• Sonuç bulunamadı

İTTİHAT VE TERAKKİ’NİN İTTİHAD-I ANASIR’A BAKIŞ

2.3. II MEŞRUTİYET’TE İTTİHAD-I ANASIR ÜST KİMLİĞİ İLE ULUS İNŞAS

2.3.2. Kanunlar ve İttihad-ı Anasır 1 Kilise ve Mektepler Kanunu

2.3.2.2. Cemiyetler Kanunu

Tarık Zafer Tunaya’nın dediği gibi II. Meşrutiyet dönemi partilerden ziyade dernekler dönemi olmuştur. 1876 Kanun-u Esasi’de kişi hak ve özgürlüklerini kazanmış fakat dernek kurma özgürlüklerinden bahsedilmemiştir. 246 Eski yönetimde iki kişi yan yana gelemezken şimdi birkaç yüz, birkaç bin kişinin bir araya geldiği görülüyor. Cemiyetler bunun örneğidir.247

1908 ile birlikte pek çok siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel dönüşüm meydana gelmiştir. Bunun doğal bir sonucu olarak dernek kurma hak ve özgürlüğü Hürriyetin ilanı sonrasında sayıları artmaya başlayan cemiyet ve kulüpler toplumsal yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelmişlerdir.248 Bu durum çeşitli Osmanlı unsurları içinde bir fırsat olmuştur. “Kanun-u Esasi’deki herkes cemiyet teşkili

hakkına maliktir”249 maddesi Osmanlı unsurlarının kendi isimleri altında dernek kurmalarını meşrulaştırmıştır. Fakat bir yıl geçtiğinde İttihatçılar hedefleri olan Osmanlı Birliğini, ulusal temele dayanılarak kurulmuş siyasal örgütler sistemiyle gerçekleştiremeyeceklerini anlamışlardır. Bunun yanında Makedonya’daki örgütlerin Balkan devletlerinin hükümetleri ile iletişim halinde olmaları da iktidar açısından bir

244 “İttihad-ı Anasır”, İkdam, 18 Ağustos 1909. 245 MMZC, C:6, D:1, İS: 2, s.577.

246 Tunaya, a.g.e., s.367.

247 Arnavutluk Ayan ve Mebusanı ile bazı eşraf ve erbab evvelki gün Reşit Akif Paşa’nın konağındaki

toplantıda şunlardan bahsetmişler: istekleri hükümetin yapması gereken görevler ama bunların hükümetin görevi olması sadece hükümetin ilgileneceği anlamına gelmiyor. Burada Arnavutların teşebbüs fikri öne çıkıyor. Memleket evladı bunu düşünmeli zaten diyor. Bkz., Diran Kelekyan, “Fikr- i Teşebbüs”, Sabah, 2 Kanunuevvel 1909.

248 Zafer Toprak, “1909 Cemiyetler Kanunu”, Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi,

Cilt:1, İletişim Yayınları, İstanbul, s.205.

soru işareti yaratmıştır250 dolayısıyla Cemiyetler Kanunu bir çözüm olarak düşünülmüştür.

Cemiyetlerin tabi olacakları kanuni kayıtlar konusu, meclis gündemine ilk defa Edirne Mebusu Talat beyin teklifi ile gelir. Teklif 5 Nisan 1909 tarihlidir.251 Bu arada 7 Nisan 1909’da gazeteci Hasan Fehmi bir cinayete kurban gitmiştir. Bu durumda meclise taşınmıştır.252 31 Mart etkisiyle önce toplantı hürriyetiyle ilgili bir kanun çıkaran meclis, 19 Haziran 1909’da da Cemiyetler Kanunu’nun müzakeresine başlamıştır.253

İttihat ve Terakki de bir tür dernek olarak Rumeli de kurulmuş ve Kanun-u Esasi’nin tekrar yürürlüğe girmesini sağlamıştır. Hatta pek çok dernek ve teşekkül ile işbirliği yapacak, kazandığı seçimlerden sonrada bu kişileri meclise milletvekili olarak sokacaktır. Fakat cemiyetlerin sayısındaki ani artış dolayısıyla İttihat ve Terakki cemiyetleri kontrol altına alma ihtiyacı duymuştu. İttihat ve Terakki’nin önce dışardan, sonrada kabineye daha fazla mensubunu sokarak içerden hükümetleri kontrol altına almaya çalışması, sıkıntılara ve eleştirilere neden olmuştur. Aralık 1908’de toplanan Meclis-i Mebusan’a cemiyet listelerinden seçilmiş mebuslar, yasama faaliyetleri sırasında bir parti disiplini şeklinde hareket etmedikleri, oylarını daha çok farklı yönlerde kullandıkları gibi kısa zaman içinde de siyasal ayrışmalara gideceklerdir. Hüseyin Hilmi Paşa’nın 31 Mart’tan kısa bir süre önce İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni parti olarak açıklaması254, Talat Bey’in Cemiyetler Kanunu çıkarılmasını meclise teklifi bu sorunlarla ilgili olmalıdır.

Cemiyetler kanun layihası geneli hakkında görüşmeler bitirildikten sonra, 29 Haziran 1909’da Dahiliye Nazırı Ferit Paşa’nın da hazır bulunduğu bir oturumda maddelerin müzakeresine geçilir. Birinci maddede pek tartışma olmaz.255 İkinci madde256 ve üçüncü madde257 kurulması men edilmiş cemiyetlerle ilgilidir. Dördüncü madde ile üçüncü maddedeki yasaklara ilave olarak, kavmiyet ve cinsiyet

250 Hacısalihoğlu, a.g.e, s.308.

251 Bu arada 25 Mart 1325 tarihinde gazeteci Hasan Fehmi bir cinayete kurban gitmiştir. Bu konu da

meclis gündemine taşınmıştır.

252 MMZC, C:2, D:1, İS:1, s.650. 253 Özçelik, a.g.e., s.262. 254 Ahmad, a.g.e., s.101. 255 MMZC, C:5, D:1, İS:1, s.21. 256 Aynı yerde. 257 Aynı yerde.

isim ve esasları üzerine cemiyet kurma yasağı getirilmiştir.258 Fakat layihanın konuşulduğu bu tarihlerde, bu şekilde kurulmuş pek çok cemiyet faaliyettedir ve hepside İttihat ve Terakki ile birlikte ülkede meşrutiyetin tesisinde kendilerinin de payı olduğunu düşünmektedirler.259

Cemiyetler Kanunu’nda bazı cemiyet teşkilleri yasak edilmiştir. Bu cemiyetler unsurlar arasında anlaşmazlık yaratan, memleketi siyaseten ayıran cemiyetlerdir.260 Bu sebeple kavmiyet, cinsiyet itibarıyla cemiyet261 teşkili yasaklanmıştır.262 Bu durum Rum mebusları rahatsız etse de, onlara rağmen kanun yürürlüğe girmiştir.

Süleyman Sudi Efendi serbest olmaları durumunda cemiyetlerin devlet içinde gayet kötü haller oluşturacağına inanmaktadır. Meşrutiyeti henüz kurduklarını ve devlet yönetimi açısından hiçbir devletle kıyaslanamaz bir idare söz konusudur ve eğitim durumumuz da sınırlıdır der. Nasıl olurda şimdiden idare sistemimizi İngiltere’nin, Fransa’nın ve diğer unsur-u vahide’den (tek unsurdan, milli devletlerden) ibaret ülkelerin idareleri gibi yapabiliriz der. Cemiyetlere sağlam kayıtlar ve şartlar konulmasını ister.263

Lütfi Fikri Bey’in sözlerinden anlaşılan odur ki, 31 Mart Olayı dolayısıyla bir tedirginlik ve korku vardır. “Son aylar içerisinde hepimiz şaşırdık, kimimiz korkuyor,

biraz şiddet gösterenlere müstebit diyorduk. Kimimiz ise, hükümetin hukukunu, menfaatini düşünmemiz lazım diyorduk. Bu şartlar altında hükümet bu layihaları tanzim etti, bize yolladı. Tanzim ederken de Fransız kanununu örnek aldı. Fakat yapılan bu tercümeye ilave edilen siyasi cemiyetlere yasak getiren ve cinsiyet, kavmiyet ünvanlarıyla cemiyetler kurulmasını men eden maddeler sırıtmaktadır. Hükümet bu ilaveleri yapmamalıydı. Meşrutiyetin olduğu bir ülkede elbette siyasi teşekküller olacaktı. Encümen bunu değiştirmiş tamamen, Fransa kanununa yakın bir hale getirmişti. Yalnız kavmiyet ve cinsiyet ünvanlarıyla cemiyet kurmayı

258 MMZC, C:5, D:1, İS:1, s.27. 259 Özçelik, a.g.e., s.281. 260 Özçelik, a.g.e., s.218.

261 Özellikle Rum mebuslar başta olma üzere kavmiyet ve milliyet esasına göre cemiyet teşkili,

kişilerin siyasi haklarına yapılan bir engelleme gibi değerlendirilecektir. Ayrıca Osmanlı unsurlarını mecliste savunan mebusların bir kısmı kavmiyet esasına göre cemiyet teşkilinin Osmanlı ittihadı için daha yararlı olacağı kanısındadır. Bu konu özellikle üçüncü bölümde daha detaylı ele alınacaktır.

262 Özçelik, a.g.e., s.265.

yasaklayan maddeyi değiştirmeden bırakmıştı.” Lütfi fikri Bey sözlerine, cemiyet

kurulması fikrine karşı olmadığını, meşruti bir devlette elbette olması gerektiğini fakat bunun için hükümetten izin alınması gerektiğini belirterek devam eder. Bunun açıklamasını da Osmanlı Devleti’nin 30 yıl istibdad altında yaşadığı, dolayısıyla cemiyetleşme sürecine hemen geçilemeyeceği, Avrupa devletlerinde bile bunun sağlanmasının yıllar aldığını söyleyerek yapmıştır.264

Mustafa Arif Bey (İttihatçı-sonradan bağımsız), memlekette bu tarz cemiyetlerin pek çok olduğunu belirtmektedir. Bu durumda bu cemiyetleri men mi edeceğiz diye sormaktadır. Mesela Arnavut Kulübü, Rum Meşrutiyet Kulübü gibi meclisten bazı red sesleri gelecektir. Ona göre eğer bu cemiyetler gayrı meşru maksatlarla kurulduysa elbette men edileceklerdir. Dahiliye Encümeni Reisi Ali Münif Bey’in “mademki yanlış anlamalara neden oluyor maddeyi kaldırırız” şeklindeki açıklaması alkışlarla karşılanmıştır. Maddenin tamamen kaldırılması kabul edilmiştir. Dahiliye Nazırı Ferid Paşa, kavmiyet esasıyla kurulmuş cemiyetlerin güzel ve hayırlı bir maksada hizmet edemeyeceğini belirtmiştir. O maddenin bu kadar kolaylıkla kaldırılması taraftarı değildir. Osmanlı meşrutiyeti anasır-ı muhtelifeden teşekkül etmiştir, fakat meşrutiyet henüz tam olarak yerleşmemiştir. Meşrutiyetin memleketimizde yerleşmesi, çeşitli unsurların Osmanlı adı altında birleşmesiyle olabilirdi. Unsurları birbirinden ayıracak cemiyetlere izin vermemek gerekirdi. 265

Müsteşar Adil Bey maddenin aynen kalması konusunda ısrar edecektir. Adil Bey memlekette aralarında itilaf bulunan pek çok unsur olduğunu, böyle cemiyetlere cevaz vermenin (izin) kesinlikle caiz olmadığını, hükümetin görüşünün bu merkezde olduğunu belirtir.266 Kavmiyetini muhafaza edebilir, fakat kavmiyet itibarıyla cemiyet kurmak zararlıdır. Cemiyetler eskiden beri hükümet karşı da muhalefet edebilen bir kuvvet sayıldığı için memleket asayişinde her zaman için bir tehlike arz ederler. Hükümetler izin alarak kurulsa bile sosyal ve siyasi müesseseler için bile

264 MMZC, C:4, D:1, İS:1, s.471-473. 265 MMZC, C:5, D:1, İS:1, s.27. 266 MMZC, C:5, D:1, İS:1, s.437.

zararlı gördükleri cemiyetleri kapatma kararı almışlardır.267 Kavmiyet esaslarına bağlı cemiyetler bazı kişilerin hayal ettiği gibi adem-i merkeziyet idaresini değil, memleketin idari teşkilatının bozulmasını sağlayacak inancı hakimdir. İttihad-ı Muhammediye Cemiyeti de milli bir cemiyetti (yani sadece İslam unsuruna ait bir cemiyet). Eğer milli cemiyetler kurmak bir hak ise İttihad-ı Muhammediye’nin zorla dağıtılması açıklanamaz bir durum yaratmaktadır. Özetle cins, kavmiyet, mezhep esaslarına göre cemiyet kurulması fikrine izin verilmesi meşrutiyetin yok olmasına, Devlet-i Aliye’nin de parçalanmasına neden olabilirdi.268

İktidar tarafından siyasi cemiyetler milli teşkilatın önemli parçaları olarak görülmüş, siyasi cemiyetlerin ittihad hakkında yaptıkları takdire değer bulunmuştur. Ama hiçbir cemiyet unsurun ekseriyetini teşkil etmemelidir. Onların “…Osmanlılık

bağları her türlü bağın fevkinde iltizam ve teyid edilmelidir ki diğer rabıtalar onun saye-i refahında mazhar-ı emin olsunlar.”269

2.3.3. Semboller (Milli Marş, Milli Bayram, Bayrak Meselesi) Açısından