A. BİTKİLERİN YETİŞME ALANLARI
2. Bâğ, Bûstân
Bâğ (غاب) ve bûstan (ناتسوب) kelimeleri köken bakımından ikisi de Farsça'dır. Bâğ; bahçe manasında bilinen, özellikle üzüm yetiştirilen mekandır. Arapçası hadîka'dır. Dünyadan kinaye olunur ve bâğ-ı İrem gibi tabirlerde de cennet bahçesi manasına gelmektedir. Bûstân da Farsça bir isim (bû) ve isim yapım eki (-sitân)'nin birleşmesiyle oluşmuş bir ism-i mekandır. Aslında kokuluk manasına gelmekle birlikte mecazen
çiçeklik manasındadır. Zamanla dilde ism-i mekan olarak yer etmiştir. 7
Bağ ve bostan; yeşillik, bahçe ve özenle yetiştirilen bitki, meyve ve zerzevâtın yetişme alanlarıdır. Divan edebiyatında gerçek manada bir bâğ ya da bahçe olarak geçtikleri gibi kalbe, gönüle, sevgilinin mahallesine, semtine, yüzüne ve güzelliğine de benzetilmektedirler. Çok ayrıntıya girmeden gerçek manada ve terkip hâlinde birlikte geçtikleri iki beyit verildikten sonra bağ ile bostan hakkındaki genel tasavvurlara geçilecektir:
Gerçi śoĥbet yėri şimdi bāġ u būstāndur baŋa
Çünki yoķ bir sāķį-i gül-çihre zindāndur baŋa (G. 12/1)
Dil hevādāruŋdur ey gül bāġ u bustān istemez
Bir ölümlü ħasteye seyr ü temāşādan ne ĥažž (G. 199/2)
2.1. Bâğ - Bağır:
Mu'îdî bir beytinde dağını lâleye, bağrını da bağa benzetmiştir. Bağda çer çöpün eksik olmaması gibi bağırda da dağlar eksik olmaz:
6
Ahterî Mustafa Muslihuddin el-Karahisari, Ahterî-i Kebîr, hzl. Ahmet KIRKKILIÇ - Yusuf SANCAK, TDK Yayınları, Ankara, 2009.
7
14 Ħār ü ħāşāküŋ ŧuraġı oldıġıçün ŧāze bāġ
Ġayretümden lāle-veş eksük değül baġrumdan dāġ (G. 208/1)
2.2. Bâğ, Bûstân - Belâ:
Sevgiliden ayrı düşülen zaman, hasret zamanı, bela ve dert bağı olarak tasavvur edilmektedir. Bülbülün güle nağmeler ettiği bağa benzetilmektedir. Bülbül âşıktan, gül de ma'şuktan kinaye olduğu için bağ münasebeti kurulmaktadır:
Bülbül-i şūrįdedür gönlüm belā bāġında kim
Sūz-ı sįnem dūd-ı āhumdur gül ü reyĥān aŋa (G. 5/3)
2.3. Bâğ - Bezm-i Mey:
Mey meclisi ile can bağı arasında bir münasebet kurulmuştur. İçki meclisi sevgili ile buluşulan ve yahut dert ve tasadan âzâde olunan yerdir. Cân bağı da sevgilisini bulduğunda dertten, kederden âzâde olur:
Bāġ-ı cāndur bezm-i mey zerrįn-ķadeĥler gül yėter
Bülbül olmuşdur śürāĥį ķulķūl-i ġulġul yėter (G. 98/1)
2.4. Bâğ - Cennet:
Bitkilerin yetişme alanları maddesinin girişinde de söz ettiğimiz gibi bağlar, bahçeler, çemenler, gülistanlar, lâlezarlar hep cennetteki bağlara benzetilmiş, böylece vasıfları yükseltilmeye çalışılmıştır. Adn, irem, huld gibi gibi cennet bahçeleri anlatılırken ve tasavvurlara konu olurken bağ ile terkip içerisinde geçmektedir. Bâğ-ı cennet, bâğ-ı adn, bâğ-ı İrem gibi tamlamalar aracılığıyla cennet bağlarından bahsedilmektedir. Beyitlerde oldukça sık bir şekilde geçen bu cennet bağlarına örnek olması amacıyla aşağıya bir beyit verilecektir:
Bāġ-ı cennetde iki ŧāvūsa beŋzer śaçlaruŋ
Birbiriŋe ķarşu cevlān ile perzeyn eylemiş (G. 187/3)
2.5. Bâğ - Cemâl (Ârız, Ruhsâr, Rûy):
Sevgilinin cemâli; rengi, hattı ve çeşitli özelliklerinden dolayı bağa benzetilmektedir. Sevgilinin gülen ve kırmızı yüzü hurrem güle benzetilmesinden dolayı cemal bağı ile gül arasında da bir münasebet kurulmuştur:
Bāġ-ı cemālüŋ içre açup ter benefşeler
15
2.6. Bâğ, Bûstân - Cihân (Zamân):
Divan edebiyatında dünya bir bağa benzetilmektedir. Bağda, yani bahçede her çeşit canlı ve cansız nebat bulunmaktadır. Her sonbaharda ölüp her baharda dirilmektedirler. Bu özelliklerden dolayı dünya, zaman bir bahçe olarak tasavvur edilmiştir:
Serv-ķadler çoķ velįkin sen gereksin ey perį
Būstānında cihānuŋ ādeme bir gül yėter (G. 98/3)
Āh kim bāġ-ı cihānda bir uyanuķ kimse yoķ
Bülbüli baħt uyħusı almış güli nāz uyħusı (G. 465/4)
2.7. Bâğ - Dîvân:
Şair kendi gazellerini gül yüzlü hurilere, divanının her yaprağını da cennet bağına benzetmektedir:
Her ġazel bir ĥûr-ı gül-ruħdur göz ü ķaş oynadur
Bāġ-ı cennetdür meger evrāķ-ı dįvānum benüm (G. 288/7)
2.8. Bâğ - Gönül (Cân, Derûn, Dil ü Cân):
Bağ ile gönül arasında soyut - somut benzetmesi yapılmıştır. Şair kendi gönül bağının parça parça olduğunu ve bu parçalanmadan dolayı da her açılan yarayı renk münasebetiyle lâleye benzetmiştir:
Olup dāġ-ı firāķuŋla ciger pergāle pergāle
Göŋül bāġında her pergāle zeyn eyler birer lāle (G. 412/1)
2.9. Bâğ - Hâne:
Sevgilinin hânesi cennetten bir bağ olarak tasavvur edilmektedir. Şair sevgilisinin cennetten bir bağ olan hanesine misafir olduğu için Tanrı'ya şükretmektedir:
Ĥamdü li-llāh ki yine ħāneŋe mihmān oldum
Bāġ-ı firdevse girüp gül gibi ħandān oldum (G. 294/1)
2.10. Bâğ - Hüsn:
İkinci bir soyut-somut benzetme bağ ile hüsn arasında yapılan benzetmedir. Sevgilinin güzelliği bağa benzetilmektedir. Bağda açan çeşit çeşit ve elvan elvan güzel çiçeklerden dolayı sevgilinin güzelliği bağa benzetilmektedir:
16 Her ne bülbül kim temāşā ėde ĥüsnüŋ bāġını
Lāle-veş śaķlar ķara baġrında ĥasret daġını (G. 455/1)
2.11. Bâğ - Işk (Mahabbet) Bâğı:
Âşığın sevgiliye olan aşkı bağa benzetilmiştir. Âşığın mütemadiyen gözünden yaş akıtması, aşk, muhabbet bağına çeşitli yollardan su getirmesine benzetilmektedir. Burada dikkat çekilmek istenen durum da budur. Bağ gerektiği kadar sulanmalıdır. Hiç sulanmaz ise bağ kurur ve çok fazla su verilirse de çürür. Esas olan dengedir:
Bir śanǾat ile śu getürüp Ǿışk bāġına
Yaşlu gözümden ėtdüm aŋa nāvdān iki (G. 456/7)
2.12. Bâğ - Ömür:
Ömür bir bağ gibi tasavvur edilmektedir. Yapılan işler, eserler ve ömrün bereketi o bağın yapraklarına ve meyvelerine benzetilmektedir:
Tā ki Ǿömrüm baġunuŋ berg ü nevāsı ķalmadı
Çıķdı başdan serv-i gül-ruħlar hevāsı ķalmadı (G. 443/1)
2.13. Bâğ - Vuslat:
Sevgilinin ayrılığı ve hasreti bela bağı olarak tasavvur edildiği gibi vuslatı da bâğ-ı vasl olarak tasavvur edilmektedir. Şair vuslat bağından bahsettiği beytinde bile sevgilisinden ayrı düşmüştür:
Olalı ol serv-i nāzuŋ bāġ-ı vaślundan cüdā
Ġonçe-veş göŋlüm açılmaz ħāŧırum ħurrem degül (G. 259/3)