diğer tekno-noir filmlerde de görülen, yaptıklarıyla insanlığın başına iş açan kötü şirketlerden birisidir. Küçük çocukları katil olarak kullanmaktadır.

Bu esnada ROC binasında şirketin sahibi robotları piyasaya sürmeden önce ürettikleri ve güvenlik protokolleri olmayan ilk robottan bahseder. Robot onlarla sekiz gün boyunca konuşmuş dokuzuncu gün ise iletişimi kesmiştir. Çünkü robot her şeyi öğrenmiş ve insan zekasını aşmıştır. İnsanı yetersiz kaldığı için bir süre sonra onunla iletişim kuramamıştır. Bu sahne insanın teknolojiye karşı olan en derin korkularından birisini ifade etmektedir. İnsanların işini elinden alan robotlar, ondan her daim üstündür. İnsanın fiziksel ve zihinsel olarak onunla mücadele etmesi mümkün değildir. İnsan ise kendinden daha iyi bir varlığı istememektedir. Gezegendeki en güçlü varlık olmanın keyfini binlerce yıldır süren insan, tahtını bir başkasına kaptırmaktan korkar. Bu durumun özellikle kendi yarattığı bir varlık tarafından yapılması ayrıca acı vericidir. Bu durum filmde insanın teknolojiye karşı olan korkularının en büyüğü olarak sunulur. Onun için teknoloji daima kontrol altında tutulmalıdır. Ancak bilim kurgu filmlerinin yapısı gereği bir şeyler mutlaka ters gitmek zorundadır ve insan kaydettiği teknolojik ilerleme sebebiyle cezalandırılacaktır. Bu sahnelerle filmdeki teknofobik mesajlar açıkça ortaya konmuştur. Automata da tekno-noir anlatısına uygun olarak teknolojiye karşı önceki filmlerde olduğu gibi bir söylem geliştirmiştir.

Vaucan şirketten Cleo ile birlikte kaçar çöle giderler. Vaucan burada robotları uyandırıp bilinçlendiren kişiyle karşılaşacağını beklemektedir. Ancak bir insan yerine bir robot bulur. Kimse robotları geliştirmemiş robotlar adeta kendi kendine evrim geçirmiştir. Filme göre kimse bir şey yapmasa bile teknoloji mutlaka yoldan çıkacaktır. Kontrol altında tutmak mümkün değildir ve bu durum ilerde insana zarar verecektir. Teknoloji bir kere icat edildikten sonra geri dönüş mümkün değildir. Bir şeyler mutlaka ters gidecek ve insanın korkuları gerçek olacaktır.

Robotlar çölde böceğe benzer yeni bir robot üretmektedir. Gerekli olan gücü sağlaması için Vaucan onlara yardım ederek elindeki nükleer bataryayı verir. Robotlar çöldeki vadinin karşısına geçecek ve insanın giremeyeceği kadar radyasyonlu olan bölgede bağımsız olarak var olacaklardır. Vaucan’ın onlara yardım etmesi önemlidir. Bir patron gibi çöl boyunca onlara emir yağdıran ama başarısız olan Vaucan, sonunda onların birer birey olduğunu kabul eder. Robotlar

bilinçlenerek insanı en büyük korkusuyla karşı karşıya bırakmıştır ama sonunda insanın da rızasını alır. Filmin başından beri robotlara sadece birer cihaz olarak bakan Voucan’ın görüşleri filmin sonunda değişmiştir. Çocuklarının büyüyüp evden ayrılma yaşına geldiğini kabul eden bir baba figürü gibi onların varlıklarını kabul etmektedir.

Bu noktada şirketin adamları gelir ve robotlara saldırır. Ancak robotlar asla karşılık vermez. Film son ana kadar The Matrix ve Terminatör gibi filmlerden bu noktada ayrılır. Automata robotlarının tek isteği özgürlüktür. İnsanlığı yok etmek gibi bir düşünceleri yoktur. Hatta insan hayatını korumaya çalışırlar. Ancak yeni ürettikleri böcek şeklindeki robot onlardan farklıdır. ROC çalışanlardan birisini öldürür ve Vaucan’ın hayatını kurtarır. Bu durum robotların ilerde saldırgan olabileceğine işaret eder. Film boyunca robotlar barışçıl bir tablo çizse de, robotların yarattığı ilk robot bir insan öldürmüştür. Teknoloji ölümcül olabilmektedir.

ROC çalışanları Vaucan’ın eşi ve bebeğini de olay yerine getirmiştir. Vaucan’ın bebeği ve böceğe benzeyen yeni küçük robot arasındaki paralellik hemen göze çarpar. Bebek insanların, küçük robot ise makinelerin geleceğidir. ROC çalışanları ölünce Vaucan ve robotlar birbirine veda ederek ayrılır. İnsan ve makinenin ayrılışı karşılıklı saygı ve anlayış temelinde gerçekleşmiştir. Film teknofobik yapısına karşı, bilinçli bir teknolojiye saygı duyulması gerektiği mesajını taşır. Ancak robotların saldırgan olabileceği görülmüştür. Uzun yıllar sonra çölden çıkan bir robot ordusu fikri hala insanlar için tehdittir.

Filmin sonu Karanlık Şehir ile benzerlik göstermektedir. Karanlık Şehir’de olduğu gibi burada da başkarakter sahile, okyanusa gider. Kendini şehrin karanlığından kurtaran Vaucan, robotlarla yani teknolojiyle vedalaşmış ve doğayı, özgürlüğü temsil eden okyanusa ulaşmıştır. Diğer tekno-noir filmlerde olduğu gibi teknolojinin yarattığı yıkım ve kaosun çözümü olarak doğa sunulmaktadır.

3.2.5.2. Filmin Karakterleri

Filmin baş kahramanı Vaucan, tıpkı kara film karakterleri gibi giyinen ve onlara ait özellikler taşıyan bir karakterdir. Yaşadığı ortama bir yabancı olan Vaucan tekno-noir karakterler gibi doğaya kaçmak istemektedir. Ailevi problemleri bulunmaktadır ve teknolojiyle iç içe bir hayat sürmektedir.

Vaucan, kara film anlatısına uygun olarak gizemli olayların içine çekilecektir. Robot şirketi adına çalışan Vaucan, polisin filmin başında vurmuş olduğu robotu öğrenir ve robotta değişiklikler yapıldığı fark edilir. İkinci protokole göre bir roboton bunu yapması yasaktır. Şirket Vaucan’a bu değişiklikleri yapan kişiyi bulma görevi verir. Sürekli trençkot giyen Vaucan, bir kara film dedektifi edasıyla soruşturmaya başlar. Diğer tekno-noir karakterleri gibi Vaucan’da bir şekilde olayların içine itilmiştir. Başına neler geleceğini bilmeden soruşturmaya başlar.

Vaucan bir sahnede şehri saran duvarın dışına çıkacak ve kendini onaran bir robot daha bulacaktır. Robot ise adeta bır sırrı korumak istercesine kendini ateşe verir. Daha sonra robottan arta kalanlar incelenirken kimse Vaucan’ın anlattıklarına inanmayacaktır. Vaucan robotların kendilerini değiştirdikleri konusunda insanları uyarmakta ve olası tehlikeye dikkat çekmektedir. Bilim insanları robotu incelerken Vaucan’la dalga geçerler. Robotların böyle bir şey başaramayacağını söyler ve onu ciddiye almazlar. Bilim kurgu filmlerinde bilim insanını güvenilmez hatta cahil olarak temsil etme burada da bulunmaktadır. Robotun bilinçli olabileceğine ihtimal vermezler. Bu durum alaya alınacak kadar komiktir. Bilim insanları ve teknolojiyi üretenler olası kötü sonuçları öngöremedikleri için daima suçlu konumdadır. Teknolojinin tehlikelerini ciddiye almazlar ve onların sorumsuzluklarını insanlar hayatlarıyla ödeyecektir.

Vaucan’ın diğer tekno-noir karakterle bir diğer ortak özelliği kötü şirketlerle olan mücadelesinde görülmektedir. Cleo’nun yardımıyla şirketin gönderdiği çocuk katillerden kaçan Vaucan kendini şehrin dışındaki çölde bulur. Cleo diğer bilinçli robotlarla birlikte insanların yaşayamayacağı radyoaktif bölgeye gitmektedir. Vaucan çölde robotların yardımı sayesinde hayatta kalır. Robotlar her ne kadar bilinçlenseler de birinci protokole hala uyarlar ve insan hayatını korumaya çalışırlar. Vaucan teknoloji sayesinde çölde hayata tutunur. Burada yine tekno-noir karakter ait bir diğer özellik göze çarpmaktadır. Karakterler teknoloji ve olası sonuçlarına karşı

mücadele ederken yine teknolojiden faydalanmaktadır. Vaucan bilinçli robotları bulmak ve şirket adına durdurmakla görevlidir. Ancak asıl kötünün şirket olduğunu öğrenir ve çölde teknoloji sayesinde hayatta kalır.

Vaucan, robotları değiştirip geliştirenin kim olduğunu bulmak amacıyla filmin başında robotu infaz eden polis Wallace’la birlikte hareket etmektedir. Wallace ve ekip arkadaşlarının kanun koruyucudan çok çete üyesi gibi hareket etmeleri dikkat çekicidir. Tamamen yozlaşan ve sürekli rüşvet peşinde olan bu polisler kara film polislerini hatırlatmaktadır.

Wallace daha sonra ROC şirketi adına Vaucan’ı öldürmekle görevlendirilecektir. Wallace teknolojiye olan düşmanlığıyla ön plana çıkmaktadır. Robotlar asla karşılık vermediği halde iki tanesini vurur. Robotlara sürekli hakaret eden Wallace adeta bir Luddite gibi makine kırmaktadır. Filmde teknolojiye karşı olan nefretin vücut bulmuş hali Wallace’tır.

Resim 36: Filmdeki karakterler kara film dedektiflerini andırmaktadır.

Filmde femme fatale olarak nitelendirilebilecek bir karakter bulunmasa da Vaucan’ın eşinin Bıçak Sırtı’ndaki Rachel’la aynı isme sahip olması dikkat çekicidir. Film etkilendiği film olan Bıçak Sırtı’ndaki karakterlerden birisinin ismini kendi karakterine vermiştir.

3.2.5.3. Filmin İkonografik Yapısı

Filmin ilk sahneleri şehrin genel görüntüsüyle başlamaktadır. Bu şehir Bıçak

Sırtı serisindeki şehir imajının birebir kopyasıdır. Tam anlamıyla bir tekno-noir şehri

olan bu metropole, türün diğer filmlerinde olduğu gibi karanlık, yağmur, kirlilik ve güvensizlik hakimdir. Gökdelenlerin yüzeylerinde devasa hologramlardan oluşan reklamlar yer almaktadır. Hologram teknolojisi incelenen diğer filmlerde de sıkça kullanılmıştır. Benzer teknolojik nesneler paylaşan bu filmlerde hologram önemli bir ikonografik öğe olarak görülmektedir.

Resim 37: Filmdeki şehir Bıçak Sırtı 2049’daki şehrin adeta bir kopyasıdır.

Filmin henüz başlarında kara film ikonografisinin etkisi net bir şekilde görülmektedir. Yozlaşmış olduğu belli olan ve bir trençkot giyen polis memuru metro benzeri bir yere gitmektedir. Ortamdaki düşük ışıklandırma ve yüksek kontrast kara film tipi aydınlatmaya benzemektedir. Polis memuru burada kendi kendini tamir eden bir robot bulur ve onu yok eder. Daha sonra ise neden yok ettiğini açıklayacaktır. Robot ona fazla canlı gelmiştir. Bilinçli olduğunu hissetmiş ve daha fazla düşünmeden onu yok etmiştir. Bu sahne insanın teknoloji karşısındaki korkusunu açıkça ifade etmektedir. Karşısındaki teknolojiye anlama veremeyen ve ondan çekinen insan, hemen onu yok etme yoluna gitmiştir. Bu sahne bilim kurgu ve kara filmin buluşmasını ikonografik olarak göstermesi bakımından önemlidir. Karanlık ve yağmurlu bir atmosfer, düşük ışıklandırma, trençkotlu bir dedektif gibi

öğeler filmin kara film öğelerini gösterirken, sahnedeki robot ve polisin robotu adeta infaz edip teknolojiye karşı olan nefretini göstermesi ise bilim kurguya ait öğelerdir.

Resim 38: Teknolojiden korkan polis robotu vurmaktadır.

Filmin diğer tekno-noir filmlerle olan benzerliği başkahramanın evinde de görülmektedir. Vaucan eve gittiğinde izleyiciyi her zamanki tekno-noir apartman dairesi karşılar. Daire Azınlık Raporu ve Bıçak Sırtı filmlerindeki dairelere benzer. Soğuk bir ışıkla aydınlatılan bu daireler bir yuva olmaktan uzaktır. Bu esnada televizyonda hava durumu ve güneş patlamalarıyla ilgili bilgiler verilmektedir. Güneşin ertesi gün öğlene kadar görülmeyeceğinden bahsedilir. Bu sahnesiyle film yine Karanlık Şehir’i hatırlatmaktadır. Karanlık Şehir gibi tamamen karanlıkta geçen bir film olmasa da, tekno-noir yapısı gereği karanlık şehir imajı kullanılmaktadır. Evde yine hologram teknolojisi görülmektedir. Bıçak Sırtı ve Azınlık Raporu’nda olduğu gibi insanlar hologramlarla etkileşime girmekte, bir şeyler izlemekte ve bu yolla vakit geçirmektedir.

Resim 39: Diğer filmlerde de görülen tekno-noir daire.

Vaucan’ın filmin bir yerinde ses kaydı yapması akıllara Double Indemnity’yi getirmektedir. Her iki filmde de başkarakter sigortacıdır. Double Indemnity’de başkarakter yaptıklarını ses kayıt cihazına kaydetmektedir. Ses kayıt cihazı her iki filmde de başkarakterler için önem arz eden ikonografik bir öğedir. Film, bu tip içeriksel ve görsel benzerliklerle kara film kökenlerini açıkça ortaya koymaktadır. Filmde kötü şirket ROC’a çalışan adamlar da kara film ikonografisinden izler taşımaktadır. Trençkot giymeleri ve silah taşımaları buna örnektir.

Filmde bilim kurgu türüne ait ikonografik öğeler de bolca bulunmaktadır. Robotlar, fütüristik şehirler, distopya atmosferi yansıtan setler ve diğer teknolojik cihazlar buna örnektir. Özellikle Bıçak Sırtı’nın görsel etkileri filmde yoğun olarak hissedilmektedir.

Automata, büyük bütçeli bir Hollywood yapımı olmamasına rağmen benzer

kodları takip etmektedir. Tür sineması Hollywood sinemasından doğmuştur ve özellikle bilim kurgu ve western gibi türler Hollywood’un daima kullandığı türlerdir.

Automata hem anlatı hem karakter hem de ikonografi açısından bakıldığında bir

tekno-noir filmdir. Tekno-noir filmler popülerliği sayesinde Hollywood dışında da örnekler vermektedir.

SONUÇ

Teknolojik gelişmelerin, özellikle sanayi devrimi sonrası büyük bir ivme kazanmasıyla beraber iş dünyasındaki etkisi artmaya başlamış, bu da insanların günlük hayatına yansımıştır. Makineleşmeyle beraber üretimin artması, demiryollarıyla mesafelerin kısalması, telefon ve telgrafla birlikte iletişimin kolaylaşması gibi sayısız icat insan hayatına girmiştir. Bunun yanında, günümüzde bir sorun olarak karşımıza çıkan makineleşme ve yapay zeka gibi kavramların pek çok iş kolunu tehdit etmesi, teknolojinin bir sonucu olan kitle imha silahlarının savaşlarda kullanılmasının toplumların zihninde açtığı yaralar gibi faktörler de insanları teknolojiye karşı mesafeli hale getirmiştir. Bunun sonucunda teknofobi kavramı doğmuş ve teknoloji karşıtlığı çerçevesinde örgütlenen yapılar ortaya çıkmıştır.

Aydınlanma dönemindeki gelişmelerle birlikte Avrupa büyük atılımlar gerçekleştirmiş, bilimsel ve teknolojik olarak üstün konuma yerleşmiştir. Aydınlanmanın doğurduğu sanayi üretimiyle birlikte özellikle ekonomik olarak büyük bir güç haline gelen Avrupa, dünyaya hükmeder olmuştur. Bu dönemlerde, teknolojiye yönelik olumlu bir bakış açısı olduğunu görmek mümkündür. Teknoloji ve bilim Avrupa’ya güç getirmiştir. Ancak teknolojinin durmak bilmeyen ilerlemesi, insana olan ihtiyacı azaltınca, insanlar işsiz kalmaya başlamıştır. Bunun sonucunda ilk teknofobik hareket olarak değerlendirilen Luddite’ler ortaya çıkmıştır. Daha sonra dünya savaşlarının da yaşanmasıyla birlikte teknoloji, yıkımın ve ölümün aracı olarak görülmeye başlanmış ve bu durum sanatta da kendisini göstermiştir.

Sinema sanatında, özellikle bilim kurgu filmlerinde teknofobi olgusu sürekli işlenmiştir. Kökenini mitolojik hikayelere kadar götürebileceğimiz bilim kurgu sineması, bu tip bir konu için son derece elverişli bir alandır. Özellikle Prometheus Miti gibi mitolojik hikayeleri tekrar tekrar bu filmlerde görmek mümkündür. Hikayede, ateşi tanrılardan çalıp insanlara veren Prometheus ve insanlar cezalandırılmaktadır. Teknolojiyi temsil eden ateş yüzünden insanların başı belaya girmiştir. Çünkü ateş sayesinde doğayı kontrol edebilen insan, tanrının rolüne soyunmuştur. Bilim kurgu filmlerinde de ilahi gücü hiçe sayan bilim insanlarının cezalandırıldığını görmek mümkündür. Bilim kurgu filmlerin büyük ölçüde etkileyen Frankenstein da bu temele dayanmaktadır. Bilim ve teknoloji bir canavar yaratmış ve

bu canavar topluma zarar vermiştir. Teknolojinin yarattığı bu korkular da bilim kurgu sinemasında yıllardan beri defalarca işlenmiştir.

Tekno-noir filmlerde bu teknofobik anlatıları görmek mümkündür. Tekno-

Benzer Belgeler