• Sonuç bulunamadı

Devletlerin yaptığı dış yardımların miktarı kadar bu yardımların etkinliği de oldukça önemli bir konudur.59 Genellikle bir yardımın etkinliğini ölçmede 5 ilke benimsenmiş durumdadır. Bu ilkeler şöyle sıralanabilir; a- alan ülkelerin dağılımı, b- ülkelerin stratejileri ile uyumlu olması, c- yardımı yapan ülkelerin uyumu, d- sonuçları yönetebilmek ve e- karşılıklı sorumluluk ilkesi.60 Bunların dışında dış yardımın etkinliği için şu noktalara da dikkat etmek gerekir. Yeni yardım yapan ülkeler küresel kalkınma gündemine ve kalkınma yardımı sürecine eşsiz bir katkı ve bakış açısı sağlamaktadır. Fikir, deneyim ve bilgi birikimi paylaşımı, kalkınma işbirliğinin temel bir zemini ve ilkesidir. Dünyada yaşanan kalkınma, çeşitlilik arz eden bir deneyim zenginliği sunmaktadır. Ortak ülkelerin kalkınma sürecini sahiplenmesi, yardımların etkin bir biçimde yürütülmesi, hesap verilebilirliğin ve yerel katılımın artırılması açısından gereklidir. Kalkınma işbirliği potansiyelinin hayata geçirilebilmesi adına, donör topluluğunun sunduğu bütün yardımlara ilişkin daha iyi verilere ihtiyaç duyulmaktadır.61

Dış yardım, özellikle yoksul ülkelerde, kalkınmanın desteklenmesinde önemli bir rol oynar. 1940’ların sonundan günümüze kadar, dünyada yaşanan sosyo-politik olaylara paralel olarak genelde iktisadi kalkınma, özelde ise yoksulluk ve kalkınma yardımının ele alınışında farklılıklar oluşmuş, kalkınma ile ilgili çeşitli modeller ortaya çıkmış, pek çok model ise geçerliliğini yitirmiştir. Ancak dış yardım, yıllar boyunca süren etkinlik tartışmalarına rağmen, bir yoksullukla mücadele yöntemi olarak varlığını sürdürmüştür. Bazılarına göre ise kalkınma 1940’ların sonlarında bir emperyalizm biçimi olarak ortaya çıkmıştır. “Kalkınma” fikrinin kökeni, genellikle 10 Ocak 1949 tarihli Başkan Truman 58 Fikret Şenses, “Main Phases and Salient Features of Turkish Foreign Aid Experience”, Kanhaya Lal Gupta, (der) Foreign Aid New Perspectives, Boston, Kluwer Academic, 1999, ss. 234–245. http://books.google.com.tr/books?id=5Tw6AkT5HsMC&printsec=frontcover&dq=Foreign+Aid+New+Pers pectives&lr=&as_brr=3&cd=1#v=onepage&q&f=false

59 Ann Veiderpass, Per-Åke Andersson, “Foreign Aid, Economic Growth and Efficiency Development: A Data Envelopment Analysis Approach”, Swedish Agency for Development Evaluation, No. 1, 2007, s. 3. www.sadev.se/Uploads/Files/146.pdf

60 The Index of Global Philanthropy and Remittances 2009, Hudson Institute Center for Global Prosperity, Washington DC, 2009, s. 10.

tarafından ilan edilen “dördüncü nokta” (Point-Four) denizaşırı kalkınma yardımı programına dayandırılsa da, çok taraflı bir biçimde, Uluslararası Yeniden Yapılanma Ve Kalkınma Bankası tarafından 1948’de Şili’de ve ertesi yıl Brezilya ve Meksika’da finanse edilen projelere dayanmaktadır.62

Kalkınma politikalarında ülke sahipliği ve öncülüğünün başarı için gerekli olduğu ve donör prosedürleri ve raporlamasının, idari yükleri azaltmak üzere eş güdümlenmesi ve uyumlulaştırılması gereği üzerinde büyüyen bir uzlaşma vardır. Yardımı yapan ülkeler ve uluslararası finans kurumları katılımcı bir süreç yoluyla biçimlendirilen ve ülkelerce öncülük edilen yoksulluk azaltma stratejileri konusunda, gelişmekte olan ülkeler ile daha yakın işbirliği yapmaktadırlar. Ayrıca, bir ülkeye verilen yardımın o ülkenin önceliklerine ve yerel ihtiyaçlara göre biçimlenmesini sağlayarak, yardımın türü konusunda daha seçici davranmaktadırlar.63

Kalkınma yardımlarının temelleri refah devletinin ortaya çıktığı, Birleşmiş Milletler sisteminin kurulduğu, Marshall Planı’nın uygulamaya konulduğu dönemde atılmıştır. 20. yüzyılın başlarında artış gösteren özel yardımlar 1910 yılında gelişmiş ülkeler dışında 300’e yakın sivil toplum kuruluşunun kurulmasında ve aktif olmasında kendini göstermiştir. Başlangıçta kısa dönemli insani yardımlara odaklanan STK’lar savaş yıllarında uzun dönemli sağlık, eğitim ve tarım gibi kalkınma projelerine yönelmiştir. Sosyal etkileri açısından fazlasıyla sorgulanır olsa da bunlar ‘dünya vatandaşlığı ve evrensel insan kardeşliği’ bağlamında kurulmuş ve isçi hareketleriyle desteklenmişlerdir. Fazlasıyla açık bir durum olarak görünmektedir ki STK’lar kamu yardım programları kurulduğunda paha biçilmez bilgi sağlamıştır. Daha geniş anlamda retorikleri ve sahada yaptıkları faaliyetlerle STK’lar uluslararası işbirliğinin yeni vizyonunun tanımlanmasına katkıda bulunmuşlardır. Savaş sonrası dönemde kurulan çok taraflı sistem temel güçlerin ekonomik ilgileriyle örtüşmekte ve ABD’nin hegemonyasını arttırmaya yöneliktir.

62

Ferda Karagöz, Yoksullukla Mücadelede Dış yardımın Etkinliği, İstanbul Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, 2007, s. 28.

63 Herkes İçin Daha İyi Bir Dünya Raporu, Birleşmiş Milletler, Uluslararası Para Fonu, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü, Dünya Bankası Grubu, İstanbul: 2000.

Ekonomik ve sosyal alanlarda işbirliğinin geliştirilmesinin gelişmiş ülke toplumlarının görevi olduğu fikri 1945 yılında Birleşmiş Milletlerin kurulmasıyla ivme kazanmıştır.64

Uluslararası örgütler nezdinde yapılan yardımlarda bir zamanlama sorunu olabilir. Hem kararın alınması hem de harekete geçilmesi sürecinde yavaş işleyebilir. Ancak örneğin NATO gibi uluslararası örgütler bu konuda giderek daha da tecrübe kazanmaya başladılar.65 Bu anlamda Birleşmiş Milletler’in rolü de oldukça önemlidir. Birleşmiş Milletler sisteminde Resmi Kalkınma Yardımları iki kaynaktan beslenmektedir: birincisi BM’nin özel uzmanlık kuruluşlarından, fonlardan ve programlardan gelen hibe yardımları; ikincisi ise Dünya Bankası ve Uluslararası Tarım Kalkınma Fonu gibi BM sistemine dâhil kuruluşlardan gelen destekler.66

Birleşmiş Milletler’in bu önemli rolüne rağmen dünyadaki en fakir 63 devlet toplam kalkınma yardımının yarısından daha azını almaktadır. Yapılan yardımların da etkin olduğunu söyleyebilmek zordur. Bu nedenle şu anki görünümü ile uluslararası yardım sistemi yeniden gözden geçirilmeli ve revize edilmelidir. Yapılan yardımlar genellikle yardımı yapan ülkeler tarafından organize edildiği için BM gibi oldukça etkin olması gereken uluslararası kuruluşların rolü düşünüldüğünden daha az durumdadır. Örneğin 2000 yılı itibari ile yapılan toplam resmi kalkınma yardımlarının yalnızca üçte birlik kısmı BM eli ile dağıtılabildi.67

Dış yardımın verilmesi sürecinde öne sürülen şartlar arasında, nakdi yardımlarda verilen paranın yardımı sağlayan (donör) ülkenin ürettiği malları satın almak için kullanılması, gıda yardımı gibi ayni yardımlarda ise sağlanan malzemenin donör ülkede üretilmiş olması koşulları da çok sık görülüyor. Genel çerçevede uluslararası kalkınma yardımları, dayatmacı, göstermelik, etkisiz ve çıkarcı olmakla suçlanıyor.

64 Mahmat, a.g.e., ss. 13–15.

65 Maurits Jochems, “NATO’nun Artan İnsani Yönü”, NATO Dergisi, İlkbahar 2006. http://www.nato.int/docu/review/2006/issue1/turkish/art4.html

66 http://www.unicankara.org.tr/today/3.html#3c

67 Roger C. Riddell, “Effective Aid Requires New Structures”, Poverty in Focus, Ekim 2007, s. 1. http://www.undp-povertycentre.org/pub/IPCPovertyInFocus12.pdf

Eski Sovyetler Birliği cumhuriyetlerine (post-komünist devletler) yapılan yardım ile üçüncü dünyaya yapılan yardım arasında fark vardır. Birinde serbest pazar ekonomisine geçiş ve demokrasiyi yerleştirmek amacı ön planda iken, diğerinde ise kalkınmayı teşvik etmek temel önceliklerden biriydi.68

Gelişmiş ülkelerde pazar ekonomileri Keynesçi uygulamalar ile şekillendirilirken, yine kapitalizmi seçmiş az gelişmiş ülkelerde, uygulanan planlamanın başlangıcında daha çok uluslararası kurumların önerileri etkili olmaktadır. Burada az gelişmiş ülkelere verilen mesaj açıktır: Sanayileşme ile gelen kalkınma istenilen bir amaçtır. Bu amacın acilen gerçekleşmesi, büyük ölçüde dış yardımlara bağlıdır. Dış yardım ve yabancı sermayenin girişi ise Dünya Bankası’nın öngördüğü çerçevede, genel bir kalkınma planın varlığına ve devlet müdahalesine bağlıdır. Böylece, sermayenin tekelleşmesi ile azgelişmişlerin sisteme entegrasyonu arasında olası engellerin kaldırılması, dış dinamiklerin devreye girmesi ile mümkün olacaktır. Bu çerçevede yapılan müdahaleler, uluslararası düzeyde yardımlar ve ulusal düzeyde de devlet müdahalesi ve planlama ile empoze edilmektedir.69

Bu empoze sürecine rağmen ve dış yardımlar ve müdahalelerin birçok az gelişmiş ülke için gelişme sorununu tam anlamı ile çözmek için doğru araç olmadığı anlaşılmışken aynı süreçte çözüm bekleyen birçok sorunda ortada durmaktadır. Bu tip sorunlar göz önüne alındığında dış yardımların gerekli olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu konuda gelişmiş ülkelerin gösterdiği performansın da çok iç açıcı olduğu söylenemez. Örneğin gelişmiş ülkelerin pek azı (Hollanda, Danimarka, Norveç, İsveç, Lüksemburg; ayrıca Kuveyt) sağladıkları uluslararası kalkınma yardımının ulusal gelirlerine oranı bakımından BM’nin belirlediği %0,7 eşiğini aşmaktadır. Türkiye ise son yıllarda verdiği yardım miktarını önemli ölçüde arttırarak AB’nin yeni üyeleri için belirlediği %0,17 düzeyini yakalamıştır.70

68 Janıne R.Wedel, “U.S. Foreign Aid and Foreign Policy: Building Strong Relationships by Doing It Right”, International Studies Perspectives, Cilt 6, Yıl. 2005, s. 39.

69 TMMOB Sanayi Kongresi 2007 Oda Raporu: Ülke Örnekleri İle Kalkınma Ve Sanayileşme Modelleri, İstanbul, 2007, s. 6. http://www.mmo.org.tr/resimler/ekler/403675579f61145_ek.pdf

1970 yılında alınan ve zengin ülkeleri denizaşırı kalkınma yardımlarını gayrisafi milli hâsılalarının % 0,7’sine çıkartmaya davet eden BM genel kurul kararından beri, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) bünyesindeki Kalkınma Yardımı Komitesi’ni (DAC) oluşturan 22 ülkeden sadece beşi (Norveç, Lüksemburg, Danimarka, İsveç ve Hollanda) bu karara uymuş ve hedefi aşmıştır.

Diğer uçtaki, ABD’nin de içinde bulunduğu, altı ülke bu amaca yönelik herhangi bir takvimi ortaya koymamışlardır. ABD, GSMH’sının %0.16’sı ile 22 DAC ülkesi içerisinde 21. sırada yer almaktadır. Onun altında sadece İtalya bulunmaktadır.

GSMH’sının %0.16’sında bile ABD yardımları, global açıdan mutlak terimlerle ifade edildiğinde diğer yardımda bulunanların yanında hala çok büyük kalmaktadır. 2004 yılında 19,7 milyar dolar ile OECD-DAC’ın 79.51 milyar dolar tutarındaki toplam yabancı ülke yardımlarının yaklaşık dörtte birini oluşturmuş 8.91 milyar dolar ile büyük farkla ikinci durumda bulunan Japonya’nın önünde yer almıştır.

Tablo 2. 2007 Yılı İtibarıyla Resmi Kalkınma Yardımları (milyon dolar)

Yardım Yapan Ülke Yardım Yapan Ülke

ABD 21.787 İspanya 5.140 Almanya 12.291 İsveç 4.339 Avustralya 2.669 İsviçre 1.689 Avusturya 1.808 İtalya 3.971 Belçika 1.953 Japonya 7.679 Danimarka 2.562 Kanada 4.080 Finlandiya 981 Lüksemburg 376 Fransa 9.884 Norveç 3.728 Hollanda 6.224 Portekiz 471

İngiltere 9.849 Yeni Zelanda 320

İrlanda 1.192 Yunanistan 501

Toplam Resmi Kalkınma Yardımı: 103.491 Kaynak: http://stats.oecd.org/Index.aspx?DatasetCode=ODA_DONOR

Bazı kesimler yapılan bu yardımların yeterli olmadığını savunmaktadırlar. Tablodan da anlaşılacağı üzere ABD’nin yardım bütçesi İskandinav ülkelerinin yaptıkları yardım miktarına oranla oldukça büyüktür. Ancak ABD ekonomisinin büyüklüğü ile İskandinav ülkelerinin ekonomisi karşılaştırıldığında aslında ABD’nin yardım bütçesinin

çok da büyük olmadığı ortaya çıkmaktadır. Bu tespiti yapan kesimlere göre, İskandinav ülkelerinin yaptıkları dış yardım miktarı ile GSMH’ları arasındaki oran düzeyinde ABD’nin dış yardımda bulunması durumunda küresel kalkınma fonları havuzunun kat kat büyüyeceğine ve yoksulluğun tarih olacağına inanmaktadırlar.71

Yardımın yapılacağı ülke ve miktarı iyi belirlenmeli ve ne tür bir dış yardım yapılacağı ona göre tespit edilmelidir. Çünkü her ne kadar başta hibe olmak üzere dış yardımların önemli bir bölümü karşılıksız olsa da aslında dış yardım ülkenin dış politikasının temel bileşenlerinden biridir ve verilecek dış yardım dış politikanın genel seyri ile uyumlu olmalıdır.72

Yardım veren ülkeler arasında koordinasyonu sağlamak üzere 13 Ocak 1960 tarihinde kurulan Kalkınma Yardımı Komitesi (the Development Assistance Committee: DAC) üyeleri: ABD, Almanya, Avustralya, Avusturya, Belçika, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İngiltere, İrlanda, İspanya, İsveç, İsviçre, İtalya, Japonya, Kanada, Lüksemburg, Norveç, Portekiz, Yeni Zelanda, Yunanistan’dan oluşmaktadır.73

Tablo 3. OECD-DAC Ülkelerinin 2007 Yılı Resmi Kalkınma Yardımları’nın GSMH’ye Oranı (Yüzde)

Yardım Yapan Ülke Oran Yardım Yapan Ülke Oran

1. Norveç 0,95 12. İsviçre 0,37

2. İsveç 0,93 13. Almanya 0,37

3. Lüksemburg 0,91 14. İngiltere 0,36

4. Danimarka 0,81 15. Avustralya 0,32

5. Hollanda 0,81 16. Kanada 0,29

6. İrlanda 0,55 17. Yeni Zelanda 0,27

7. Avusturya 0,50 18. Portekiz 0,22 8. Belçika 0,43 19. İtalya 0,19 9. Finlandiya 0,39 20. Japonya 0,17 10. Fransa 0,38 21. Yunanistan 0,16 11. İspanya 0,37 22. ABD 0,16 OECD-DAC Ortalaması 0,28 Kaynak: http://stats.oecd.org/Index.aspx?DatasetCode=ODA_DONOR

71 Salil Tripathi, “Amerika’nın Yardım Aysbergi”,

http://turkish.turkey.usembassy.gov/uploads/images/8qUeSF5r-pCgC4a39zZyGA/GuardianTurkish.pdf 72

Hans Morgenthau, “A Political Theory of Foreign Aid”, The American Political Science Review, Vol. 56, No. 2, 1962, s. 308.

73 DAC in Dates, The History of OECD’s, Development Assistance Committee, Paris, 2006. http://www.oecd.org/dataoecd/3/38/1896808.pdf

Tablodan da anlaşılacağı üzere dış yardımlar konusundaki en büyük sorun yapılan yardımların Birleşmiş Milletler’in belirlediği 0,7 oranının oldukça altında kalmış olmasıdır. 22 ülkeden oluşan OECD-DAC ülkelerinden sadece ilk 5 sırada yer alan ülkeler bu 0,7 oranının üzerinde yardım yaparken dış yardımların miktarı konusunda ilk sırada yer alan ABD ise 22 ülke içinde oran olarak 0,16 oranı ile son sırada yer almaktadır.

Tablo 4. DAC Üyesi Ülkelerin Yaptıkları Tüm Yardımlar (Milyon Dolar)

Yardım Türü 1996 2003 2004 2005 2006 2007

I. Resmi Kalkınma Yardımları 52.028 69.065 79.432 107.078 104.370 103.491 II. Diğer Resmi Akımlar 5.926 - 350 -5..601 1.430 -10.728 -6.438 III. Özel Akımlar 126.216 46.573 75.262 179.559 194.761 325.350 IV. STK’ların Yardımları 5.480 10.239 11.320 14.712 14.648 18.508 TOPLAM NET AKIMLAR 189.649 125.527 160.412 302.779 303.051 440.912

Kaynak: http://stats.oecd.org/Index.aspx?DatasetCode=ODA

Yaklaşık 10 yıllık dönemi kapsayan bu tablodan da anlaşılacağı üzere OECD-DAC üyesi ülkelerin toplam yardımları içinde resmi kalkınma yardımları kalemi toplam yardımların yaklaşık yüzde 25’lik bölümünü kapsamaktadır. Ancak özel sektör tarafından gerçekleştirilen doğrudan yatırımları kapsayan özel akımlar ise toplam yardımların neredeyse yüzde 70’ini kapsamaktadır.

Tablo 5. DAC Üyesi Olmayan Ülkelerin Resmi Kalkınma Yardımları (Milyon Dolar) DAC Üyesi Olmayan

OECD Ülkeleri 2003 2004 2005 2006 2007 Çek Cumhuriyeti 91 108 135 161 179 Macaristan 21 70 100 149 103 İzlanda 18 21 27 41 48 Kore 366 423 752 455 699 Polonya 27 118 205 297 363 Slovakya 15 28 56 55 67 Türkiye 67 339 601 714 602 Arap Ülkeleri Kuveyt 138 161 218 158 110 Suudi Arabistan 2.391 1.734 1.005 2.095 2.079 BAE 188 181 141 249 429 Diğer Donörler Tayvan - 421 483 513 514 İsrail 112 84 95 90 111 Diğerleri 4 22 86 195 255 TOPLAM 3.436 3.712 3.905 5.172 5.560 Kaynak: http://stats.oecd.org/Index.aspx?DatasetCode=ODA

OECD-DAC’ın dış yardımların etkin bir araç olarak kullanılması konusundaki hedeflerini gerçekleştirmek adına belirlediği stratejinin 12 ilkesi bulunmaktadır. Bu ilkeler şunlardır:

Uygun bir hukuksal ve politik zemin bulunması: Kalkınma ve işbirliği amacının mevzuatta veya geniş bir şekilde sahiplenilen ve yeterli bir süre boyunca geçerli kalabilecek başka bir şekilde, üst düzeyde ve net bir biçimde tanımlanmasının sağlanması.

Birbiriyle rekabet halindeki ulusal çıkarların yönetilmesi: Kısa vadeli baskıların etkin kalkınma konusundaki uzun vadeli ortak çıkarları tehlikeye atmasına izin verilmemesi.

Kalkınmaya yönelik politikaların iç tutarlılığının arttırılması: Politikaların yoksul ülkelerdeki etkileri açısından değerlendirilmesini sağlamaya yönelik net bir yetki, kumanda ve talimat çerçevesi oluşturulması ve buna uygun mekanizmalar oluşturulması.

Kamuoyunun aydınlatılması: Yardımlarla finanse edilen faaliyetlerin sonuçlarının uygulamaya geçirilmesi, ölçülmesi ve duyurulmasına yatırım yapılması.

İşler bir liderlik yapısının belirlenmesi: Kalkınma ve işbirliğinin etkin bir şekilde uygulamaya geçirilmesi için, politik düzeyde net sorumluluk sahibi, yeterince üst düzeyde ve kamuoyuna karşı hesap verebilir bir kişinin görevlendirilmesi.

Kurumsal dağınıklığın üstesinden gelinmesi: Ülke düzeyindeki eylemlerin iç tutarlılığa sahip olmasını kolaylaştırmak için, ikili yardım yapılarının rasyonelleştirilmesi.

Çok taraflı kurumlara yapılan katkıların yönetilmesi: Çok taraflı yardımların farklı yönlerinden sorumlu olanlar arasında iç tutarlılığın artmasının desteklenmesi.

Yönetim sorumluluklarının saha düzeyine doğru dağıtılıp aktarılması: Sorumlulukların saha düzeyine doğru dağıtılması yararlı olabilir, ama bunun için yüksek nitelikli, uyumlandırılmış destek sistemleri gerekir.

Kalkınma yardımlarındaki ölçek artışının yönetilmesi: Bir yandan yardımların etkinliğini arttırırken, öte yandan yardım veren ülkeler, her bir kurum personeli başına daha fazla yardım vermek zorunda kaldıkça yardımların uygulamaya geçirilmesinde radikal reformlara gidilmesi yaşamsal bir öneme sahip olacak.

Ülkelere ve sektörlere göre odaklanmış bir yaklaşımın sürdürülmesi: DAC üyelerinin çoğunun yardımlarını daha az sayıda ülkeye, daha az sayıda sektöre ve özellikle daha az sayıda faaliyete odaklaması gerekiyor.

Performansa dayalı yönetim, değerlendirme ve kalite kontrolü: Daha güçlü bir şekilde sonuca odaklı yönetim kültürü geliştirilmesi ve teşviklerin buna göre uyumlaştırılması ama aynı zamanda bunun yerel hesap verebilirlik yapılarını zayıflatmayıp, destekleyen şekillerde yapılması.

İnsan kaynakları yönetimi öncelikleri: Kurumun etkin bir şekilde işlev görmesi için, gerek yerel gerekse yurt dışındaki personelin niteliklerinin ve motivasyonunun iyi olmasını sağlamak ve geliştirmek zorunludur.74

OECD başta olmak üzere BM’nin de katkıları ile dış yardımların hem miktarı artmakta hem de etkinliği konusundaki eleştiriler giderilmeye çalışılmaktadır. Bu gelişmelerin bir sonucu olarak da devletlerin yaptıkları dış yardım miktarı bir önceki

74 OECD Kalkınma Dergisi Kalkınma ve İşbirliği - 2007 Raporu, Cilt 9, Sayı, 1, 2008, http://www.oecd.org/dataoecd/47/45/40487869.pdf

döneme oranla sürekli bir artış trendi göstermektedir. 2008 yılında yapılan yardımlar bu durumun bir göstergesidir. 2008 yılında en çok Resmi Kalkınma Yardımı yapan ilk beş ülkenin hepsi bir önceki yıla oranla yaptıkları yardım oranlarını artırmışlardır.

Tablo 6. 2008 Yılında En Çok Resmi Kalkınma Yardımı Yapan İlk 5 Ülke

Sonuç olarak dış yardımlar etkin bir şekilde bir dış politika aracı olarak kullanılmaya başladığı Soğuk Savaş’ın ilk yıllarından bugüne kadar tartışılmaya devam etmektedir. Dış yardımı yapan ülkelerin ya da uluslararası kurumların bu yardımı neden yaptıklarına dair gerçek amaç ve niyetleri tam olarak bilinemeyeceği için dış yardımlar konusunda da tartışmaların sona ereceğini söylemek mümkün değildir. Ancak en azından dış yardımların etkinliği konusunda hem yardımı yapan ülkeler ve kurumlar hem de yardımı alan ülkelerin daha hassas olmaları gerekmektedir. Aksi halde yapılan yardımların uzun dönemde başka tartışmaları da doğuracağı açıktır.

Dış yardımların bir dış politika enstrümanı olarak kullanıldığı İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemden bugüne uzanan çizgide bu bölümde tartışıldığı gibi ekonomik, siyasal, kültürel, sosyal ve daha birçok açıdan bu kadar çok tartışılmasının en önemli nedenlerinden biri dünya çapında yapılan yardımlarda ABD’nin sürekli olarak ilk sırada yer almış olmasıdır. Daha öncede vurgulandığı üzere Japonya özellikle son dönemlerde ABD’den sonra en çok yardım yapan ülkelerin başında olmasına rağmen dış yardımlar konusundaki tartışmalarda ve eleştirilerde genellikle akla ilk gelen ülkelerden biri değildir. ABD’nin bu anlamda özel bir rolü olduğunu kabul etmeliyiz. Tezin bir sonraki bölümünde ABD’nin dış yardımlar konusunda ifade ettiği anlamı ve dış yardımların ABD dış politikasındaki yerini analiz etmeye çalışacağız.

Yardımı Yapan Ülke Milyar Dolar

Amerika Birleşik Devletleri 26,9

Japonya 17,4

Almanya 15,9

Fransa 12,4

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ ve DIŞ YARDIMLAR

3.1. ABD’nin Dış Yardımları

Amerika Birleşik Devletleri bağımsızlığını kazandığı dönemden İkinci Dünya Savaşı’na kadar uluslararası sistemde aktif bir güç olmaktan kaçınmış ve bu durumu Monroe Doktrini (1823) ile dış politikasının temeli olarak benimsemiştir. Birinci Dünya Savaşı’na girmiş ancak savaştan hemen sonra tekrar izolasyonist politikaya dönüş yaparak uluslararası politikaya mümkün olan en alt düzeyde katılmıştır. Ancak İkinci Dünya Savaşı’na girdiği 1941 yılından sonra dış politikada ABD için yeni bir dönem başlamış ve bu dönemden sonra ABD dünya politikalarının en önemli gücü olarak uluslararası sistemdeki yerini almıştır.75 Bu değişim ABD’nin dış yardım politikalarını da doğrudan etkilemiş ve ABD yardımları birçok açıdan tartışılan bir başlık haline gelmiştir.

ABD ilk yardımını 1930’lı yıllarda Başkan F. D. Roosevelt döneminde Latin Amerika’ya yapmıştır ve iyi komşuluk çerçevesinde yardım etmiştir.76 1930’larda ilk olarak başlayan yardımlar savaştan sonra daha da artmaya başlamış ve ABD dış politikasının temel araçlarından biri haline bürünmüştür. 12 Mart 1947’de ABD Başkanı Harry Truman’ın Kongre’de yaptığı konuşma ile Truman Doktrini adı verilen ve Yunanistan ve Türkiye’yi kapsayan 400 milyon dolarlık bir yardım programı hayata geçirilmiştir. Soğuk Savaş’ın başlangıcı olarak değerlendirilen bu doktrinden hemen sonra ABD hükümeti Avrupa’nın yeniden imarı ve Sovyetler Birliği’ni çevrelemek için dış