• Sonuç bulunamadı

Kurumsal yönetim kavramının dünyadaki durumunu incelemeden önce, bu kavramın bütün dünyada yaygın bir Ģekilde tartıĢılması sürecini baĢlatan skandallarının yaĢandığı ülkelerdeki Ģirket yapısını kısaca ele almakta yarar vardır. Kurumsal yönetim, öncelikle çok ortaklı Ģirketlere özgü sorunlar çerçevesinde gündeme gelmiĢ, halka açık olmayan Ģirketlerde ve kamuda ise bunu takiben tartıĢılmaya baĢlanmıĢtır.

Ekonomik teoride, bir iĢletme, sahibi tarafından yönetildiğinde, kâr ve firma değerinin maksimizasyon eğiliminde olacağı vurgulamaktadır. ġirketin sahipliği ve kontrolü birbirinden ayrılmaya baĢladığında ise yöneticinin kiĢisel çıkarları, Ģirket varlıklarının yanlıĢ kullanılmasına yol açabilmektedir. Bu ayrım, Anglosakson sistem baĢlığı altında incelenen ABD ve Ġngiliz Ģirketlerinde yaygın görülen bir durumdur. Bu ülkelerde, sanayinin geliĢimi sürecinde hissedarlık ve yöneticilik sorumluluklarının artan bir hızla birbirinden ayrıldığı gözlenmektedir. Özellikle, ABD ve Ġngiltere’de büyük Ģirketler, payları küçük olan çok sayıda hissedarın ortak olduğu bir mülkiyet yapısına sahiptir. Bu yapıda Ģirketlerin mülkiyeti ve yönetsel kararların kontrolü farklı ellerde toplanmıĢtır. Mülkiyet yoğunluğu sonucunda Ģirketin varlıklarının küçük hissedarların çıkarları aleyhine kullanılması tehlikesi

28

doğabilmektedir. Azınlık haklarının yasal olarak yeterince korunmadığı ülkelerde bu sorun daha sık gündeme gelebilmektedir.39

ĠĢte bu tür sorunların önüne geçebilmek için batı ekonomileri kurumsal yönetim olgularını daha hızlı Ģekilde ele alıp geliĢtirme eğilimine girmiĢlerdir.

Dünya üzerindeki her ülkenin uygulayabileceği standart bir kurumsal yönetim modeli mevcut değildir. Dünyada 100’ün üzerinde farklı kurumsal yönetim düzenlemesi olup, bu düzenlemelere her geçen gün yenileri eklenmektedir. Weimer ve Pape’nin yapmıĢ olduğu sınıflamada kurumsal yönetim sistemlerini Anglo- Sakson, Alman, Latin ve Japon sistemleri olmak üzere dört ana grupta ele almıĢlardır.40

Söz konusu kurumsal yönetim sistemleri ve bu sistemleri uygulayan bazı ülkeler Tablo 3’de sunulmaktadır.41

Tablo 3: Kurumsal Yönetim Sistemleri ve Uygulayan Ülkeler

KURUMSAL YÖNETĠM SĠSTEMĠ UYGULAYAN ÜLKELER ANGLO-SAKSON ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya

ALMAN Almanya, Hollanda, İsveç, İsviçre, Avusturya, Danimarka, Norveç, Finlandiya LATĠN Fransa, İspanya, İtalya, Belçika

JAPON Japonya

Kaynak: Öztürk ve DemirgüneĢ, a.g.e., s. 399

Bu tabloya bakarak kurumsal yönetimin Anglo-Sakson geleneğe sahip ülkelerde doğduğundan bahsedebiliriz. Günümüzde ise çok hızlı geliĢen ve değiĢen ekonomik akımlar ve olaylarla birlikte dünya genelinde de kurumsal yönetim büyük ilerleme kaydetmektedir. Özellikle son yıllarda büyük geliĢmeler kaydeden Asya ve Latin Amerika Ülkeleri’nde de bu konuda yapılan çalıĢmalar artmaktadır. Özellikle Brezilya’da Bovespa Endeksi içerisinde kurulan kurumsal yönetim endeksi en büyük çalıĢmalardandır.

39 Deloitte, “Nedir Bu Kurumsal Yönetim”, s. 3 40

Weimer, Jeroen, Pape, Joost, A Taxonomy of Systems of Corporate Governance, Blackwell Publishers, The Netherlands, 1999, s. 154

41

29

Tablo 4: Kurumsal Yönetim Unsurları ve Sistemleri Arasındaki ĠliĢki

UNSUR ANGLO- SAKSON SĠSTEMĠ ALMAN SĠSTEMĠ LATĠN

SĠSTEMĠ SĠSTEMĠ JAPON

Yönelim Piyasa

Yönelimli Ağ Yönelimli Ağ Yönelimli Ağ Yönelimli Ağ Firma Kavramı Aracı Firma Kurumsal Firma Kurumsal Firma Kurumsal Firma

Yönetim Kurulunun Yapısı Tek Fonksiyonlu (Yönetim) İki Fonksiyonlu (Yönetim- Denetleme) Opsiyonel (Fransa), (Genellikle Tek Fonksiyonlu) Yönetim Kurulu ve Vekil Yöneticiler Kurulu (Gerçekte Tek Fonksiyonlu) Önemli Çıkar Grupları Hissedarlar Bankalar, Çalışanlar Holdingler, Hükümet, Aileler Yerel Bankalar, Diğer Finansal Kuruluşlar, Çalışanlar Menkul Kıymet Borsalarının Önem Derecesi

Yüksek Orta Seviyede/Yüksek Orta Seviyede Yüksek Kontrol

Mekanizmasının

Etkinliği Etkin Etkin Değil Etkin Değil Etkin Değil Sahiplik

Yoğunluğu Düşük Orta Seviyede/Yüksek Yüksek Düşük/Orta Seviyede Performansa

Dayalı

Ödüllendirme Düzeyi

Yüksek Düşük Orta Seviyede Düşük

Ekonomik

ĠliĢkilerin Süresi Kısa Vadeli Uzun Vadeli Uzun Vadeli Uzun Vadeli Kaynak: Öztürk ve DemirgüneĢ, a.g.e., s. 399

Bu tablodan da görüldüğü gibi Anglo-Sakson sistem dediğimiz ABD, Ġngiltere, Kanada, Avustralya gibi ülkelerin bulunduğu sisteme dahil ülkelerde piyasa daha katılımcı ve daha Ģeffaf gözükmektedir. Bu durum kurumsal yönetimin geliĢmesi açısından uygun bir ortamdır. Bu ülkelerde kurumsal yönetim konusunda öncü ülkeler olduğundan dolayı yapıları da bu olgunun getirdiği önerilere daha açık durumdadır.

30

Alman Sistemi dediğimiz Kıta Avrupası’nda benimsenen ekonomik düzende iliĢkiler ve yatırım ortamları biraz daha kuralcı ve esneklikten uzaktır. Mesela ABD’deki gibi Ģirket paydaĢları geniĢ kitleler değil daha dar anlamda yatırımcı gruplarıdır. Bu düzende tasarruf sahipleri genelde birikimlerinin fonlar tarafından yönlendirilmesini istemektedir. Bu fonlarda çok riske girmeden ve uzun vadeli yatırım araçlarını portföylerinde daha çok bulundurmaktadırlar. Bu ülkelerin baĢka bir özelliği ise büyük çaplı firmaların devlet tarafından gerektiğinde desteklenmesidir. Sanayiye dayalı ekonomileri olan bu ülkelerde sermaye piyasaları ve borsalar oldukça geliĢmiĢtir. Sanayi ekonomileri olduklarından bahsettiğimiz bu ülkelerin borsalarında da dünya çapında oldukça büyük firmalar iĢlem görmektedir. Bu unsurdan dolayı da kurumsal yönetim Alman Sisteminde farklılıklar gösterse de büyük geliĢmeler kaydetmiĢtir.

Latin Sistemi ekonomilere baktığımızda ise bu ekonomilerde büyük sanayi kuruluĢları mevcut olmakla birlikte holdingleĢmenin de yüksek olduğu görülmektedir. Bu kültürde menkul kıymet borsalarının önem derecesi yüksek değildir. Fakat bu borsaların geliĢmediğini göstermez. Tasarruf sahipleri birikimlerini borsalarda değil de baĢka Ģekilde değerlendiriyor Ģeklinde yorumlanabilir.

Japon sisteminde ise çalıĢanlara karĢı büyük saygı duyulmaktadır. Bir kiĢi baĢladığı iĢyerinde emekli olana kadar çalıĢabilmektedir. Menkul kıymet borsalarının önemi de oldukça yüksektir.

Yukarıdaki tablodan da anlaĢıldığı üzere menkul kıymet borsaları en geliĢmiĢ yapı Anglo-Sakson sistemdir. Kurumsal yönetim uygulamaları da kültürden kültüre farklılık gösterecektir. Mesela; Anglo-Sakson kültürde hissedarı gözeten ilkeler daha yoğun uygulanırken, Latin kültürde ise sahiplik tabana fazla yayılmadığı için hissedarlara iliĢkin ilkeler daha az yoğunlukta uygulama alanı bulacaktır.42

42 Yücel, FatoĢ, “Finansal Hizmetler Sektöründe Yeni Düzenlemeler ve Risklerin Yönetimi”, Active

31

Bazı ülkelerde kurumsal yönetim konusunda gerek kanun koyucular gerekse ekonomik çevrede etkisi büyük olan taraflarca çeĢitli raporlar ve öneriler hazırlanmıĢtır. Kurumsal yönetim konusunda geliĢmekte olan ülkelerde ise yenilikler büyük bir hızla devam etmektedir. Kurumsal yönetim alanında önemli gördüğümüz, hükümetler tarafından hazırlanan iki tane yasayı inceleyeceğiz. Bunlar; Cadbury Komitesi Raporu ve Sarbanes Oxley Yasası’dır.

1.4.1. Cadbury Komitesi Raporu

Bu rapor 1992 yılında Ġngiltere’de yaĢanan birtakım Ģirket skandallarından sonra hazırlanmıĢtır. Rapor sadece tavsiye niteliğindedir. Ancak kurumsal yönetim konusundaki araĢtırmaların temelini oluĢturan olgulardan birisidir ve bu komitenin çalıĢmaları daha sonraları OECD tarafından da incelenerek oluĢturulan ilkelere ıĢık tutmuĢtur. Ayrıca ilerleyen yıllarda bu rapor Ġngiltere hükümeti tarafından yasalaĢtırılmıĢtır.

1980’li yıllarda Ġngiltere’de meydana gelen Ģirket skandalları ve iflaslar Ġngiliz Ekonomisi’ne ciddi zararlar vermiĢ ve dünyayı da etkilemiĢtir. Bunun üzerine 1980’lerin sonlarında Ġngiltere Hükümeti bazı önlemler almayı düĢünmüĢ ve bir komite oluĢturarak Ģirketlerin kurumsal yönetim ilkelerine özen göstermesi için hazırlıklar yapmaya baĢlamıĢtır. Bu komiteye Adrian Cadbury baĢkanlık yapmıĢtır ve raporun ismi de buradan gelmektedir.43

Bu komite Ģirketlere baskı uygulayacak yasalar ve kurallar koymaktan ziyade isteğe bağlı olarak uygulanabilecek tanımlar geliĢtirme amacını gütmüĢtür. Bu doğrultuda çıkan tavsiye niteliğinde kararların Ģirketler için bağlayıcılığı yoktur.

Cadbury Raporu, hissedarların oy kullanmasıyla birlikte, yönetim kurulu baĢkanı, yönetim kurulu üyesi, yönetim kurulu üyesi olmayan yönetici, ödül komitesi, aday komitesi rollerini ayırması vb. yönetim kurulu çalıĢma biçimine yönelik çeĢitli değiĢiklikler tavsiye etmiĢ ve bunları Ģirketlerin uymaları gereken standartlar olarak belirlemiĢtir. Bu düĢüncenin ardında yatan, Ģirkete yatırım yapan

43

32

küçük yatırımcının haklarını koruyarak ekonomik düzenin sağlıklı iĢleyiĢini sağlamaktır. Adı geçen yasa günümüzde standart uygulama haline gelmiĢ ve halka açık Ģirketlere ait menkul kıymetlerin borsalarda iĢlem görebilmesi için Ģirketlerin kurumsal yönetimle ilgili politikalarını açıklama zorunluluğu getirilmiĢtir.44

Raporun çıktığı yıllarda sadece tavsiye kararı olmasının altında yatan unsur liberal ekonominin iĢleyiĢini aksatmamaktı. Fakat günümüzde değiĢen Ģartlar bu kararın yasalaĢmasına neden olmuĢtur.45

Raporun içeriğinde ise, halka açık iĢletmelerin yönetim kurulunda bağımsız en az üç üye bulundurulması, icra kurulu baĢkanlarının gözetilmesi ve iĢletme yöneticisinin konumuna iliĢkin öneriler bulunmaktadır. Bu önerilerin ortak amacı denetim kalitesini geliĢtirmek ve kurumsal yönetime iĢlerlik kazandırmaktır. Cadbury Komitesi bu kararların temelini “en iyi uygulamaların kuralı” olarak tanımlamaktadır. Bununla birlikte iĢletmelerin 1993 yılından sonra bu ilkelere uyup uymadıkları, uymamıĢlarsa nedenlerini açıklamaları istenmiĢtir. Günümüzde bu durumun iĢletmelerin kurumsal yönetim ilkelerini uygulamalarına katkıda bulunduğunu görmekteyiz.

1.4.2. Sarbanes-Oxley Yasası

Bu yasa Temmuz 2002’de ABD’de çıkarılmıĢtır. BaĢta Enron ve Worldcom olmak üzere ABD’de meydana gelen Ģirket skandallarının sonucu olarak karĢımıza çıkmaktadır. Bu Ģirket skandallarının toplum üzerinde büyük bir ekonomik yük bırakması sonucunda ABD Hükümeti bu olayların ortaya çıktığı andan itibaren önlemler alınması gerektiğini görmüĢ ve kısa sürede harekete geçmiĢtir.

Bir enerji devi olan Enron Ģirketi 2001 yılında iflasını açıklamıĢ, Ģirketi bu sürece götüren olaylar ise uzun süre tartıĢma konusu olmuĢtur. Bu Ģirkete çok sayıda küçük yatırımcı yatırım yapmıĢ bulunmaktaydı ve Ģirket yöneticileri ise durumu çok iyi göstererek yanlıĢ bilgilerle bu yatırımcıları kendilerine çekmekteydiler.

44

Gürbüz, Ergincan, a.g.e., s.17

45 Erdönmez, Pelin Ataman, “Türkiye’de 2001 Yılındaki Mali Kriz Sonrasında Kurumsal Sektörde

33

Yöneticiler Ģirketi denetleyen muhasebe Ģirketi ile anlaĢmıĢlar ve yanlıĢ bilgilerle haksız kazanç elde etmiĢlerdi. Bu olayın etkileri aylarca sürmüĢ ve kamuoyunda tartıĢılmıĢtı.

Bu yasayla, Ģirketler baĢta bilanço dıĢı aktiviteleri olmak üzere tüm faaliyetlerini daha ayrıntılı bir Ģekilde beyan etmek zorunda kalmıĢlardır. Yasa, yanlıĢ beyan ve raporlamayı önlemek amacıyla Ģirket yöneticilerinin alacakları cezaları da arttırmıĢtır. Sarbanes-Oxley yasası gelecekte yaĢanması muhtemel Ģirket skandallarına önlem amacı taĢımasının ötesinde, yasa koyucuların Ģeffaflık konusunda tavır değiĢikliğinin de bir kanıtıdır.46

Bu yasayla birlikte bilhassa muhasebe denetimi ve Ģeffaflık konusuna önem artmıĢtır. ABD Hükümeti Ģirketlerin daha sıkı denetimi konusunda kararlılığını da göstermiĢtir.

Kurumsal yönetim anlayıĢı çerçevesinde değerlendirildiğinde yasada yer alan dikkat çekici düzenlemeler kısaca Ģu Ģekilde özetlenebilir:47

Yönetim kuruluna bir denetim komitesi oluĢturma yükümlüğü getirilmektedir,

ġirket tarafından bağımsız denetim için görevlendirilen kayıtlı muhasebe firmaları Ģirketin bağımsız dıĢ denetimine iliĢkin hazırlamıĢ oldukları raporları direkt olarak denetim komitesine sunacaklardır,

Denetim kurulu üyelerinden en az bir tanesinin finansal konularda uzman olmasını öngörülmektedir,

Kayıtlı muhasebe firmaları tarafından hazırlanacak bir raporla; uygulanan önemli muhasebe politikaları ve uygulamalarının, genel kabul görmüĢ muhasebe ilkeleri çerçevesinde yönetim ile tartıĢılan bütün alternatif finansal bilgi değerlendirmelerinin ve bu alternatif yöntemlerin uygulanması

46 Romano, Roberto, “The Sarbanes-Oxley Act and Making of Quack Corporate Governance”,

European Corporate Governance Ġnstitute , Working Paper No: 52/2004, Sptember, 2004, s. 5

47

34

durumunda ortaya çıkabilecek sonuçların ve tercih edilen yöntemin denetim komitesine sunulması gerekmektedir,

Kayıtlı muhasebe firması tarafından, ihraçcı müĢteri Ģirkete, bağımsız dıĢ denetim hizmeti ile birlikte bağımsızlığı zedeleyebilecek hizmetler verilmesi yasaklanmıĢtır,

ġirket yöneticileri tarafından yıllık faaliyet raporu ile birlikte bir iç kontrol raporu yayımlanması gerekmektedir.

1.4.3. OECD ve Kurumsal Yönetim

Ekonomik Kalkınma ve ĠĢbirliği Örgütü (Organisation for Economic Co- operation and Development – OECD); 14 Aralık 1960 tarihinde imzalanan Paris SözleĢmesi'ne dayanılarak, 1961'de kurulmuĢtur. 2. Dünya SavaĢı’ndan sonra Avrupa'nın Marshall Planı çerçevesinde yeniden yapılandırılması amacıyla 1948 yılında kurulan Avrupa Ekonomik ĠĢbirliği Örgütü'nün (OEEC) devamı niteliğindedir. Bu örgüt aĢağıda sıralanan ilkeleri kendisine amaç edinmiĢtir;

Üye ülkeler ve geliĢmekte olan ülkelerde halkın yaĢam standartının iyileĢtirilmesi, sürekli ve dengeli ekonomik geliĢim sağlayan politikalara destek vermek ve iĢsizliğin ortadan kaldırılması,

Ekonomik geniĢleme politikaları ve sosyoekonomik geliĢmenin desteklenmesi,

Uluslararası yükümlülüklere uygun olarak çok taraflı ve ülkeler arasında ayrım gözetmeyen dünya ticaretinin geliĢtirilmesine destek verilmesi,

OECD'ye üye veya bu örgüte üyelik talebinde bulunan ülkeler, sosyo-politik ve ekonomik yaĢamda, Ģu üç ilkeyi vazgeçilmez değerler olarak benimsemiĢlerdir; demokrasi, insan haklarına saygı ve yurttaĢ özgürlüğüne bağlılık.48

Günümüzde bu örgütte kurucu ve sonradan katılan ülkelerle birlikte 31 üye ülke bulunmaktadır. Türkiye bu örgütte kurucu üye olarak yer almaktadır.

48

35

27-28 Nisan 1998’de bakanlar düzeyinde toplanan OECD Konseyi, hükümetleri, diğer uluslar arası örgütleri ve özel sektör temsilcileri ile birlikte OECD kurumsal yönetim standartlarını ve ilkelerini geliĢtirmeye çağırmıĢtır. OECD bunu gerçekleĢtirmek amacıyla, üye ülkelerin görüĢlerini Ģekillendiren zorunlu olmayan ilkeleri geliĢtirmek üzere bir Kurumsal Yönetim ÇalıĢma Grubu oluĢturmuĢtur. Bu ilkelerin hazırlanması sırasında aĢağıda sıralanan birkaç OECD komitesi faaliyette bulunmaktaydı:

Mali Piyasalar Komitesi

Uluslararası Yatırım ve Çok Uluslu ĠĢletmeler Komitesi Sektör Komitesi

Çevre Politikası Komitesi

Günümüzde de faaliyetlerine devam eden bu komiteler OECD üyesi olmayan ülkeler, Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu, iĢ dünyası, yatırımcılar, ticaret odaları ve diğer ilgili taraflarla bilgi alıĢveriĢinde bulunmaktadırlar.

Benzer Belgeler