• Sonuç bulunamadı

1.3. Kaderle İlgili Kavramlar

1.3.3. Cebr

Cebrin sözlük anlamı; bir tür zor kullanarak bir şeyi düzeltmektir.3 Cebr, bozuk olan bir şeyi ıslah edip düzeltmek, bir şahsın kendi halini düzeltmesi, birine zor kullanarak iş yaptırmak4 ele geçirmek, hâkimiyet, matematikte hesabı düzeltmek için

eklenmesi gereken şey5 gibi anlamlara da gelmektedir. Istılahta cebr ise, insanların

bütün fiillerini, Allah’ın mutlak irâde ve kudretinin zorlayıcı tesiriyle yaptıklarını ifade eden bir kavramdır. Cebr, fiili insandan nefyederek Allah’a izafe etmektir.6 Cebriyye ismi zorlayıcı bir gücün hâkimiyeti fikrini benimseyenler için kullanılmıştır. Bütün kelâmcıların kabul ettiği bir cebr tanımı bulunmamakla beraber genel olarak “insanların kendilerine has bir irâde ve kudrete sahip olmadığını, zihnî ve amelî bütün

1 Gazzâlî, Ebû Hamîd, İhyâ; İmlâ an İşkâlâti’l-İhyâ, V/35, thr. Zeynüddin Irâkî, Dâru’l-Marife, Beyrut,

1402/1982.

2 Koloğlu, Orhan Şener, Cübbâîlerin Kelâm Sistemi, s.336, İSAM Yay., İstanbul, 1432/2011. 3 Isfahânî, el-Müfredât, CBR mad., s.118.

4 Tahanevî, Muhammed Ali, Mevsûatü Keşşâfu Istılâhati’l-Fünûn ve’l-Ulûm, CBR mad., I/548, 1.bs.,

thk. Ali Dehruc, Mektebetü Lübnan Nâşirûn, Beyrut, 1417/1996; İbn-i Manzûr, Lisânu’l-Arab, CBR mad., I/534; Fîruzabâdî, el-Kâmusu’l-Muhît, CBR mad., s.360-361.

5 Fîruzabâdî, Mecdüddin Muhammed b. Yakub, Basâiru Zevi’t-Temyîz fî Letâifi’l-Kitâbi’l-Azîz, II/360-

361, thk. Muhammed Ali en-Neccâr-Abdulalîm et-Tahâvî, Vezâratu’l-Evkâf, Mısır, 1393-1416/1973- 1996.

6 Taftazânî, Ebü’l-Vefâ Ğanîmî, İlmü’l-Kelam ve Ba’du Müşkilâtih, s.135, Dâru’s-Sekâfe li’n-Neşri

fiillerinin ilâhî gücün zorlayıcı tesiriyle meydana geldiğini savunanlar” Cebriyye diye

tanımlanmaktadır.1

Kökleri dinin ve düşünce tarihinin başlangıç dönemine kadar uzanan cebr ve ihtiyâr meselesi düşünürlerin akıllarını geçmişte meşgul ettiği gibi halen de meşgul etmekte olan bir meseledir. Belki de bu düşünürlerin karşılaştığı en karışık ve çözümü en zor meselelerdendir. Cebr görüşünün izlerine Câhiliye dönemi Araplarında ve Asr- ı Saâdette de rastlamak mümkündür. Ancak Asr-ı Saâdet döneminde bu tür meseleler tartışılmazdı, tartışılmasına gerek de yoktu. Çünkü Hz. Peygamber onların içlerinde yaşıyordu ve Allah’tan aldığı vahiylerle problemleri çözüyordu. İnsana faydası olmayan, pratik sonuçlar vermeyecek, çözümü zor bu tür meseleler üzerinde tartışma yapmak da zaten pek hoş karşılanmazdı. Daha sonra gelişen çeşitli siyasî, dinî ve fikrî hareketlerin sebep olduğu karışıklıkların etkisiyle yeni bir tartışma ortamı doğmuştur. Sadece cebri andıran nasların2 dikkate alınıp, insanın irâde ve fiillerinde hür olduğunu vurgulayan nasların3 görmezlikten gelinmesi sonucunda cebrî görüş ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın tüm ayetlerinin bir bütünlük içerisinde değerlendirilmesi gerekir. Aksi takdirde bu durum Kur’an ayetlerini birbirleri ile vuruşturmak demek olur.4

Cebr ve ihtiyâr meselesi, İslam âleminde, kelam, felsefe ve tasavvuf çevrelerinde çözüme kavuşturulmaya çalışılan bir meseledir. Bu ilimlerin müntesipleri ilim disiplinlerinin gerektirdiği şekilde, farklı bakış açılarıyla meseleye yaklaşmışlardır.5 Cebr fikrini temellendirerek kelâm ilminde tartışmaya açanın Cehm

b. Safvân (v.128/745) olduğu kabul edilmektedir. Eş’arî’nin, Cehm’e atfettiği bir görüşe göre: “İnsanların eliyle gerçekleşen fiillerin yaratıcısı Allah’tır ve âlemde

O’ndan başkasına ait hiçbir fiil yoktur. Ancak Allah bunu, fiilin meydana gelmesini sağlayan irâde ve kudreti kullarında yaratmak suretiyle gerçekleştirmektedir.”6

1 Tahanevî, Keşşâf, CBR mad., I/548-549; İbn-i Manzûr, Lisânu’l-Arab, CBR mad., I/534-536; Cürcânî, et-Ta’rîfât, s.74.

2 Bkz. Bakara, 2/213, 272; En’âm, 6/39; Ra’d, 13/33; Secde, 32/13; İnsan (Dehr), 76/30; Tekvîr, 81/29. 3 Bkz. Bakara, 2/81-82, 215, 281,286; Nisâ, 4/111-112, 155, 170; İsrâ, 17/13, 15; İnsan (Dehr), 76/3 vb.

Hem cebr izlenimi veren hem de insan hürriyetini ifade eden ayetler de vardır. Bkz. En’âm, 6/137; Nahl, 16/93; Mü’min, 40/31; Şûrâ, 42/13.

4 Bkz. İbn-i Mâce, Mukaddime 10 (Bâbün fi’l-Kader, I/33, 85); Tirmizî, Kader 1 (IV/443, 2133). 5 Taftazânî, İlmü’l-Kelam ve Ba’du Müşkilâtih, s.135-136.

Cehm’in; “İnsanın irâde, ihtiyâr ve kudreti yoktur”, dediği de nakledilmektedir.1 Daha

sonraki kelâm tarihçileri Cehm’e nisbet edilen bu görüşü, fiilin meydana gelmesinde

kulun hiçbir fonksiyonu olmayan mutlak cebr şeklinde anlayıp yorumlamışlardır.

Cehm’e yüklenilen bu aşırı görüşleri, Emevî saltanatının totaliter/baskıcı rejiminin siyasî cebri ile birlikte değerlendirmek daha uygun olur. Çünkü onlar kendi meşrûiyetlerini temellendirmek ve haklı çıkmak için her türlü argümanı kullanmaktan çekinmemişlerdir. Zulümlerini örtmek amacıyla Cehm’in, cebr görüşünü de kendilerine perde etmişlerdir. Onun görüşleri Emevîlerce biraz da çarpıtılarak kullanılmıştır.

Mu’tezile’ye göre cebr; insanın kendi irâdesiyle fiillerini yapmada/yaratmada, yaratılmış kudretine etkinlik ve istiklal/bağımsızlık tanımamaktır.2 Bu görüşüyle

Mu’tezile kendileri dışındaki herkese cebri izafe etmeyi bir ilke haline getirmiştir.3

Bununla birlikte Mu’tezile ekolü mensuplarıyla Ehl-i Sünnet ekolleri Eş’ârî ve Mâtürîdî kelâmcılarının Cebriyye kavramına yükledikleri anlamlar arasında epeyce farklılıklar vardır. Mu’tezilî anlayışa göre Cebriyye, insanlara ait bütün fiillerin önceden belirlenmiş bir kader dahilinde gerçekleştiğini, -kulun bazı fiillerinde kısmî bir etkisinin var olduğu düşünülecek olsa bile- insanın tüm fiillerinin, Allah’ın mutlak irâde ve kudretinden bağımsız olarak gerçekleşmesinin mümkün olamayacağını benimseyen gurupların ortak adıdır. Bu anlayışa göre kadere inanıp, ızdırârî ve irâdî olan insanlara ait tüm fiillerin Allah’ın yaratmasıyla meydana geldiğini kabul eden bütün Sünnî ekoller de Cebriyye’ye dahil olmaktadır. Eş’arî ve Mâtürîdî kelâmcılarının kâhir ekseriyetine göre ise kullara ait fiillerin, kendilerinin hiçbir tesiri olmadan sadece Allah’ın mutlak irâdesi ve kudretinin etkisiyle meydana geldiğini ve insanların gerçek mânâda herhangi bir fiile sahip olmadıklarını savunanlara Cebriyye

1 Şehristânî, Muhammed b. Abdilkerim, el-Milel ve’n-Nihâl, I/98, 6.bs., thk. Emir Ali Mehennâ-Ali

Hasen Fâûr, Dâru’l-Ma’rife, Beyrut, 1416/1997.

2 Bkz. Abdülcebbâr, Şerhu’l-Usûli’l-Hamse, s.324; Mâtürîdî, Kitâbü’t-Tevhîd, s.321; Taftazânî, İlmü’l- Kelam ve Ba’du Müşkilâtih, s.145.

denilmektedir.1 Cebriyye’nin insan ve davranışlarını rüzgarın önündeki bir tüy veya yaprağa benzetmesi darb-ı mesel olmuştur.2

Kader inancının bağlantılı olduğu kavramlardan bir diğeri de hem Allah’a hem de insana nispet edilebilen “ihtiyâr” kavramıdır. Bu kavram çoğu zaman tek başına kullanılmayıp, irâde ve meşîetle beraber kullanılır.