• Sonuç bulunamadı

Cezalandırmanın en önemli amacı suç işlemiş olan bireylerin yeniden suç işlemelerini engellemek ve suç işleme eğiliminde olan bireyleri de bu davranışı gerçekleştirmekten caydırmaktır. Beccaria’ya göre “Cezaların amacı, suçlunun kendi yurttaşlarına zarar vermelerini engellemekten ve başkalarının benzer eylemlerde bulunmalarını önlemekten başka bir şey değildir.”55

Cezaların caydırıcı olmasının gerekliliğine dayanan bu görüşe göre cezalar yoluyla suç işlemenin maliyeti ne kadar artarsa kişiler cezalandırılmaktan korkacak, dolayısıyla suç işlemekten kaçınacaklardır. Böylelikle de suç işlenmesi önlemiş olacaktır. Jeremy Bentham’ın “bireylerin davranışlarının getirilerini karşılaştırması ve hesaplaması, onların hareketlerine hükmeder” demesi bundandır56

54 Handbook of basic principles and promising practices on Alternatives to Imprisonment, UN Crımınal Justıce Handbook Serıes ,Unıted Natıons Offıce On Drugs And Crıme, Vienna, United Nations publication 2007.

55 Beccaria C. Suçlar ve Cezalar Hakkında, İmge Kitabevi Yayınları, 2016 Ankara, 6. Baskı. Çev Sami Selçuk. s.169.

56 Bentham J, Ahlak ve Yasama İlkeleri, İstanbul: On İki Levha Yayıncılık,2011, çev. Barkın Asal.

21

Caydırıcılık, yani cezanın, kişiyi suçtan koruyacağına dair bu görüş günümüzde de ceza adaletinin hiç şüphesiz vazgeçilmez bir parçasıdır. Ancak yaşanan deneyimler de bir diğer yandan, cezalandırmanın suç oranları üzerindeki caydırıcı etkisi konusunda çok disiplinli bir bakış açısıyla, pek çok eleştiri getirmektedir. Bu eleştiriler insanların neden ve nasıl suç işlediklerinden belirli bir yaptırımı nasıl deneyimleyip, içselleştirdikleri ve o yaptırıma ne şekilde tepki verdiklerine kadar farklı alanlar çalışılarak ortaya konmuş eleştirilerdir. Tüm eleştirilerin ortak noktası insanın suç işleme davranışının tek bir dinamiği olmadığı gibi cezaevi yaptırımıyla karşılaştığında da tek bir şekilde etkilenime girmeyeceğini göstermektedir. Durum böyle olunca da özgürlüğü bağlayıcı cezaların infazını sertleştirmek, sanıldığı gibi, suçu önleyebilecek bir yöntem değildir.57

Bu tartışmalara şu şekilde özetlemek yerinde olur:

Başta, caydırıcılık düşüncesi, bütün insanların rasyonel hareket ettiklerini, eyleme geçmeden önce düşündüklerini kabul eder ki, bu pek doğru değildir. Tüm insanlar karar ve davranışlarında rasyonel olmadıkları gibi, tüm suçların da caydırıcı perspektifinin öngördüğü şekilde rasyonel bir değerlendirme sonucunda işlendiği de doğru değildir. Özellikle kasden adam öldürme, yaralama gibi kimi suçların öfke veya kızgınlık anında işlendiği için suç işleyecek bireyin her zaman ceza olgusunu veya miktarını düşünmesi mümkün olmayabilmektir. Ya da bazı suçların neden-sonuç bağlantısı içerisinde ortaya çıkmadığı, durumsal ve anlık faktörler tarafından belirlendiği, dolayısıyla yine cezalandırmanın caydırıcı olmasının mümkün olmadığı da bir gerçektir.58

Geleneksel caydırıcı perspektifi cezalandırma tehdidinin, bireylerin kriminal eğilimlerine bakmaksızın tüm bireyler üzerinde eşit bir biçimde etkili olduğunu varsaymaktadır ki bu doğru değildir. Aksine kriminolojik araştırmalar tüm bireylerin, yaptırımların tehdidi karşısında kabaca benzer tepkiler ortaya koymadıklarını gösterir.

57 Kennedy K. C, A Critical Appraisal of Criminal Deterrence Theory, Dickinson Law Review issue 88, Penn State Dickinson Law School, 1983-1984.

58 Kızmaz Z, Suç Nasıl Önlenebilir? Bütüncül Bir Model Gereksinimi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2019 – Kış , Sayı 46, s. 285-307.

22

Örneğin yüksek suç motivasyonu, her tür cezanın caydırıcı etkisini azaltır.59

Pek çok araştırmaya göre daha sert cezaların marjinal caydırıcı etkisi sınırlıdır; hatta bazı durumlarda ağır cezalar caydırıcılık açısından geri bile tepebilmektedir.60 Dolayısıyla, bazı durumlarda cezalandırmanın olumlu sonuçlar yaratmasının aksine, bazı olumsuz sonuçlar doğurduğu da belirtilmektedir. Örneğin, sadece ceza tehdidinin özellikle çocuklarda, suçluluk eğilimlerini pekiştiren bir işlev de görebildiğini araştırmalar ortaya koymaktadır.61

Örneğin hapsedilme korkusunun suç işleme eğilimi içerisinde olan bazı bireylerde caydırıcı olduğu gözlendiği durumlarda bile, bu caydırıcılığın, mükerrer suçlularda da aynı düzeyde olduğu gözlenmemiştir.62

Hatta öyle ki hapsetme gibi formel yaptırımların; sosyal çevre tarafından empoze edilen enformel yaptırımlara (etiketlenme, damgalanma ve dışlanma korkusu) kıyasla daha az caydırıcı olduğunu gösteren araştırmalar da vardır. Etiketleme ve damgalanma korkusu, kurallara uyan ortalama bir vatandaş için cezalandırılma korkusundan daha güçlüdür.63

Özellikle öz benlik denetiminden yoksun olan veya daha fazla içgüdüsel özellikler sergileyen bireylerin, suç işlemeye çok daha eğilimli oldukları, dolayısıyla da onların ceza yaptırımı veya tehditten pek fazla etkilenmedikleri de bilinmektedir.

Psikoanalitik görüşe göre suçluluk, benlik ile üst benlik gelişimindeki yetersizlikler nedeniyle suç dürtülerinin, yani alt benliğin denetim altına alınmamasından doğar.64

59 Centel N, Cezanın Amacı Ve Belirlenmesi, Prof.Dr.Turhan Tufan Yüce'ye Armağan, 2001,İzmir s.

337-372.

60 Küçükay A, “Suç Önleme Stratejileri Ve Güvenlik Politikalarına Psikolojik Bir Bakış”, Taad, Yıl:

11, Sayı: 38 ,Nisan 2019.

61 Avcı M, “Tutuklu Çocuklar Üzerine Bir Araştırma: Çocukların Suça Yönelmesinde Etkili Olan Toplumsal Nedenler Ve Çözüm Önerileri”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 11, Sayı 1, 2008 s.49-73.

62 Ömeroğlu Ö, “Suç Korkusu, Cezanın Caydırıcılığı Ve Küçük Suçlar”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVI, 2012, s.4.

63 Dursun H, Damgalama Teorisi Ve Suç , Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 1997/3-4.

64 Gökulu G, “Suç Kuramları: Biyolojik Ve Psikolojik Yaklaşımlar: Eleştirel Bir Değerlendirme”, Turkish Studies - Social Sciences, Volume 14 Issue 4, 2019, Sayf , P. 1471-1488, İnternational Balkan University.

23

Yeni suç işleyen birisi ile suç işlemeyi alışkanlık haline getirmiş, “suç makinası”

haline gelmiş deneyimli suçlular üzerinde de cezalandırmanın caydırıcılık etkisi aynı düzeyde gerçekleşmeyebilir. Cezalandırmanın caydırıcı etkisi, suçu bir yaşam tarzına dönüştüren deneyimli suçlulara nispeten suça yeni başlayan acemi suçlular üzerinde farklı olacaktır. Hatta öyle ki basit bir suç işlemiş bir kişinin kriminojenik unsurlar içeren cezaevi ortamına gönderilmesi söz konusu bireyin suça eğilimli olma olasılığını arttırmaktadır. Cezaevinde daha kriminal bir yapı kazanan suçlu bireyin üzerindeki cezalandırmanın caydırıcı etkisi iyice zayıfladığı gibi, Bireyin cezaevine girip çıkma sıklığının artışına paralel olarak suç davranışına olan bağımlılık düzeyi de artma eğilimi gösterebilmektedir.65

Bazı suçların kültürel dayatmalar sonucunda gerçekleşmiş olması, örneğin kan davası, namus cinayetleri gibi bazı suçlarda, kişinin maruz kaldığı kültürel dayatma ve baskının sonucu cezalandırmanın pek caydırıcı etki taşımadığı da bilinmektedir.66

Suç işleme eğiliminde olan bireylerin hukuk sisteminin temelde adaletsiz olduğu yönünde bir inanca sahip oldukları, zaten ne yaparlarsa yapsınlar, hatta suç işlemeseler bile, sistemin onları bir türlü cezalandıracağı görüşüne sahip olmaları da olası cezaların caydırıcı olmasının önüne geçmektedir.

Cezaların genel anlamdaki kesinliği/kaçınılmazlığı, ağırlığı ve ivediliği üzerinde bir konsensüs sağlanamamış olması, suç işleyen bireylerin suç işledikten sonra yakalanmamaları, yargılanmamaları ve ceza almamaları, kimileri cezalandırılırken, kimilerinin kayırılması, herkese adilane bir şekilde uygulanan bir ceza adalet sisteminin olmaması da suçluları daha çok cesaretlendirebilmek; cezaları caydırıcı kılacağına, aksine, suç işleme oranının artmasında etkili bir faktör olmaktadır. Adalet sistemine güvensizlikle beraber suç işlemeye eğilimli bireylerin önemli bir kısmının suç eylemi sonrası tutuklanmayacakları dolayısıyla ceza almayacakları yönünde fazlaca iyimser bir beklentiye sahip olmaları da cezanın caydırıcılık etkisini

65 Kızmaz Z, “Mükerrer Suçlulukla İlintili Değişkenler”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Fırat University Journal Of Social Science Cilt: 17, Sayı: 2 Elazığ 2007, s. 227-249.

66 Topses M. D, “Türkiye’de Kan Davası Geleneğinin Sosyolojik Çözümlemesi”, Sosyal ve Beşeri Bilimler Araştırmaları Dergisi , vol.4, no.2, 2012, s.189-197.

24 zayıflatmaktadır.67

Dolayısıyla sadece cezaları ağırlaştırmak suretiyle bireylerin suç işlemelerinin engellenmesi olası görünmemektedir. Cezalandırma daha çok bir sonuç işlevini görmektedir. Bu nedenle cezalandırmanın caydırıcı olmadığı pek çok araştırma ile de kanıtlanan, bir gerçektir. 68