• Sonuç bulunamadı

2. OĞUZ ATAY’IN ROMAN VE ÖYKÜLERİNDE PSİKOLOJİK TİPLER

2.2. Dışadönük Tipler

2.2.3. Dışadönük Duyumsal Tip

Dışadönük bilincin duyumsal yönünde nesne duyumu etkilemesi bakımından oldukça aktif bir konumdadır. Bundan dolayı duyumsama işlevi nesneye bağlıdır. Kişisel bilincin algı üretmesi öznenin zorunlu bilişsel faaliyeti olarak varlığını sürdürse de dışadönük tutum için öznel belirleyiciler nesne karşısında geri planda yer alır. Duyusal işlevin nesneye olan bağlılığı fiziksel anlamda nesnel gerçeklikle bir kesinlik oluştursa da algı eşiği burada kilit bir roldedir. Çünkü, “algının kavranması için sahip olması gereken eşik değere her şey ulaşamaz.” (Jung, 2019: 381). Bu da bilincin algılama faaliyetine hazır oluşu ile ilgili bir durumdur. Bireyin farkındalık düzeyi arttıkça bilişsel bir faaliyet olarak çeşitli olaylar ve durumlar bilincin eşik değerine yaklaşmakta ve algı düzeyi yükselmektedir denilebilir. Bu durum bir odada yoğun bir odaklanma gerektiren bir işle ilgili tasarılar yapan biri için algı düzeyi bireyin bilişsel yönden hazır oluşu ile yüksek bir seviyede seyrederken normalde rahatsız olduğu bir sinek vızıltısından etkilenmemesi gibi örneklenebilir. Yani bilinç, odaklanma artıkça öznel algıları bastırabilir.

134 Dışadönük duyumsal tipte, algılar olguların nesnel içeriklerini ayırt etmede daha becerikli bir yapıdadır. Bilişsel düzeyi somut verileri analiz etmede başarılı sayılır. Bu yüzden nesnel verilerden edindiği bilgiler sayesinde kişisel deneyimi oldukça yeterlidir. İlgisini duyumsal olarak kendine hitap eden durum ve olaylara karşı yönlendirirken belirli bir amaca yönelik olması en gerçekçi ölçüttür. Bunun nedeni ise gerçeklik duygusunun aşırı gelişmiş oluşuna bağlanabilir. Bundan dolayı da çevresi tarafından akıl yönünden olgun kişiler olarak tanınırlar. Duyumları aracılığıyla çevreyle ilişki geliştiren bu tipteki insanlar için yaşam somut verilerle doludur. Eğlenmek istediklerinde bile temel belirleyicileri duyularıdır ve ancak gözle görülür bir hazzın kendilerine keyif vereceklerini düşünürler. Bu doğrultuda eğlence anlayışları da olsa yasal çerçeve somut olmaları yönüyle onların sınırlarını oluşturur. Ahlak anlayışları da buna göre belirlenir.

Bu tipin en belirgin özelliklerinden biri somut olan maddesel gerçeklikle kurduğu ilişkidir. Somut gerçekliğe karşı sonsuz bir ilgisi olan bu tipler için nesne duyumsamak gibi gerçekçi bir anlam ifade eder ve bundan keyif almaya bakar. Keyifli olduğundan arkadaşlık ilişkisi bakımından tercih edilen bir tiptir. Problemler karşısında oturup ağlamazlar. Hayattan zevk almak gibi bir amacı vardır ve bu açıdan zevkine düşkün bir tiptir. Duyumlarına önem verip onlara güvenen bu tipler için akıl, nesnelere ve olaylara bakış açısı geliştirmede başvurulması gereken bir kılavuzdur.

2.2.3.1. Süleyman Turgut

Tehlikeli Oyunlar’da Sevgi’nin babası ve Leyla Nezihî Hanımın kocasıdır. Elektrik mühendisi olan Süleyman Turgut, Leyla Nezihî Hanımla evlense de onu pek sevmez, hatta nefret eder. “Uzun kış gecelerinde, büyük salonun koltuklarına birer tespih böceği gibi büzülmüş bu iki cansız varlığı seyretmeğe tahammülü olmadığı için, evde oturamaz oldu ve Sevgi yedi yaşına basmadan, Leyla Nezihi Hanımın tabiriyle; 'sokak dişilerine' dadandı.” (Atay, 2004: 170). Karısının kendisinden boşanmak istemesi üzerine tartışırlar. Karısı hakkında olumlu bir bakış açısına sahip değildir:

135 “Süleyman Bey, bir ara yalvardı; sonra, bir sonuç alamayınca, zayıflık gösterdiği için kendine kızdı. Daha büyük bir hırsla saldırdı karısına, Bu zayıf, bu soluk, bu yerinden kalkacak hali olmayan, bu Fransızca roman okumaktan başka bir şey bilmeyen kadın, nasıl olur da bu kadar direnebilirdi? Bu kuvveti nasıl bulabilirdi? Süleyman Turgut Bey o anda karısından ve onunla birlikte bütün kadınlardan, erkeğe zayıflığını hissettiren bütün budala ve inatçı kadınlardan, yani bütün kadınlardan, hepsinden, hepsinden nefret etti.” (Atay, 2004: 182).

Karısından ayrılan Süleyman Turgut, kendini alkole verir. “Çok içkiden, gözlerinin altında kırışık torbalar olmuştu. Kadınlarla buluşmuyordu artık Süleyman Bey, arkadaşlarına uğramıyordu. İlk günlerde, babasının da cezalandırıldığını, hiç bir suçun cezasız kalmayacağını düşünen Sevgi bile ona acımağa başlamıştı.” (Atay, 2004: 182). Süleyman Turgut, daha sonra yalnız başına bir pansiyonda ölü bulunur.

Süleyman Turgut, Selim Bey ile arkadaştır. Selim Bey’in onun hakkında anlattıkları Süleyman Turgut’un kişiliği ile ilgili ipuçları verir: “‘Kendini beğenmişin de biridir.’ Ona evi dolaştıran Leyla Hanıma döndü birden: ‘Bilir misiniz,’ dedi. ‘Mektepte de pek sevişmezdik. Şakadan anlamazdı.’” (Atay, 2004: 183).

Süleyman Turgut, arkadaşını anlattıklarına göre şakadan anlamayan biridir. Evliliğinde mutlu değildir ve karısına karşı sert ve kabadır. Kendini alkole vermiş ve bu yüzden erkenden yaşlanmıştır. Mutluluğu dışardaki kadınlarda arar. Karısı ile anlaşamama temelinde kültürel farklılıklar yatar. Süleyman Turgut Bey, iyi eğitim almış, birden fazla yabancı dil bilen büyük şehirde yetişmiş biridir. Jung’un ifade ettiği gibi ahlak anlayışı somut keyif alma ekseninde gelişmiştir. Hayattan zevk almak ister ancak alamaz. Bu tür kişilik özellikleri Süleyman Turgut Bey’i dışadönük duyumsal tip sınıfına koyar.

2.2.3.2. İstasyon Şefi

İstasyon Şefi, “Demiryolu Hikâyecileri” adlı öyküde olayların geçtiği yer olan uzak kasaba istasyonunda çalışır. Çalıştığı konumu çevresindekilere özellikle öykü

136 yazarlarına üstünlük kurmak için kullanır. “Güç şartlar altında sürdürmeye çalıştığımız yaşayışımızda yeni bir endişe kaynağı yaratmak için üst makamlara aleyhimize raporlar yazacağını söyleyerek bizi tehdit ediyordu.” (Atay, 2003c: 192). Demiryolu Hikâyecisi ise başka bir istasyonda kalacak yer bulamama endişesiyle İstasyon Şefi’nin tehdit ve engellerine boyun eğerek yaşamak zorunda olduğunu söyler:

“Ben o sıralarda aşk hikâyeleri yazmaya başlamıştım. İstasyon şefi, dedikodulara yol açacağını ileri sürerek bunlara da engel olmak istedi. Onun bütün hareketlerine ister istemez boyun eğiyorduk. Buradan atılırsak, böyle içinde hikâye yazma kulübeleri olan başka bir tren istasyonunu nereden bulacaktık.” (Atay, 2003c: 192).

İstasyon Şefi, görevini başkalarını tehdit etmekte kullandığından insanlara ruhsuz biri gibi yaklaşmaktadır. Yüzeysel bir kişilik yapısı vardır ve fikir ve duygu yoksunudur. Bu açıdan dışadönük duyumsal tipe örnek teşkil eder.