• Sonuç bulunamadı

2.4. Kurumsal Yönetim Anlayışının Gelişiminde Etkili Olan Faktörler

2.4.10. Global Düzeyde Yaşanan Finansal Krizler

Son yaşanan 2008 finansal krizi, 1930'da yaşanan büyük buhran sonrası, ciddi bir mali kriz olarak adlandırılmaktadır. Bir çok araştırmacı bu krizin nedenlerini araştırmıştır. Bir çok bilim adamına göre, diğer faktörler tamamlayıcı unsur olurken, küresel krizin ana nedeninin kurumsal yönetim olduğunu belirtmişlerdir (Kumar and Singh, 2013: 21-22). Dolayısıyla kurumsal yönetim, 2007-2008 mali krizi sonrasında, zayıf yönetişim nedeniyle finansal kurumlar ve şirketlerden tarafından çok ilgi görmüştür (Kowalewski, 2012: 2). Kurumsal yönetim yapısındaki bir çok eksiklik, finansal kurumların yıkılmasına neden olmuş ve krizleri tetiklemiştir. Kriz öncesinde ve sırasında bir çok banka ve finans kurumunun, kurumsal yönetime dikkat etmediği görülmüştür (Kumar and Singh, 2013: 21-22). Bu bağlamda, kamuda ve özel sektörde kurumsal yönetim uygulamalarının istenilen düzeyde olmaması, dünyada yaşanan finansal krizlerin ve şirket skandallarının en önemli nedenleri arasında görülmektedir (Uyar, 2004: 157). Tek başına kurumsal yönetimde var olan zayıflıklar, krizlerin nedeni olarak görülmese de oldukça önemli etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Buna bağlı olarak, zamanında ve etkin bir kontrol, krizlerin kötü yönlerini azaltmakta yardımcı olabilmektedir (Europen Commission, SEC 669, 2010: 3). Aynı zamanda, tek başına krizlerin ortaya çıkmasına sebep olmayan kurumsal yönetim, iyi bir yapıda olduğu sürece krizlerin etkilerinin hafifletilmesine yardımcı olmaktadır (Winter, 2011: 2). Sonuç itibariyle, zayıf kurumsal yönetim uygulamaların krizler ile

ilişkilendirilmekte olduğu, buna karşın kriz dönemlerinde iyi yönetilen şirketlerin daha iyi performansa sahip oldukları görülmektedir (Kowalewski, 2012: 2).

Ayrıca 1997'de Asya krizi ile başlayıp, tüm dünyada büyük şirket skandalları yaşanmıştır. Bunlara; ABD'de Enron, WorldCom, Avrupa'da Parmalat örnek gösterilebilmektedir. Enron ve WorldCom skandallarından sonraki dönemlerde tüm dünya kurumsal yönetimle ilgili var olan uygulamaları gözden geçirmiştir. İşletmeler kurumlarında kurumsal yönetim ilkelerini benimseye başlamıştır. Yasa koruyucu ve düzenleyici kurumlar ise, gelecekte oluşabilecek skandallar ve krizlere karşı önlem almak amacıyla kurumsal yönetim ile ilgili uygulamalara ağırlık vermiştir (Çatıkkaş, 2013: 5).

III. B

Ö

LÜM

K

UR

UMS

AL Y

Ö

NE

TİM SİS

TEMLERİ VE

D

ÜNY

A’D

A K

UR

UMS

AL Y

Ö

NE

TİM

135 Bist 100 Üzerine Bir Araştırma • III. Bölüm

3.1. Kurumsal Yönetim Sistemleri

Akademik çevre, kurumsal sistem yapısını iki kategoriye ayırmaktadır. Fakat terminolojide, bu iki kategori üzerinde tam bir mutabakat sağlanamamıştır. Bazı bilim adamları, bu yapıyı içsel ve dışsal olarak tanımlamakta iken, diğer bazı bilim adamları ise, piyasa odaklı ve şebeke odaklı sistemler olarak tanımlamaktadır. Aynı şekilde, farklı bir sınıflandırma da bu modelleri Anglo-Amerikan (Anglo-Sakson) ve Kıta Avrupası Modeli (Alman-Japon Modeli) olarak tanımlanmaktadır (Kamal, 2010: 208-209). Kıta Avrupası Kurumsal Yönetim Sistemi, bankaların hakimiyet kurduğu ve ortakların gözetiminin bankalar tarafından yapıldığı Almanya'da yer edinmiştir. Anglo-Sakson sistem ise, hisse senedi kültürünün iyi geliştiği Amerika'da görülmektedir (Şehirli, 1999: 8). Adı geçen mekanizmaların kullanımı, her ülkenin sahip olduğu özelliklere göre belirlenmektedir. Örneğin, Anglo-Sakson sistem piyasa odaklı sistem olarak ifade edilmekte iken, Kıta Avrupası modeli büyük pay sahipleri odaklı sistem olarak anılmaktadır. Büyük pay sahiplerine odaklı sistem, ortakların ve yöneticilerin davranışlarını kontrol etme tarafındadırlar. Piyasa odaklı sistemler ise, kurumsal yönetim problemlerini ve yönetici tazminatlarını çözmek adına kurumsal kontroller piyasasına güvenmektedir (Cuervo, 2002: 84). Genel olarak sistemlerin özelliklerine bakılacak olursa şu şekildedir. Piyasa odaklı sistemlerin karakteristik özellikleri; iyi gelişmiş finansal piyasalar, pay sahiplerinin çok dağınık bir şekilde olduğu açık şirketler, kurumsal kontrol için aktif piyasalar şeklindedir. Şebeke odaklı yani büyük pay sahiplerine odaklı sistemlerin karakteristikleri ise, şu şekildedir; hisse senetleri çok dağılmamıştır, belli bir bölgede yoğunlaşmıştır, kurumsal firmaların kontrolünde ve finansmanında dünya çapındaki bankaların direkt olarak yer aldığı sistemlerdir ve şirketlerde

136 137

Dilek COŞKUN ERDOĞAN Bist 100 Üzerine Bir Araştırma • III. Bölüm

grup üyeliği vardır. Piyasa odaklı sistemlere, Anglo-Saxon ülkeleri olarak bilinen Amerika, Birleşik Krallık, Kanada ve Avustralya gibi ülkelerde rastlanmaktadır. Şebeke odaklı sistem ise, Alman-Japon Modeli olarak bilinmekte ve Kıta Avrupa’sında ve Japonya’da rastlanmaktadır (Moerland, 1995: 19).

Anglo-Amerikan ya da Anglo-Sakson ekolü ve Alman-Japon modeli olarak bilinen Kıta Avrupası modeli, rekabet halinde bulunan iki kurumsal yönetim sistemidir. Anglo-Sakson modeli, dominant karakterli ve daha eski olmasına karşın, Kıta Avrupası modeli Anglo-Sakson modeline alternatif olarak oluşturulmuştur. Özellikle pay sahiplerinin daha dağınık halde olması ve pay sahiplerinin yönetim üzerindeki etkisinin çok hissedilmediği durumlarda, pay sahipleri ve yöneticiler arasındaki ilişki, temsil problemine neden olabildiği için oldukça önemlidir. Bunlar kurumsal yönetim modelinin altında yatan baskın karakterli özelliklerdir. Bu problem, Birleşik Krallıkta ortaya çıkmış ve yayılmıştır. Amerika’da, büyük şirketlerin hisse senetlerinin çoğunluğu kurumsal yatırımcılar tarafından elde tutulmaktadır. Kıta Avrupası modelinde ise, hem pay sahiplerinin hem de paydaşların özellikle de çalışanların çıkarları, dikkate alınmaktadır. Bu sistemde çalışanların temsilcileri de şirketin üst düzey yönetiminde yer alabilmektedirler. Dolayısıyla bu sistem, Anglo-Sakson modelinde olduğu gibi yönetimden kaynaklanan gücün yanlış kullanılmasını engellemeyi amaçlamaktadır (Kamal, 2010: 206-207).

Kurumsal yönetim sistemleri iki kategoriye ayrılmış görünse de her ülkenin farklı özelliklerine göre oluşturulmaktadır. Sistemlerin birbirine yakınsamaları ya da tezatları olabilmektedir. Dolayısıyla söz konusu sistemlerin uygulandıkları ülkeler bakımından dağılımı ise, aşağıdaki Tablo 3.1’deki gibidir. Anglo-Sakson Kurumsal Yönetim Sistemi ABD,

İngiltere, Kanada ve Avustralya’da kullanılmaktadır. Almanya, Hollanda, İsveç, İsviçre, Avusturya, Danimarka, Norveç ve Finlandiya’da ise, Alman Kurumsal Yönetim Sistemi söz konusu iken Japon Kurumsal Yönetim Sistemi Japonya’da uygulanmaktadır. Fransa, İspanya, İtalya ve Belçika’da ise Latin Kurumsal Yönetim Sistemi uygulamaları kendini göstermektedir.

Tablo 3.1. Kurumsal Yönetim Sistemleri ve Ülkeleri Kurumsal Yönetim

Sistemi Uygulayan Ülkeler

Anglo-Sakson ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya

Alman Almanya, Hollanda, İsveç, İsviçre,

Avusturya, Danimarka, Norveç, Finlandiya

Latin Fransa, İspanya, İtalya, Belçika

Japon Japonya

Kaynak: Öztürk ve Demirgüneş, 2008: 298.

Alman, Latin ve Japon kurumsal şirket sistemlerinde bankaların etkisi çok büyüktür ve bankalar tarafından bu şirketlerin çok büyük hisseleri ellerinde bulundurulmaktadır ve bu yüzden de bu üç grup birlikte Kıta Avrupası ve Japon sistemini oluşturmaktadır. Anglo-Sakson ülkeleriyle aralarında çok büyük farklar bulunmaktadır. Latin ülkelerinde, genelde pay sahipleri

egemenliğinden bahsedilmektedir. Kurumsal yönetim

kararlarında işçilerin çok fazla söz hakkı olmamaktadır. Ki bu durum aslında bu yönüyle Latin sisteminin Anglo-Sakson sistemine benzerliği şeklinde değerlendirilebilmektedir. Fakat sistem, daha ziyade Japonya’da görüldüğü gibi bankalarla çok sıkı ilişkiler taşıdığı ve büyük grup üyeliği şeklinde gerçekleştiği için, daha ziyade Kıta Avrupası ve Japon sistemine daha yakın olduğu vurgulanmaktadır. Bu durumda Latin sisteminin aslında, Anglo- Sakson ve Japon modellerinin bir birleşimi olduğu görülmektedir.

138 139

Dilek COŞKUN ERDOĞAN Bist 100 Üzerine Bir Araştırma • III. Bölüm

Benzer bir şekilde de Japon endüstri modelinin Alman ve Latin modellerinin birleşimi şeklinde düşünülebileceği söylenmektedir (Moerland, 1995: 22).

Alman ve Anglo-Sakson Kurumsal yönetim Sistemleri arasındaki fark, Alman şirketlerinin finans kuruluşları ile özellikle bankalar ile iyi ilişkiler içinde olmalarıdır (Peck and Ruigrok, 2000: 421). Bunun yanı sıra, Almanya'da uygulanan kurumsal yönetim sistemi, Avrupa'daki bir çok ülkeden de farklılık göstermektedir. Bu farklılığın sebebi olarak da, Almanya'nın Avrupa Birliği içinde büyük bir ekonomiye sahip olması gösterilmektedir (Peck and Ruigrok, 2000: 420).

Tablo 3.2’de ülkelere göre verilen sistemlerin birbirlerinden ayrıldığı özellikler ise aşağıdaki tabloda verilmektedir.

Tablo 3.2. Kurumsal Yönetim Sistemlerinin Özellikleri

UNSUR ANGLO-

SAKSON SİSTEMİ

ALMAN

SİSTEMİ LATİN SİSTEMİ JAPON SİSTEMİ

Yönetim Piyasa

Yönelimli Ağ Yönelimli Ağ Yönelimli Ağ Yönelimli Firma

Kavramı Aracı Firma Kurumsal Firma Kurumsal Firma Kurumsal Firma Yönetim kurulunun Yapısı Tek Fonksiyonlu (Yönetim) İki Fonksiyonlu (Yönetim- Denetleme) Opsiyonel (Fransa), (Genellikle Tek Fonksiyonlu) Yönetim Kurulu ve Vekil Yöneticiler Kurulu (Gerçekte Tek Fonksiyonlu) Önemli çıkar

grupları Hissedar Bankalar, Çalışanlar Holdingler Hükümetler Aileler Yerel Bankalar, Diğer Finansal Kuruluşlar, Çalışanlar Menkul Kıymet Borsalarının Önem Derecesi Yüksek Orta Seviyede/Y üksek

Orta Seviyede Yüksek

Kontrol Mekanizmalar ının Etkinliği

Etkin Etkin Değil Etkin Değil Etkin Değil Sahiplik

Yoğunluğu Düşük Orta Seviyede/Y üksek Yüksek Düşük/Orta Seviyede Performansa Dayalı Ödüllendirme Düzeyi

Yüksek Düşük Orta Seviyede Düşük

Ekonomik İlişkilerin Süreci

Kısa Vadeli Uzun Vadeli Uzun Vadeli Uzun Vadeli

140 141

Dilek COŞKUN ERDOĞAN Bist 100 Üzerine Bir Araştırma • III. Bölüm

Genel itibariyle, tüm ülkeler için geçerli bir kurumsal yönetim modeli yoktur. Model, işletmenin yapısına, ülkeni mevzuatına göre farklılaştırılmaktadır. Ancak, bazı standartlar vardır ki, her türlü farklılığa rağmen, her ülkede uygulanabilmektedir. Örneğin, OECD'nin yayınladığı Kurumsal Yönetim İlkeleri-adillik, şeffaflık, hesap verilebilirlik ve sorumluluk- farklı ülkelerde her daim yayımlanmaktadır (Standar and Poor’s Governance Service, 2004: 7). Kurumsal yönetim sistemlerinde ortak belirgin bir özellik vardır ki bu da, kurumsal yönetim sistemlerinin işletmenin çoğunluk ve azınlık hissedarlarına, finansal piyasalara, ülke ekonomisinin gelirine, yöneticilere ve işletmenin diğer paydaşlarına olumlu etkiler yaratmasıdır (Çıtak, 2006: 146). Buna bağlı olarak, kurumsal yönetim sisteminin seviyesini belirleyen faktörler, ülkelerdeki mevcut şartlar, finansal piyasaların gelişmişlik seviyesi ve işletmelerin uygulamaları olarak görülmektedir (Öztürk ve Demirgüneş, 2008: 397).

Kurumsal Yönetim Sisteminin gelişmişliği Anglo-Sakson sisteme yakınsaması ile ilişkilendirilmektedir. Dünya genelinde, ekonomik entegrasyonların büyümesi ve ekonomilerin ve piyasaların birbirine bu denli yaklaşması, kurumsal yönetim sistemlerinin de birbirine yakınlaşmasını tahmin ettirmektedir. Buna karşın, işletme sahiplik yapıları, sektörler arası ilişkiler, ekonomik, yasal, politik ve kültürel yapı ve işletme biçimleri gibi kıstaslar kurumsal yönetim sistemlerinin tek tip olamayacağını göstermektedir (Çıtak, 2006: 156). Bunun yanı sıra, OECD’nin ve ülkelerdeki kurumların yayınlamış olduğu kurumsal yönetim ilkeleri, şekli olarak sistemleri daha çok birbirine yaklaştırmış olsa bile yakınsamanın uygulayama dökülmesinin oldukça güç olduğu görülmektedir (Çıtak, 2006: 156).