• Sonuç bulunamadı

“Bununla beraber Rabbinin azabı pek Ģiddetlidir.”

Belgede Kur'an'da mağfiret (sayfa 182-200)

Allah Teâlâ asileri, günahkârları ve kendisine karĢı gelenleri Ģiddetli cezaya çarptırır.

Görülmektedir ki, Allah‟u Teâlâ, rahmet sahibi, mağfiret sahibi (Zû mağfiretin) olması, cezalandırmasının Ģiddetli (ġedidü‟l-Ġkab) olmasıyla beraber yan yana, aynı ayette ve peĢ peĢe zikretmiĢtir. Ümitle korkunun ortasını bulmak ve insanın umutla sakınma arasında gidip gelmesini sağlamak içindir. Ümitle korkuyu bir arada zikreden daha nice ayetler vardır.

Ġbn Ebi Hatîm (r.a.)' den rivayet ederek Saîd b. Müseyyib Ģöyle der: "Doğrusu Rabbinin insanların zulümlerine rağmen onlara mağfiret vardır..." ayeti nazil olunca Resûlullah (s.a.v.) Ģöyle buyurdu: „Eğer Allah'ın affı, rahmeti ve müsamahası olmasaydı hiç kimseye yediğinden yarar sağlamazdı. Ve yine Allah'ın tehdidi ve Ģiddetli cezalandırması olmasaydı herkes iĢlerini O'na havale edip yan gelir yatardı."272

“Hâ Mîm Bu kitabın indirilmesi mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen, günahı bağıĢlayan, tövbeyi kabul eden, azabı ağır olan, lütuf sahibi Allah tarafındandır. O‟ndan baĢka ilâh yoktur. DönüĢ ancak O‟nadır.” (Ğâfir-Mümin, 40/1-3).

Allah‟ın ikabını dünyevi ve uhrevi olmak üzere iki ana baĢlık altında inceleyebiliriz. Dünyevi ve uhrevi ikaba Ģu ayetleri örnek olarak verebiliriz.

“Melekler, kâfirlerin yüzlerine ve artlarına vura vura ve “haydi tadın yangın azabını” diyerek canlarını alırken bir görseydin. (Ey kâfirler!) “Bu, sizin ellerinizin önceden yaptığının karĢılığıdır. Yoksa Allah kullarına zulmedici değildir.” Bunların durumu tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin durumu gibidir. Allah‟ın ayetlerini inkâr etmiĢler, Allah da kendilerini günahları sebebiyle hemen yakalamıĢtı. ġüphesiz Allah kuvvetlidir, azabı çetin olandır.” (Enfâl, 8/51-52).

Bu ayetlerle, Mekkeli müĢriklerin baĢlarına gelen musibetlerin, baĢka bir nedenle değil de, küfürleri nedeniyle geldiği açıklanmak istenmektedir.

ĠĢte Mekkeli müĢriklerde güvenlik ve refah içindeydiler. Allah Teâlâ, onları açlıktan doyurdu, korkudan emin kıldı. Ġçlerinden biri olan Peygamber (s.a.v.)'i,

onlara uyarıcı olarak gönderdi. Hz. Peygamber (s.a.v.) onlara Allah'ın ayetlerini okuyor, onları günahlarından arındırıyor, kitabı ve hikmeti onlara öğretiyordu. Hâlbuki daha önce apaçık bir dalalet içindeydiler. Hz. Muhammed (s.a.v.) onlara peygamber olarak gönderildiğinde, o‟na iman etmeyerek kötü hallerini daha da kötüleĢtirdiler. Çünkü Peygamber (s.a.v.)'i yalanladılar. O'na düĢmanlık ettiler. O'nu öldürmeye çabaladılar. Ashabına iĢkence yaptılar. O'na karĢı birleĢik bir cephe oluĢturdular. Cenab-ı Allah da Azâb ve cezalarını çabuklaĢtırdı. Derhal onları cezalandırdı. Onların gidiĢ ve alıĢkanlıkları, Firavun hanedanının ve onlardan önce- kilerin gidiĢat ve adetleri gibidir. Rablerinin ayetlerini yalanladılar. Bunun so- nucunda, günahları dolayısıyla Allah onların hepsini helak etti. Bu onların bu dünyadaki ikabları idi. Ayrıca bu dünyada iĢledikleri Ģirk, küfür ve günahların ceza ce ikabını ahirette de çekeceklerdir.

2. 3. 3. 2. ġedidü’l-Azab

Allah‟ın ġedidü‟l-Azab ismi Kur‟ân‟da yalnız bir defa varid olmuĢtur. ġedidü‟l-Azab, azabı Ģiddetli olan demektir.273

Kur‟ân‟da Allah‟ın ayetlerini inkâr eden kâfirlerin, suç ve günah iĢleyenlerin, hile yapanların, Allah‟a ve ahiret gününe inanmayanların, insanları Allah yolundan alıkoyup saptıranların, Allah ve resulünün emirlerine karĢı koyanların Ģiddetli bir azab ile cezalandırılacaklarına dair birçok ayet bulunmaktadır.

“Hani Ġbrahim, „Rabbim! Bu Ģehri güvenli bir Ģehir kıl. Halkından Allah'a ve ahiret gününe iman edenleri her türlü ürünle rızıklandır‟ demiĢti. Allah da, „Ġnkâr edeni bile az bir süre, (bu geçici kısa hayatta) rızıklandırır; sonra onu cehennem azabına girmek zorunda bırakırım. Ne kötü varılacak yerdir orası!" demiĢti. (Bakara, 2/126).

273 Ġsfahânî, Müfredât, AZB md. , s. 554-555;Fîrûzâbâdî, Besâir, AZB md. , 4/35-36; Ġbn Manzûr,

“Ayetlerimizi yalanlayanlara ise, yapmakta oldukları fasıklık sebebiyle azap dokunacaktır.” (En‟am, 6/49).

Yüce Allah'ın nimetlerinin, yani rahatlık ve emniyetinin zıddı olan, bununla sonsuz güç ve kuvvetinin azab ve kemalini bizlere göstermesidir. Azab demek, gazab, kerahet ve nefretin meydana gelmesidir.274 Nimetler ise yumuĢaklık sıhhat ve emniyet demektir. Allah‟ın rahmetinin ve mağfiretinin tecellisi demektir. Ne var ki nimetler ve azab idrakte bir araya gelse de, gerek nimet ve gerek azabın idrak ehlince bir hususiyeti yoktur. Ama bilginler azabın gerçeğine bir hayli baktıktan ve fikir yürüttükten sonra bunun nimetlerin gerçeği olduğunu bulmuĢlardır.275

Çünkü müslümanlar Allah‟ın azabından korktukça Allah‟ın azabından, Allah‟ın af, mağfiret ve rahmetine sığınırlar. Bu sayede günah ve kötülüklerden uzak dururlar.

ġedidü‟l-Azab isminin Kur‟ân‟da geçtiği ayet Ģöyledir

“Ġnsanlar arasında Allah‟ı bırakıp da O‟na ortak koĢanlar vardır. Onları, Allah‟ı severcesine severler. Mü‟minlerin Allah‟a olan sevgisi daha güçlü bir sevgidir. Zulmedenler azaba uğrayacakları zaman bütün kuvvetin Allah‟ın olduğunu ve Allah‟ın azabının pek Ģiddetli olduğunu (ġedidü‟l-Azab) bir bilselerdi!” (Bakara, 2/165).

Ġnsanlar Allah‟ın azabından korktukları ölçüde günah ve isyandan uzak dururlar. Günah ve isyandan uzaklaĢtıkça Allah‟ın mağfiretine yaklaĢırlar. Bu nedenle Allah‟ın ġedidü‟l-Azab sıfatı, mağfireti ile doğrudan ilgilidir. Daha önce de belirttiğimiz gibi Allah‟ın bütün isim ve sıfatları birbirlerini tamamlar ve izah ederler. Allah‟ın bütün isim ve sıfatları birbirleri ile doğrudan ilgilidirler.

274 Ġsfahânî, Müfredât, AZB md. , s. 554-555; Fîrûzâbâdî, Besâir, AZB md. , 4/486-487; et-

Tilmisanî, Afîfüddîn Süleyman, Esmaü’l-Hüsnâ, Ġnsan Yayınları, Ġstanbul 1996, s. 62-64.

2. 3. 3. 3. ġedidü’l-Mihal

Allah‟ın ġedidü‟l-Mihal ismi de mağfiretin mukabili olan Esmayi Hüsna‟dandır. Kur‟ân‟da varid olduğu için bu ismi de çalıĢmamızın içine aldık. Allah‟ın bu güzel isim-sıfatı Kur‟ân‟da yalnız bir defa gelmiĢtir. Allah‟ın güzel sıfatlarında bir tanesidir. Allah‟ın ismi olarak ġedidü‟l-Mihal, kuvveti, cezalandırması, hilesi, tuzağı (keyd ve mekri) çok Ģiddetli olan anlamlarına gelir.276

Âlimler, Mihal kelimesini, Ġkab, kuvvet, keyd, mekr, hile diye tarif etmiĢlerdir.277

Allah‟ın tuzağının Ģiddetli olmasından maksat, Allah‟ın azabını insanlara bir hikmete binaen gizlice ulaĢtırması, hile yapanları misli ile cezalandırmasıdır.

Ġsfahânî Allah‟ın bu güzel ismini iki Ģekilde açıklamaktadır. “Cezalandırması çok Ģiddetli olan veya evirip çevirmesi, hilesi Ģiddetli olan” diye izah etmektedir.278

ġedidü‟l-Mihal terkibi Ģu ayette varid olmuĢtur.

“O, korku ve ümit vermek için size ĢimĢeği gösterendir, yağmur yüklü bulutları meydana getirendir. Gök gürlemesi O‟na hamd ederek tespih eder. Melekler de O‟nun korkusundan tespih ederler. O, yıldırımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar. Onlar ise Allah hakkında mücadele ediyorlar. Hâlbuki O, azabı çok Ģiddetli olandır.” (Ra‟d, 13/12-13).

ġimĢeğe boyun eğdiren Allah Teâlâ‟dır. ġimĢek, zıt kutuplu elektrik yüklü iki bulutun birbirine yaklaĢması sebebiyle buluttan yayılan parlak ıĢıktır. Onu korkutmak için size gösterir. Yolcu olan da, ekin tanelerini harmanda toplayan çiftçi de ondan korkar. Her insan, onun gözü kamaĢtıran çakıĢından veya her önüne çıkanı

276 Ġsfahânî, Müfredât, MHL md. , s. 662; Beydâvî, Tefsîr, 13/12-13, hk,, 1/505-506; Nesefî,

Tefsîr, 13/12-13, hk, 1-2/352; Fîrûzâbâdî, Besaîr, MHL md. , 4/486-487.

277 Ġsfahânî, Müfredât, MHL md. , s. 662;Fîrûzâbâdî, Besaîr, MHL md. , 4/486-487.

278 Ġsfahânî, Müfredât, MHL md. , s. 762; Beydâvî, Tefsîr, 13/13, hk, 1/505-506; Nesefî, Tefsîr,

katıp götüren sellere sebep olmasından çekinir. Yine onu Allah, ümitlendirmek için size gösterir. Ekinlerini, ağaçlarını sulamak için yağmura ihtiyacı olanlar, havanın topraktan, kumdan, dumandan ya da mikroplardan temizlenmesi için yağmuru bekleyenler onu ümitle gözlerler.

Genel olarak insanlar iki kısımdır: Birinci gurup, kendisine göre hayır saydığı Ģeylerle sevinir ve ümitlenir. Ġkinci gurup ise, baĢına gelen ve kötü, zararlı saydığı Ģeyler sebebiyle kötümser, bezgin ve asık suratlıdır.

Su dolu, yağmur yüklü bulutlan meydana getiren Allah Teâlâ‟dır. Bu bulutlar, suyunun çokluğu sebebiyle ağır ve yere yakındır. Mücahid Ģöyle der

.

“Su yüklü, bulutlardır." Gök gürlemesi, sözle değil, aksine lisan-ı hâl ile yaratanı ortaktan ve acizlikten tenzih eder. O'na boyun eğdiğini ilan ederek, kudreti ve hikmeti karĢısında O'na muti' olduğunu bildirir. Yine Allah Teâlâ Ģöyle buyurmuĢtur. Bu durum Ġsra suresinde Allah‟ın Ğaffâr ismi ile birlikte Ģöyle dile getirilmiĢtir.

“Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah‟ı tespih ederler. Her Ģey O‟nu hamd ile tespih eder. Ancak, siz onların tespihlerini anlamazsınız. O, Halim‟dir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir), çok bağıĢlayandır.” (Ġsra, 17/44).

Melekler de Allah'tan korktuklarından ve O'nu yücelttiklerinden, Rablerini tesbih eder ve O'nu eĢ ve çocuktan münezzeh kılarlar.

Allah'ın kudretini ve ilâh olduğunu gösteren bunca delile rağmen kâfirler, mücadele edip, Allah Teâlâ‟nın azameti ve O'ndan baĢka ilâh olmadığı konusunda Ģüpheye düĢerler. Mücahid Ģöyle der. "Bir Yahudi, Resûlullah (s.a.v) ile tartıĢarak ona Allah Teâlâ‟nın hangi Ģeyden olduğunu sordu. “Allah Teâlâ, pek kuvvetli ve anında yakalayandır.” Mumahale düĢmana çok hileli davranmak demektir. Allah

Teâlâ, onlar farkına varmadan Ģiddetli azabı indirmek için ustaca tasarrufta bulunur. Temahhale "Hile yapmaya çalıĢtı, gayret etti" manasına kullanılır.279

Allah hakkında Allah resulü Hz. Muhammed (s.a.v.) ile tartıĢan müĢrikler Allah‟ın bu isim sıfatı ile korkutulmuĢtur. Aslında mağfiretin zıt anlamlısı olan tüm esma-i Hüsnalar ile insanlar bir nevi uyarılmaktadır. MüĢrik, kâfir veya günahkâr olan müslümanlar Allah‟ın bu isimleri ile korkutulmakta ve yaptıkları hatalardan vazgeçirilmeye çalıĢılmaktadır. Eğer insanlar bu hata veya günahlarından vazgeçerlerse Allah‟a tevbe edip af ve mağfirete nail olurlar. Yani baĢka bir değiĢ ile Ģöyle diyebiliriz. Mağfiret ile zıt anlamlı olan Allah‟ın bu isimleri de aslında Allah‟ın mağfiretinin tecelli etmesi içinde tecelli olurlar. Ya da Allah‟ın mağfiretinden kaçan gafillerin yolunu bir baĢka yönden Allah‟ın mağfiretine çevirmeye yöneliktirler. Gecenin çok karanlık olması bize gündüzü daha çok sevdirir.

2. 3. 3. 4. Seriü’l-Hisab

Allah kendisini Kur‟ân‟da Seriü‟l-Hisab olarak da tavsif etmiĢtir. Allah‟ın bu ismi Kur‟ân ile sabittir. Ayrıca Allah‟ın bu ismi hadis-i Ģeriflerde de varid olmuĢtur. Mağfiretin mukabili Esmayi Hüsna‟dandır. Hisab, saymak, hesab etmek, takdir etmek, ölçmek, soylu ve Ģerefli olmak, sanmak, yetmek gibi anlamlara gelir.280

Seriü‟l-Hisab, Allah‟ın isim-sıfatı olarak hesabı süratli olan, çabucak hesabı gören281

anlamındadır. Allah‟ın hesabı görmesi mahlûkların hesab görmesine benzemez. Çünkü Allah‟tan hiçbir Ģey saklanamaz. O zerre miktarınca olan amelleri bile hesaplar. Mükâfat veya cezasını verir.

“Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır iĢlerse, onun mükâfatını görecektir. Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük iĢlerse, onun cezasını görecektir.” (Zilzâl, 99/7- 8).

279

ZamahĢerî, Tefsîr, 17/44, hk, s. 536; Beydâvî,Tefsîr, 17/44, hk, 1/505-506.

280 Ġsfahânî, Müfredât, HSB md. , s. 232-234; Fîrûzâbâdî, Besâir, HSB md. , 2/460-463; Ġbn

Manzûr, Lisânü’l-Arab, HSB md. , 1/310-311; Yıldırım, Kur’ân’da Ulûhiyet, s. 289.

Allah‟ın Seriü‟l-Hisab ismi Kur‟ân‟da toplam sekiz defa varid olmuĢtur.

“ġüphesiz Allah katında din Ġslâm‟dır. Kitap verilmiĢ olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aĢırılık yüzünden ayrılığa düĢtüler. Kim Allah‟ın ayetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allah (Seriü‟l-Hisab) hesabı çok çabuk görendir.” (Âl-i Ġmrân, 3/19).

Bu ayeti Kerîmede Allah, Kitab ehlinde küfürde direnip inat edenleri için bir tehdit olarak Allah‟ın Seriü‟l-Hisab ismine vurgu yapmaktadır. Yani eğer küfrünüzde direnirseniz Allah hesabınızı çabucak görüp sizi cezalandırma kudretine sahiptir. Onun için hemen küfrünüzden vazgeçerek Allah katında tek makbul olan Ġslam dinine girin. Küfürde direnmek azabı getirir. Azab ise mağfiretin mukabilidir.

“(Ey Muhammed!) Sana, kendilerine nelerin helâl kılındığını soruyorlar. De

ki: “Size temiz ve hoĢ olan Ģeyler, bir de Allah‟ın size verdiği yeteneklerle eğitip alıĢtırdığınız avcı hayvanların tuttuğu (avlar) helâl kılındı. Onların sizin için tuttuklarından yiyin. Onu (av için) salarken üzerine Allah‟ın adını anın (besmele çekin). Allah‟a karĢı gelmekten sakının. ġüphesiz Allah, (Seriü‟l-Hisab) hesabı çok çabuk görendir.” (Mâide, 5/4).

Bu ayette de Allah kullarını Allah‟a karĢı gelmemeleri konusunda uyararak, aksi durumda Allah‟ın onların hesabını çok çabuk görüp cezalandıracağını vurgulamaktadır.

“Onlar, bizim yeryüzüne (kudretimizle) gelip onu etrafından eksilttiğimizi görmediler mi? Allah, hükmeder. O‟nun hükmünü bozacak hiçbir kimse yoktur. O (Seriü‟l-Hisab) hesabı çabuk görendir.” (Ra‟d, 13/41).

Bu ayetin içeriğine benzer bir ayette Ģudur.

“Evet, biz onları da atalarını da, faydalandırdık. Öyle ki uzun süre yaĢadılar. Ama artık görmüyorlar mı ki, biz yeryüzünü çevresinden eksiltiyoruz? O hâlde, onlar mı galip gelecekler?” (Enbiyâ, 21/44).

“And olsun, biz çevrenizdeki memleketleri de yok ettik. (Doğru yola) dönsünler diye ayetleri tekrar tekrar açıkladık.” (Enbiyâ, 21/44).

Allah, kullarını ahirette hesaba çekecektir. Cezalandırması yakındır, kaçıĢ yoktur. Onların cezalandırılması için acele etmez. Zira Allah, dünyada onlara öldürülme, esir edilme, rezil rüsvay ve zelil olma ve cezalandırılma Ģeklinde azab ettikten sonra ahirette de azaba çarptıracaktır.

“O gün, suçluları zincirlere vurulmuĢ olarak görürsün. Gömlekleri katrandandır. Yüzlerini de ateĢ bürüyecektir. Allah, herkese kazandığının karĢılığını vermek için böyle yapar. ġüphesiz Allah (Seriü‟l-Hisab) hesabı çabuk görendir.” (Ġbrâhîm, 14/49-51).

Bu ayette de Ģirk, küfür ve günahta ısrar eden kimselerin cehennemde maruz kaldıkları iĢkence ve azabtan misaller verilerek, Allah‟ın hesabı çabucak görerek bu kimseleri nasıl cezalandırdığını açıklamaktadır. Böylece insanlar uyarılmakta ve onlar Allah‟a iman ve ibadete sevk edilmektedir.

Bütün bu ayetler Allah‟ın Seriü‟l-Hisab isminin, günah, Ģirk ve küfür ile birlikte anıldığını ortaya koymaktadır. Bu sayede bu durumdaki insanlar korkutularak hakka doğru yönelmeleri hedeflenmektedir. Hakka doğru yönelmek isteyen bu gibi kullar, tevbe ve Ġstiğfârda bulunacak ve bu vesile ile af ve mağfiret tecelli edecektir.

Allah‟ın Seriü‟l-Hisab ismi hadis-i Ģeriflerde de varid olmuĢtur. Peygamber efendimiz (s.a.v.) bir duasında “Allah‟ım! Ey Seriü‟l-Hisab olan! Bu birleĢik olan düĢmanlarımızı bozguna uğrat!”282

Buyurmaktadır. Bu hadis-i Ģeriften Allah‟ın bu isminin bu dünyada da tecelli ettiğini ve “iĢleri çabuk bitiren” bir anlamda taĢıdığını anlamaktayız.

2. 3. 3. 5. Kâhir

Allah‟ın Kâhir ismi mağfiret ifade eden Esmayi Hüsna‟ların mukabili olan bir isimdir. Kur‟ân‟da Allah‟ın Kâhir ismi iki defa varid olmuĢtur. Bir defa da insanlar için varid olmuĢtur. Kâhir ismi kahr mastarından gelirler. Kahr, zelil etmekle birlikte galebe etmek, muktedir olmak demektir.283 Kâhir, zelil ederek galib gelen, hükmeden, muktedir olan, anlamına gelmektedir. Nesefî kahr‟ı Ģöyle tarif eder. “Gayrinin ulaĢmasını engelleyerek muradına kavuĢmak” 284

anlamına gelir.

Kâhir, Galib olan, muktedir olan, üstün olan, yenilmez güce sahip olan, zorla istediğini yapman-yaptıran, gibi anlamlara gelir. Allah‟ın ismi ve sıfatı olarak Kâhir, galip gelen, zelil eden, istediğini yapan, üstün gelen, gücü her Ģeyi kuĢatan, kuvvet ve kudretine güç yetirilemeyen, yaratıkları dilediği gibi yöneten, dilediğini yapmaktan hiçbir Ģey kendisini aciz bırakamayan anlamına285

gelir. Allah‟ın Kahir ismi Ģu ayetlerde varid olmuĢtur.

282

Buhârî, Cihat, 98.

283 Beydâvî, Tefsîr, 6/18, hk, 1/487; Ġsfahânî, Müfredât, KHR md. , s. 686; Fîrûzâbâdî, Besâir,

KHR md. , 4/314; Yıldırım, Kur’ân’da Uluhiyyet, s. 234; Ulutürk, Kur’ân-ı Kerîm Allah’ı Nasıl Tanıtıyor, s. 142.

284

Nesefî, Tefsîr, 6/18, hk, 2/10.

285 Beydâvî, Tefsîr, 6/18, hk, 1/487; Nesefî, Tefsîr, 6/18, hk, 2/10;Yıldırım, Kur’ân’da Uluhiyyet,

s. 234; Büyükçapar, Ali, Ġsm-i Azam (Esma-ül Hüsna), Ġnsan Saati Yayınları, Ġstanbul 2003, s. 48-49

“ġayet Allah sana bir zarar dokundursa, bunu O'ndan baĢka giderecek yoktur. Fakat sana bir hayır dokunduracak olsa onu da kimse gideremez. Bil ki O, her Ģeye hakkıyla gücü yetendir. O, kullarının üstünde mutlak hâkimiyet sahibidir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, (her Ģeyden) hakkıyla haberdardır.” (En‟âm, 6/17-18).

“O, kullarının üstünde mutlak hâkimiyet sahibidir. Üzerinize de koruyucu melekler gönderir. Nihayet birinize ölüm geldiği vakit (görevli) elçilerimiz onun canını alır ve onlar görevlerinde asla kusur etmezler.” (En‟âm, 6/17-18).

ġu ayette ise insanlar için varid olmuĢtur.

“Firavun kavminden ileri gelenler dediler ki: ‟Sen (sihirbazları cezalandıracaksın da) Mûsâ'yı ve kavmini, bu ülkede fesat çıkarsınlar, seni ve ilâhlarını terk etsinler diye bırakacak mısın?‟ Firavun, "Biz onların oğullarını öldüreceğiz, kadınlarını sağ bırakacağız. Biz onların üzerinde ezici bir güce sahibiz?" dedi.” (A‟râf, 7/127).

Kutub, bu ayetti tefsir ederken Ģunları kaydetmektedir. Hz. Musa (a.s.)‟ın "Âlemlerin Rabbi “ne çağrıda bulunması, büyücülerin bu dine iman etmeleri, Musa'nın soydaĢlarından bir grubunda ona iman edip âlemlerin Rabbine kul olmayı benimsemeleri Firavun devlet düzeni için bütün bir tehdit oluĢturmaktaydı... Aynı Ģekilde kulların kulluğuna dayalı bütün devlet düzenleri için yalnız Allah'ın ilâhlığına veya Allah'tan baĢka ilâh olmadığına Ģahitlik etmeye çağırmak çok ciddi bir tehdit

niteliği kazanmaktadır! Yeter ki, bu olgulara Ġslam‟ın öngördüğü Ģekilde bakılsın, insanların kendisiyle Ġslam‟a girdiği anlamları kastedilsin. Bu zamanda yaygınlık kazanan ciddiyetsiz ve basit anlamları ile ele alınmasın!

ĠĢte bu nedenle bu birkaç kelime Firavun'u galeyana getirmiĢ ve bütün devlet düzenini sarsabilecek ciddi bir tehlike ile karĢı karĢıya bulunduğunu hissetmesine neden olmuĢtur. Buradan hareketle barbarca ve vahĢice tavır koymasına bu tavrını ilân etmesine sebep olmuĢtur.

"Firavun dedi ki, „Hayır onların erkeklerini öldürecek, kadınlarını sağ bırakacağız. Onları ezici baskımız altında tutacağız."

Ġsrail oğulları Hz. Musa'nın doğduğu sıralarda Firavun ve kurmaylarının bu tür vahĢi ve barbar iĢkencelerine, zulümlerine uğramıĢlar ve önceden bunlara göğüs germiĢlerdi. Nitekim yüce Allah Kasas suresinde buyuruyor ki,

"Gerçekten de Firavun yeryüzünde üstünlük tasladı. Ve halkı bölük bölük yaptı. Onlardan bir bölüğü zayıf bıraktı. Çocuklarını kesiyor, kadınlarını diri bırakıyordu. Gerçekten de o bozgunculardandı. (Kasas, 28/3). Bu her yerde ve her zaman görülen zulmün, zorbalığın kendisidir. Zulmün bugünkü yöntemleri ve metotları ile yüzlerce, binlerce yıl önceki yöntemleri ve metotları arasında hiçbir fark yoktur!286

2. 3. 3. 6. Kahhâr

Allah‟ın Kahhâr ismi mağfiret ifade eden Esmayi Hüsna‟ların mukabili olan bir isimdir. Kahhâr ismi Kahir ismi gibi kahr mastarından gelirler. Kahhâr ismi Kâhir isminin mübalağalı halidir.

Kahhâr ismi kahir ismi ile aynı manayı Ģiddet ve tekerrür sureti ile ifade etmektedir.287 el-Hattabî‟ye göre “el-Kahhâr odur ki, mahlûkları içinde zorbaları, azgınları hükmü ile ezer ve bütün yaratıklarına onları öldürmekle suretiyle onlara galebe eder. Allah‟ın bu sıfatı bazen mahlûkatına ağır, meĢakkatli, üzücü haller verebileceğini ifade eder.”288

Kur‟ân‟da Allah‟ın Kahhâr ismi altı defa varid olmuĢtur. Her altı ayeti Kerîmede de Allah‟ın güzel isimlerinden olan Vahid ismi Ģerifi ile birlikte gelmiĢtir. Allah‟ın Kahhâr ismi çok gâlib gelen, hükmeden, çok adaletle hüküm sürendir.289

Kuran-ı Kerîmde geçen ilimlerin çevresinden baktığımızda her Ģeye, her istediğini yapacak biçimde galib olan diye anlaĢılmaktadır. Kudretinin karĢısında her Ģeyi aciz bırakan, her Ģeyi hükmüne itaat ettirebilen bir galibiyet ve hâkimiyet sahibi olan, düĢmanlarını kahrederek zelil ve periĢan hale getiren gibi anlamlara gelmektedir.

Prof. Dr. Suat Yıldırım genel-geçer yorumların aksine bu güzel ismin cezalandırma ve azab etme anlamında değil de, “hak sahibi olarak adaletle hüküm süren, karĢısına kimsenin çıkamayacağı tek hükümran ve galip” olarak anlaĢılması gerektiğini tesbit etmektedir.290

Allah‟ın Kahhar ismi Ģu ayetlerde varid olmuĢtur.

“Ey zindan arkadaĢlarım! Ayrı ayrı ilâhlar mı daha iyidir, yoksa mutlak hâkimiyet sahibi olan tek Allah mı?” (Yûsuf, 12/39).

287 Beydâvî, Tefsîr,12/39, hk, 1/487; Ġsfahani, Müfredât, KHR md. , s. 686; Fîrûzâbâdî, Besâir,

KHR md. , 4/314; Yıldırım, Kur’ân’da Ulûhiyyet, s. 234.

288 Yıldırım, Kur’ân’da Ulûhiyyet, s. 234. (Naklen)

289 Büyükçapar, Ali, Ġsm-i Azam (Esma-ül Hüsna), Ġnsan Saati Yayınları, Ġstanbul 2003, s. 48-49 290 Yıldırım, Kur’ân’da Ulûhiyyet, s. 234.

“De ki: “Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?” “Allah‟tır” de. De ki: “O'nu

bırakıp da kendilerine (bile) bir faydası ve zararı olmayan dostlar (mabutlar) mı edindiniz?” De ki: “Kör ile gören bir olur mu? Ya da karanlıklarla aydınlık bir olur mu? Yoksa Allah‟a, O‟nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma ile Allah‟ın yaratması onlara göre birbirine mi benzedi?” De ki: “Her Ģeyin yaratıcısı Allah‟tır. O, birdir, mutlak hâkimiyet sahibidir.” (Ra‟d, 13/16).

O gün yer, baĢka bir yere, gökler de baĢka göklere dönüĢtürülür ve

insanlar bir ve kahhar (her Ģeyin üzerinde yegâne hâkim) olan Allah'ın huzuruna çıkarlar.” (Ġbrahim, 18/48).

“(Ey Muhammed!) De ki: „Ben ancak bir uyarıcıyım. Her Ģey üzerinde mutlak otorite sahibi olan bir Allah'tan baĢka hiçbir ilâh yoktur." (Sâd, 38/65).

“Eğer Allah bir çocuk edinmek isteseydi, yarattıklarından dilediğini seçerdi. O, bundan uzaktır, yücedir. O, bir ve her Ģey üzerinde mutlak otorite sahibi olan

Belgede Kur'an'da mağfiret (sayfa 182-200)