• Sonuç bulunamadı

I. 11 EYLÜL SONRASI TÜRKİYE-RUSYA İLİŞKİLERİ

1.1. Türkiye-Rusya İlişkilerine Tarihsel Bakış

1.2.3.1. Rus Dış Politikasında Türkiye

Rus dış politikasının önemli temel taşlarından bir diğeri ise Avrasya’ya yeniden önemli bir aktör olarak geri dönmek ve Avrasya’da önemli bir güç olarak bölgede politikaların belirlenmesinde etkili olmaktır. Bu anlamda RF, gerek 11 Eylül terör saldırıları sonrası gelişmelerin yarattığı konjonktür, gerekse Orta Asya ve Kafkaslardaki gelişmelerde (yönetim değişiklikleri, ABD’nin Afganistan operasyonu sonrası Orta Asya’da üsler edinmesi) gerekli etkinliği gösterememesi nedeniyle yeni açılımlar sağlama ihtiyacını duymaktadır. Rusya, bölgesel bir güç olarak uzun vadede yeniden küresel güç olma hesapları yapmakta ve uluslararası arenada orta vadede küresel bir güç olmayı arzulamaktadır61 ki, bu da Rus Dış Politikası Konsepti’nde açık olarak belirtilmektedir. Rusya, ABD ve Batı'yla perde arkasında olsa bile rekabeti sürdürüyor. Moskova, uluslararası siyasi süreçlerin yönlendirilmesinde söz sahibi ülke statüsü kazanma niyetini kesinlikle gizletmiyor. Rusya hala Orta Asya’nın kendi nüfuz alanına girdiğini iddia etmekte ve bu bölgede ABD hegemonluğunu önlemek için Çin ve Hindistan’la işbirliğine girmeyi amaçlıyor. Rusya bugünkü ekonomik durumuyla Avrasya’da ABD’ye rakip olacak durumda değildir ve ekonomisini iyileştirmek için zamana ihtiyacı vardır. ABD ile stratejik işbirliği yapan, üstelik NATO üyesi olan Türkiye ise, aynı zamanda Batı'ya entegrasyon politikası yürütüyor. AB'ye tam üyelik niyeti, Ankara'nın dış politika çizgisinde öncelikli hedeflerden olmasına rağmen, sonuçlara bakılırsa Ankara'nın yürütmekte oluğu AB’ye tam üyelik politikasının pek de parlak olduğu söylenemez. Rusya için Türkiye önemli bir bölge ülkesidir. NATO’nun üyesi, hatta ABD’nin müttefiki olmasına rağmen Türkiye Rusya’nın Avrasya politikası için çok büyük önem taşımaktadır. ABD-Türkiye ilişkilerinde de çelişkiler oluşmaktadır. Irak'ın işgalinden sonra stratejik işbirliği yapan bu iki devletin çıkarlarında derin çatlaklar oluşmuştur.62 1 Mart 2003’te, Türkiye’nin ABD askerlerinin Irak’a girişine hayır demesinden sonra, Moskova’da Avrupalı bir Türkiye’nin sanılanın

61Hüseyin BAĞCI, Turkish Foreign and Security Policy in 2000 -- a retrospective, Turkish Daily News, (26 Aralık, 2006)

aksine, bölgede kendi çıkarlarından ödünç vermeyecek kadar kararlı ve bağımsız bir dış politika sergileyebileceği yönünde inanış gelişti. Moskova, Ankara’yı bir tehdit olarak algılarken, şimdi bölgenin kaostan kurtulabilmesi için Türkiye’yi bir istikrar unsuru olarak görmeye başlamıştır.63 Bu yüzden, Rusya, bölgede Türkiye ile karşı karşıya kalabileceği her türlü sorundan uzak durarak, işbirliği politikasına yönelmektedir. Rusya’nın bu ihtiyacına karşılık, Türkiye de Avrasya’da daha etkin bir konuma gelmek, bölge ile ekonomik ve siyasi ilişkilerini geliştirmek, bunun için de bölgesel düzeyde Rusya ile işbirliğine gitme gereğini duymaktadır.

Türkiye’nin, enerji kaynakları son derece zengin olan ülkelerle sınırı bulunmaktadır. Dünyada bulunan ispatlanmış petrol ve gaz rezervlerinin dörtte üçü Türkiye'nin çevresindedir. Doğalgaz ve petrol rezervi zengini olan Orta Asya ve Ortadoğu ülkeleri ile enerji ihtiyacı olan sanayileşmiş Batı ülkeleri arasında, Anadolu yarımadası en güvenli koridordur. 64 Bu da Türkiye'yi 21. yüzyılın enerji koridorunun

anahtarı yapmaktadır. Rusya’nın dış ticaretinin ana unsurlarını petrol ve doğalgaz oluşturmaktadır. ABD’nin de desteğiyle Türkiye’nin önerdiği BTC projesinin hayata geçmesi ve Rusya’nın Bakü petrolünü Novorossiskiy limanı aracılığıyla Avrupa’ya çıkarma isteklerinin Türk Boğazlarında çevreyle ilgili sorunlar çıkara bileceği gerekçesiyle Türkiye tarafından destek görmemesi, Rusya’yı yeni bir muhasebe yapmaya yöneltmiştir.65 Rusya’nın bu mücadelede bütün açmazlarına karşın Türkiye üzerinden enerji sevkıyatının Batı’dan da tam destek görmesi üzerine BTC’den petrol sevkıyatına başlanmış ve Rusya kabullenmek istemese de yavaş-yavaş enerji koridorları konusundaki bu mücadeleyi kaybetmiştir. Sonuçta Rusya ile Türkiye arasındaki BTC adlı bir mücadele alanının daha tarih sahnesinden kalkmasının yollarını açmıştır. Türkiye ile Rusya arasında 90’lı yıllarda başlayan en büyük mücadele alanı olan BTC hattının inşasının engellenememesi, Rusya açısından Türkiye ile rekabetin bundan sonra bu çerçevede anlamını yitirmesine sebep olmuştur. Dolayısıyla da rekabetin nispeten

63 Bülent ARAS, Rusya, Türkiye’yi yanında istiyor, NTVMSNBC, http://www.ntvmsnbc.com/news/NEWS_Front.asp, (12.07.2006)

64 İbid.

65

Rusya aslında ilk başlarda artan petrol ihracatı karşısında boğazlarda sıkışan tanker trafiği karşısında zaman zaman Montrö’yü delebilecek girişimlerde bulunmaktaydı. Ancak, ABD’nin Karadeniz’e olan ilgisinin netleşmesinden sonra bu konudaki ısrarından vazgeçerek tanker taşımacılığı yerine boğazları by-pass edecek boru hatlarına yönelmiştir. Bkz: Sinan OĞAN, Küresel Mücadele'nin Yeni Rekabet Alanı:

ortadan kalkması bu iki ülke arasında işbirliği olanaklarını arttırmıştır. Rus petrol ve doğalgazını İsrail başta olmak üzere66, Yunanistan, İtalya ve diğer Akdeniz ülkelerine satabilmesinin tek yolu Türkiye’den geçiyor.67 Kısacası, Rusya Türkiye üzerinden Avrupa’ya açılmayı hedefliyor. Özellikle Ukrayna’da yaşanan olayların Rusya açısından olumlu sonuçlanmadığını göz önünde bulundurursak, kendi gazının Avrupa’ya ulaştırılması için en iyi yolun Türkiye üzerinden geçtiğini Rusya da anlıyor. Tüm bunları göz önünde bulundurarak Rusya, daha da geç kalmadan pazarlara girmek için Avrasya coğrafyasında Türkiye ile ilişkilerini daha da geliştirecek ve işbirliğini artıracak politikalara yönelmek zorunda kalacaktır.

Batıya yönelik politikasına baktığımız zaman Rusya, her zaman AB’nin genişleme sürecini kendisi için tehlike olarak görmüştür. AB’nin Rusya sınırlarına doğru genişlemesi Rusya dış politikasının önemli bir alanını oluşturmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin AB’ye üye olma konusundaki çabaları da Rusya’nın Türkiye politikasını etkileyen faktörlerdendir. Rusya’da Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği sonrasında, AB’nin Kafkasya ve Ortadoğu politikasını büyük bir oranda Türkiye’nin belirleyeceği düşüncesi vardır.68 Bu yüzden, Türkiye’nin üyelik müzakerelerinin AB tarafından belirsiz bir süre için askıya alınması, Rusya açısından Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesi yönünde önemli bir avantaj olarak değerlendirilmektedir.

Rusya'nın Türkiye politikasında ön plana çıkan en önemli husus, tarihsel süreç içinde oluşan “algılama” sorununun aşılmasında gösterilen gayret ve kat edilen mesafe olmuştur. Özellikle Çeçenistan sorununda, yerel bürokrat ve askerlerin zaman zaman Türkiye’yi suçlayıcı tavırlardan vazgeçmediği bir ortamda, bizzat Başkan Putin’in

66Çevresinde büyük enerji ihracatçı ülkelerinin bulunmasına rağmen İsrail hiçbir Arap ülkesinden gaz alımı yapmamaktadır. Bkz: Yakup BERİŞ, Aslı GÜRKAN, Türk-ABD İlişkilerine Bakış: Ana Temalar ve

Güncel Gelişmeler, s. 33

67İsrail’de üzerinde asıl durulan ise Rus enerji kaynaklarının İsrail üzerinden Kızıldeniz’e inmesi ve buradan tankerler ile Hindistan ve ötesine ulaştırılması. İsrail’in müttefiki sayılabilecek Hindistan’ın da bu projeye sıcak baktığı söyleniyor. Böylece Basra körfezine olan bağımlılık azalabilir, alternatifler oluşabilir. Bkz. Sedat LAÇİNER, Arap-Türkiye-Avrupa Boru Hattı, The Journal of Turkish Weekly, <http://www.turkishweekly.net/articletype.l_s?pht.143> ,21 Mayıs 2001, (28. 11. 2006)

68 Mikhael MEYER, Russia-Turkey-EU:Partnership Inevitable, <http://www.turkishweekly.net/articletype.php?id=12>, (16.10.2006)

ağzından Türkiye’nin bu yöndeki politikalarından memnuniyet duyduklarının ifade edilmesi69 önemli bir aşama olarak değerlendirilebilir.

69 Sinan OĞAN, Putin’in Ziyareti Tarihi Niteliktedir,ASAM Günlük Değerlendirme Bülteni, <http://www.avsam.org/tr/dosyalar.asp?ID=5, 6 Aralık 2004 (13.07.2006)

BÖLÜM: II