• Sonuç bulunamadı

Dal ve Yaprak ile İlgili Tasavvurlar

Ağacın ana unsurları yaprak ve meyveleridir. Divan edebiyatında ağaç ile ilgili yapılan benzetmeler ve tasavvurlarda dal, yaprak ve meyveler ana unsurlardır. Mu'îdî Divanı'nda dal ve yaprak ile alakalı olan tasavvurları ağaç genel başlığı altında, meyveleri de daha farklı tasavvurlar teşkil ettikleri için ayrı bir başlıkta ele alacağız.

1. Dal

Divan edebiyatında dal ile ilgili benzetme ve tasavvurlar; dalın kış eşkıyası tarafından soyulması, yapılan hayalî aşk - savaş sahnelerinde ok veya mızrak olarak

tasavvur edilmesi, çocukların tahtadan atı, âşığın yaralı bedeni28

ve nesillerin devamı olarak geçmektedir. Yapılan benzetme ve tasavvurlar genel manada Mu'îdî Divanı'nda da aynı şekillerde görülmüştür. Dal Mu'îdî Divanı'nda gerçek anlamı yanında soyut-somut ilişkilendirmelerde ve çeşitli benzetmelerde kullanılmıştır. Divanda dal, Farsça karşılığı olan şāħ şeklinde geçmektedir. Tarama sonucunda "şāħ şāħ" redifli bir gazel ve beş beyit tespit edilmiştir.

Mu'îdî Divanında dal ile ilgili tasavvurlar aşağıda sırasıyla verilmiştir.

1.1. Dal - Gam:

Şair aşk bahçesinde kendisini gam ağacı, kollarını da gam dalları olarak tasavvur etmiştir. Aşk bahçesinin bahçıvanları kollarını budayıp kanatmış, açılan taze yaraları da gül yapraklarına benzetmiştir. Aşk bahçıvanı yani sevgilisi (kapalı istiare) âşığın kollarını gül yaprakları ile süslemiştir:

Şāħ-ı ġamdur ķollarum kim bāġbān-ı Ǿışķ aŋa

Tāze tāze dāġdan gül-berg-i ter zeyn eylemiş (G. 189/2)

28

35

1.2. Dal - Mızrak:

Mu'îdî bir beytinde tevbe askerleriyle savaşmak için sâkîden mey istemektedir. Savaş çiçekler ve ağaçların olduğu bir bahçede geçmektedir. Bilindiği gibi içmeye meyyal kişiler kışın tevbe edip bahar geldiğinde havanın da güzelliğiyle beraber kırda tekrar içmeye yeltenir ve tevbelerini bozarlarmış. Yalnız bu tevbeden dönmek ağır bir yükümlülük olduğundan tevbesini bozacak kişi bozup bozmama arasında ikilem yaşarmış. Beyitte de görüleceği gibi tevbe askerleriyle yaptığı savaşta sâkîden medet ummakta ve bahçedeki nebatattan destek istemektedir. Taze yetişmekte olan bir dal (ki burada gül dalı olması muhtemeldir) mızrak, gülün dikeni hançer ve gülün kendisi kalkan olmuştur:

Sāķiyā mey śun ki tevbe leşkeriyle ceng içün

Nįze şāħ-ı tāze ħançer ħār ü ķalķan oldı gül (G. 268/8)

1.3. Dal - Ok:

Şairin tasavvurlarından birinde sûsen yapraklarını şekil itibarıyla oka benzetmiştir. Sûsenin yapraklarını aynı zamanda dal olarak düşünmüş ve açtığı taze çiçekleri okun kanlanmış ucuna benzetmiştir. Beytin ikinci mısraında da gamze-sûsen dalı, tîr-i peykân-gül-i ter ile leff ü neşr yapılmıştır:

Şāħ-ı sūsenden açılur bir gül-i terdür baŋa

Ķan ki gamzeŋ dökdügi [tįr-i peykāndan] ŧamar (G. 145/5)

1.4. Dal - Sevgili:

Dal, aşağıdaki beyitte kapalı istiare yoluyla sevgili olmuştur. Şair, sevgilisinin aslında dışarıdan görüldüğü gibi kendisine bîgâne olmadığını, aksine ona az da olsa mail olduğunu düşünmektedir. Zahirdeki soğukluğun zannedilen bu bîgânelikten değil, âhının meydana getirmiş olduğu rüzgardan olduğu kanısındadır:

Bād-ı āhumdur ėden bunca sovuķluķ ortada

Yoħsa ol şāħ-ı gülüm bir pāre māǿildür baŋa (G. 14/3)

1.5. Dal - Zülf:

Sevgilinin kokulu zülfü dallara benzetilmiştir. Divan edebiyatında genel manada sevgilinin mumaber zülfü kokusu dolayısıyla sümbüle benzetilmektedir. Bu ilişkiden yola çıkarak şair dolayısıyla beytin ikinci mısraında saçı - sümbül ilişkisine değinmiş ve

36 sevgilinin sümbüllerini, yani kendi kokulu zülflerini âşıklara dağıta dağıta ihsanda bulunmasını tasvir etmiştir:

Bāġ-ı ĥüsnüŋde olup zülf-i muǾanber şāħ şāħ

Baħş éder Ǿuşşāķa her dem sünbül-i ter şāħ şāħ (G. 58/1)

2. Yaprak

Mu'îdî'nin Divanı'nda tarama sonucunda içinde yaprak geçen bir hayli beyte rastlanılmıştır. Yaprak, berg, varak ve varağın çoğulu olan evrâk geçmektedir. Çoğu beyitte asıl manası ile kullanılması yanında yapılan benzetmelere ve çeşitli tasavvurlara da aracı olmuştur. Çiçeklerin taç yaprakları belirtilirken de Farsça terkiplerden yararlanılmıştır. Beyitlerde, çiçeklerin taçyaprakları olarak geçen terkipler çiçek bölümünde ele alınacaktır. Ayrıca evrak kelimesiyle yazı yazılan yaprak yani kağıt da kastedilmiştir. Arada kurulan bağ muhtemelen defter yapraklarının ince olması ve çekilen mıstarların yapraklardaki damarlara benzetilmesinden kaynaklanmaktadır. Defter yaprakları manasında kullanılan yaprak ile gerçek manadaki yaprak veya güllerin taç yaprakları arasında bu şekilde bir bağlantı kurulmuştur:

Ey MuǾįdį luŧf-ı ŧabǾına hezārān āferįn

Reng-i nažmıŋdan senüŋ evrāķ-ı dįvān oldı gül (G. 268/9)

Şairin divanını, her yaprağını cennet bağına benzetip her gazelini gül yüzlü huriler gibi tasavvur etmiştir. Cennette gül yüzlü hurilerin âşıklarına kaş göz oynatmaları şeklinde rüzgârda sallanan yapraklar hayal edilmiş, divanının yaprakları ile gül yüzlü huriler arasında böyle bir bağlantı kurulmuştur:

Her ġazel bir ĥūr-ı gül-ruħdur göz ü ķaş oynadur

Bāġ-ı cennetdür meger evāķ-ı dįvānum benüm (G. 288/7)

Defter yaprağı ile gerçek manadaki yaprak arasında kurulan ilişkiyi 209. gazelin 7. beyti ve 296. gazelin 1 beyitlerinde de görmek mümkündür.

Divandaki yaprak ile ilgili tasavvurlar aşağıda sırasıyla verilmiştir.

2.1. Yaprak - Güzeller:

Gül yüzlü güzellerden uzak kalmak ömür bağının yapraksız ve meyvesiz kalmasına benzetilmiştir. Aslında bu durum ömür bağının hazan mevsimindeki durumunu anlatmaktadır. Şair yaşlanmış, ömür bağının yaprakları ile meyveleri dökülmüş ve yalnız kalmıştır:

37 Tā ki Ǿömrüm baġunuŋ berg ü nevāsı ķalmadı

Çıķdı başdan serv-i gül-ruħlar hevāsı ķalmadı (G. 443/1)

2.2. Yaprak - Kefen:

İnsanoğlunun ölümsüzlüğü İslam'a göre başka bir boyutta, cennette ya da cehennemde yeniden dirilmesiyle bağdaştırılır. Tamamen yok olma söz konusu değildir. Baharın gelmesi; cümle nebatın yeniden hayat bulması, yani yeniden diriliştir. Bu olay dolayısıyla insanoğlunun öldükten sonra her baharda canlanan nebat gibi tekrardan

hayat bulacağının göstergesidir.29

Sevgilinin olmadığı yerde, yeniden dirilişin simgesi olan baharın da bir anlama gelmeyeceği vurgulanmıştır. Baharda hayatın yenilenmesiyle teferrüce çıkılır, sevgili ile buluşulup sohbetler edilir. Fakat sevgili orada yoksa ya da âşığına iltifat etmiyorsa baharın gelmesi, kırların, çiçeklerin canlanması hiçbir şey ifade etmemektedir. Şair ölmüştür. Bu bahar sahnesinde kendisine yasemin yaprağı yerine kefen yetmektedir. Beyaz yasemin çiçeği ile kefen arasında da renk itibarıyla bu şekilde bir bağlantı kurulmuştur:

Ben öldüm ol yüzi gülsüz bahārı n'eyleyeyin

Kefen yeter baŋa çün berg-i yāsemen yėrine (G. 398/2)

2.3. Yaprak - Şûle:

Ayrılık acısı âşığın bedenini dağlamıştır. Dağlamanın ve mumun ateş ile olan ilgisi âşığın tasvirini yapmada kullanılmıştır. Âşığın başı yanmakta olan bir mumun fitiline benzetilmiştir. Fitilden çıkan ışık huzmesini sevgili âşığın başında sararmış yapraklardan bir süse benzetmiştir. Aslında burada da sevgilinin cefalarından hâlsiz düşmüş ve yüzü sararmış âşığa işaret edilmektedir. Sararmış hazan yaprağı, ışık huzmesi ve bîtab bir aşığın benzi arasında kurulan bu üçlü ilişki renk aracılığıyla sağlanmıştır:

Yėr yėr ey gül başuma berg-i ĥazānlar ŧaķmadum

ŞuǾle vėrmişdür fetįl-i dāġ-ı hicrānuŋ senüŋ (G. 241/3)

2.4. Yaprak - Yüz:

Divanda yaprak ile yapılan en sık benzetmelerden biri âşığın sararmış yüzüdür. Sevgilisinin ilgisizliği çekilen cefaların sebebidir. Âşık inler, ağlar ve ağlamaktan

29

38 gözünden kanlı yaşlar akar, benzi de hâlsizlikten solar. Benzinin sararıp solması sonbaharda dökülen yapraklar gibi sarı olmasından dolayı bu bağlamda en çok başvurulan benzetmelerden biri olmuştur.

Sevgilinin gül bahçesi gibi kırmızı yüzünden âşığın ayrı düşmesi nedeniyle duyduğu acı benzinin hazan yaprağı gibi sararıp solmasına sebep olmuştur. Burada aynı zamanda bir tezat da yapılmıştır. Sevgilinin yüzü gül gibi kırmızıdır, âşığın yüzü de sararıp solmuştur. Sevgili mutludur, gülmektedir, handan güller gibi yüzü kıpkırmızıdır. Âşık acı çekmektedir ve yüzü sararmıştır. Hârhâr kelimesinin yazılış şekliyle benzerlik gösteren hâr (diken) kelimesi arasında bir nâkıs cinas sözkonusudur:

Veh ne gülşendür yüzün [kim] olalı andan cüdā

Ħārħār-ı hecr ile beŋzüm ĥazān yapraġıdur (G. 126/5)

Âşığın solmuş benzi ile hazan yaprakları arasında yapılan diğer benzetmeler de aşağı-yukarı aynı şekillerdedir. Arzu edildiği takdirde bu konuda 4/1, 82/3, 87/1 ve 128/1. beyitlerine bakılabilir.