• Sonuç bulunamadı

Caroline İlkeleri Çerçevesinde Meşru Müdafaa

1.3 Yasağın Kapsamı

2.1.1 Caroline İlkeleri Çerçevesinde Meşru Müdafaa

1837 yılında meydana gelen Caroline Olayı345, devletlerin meşru müdafaa hakkının şartları ve kullanımı konusunda önemli bir örnek olaydır. Caroline Olayı’nı önemli kılan başlıca sebep, olay öncesine kadar devletler meşru müdafaa hakkından ziyade self- preservation hakkına dayanarak hareket etmişlerdir.346

Ancak, Caroline Olayı’ndan sonra meşru müdafaa hakkı hukuki bir doktrin haline gelmiştir.347

Bu doğrultuda, meşru müdafaa hakkı, self-preservation (varlığını koruma hakkı) kavramından bağımsız olarak değerlendirilebilmiştir.348

Söz konusu olay, 1837 yılında Kanada’daki Fransız isyancılarının İngiliz yönetimine karşı ayaklanması esnasında vuku bulmuştur. Her ne kadar, Amerikalı yetkililer ABD vatandaşlarının bu isyana destek vermesini önlemek için gerekli tedbirleri

345 Somut olay hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Topal, 2005: 149, dn. 201. 346

Jennings, 1938: 91; Alexandrov, 1995: 23; Brownlie, 1963: 43.

347 Alexandrov, 1995: 19.

almış olsa da, Kanadalı isyancılar, ABD’nin New York bölgesinin Buffalo şehrindeki ABD vatandaşlarından349

ihtiyaçları olan desteği almayı başarmışlardı. Kanadalı isyancılar ve onlara destek veren söz konusu ABD vatandaşlarından oluşan bir grup, Kanada’ya ait bir adaya konuşlanmış ve bu adadan İngiliz gemilerine saldırılar düzenlemişlerdi.350

Söz konusu olaya ismini veren Caroline isimli Amerikan gemisi de bu doğrultuda isyancılara önemli yardımlar sağladı. İngilizler 29 Aralık 1837 gecesi gemiyi bulunduğu Schlosser isimli Amerikan limanında yakıp Niagara Şelalesi’nden aşağı attılar.351

Olay sonucu 2 ABD vatandaşı hayatını kaybetti. Ardından, Birleşik Krallık vatandaşı olan Alexander McLeod, ölüme sebebiyet vermek suçundan dolayı ABD’de tutuklandı.352

Birleşik Krallık, Caroline gemisini bir korsan gemi olarak nitelemiş ve ABD’nin kendi yasalarını uygulayamamasından ötürü, meşru müdafaa hakkı çerçevesinde gereken tedbirleri aldığını öne sürmüştür.353

Olayın asıl önemli noktası da, ABD Dışişleri Bakanı Daniel Webster’in 24 Nisan 1841 tarihli ABD notasıdır.354

Zira bu nota ile uluslararası hukukta devletlerin meşru müdafaa hakkının temelini oluşturacak ilkeler belirlenmiştir.355

ABD notasına göre; meşru müdafaa hakkının zorunluluğunu ispatlamak hususunda, ani, karşı konulması imkansız, başvurulabilecek başka bir yol kalmadığının356

ispat yükü Birleşik Krallık üzerindeydi.357 Webster, söz konusu notada Birleşik Krallık yönetiminin meşru müdafaa hakkını kullanmasını meşru kılacak hususların ispat yüküne vurgu yapmıştır. Bu doğrultuda, Caroline olayındaki durumun ABD topraklarına girilecek kadar ciddi olup olmadığını, durum bu denli ciddi ise dahi, Kanadalı yetkililerin makul ve ölçülü davrandıklarının ispat yükü Birleşik Krallık devletine düşmekteydi.358

Bu bağlamda, meşru müdafaa zorunluluğu doğrultusundaki hareketlerin, sadece bu zorunluluğun amaçları ile sınırlı olması gerektiği ifade edilmiştir.359 Webster tarafından ispatlanması gerektiği öne sürülen diğer hususlar, Caroline gemisindeki kişilere uyarıda bulunmanın imkansız veya yararsız olduğu, günün aydınlanmasının

349

ABD yönetimi, isyancıların önderleri olan McKenzie ile Rolfe’ün şehirde toplantı yapmalarını, halktan isyana destek amaçlı silah, cephane ve gönüllü talep etmelerini, toplamalarını, hatta bazı ev ve devlet binalarından zorla silah toplamalarını engelleyememiştir. Çetin, 2006: 20; Dinstein, 1994: 243.

350 Somut olayda ABD vatandaşlarının Kanadalı isyancılara verdiği destek ve isyancıların faaliyetleri hakkında

ayrıntılı bilgi için bkz. Jennings, 1938: 82-88; Çetin, 2006: 20-21.

351 Arend, 2003: 90; Dixon ve McCorquodale, 2000: 561; Bowett, 2009: 58; Keskin, 1998: 50.

352 McLeod’un davası hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Oppenheim, 1955: 850; Jennings, 1938: 85; Bowett,

2009: 59.

353

Hancılar, 2004: 27.

354 Webster ile Lord Ashburton arasındaki yazışmalar hakkında bkz. Jennings, 1938: 85-91; Ayrıca, Webster’den

önceki, ABD Dışişleri Bakanı Mr. Forstyh ile İngiltere Dışişleri Bakanı Mr. Fox arasındaki yazışmalar, Mr. Fox ile Webster arasındaki yazışmalar hakkında bkz. Çetin, 2006: 22-23.

355

Bowett, 2009: 58.

356 Somut olay hakkında ayrıntılı bilgi ve Webster’ın mektubunun orijinal İngilizce metni için bkz. Harris, 1991:

848; Dixon ve McCorquodale, 2000: 562.

357

Shaw, 2008: 1131; Arend, 2003: 91; Dinstein, 1994: 244-245; Başeren, 2003: 24.

358 Alexandrov, 1995: 20; Fitzgerald, 2009: 478.

beklenemeyeceği, suçlu-suçsuz ayrımı yapmanın imkansızlığı, gemiye el koyma ve içindeki kişileri tutuklama tedbirlerinin yetersiz olacağı, limanda demirli halde bulunan gemiye gece karanlığında saldırarak içindeki silahsız kişiler uykuda iken birkaç kişiyi öldürmek, diğerlerini yaralamak ve gemiyi akıntıya sürükleyerek yakmanın kaçınılmaz ve zorunlu olduğu gibi sorunlardır.360

Zira ABD yönetimi bu gibi hususların var olmadığını ileri sürmekteydi.361 Birleşik Krallık, ABD notasına verdiği cevapta, meşru müdafaa hakkının zorunluluk, aciliyet ve orantılılık şartlarının varlığını kabul etmişti.362

Ancak söz konusu olaydaki eylemlerin, bu şartlar doğrultusunda ve meşru müdafaa hakkı kapsamında olduğunu öne sürmüştü.363

ABD notası, uluslararası örf-adet hukuku kapsamında meşru müdafaa hakkının çerçevesini ortaya koyması açısından önemlidir.364

Webster meşru müdafaa hakkını; tehlikenin ortaya çıktığı sırada, ani, karşı konulamaz ve başka bir korunma yoluna başvurmayı imkansız kılacak derecede olması gerektiği şeklinde formüle etmiştir.365

Bakanın, olaydaki ispat yükü hususundaki aşırı talepleri bir kenara bırakılırsa, meşru müdafaa hakkının zorunluluk, aciliyet ve orantılılık şartlarının ortaya konduğu görülmektedir.366

Bu şartlar meşru müdafaa hakkının hukuka uygunluğunun sağlanması açısından önem arz etmektedir.367 Webster’in mektubu her ne kadar mevcut meşru müdafaa hakkı kullanımı açısından önemli şartlar ve tespitler içermekte ise de, söz konusu dönemdeki kuvvet kullanmaya ilişkin düzende herhangi bir değişikliğe yol açmamıştır. O dönemde devletler, meşru müdafaa hakkı ile self- preservation kavramını aynı temelde veya meşru müdafaa hakkını self-preservation kavramının özel bir kullanımı şeklinde değerlendirmiştir.368