• Sonuç bulunamadı

Bu bölümde; araĢtırmanın amacı ve bu amaç çerçevesinde cevap aranan sorulara iliĢkin elde edilen bulgular ve bulgulardan çıkan sonuçlar doğrultusunda bu durumların ne anlam ifade ettiği tartıĢılmıĢtır. Sonuçların yorumlanmasında Eğitimci ve Katılımcı GörüĢlerine sıklıkla yer verilmiĢtir.

AraĢtırma Grubuna Ait KiĢisel ve Mesleki Bilgiler

YaĢ ve Cinsiyetlerine göre; AraĢtırma bulgularına bakıldığında cinsiyet dağılımında

eğitimci ve katılımcıların tamamının kadın olduğu ortaya çıkmakla birlikte babalar için düzenlenen “Baba Destek Programlarının” katılım olmadığından boĢ kaldığı ve faaliyet göstermediği görülmüĢtür. Bu durum Türk toplumunda “çocuk eğitiminden ve yetiĢtirilmesinden sorumlu annedir” düĢüncesinin devam ettiğini, çocuk eğitiminde öncelikli kiĢinin anne olduğu ve babaların ikinci planda kaldığını göstermektedir. Çocuk eğitimi ve yetiĢtirilmesinde kültürel özellikler kadar Anne-baba tutum ve davranıĢlarının da uyumlu olması gerekmektedir. GörüĢme sürecinde katılımcıların çoğu, aldıkları eğitimleri ve öğrendiklerini eĢleri ile de paylaĢtıklarını, eĢlerinin ilgi gösterdiğini ancak kuruma gelerek eğitim almayı doğru bulmadıklarını belirtirken; annelerin, eĢlerinin de bizzat bu eğitimlere katılmasını istedikleri Aile eğitiminde sadece bir cinsiyetin ağırlık kazanmasının doğru olmadığı sıklıkla olmasa da anlaĢmazlıklara neden olduğu ortaya çıkmaktadır.

Aile eğitimi programında yer alan katılımcı yaĢ ortalaması eğitimci yaĢ ortalamasından farklılık göstermektedir.Katılımcılarda yaĢ aralığı daha erken yaĢları (24–49) kapsamaktadır. Bu sonuç erken yaĢta eğitime katılım ve donanım açısından olumlu etkisinin olduğu düĢünülürken, erken yaĢta çocuk sahibi olan katılımcılardan hareketle; kız çocuklarının erken yaĢta evliliklerinin devam ettiği ve ardından da çocuk sahibi oldukları görülmektedir.

AkbaĢ (2008), da yaptığı çalıĢmada araĢtırma bulgularıyla benzer sonuçlara ulaĢmıĢtır. Halk Eğitimi Merkezlerinde görev yapan eğitici personelin cinsiyete göre dağılımlarında erkeklerin oranı, % 6,8 iken, kadınların oranı % 93,2‟dir. Halk Eğitimi Merkezlerinde görev yapan eğitici personelin tamamına yakınının kadın eğitici personel olduğu görülmektedir. YaĢ profili incelendiğinde yoğunlaĢmanın 36–40 ve 41–45 yaĢ grubunda gerçekleĢtiği 45 yaĢ ve üzeri yaĢ grubunda ise en az yoğunlaĢmanın oluĢtuğu görülmektedir. Bumin (2009:47) de halk eğitimindeki eğitimcileri tanımaya yönelik yaptığı çalıĢmasında, eğitimcilerin 24‟ü (%63) kadın, 14‟ünü (%37) de erkek olarak tespit etmiĢtir.

Medeni durum ve Çocuk sayısına Göre; Aile Eğitimi Programındaki 13 eğitimciden

2‟sinin (E–3,E–5) bekâr, 11 eğitimcinin de evli olduğu ve 2 ile 3 arasında değiĢen bir çocuk sayısının olduğu görülmektedir. Katılımcı grupta ise; 25 katılımcıdan; 2‟si bekâr (K–2 ve K– 14),biri Dul (K–22) ve diğer 22 katılımcı evlidir. Çocuk sayısı 1 ila 6 arasında değiĢmektedir. Eğitimcilerin aile planlaması konusunda daha dikkatli davrandıkları, katılımcılarda ise aile eğitim öncesi aile planlamasının önemsenmediği ortaya çıkmaktadır. Katılımcı görüĢlerinden eĢin isteği doğrultusunda “çocuk doğurmanın kadının birinci görevi olduğu” belirtilmektedir. Bu durum katılımcıların yaĢadıkları ve ilgilendikleri alanın ev ve çocuk ile sınırlı kaldığını göstermektedir.

Öğrenim durumlarına göre; Eğitimcilerin büyük bir kısmı % 84 oranında farklı

bölümlerde oldukları (Halkla ĠliĢkiler, Sınıf Öğretmenliği, Ev idaresi, Trikotaj, NakıĢ) ve sadece 2 eğitimcinin Çocuk GeliĢimi ve Okul Öncesi öğretmenliği okuduğu görülmüĢtür. Farklı alanlarda olan bu eğitimcilerin görüĢleri doğrultusunda, eğitimcilerin Aile Eğitimi seminerlerine katılarak bu eğitimi vermeye hak kazandıkları görülmüĢtür.

Katılımcı grupta eğitim düzeyinde karma bir yapı görülmektedir; Ġlkokul, Ortaokul, Lise ve Üniversite olmak üzere farklı eğitim kademelerinde oldukları ortaya çıkmıĢtır. Katılımcıların bir kısmı, kız çocuklarının okullaĢmadaki eski geleneklerden olumsuz yönde etkilendiklerini belirtmiĢlerdir. Bu durumdan olumsuz etkilenenler olsa bile, kendi yaĢamları için; aile eğitiminin gerekliliğini ortaya çıkarmakta ve aile eğitimine ilginin artması bireylerin geleceğin mimarları olacak çocuklarını önemsediklerini ve eğitimlerine önem verdiklerini göstermektedir.

Yabancı Dil Bilme Durumu; Eğitimci ve katılımcı dil bilme durumlarına bakıldığında özellikle de katılımcılarda eğitim durumlarıyla çeliĢen bir yapının ortaya çıktığı görülmektedir. Eğitimcilerin tamamı farklı düzeylerde de olsa Ġngilizce bilmektedirler.

Katılımcılara bakıldığında hiçbir dil bilmeyenin yanı sıra Ġngilizce, Almanca ve Fransızca dillerinin de bilindiği saptanmıĢtır.

Eğitimci ve katılımcılarda Ġngilizcenin yanı sıra Almanca ve Fransızcanın da bilinmesi yaĢam koĢullarından ileri geldiğini ortaya koymaktadır. AraĢtırma grubundaki katılımcıların görüĢleri doğrultusunda, evlendirilerek ülke dıĢına gönderildikleri ve uzun yıllardan sonra Türkiye‟ye döndükleri görülmüĢtür. Dolayısıyla yurt dıĢında kaldıkları süre içerisinde bulundukları ülkeye uyum sağlama için dili öğrendikleri ortaya çıkmıĢtır.

Eğitimcilerin ĠĢ Deneyimi Bilgileri; ĠĢ deneyimi bilgileri ile ilgili olarak Tablo 5‟ten

hareketle eğitimcilerin, % 47 oranında 1–5 yıl arasında değiĢen bir süreyi Aile eğitiminde geçirdikleri ancak toplam çalıĢma sürelerine bakıldığında eğitimcilerin % 31‟inin 20 yılı aĢan bir süreyi tamamladıkları bulunmuĢtur. Dolayısıyla bu durum Aile Eğitimi programlarının çok yeni olduğunu ve Aile Eğitimi Programlarında görev alan eğitimcilerin bu alanda düzenlenen seminerlere katılarak Aile Eğitiminde Programlarında yer aldıkları görülmüĢtür.

AkbaĢ (2008) da, bir araĢtırmasında çalıĢma sürelerinde en fazla yoğunlaĢmanın 6–10 yılları arasında gerçekleĢtiğini; 5 yıl ve daha az çalıĢma süresi ile 11–15 yıl arası çalıĢma sürelerinin birbirine yakın, sıra dıĢı olan ise en az yoğunlaĢmanın 16 yıl ve üzeri çalıĢma süresine sahip gruplarda yaĢandığını belirtmiĢtir. Bu durum araĢtırma bulgularıyla farklılık gösterse de farklılığın Aile eğitimi programının yeniliğinden kaynaklandığı düĢünülmektedir.

Eğitimcilerin ÇalıĢma ġekli ve Eğitimciliğin Kapsamı; Tablo 6‟da Eğitimcilerin

çalıĢma Ģekillerine bakıldığında yarıdan fazlasının (% 54) program baĢına ücret aldıklarını göstermiĢtir. Eğitimcilerin ifadelerinde bu durumun programın yeniliğinden kaynaklandığını ve Halk Eğitim Merkezlerinde istihdamda kadro sıkıntısının yaĢandığını göstermiĢtir.

Eğitimciliğin yaĢamınızdaki yerine iliĢkin yöneltilen soruda; eğitimcilerin tamamının “iĢimin tamamını” kapsadığı Ģeklinde görüĢ bildirmiĢlerdir. Bu durum eğitimcilerin tamamının yalnızca aile eğitimi programında yer aldıklarını ve yaĢamlarının büyük bir kısmını Aile eğitimi sürecine hazırlıkla geçirdiklerini belirtmiĢlerdir. Eğitime hazırlığın yanı Aile Eğitimi Programında yer alan ev ziyaretlerinin de zamanın önemli bir kısmını aldığını vurgulamıĢlardır.

Eğitimci ve katılımcılara kendilerini nasıl değerlendirdikleri ile ilgili olarak; kiĢisel bilgi formunda yer alan bir soruda yetiĢkin olma ile ilgili ölçütlere yer verilmiĢtir. Eğitimci ve katılımcıların verilen ölçütlerden kendilerine en yakın ve doğru olanı iĢaretlemeleri istenmiĢtir. Bu soruya verilen cevaplardan yola çıkılarak aĢağıdaki tabloda frekans ve yüzde değerleri verilmiĢtir.

Tablo 7: Eğitimci ve Katılımcıların YetiĢkin Tanımlamasına Yönelik GörüĢleri

YetiĢkin Birey Olma Ölçütleri

Eğitimci Katılımcı

f % f %

Kendi Sorumluluğunu Alma, Bağımsız

Karar Verebilme 10 77 19 76

Ekonomik Bağımsızlık, Kalıcı ve Tam

Zamanlı bir iĢte çalıĢma - - 2 8

Eğitimini Tamamlama, Evlenme, Ana baba

olma, Sabit olarak bir yere yerleĢme 3 23 2 8

Belirli bir yaĢa gelmiĢ olma - - 2 8

Toplam 13 100 25 100

Tablo 7‟de “YetiĢkin olma/sayılma” ile ilgili olarak belirlenen ölçütlere verilen eğitimci durumuna bakıldığında, büyük bir çoğunluk % 77 oranında yetiĢkin bireyi; “Kendi sorumluluğunu alma ve bağımsız karar verebilme” Ģeklinde tanımlamıĢlardır. Katılımcıların da bu soruya verdiği cevaplar eğitimcilerle benzerlik göstermektedir. Katılımcıların da büyük çoğunluğu % 76 oranında “Kendi sorumluluğunu alma ve bağımsız karar verebilme” seçeneğinde toplanmıĢlardır. BaĢka bir durum da katılımcılardan farklı olarak yetiĢkin eğitimciler % 23 oranında “Eğitimini tamamlama, evlenme, ana baba olma, sabit olarak bir yere yerleĢme” gibi özelliklerin de yetiĢkin olmanın bir özelliği olarak değerlendirilebileceğini belirtmiĢlerdir.

Eğitimci ve katılımcıların yetiĢkin tanımlamasına yönelik algılarına bakıldığında; Eğitimci ve katılımcı ifadelerinin birbirine çok yakın olduğu bulunmuĢtur. Eğitimci ve Katılımcılar yetiĢkini, % 77 oranında “Kendi Sorumluluğunu Alma, Bağımsız Karar Verebilme” olarak tanımlamıĢtır. Dolayısıyla yetiĢkin olma, söz sahibi olabilmek ve karar verebilmekle eĢ değer görülmüĢtür.

Atak (2005:95) da, bir çalıĢmasında yetiĢkin olma ölçütlerine iliĢkin bir soruya yer vermiĢ ve alınan cevaplardan; katılımcıların 452‟si araĢtırma bulgularıyla eĢleĢen bir özellikte yoğunlaĢmıĢlardır. Yani yetiĢkinlik ölçütü olarak kendi sorumluluğunu alma/bağımsız kararlar verebilme gibi psikolojik ölçütlere önem veren grup ölçekten diğer gruplara göre daha yüksek puan almıĢtır (X =53,35).

Birinci Alt Problem: “Kültürel ÇeĢitlilik” kavramı Aile Eğitimi Programında yer alan Eğitimci ve Katılımcılar tarafından nasıl algılanmaktadır?

Bu alt probleme cevap bulmak amacıyla baĢta Samsun Merkez Ġlkadım Halk Eğitim Merkezi olmak üzere; Havza, ÇarĢamba, Terme, Ondokuzmayıs, Bafra, Alaçam ve Yakakent ilçelerindeki Halk Eğitim Merkezlerinde Aile Eğitim Programını yürüten toplam 13 eğitimci ve farklı ilçelerdeki halk eğitim merkezlerinde Aile Eğitimi Programında yer alan 25 katılımcı anne ve anne adayları ile odak grup görüĢmesi yapılmıĢtır. Farklı yer ve zamanlarda, eğitimci ve katılımcılarla yapılan görüĢmeler sonucunda elde edilen veriler aĢağıda verilmiĢtir.

Tablo 8: “Kültürel ÇeĢitlilik” kavramına ĠliĢkin Eğitimci ve Katılımcı GörüĢleri Eğitimci GörüĢleri f % Katılımcı GörüĢleri f %

Farklı özellikler 6 50 Farklı özellikler 12 48

Köken 3 25 Ait olma 6 24

Birikim 1 8.4 Eğitim 4 16 Harmoni 2 16.6 YaĢam biçimi 2 8 Uyum 1 4 Toplam 12 100 Toplam 25 100

Tablo 8‟e bakıldığında, 13 eğitimcinin katıldığı odak grup görüĢmelerinde eğitimcilerin, % 50 si kültürel çeĢitliliği; “farklı özelliklerin bir arada bulunması” Ģeklinde tanımlarken, % 25‟i “köken” olarak,% 8,4‟ü “birikim” olarak ve %16,6‟sı da kültürel çeĢitliliği “Harmoni” olarak tanımlamıĢlardır. Bu alt problem için eğitimcilerin verdiği cevaplardan biri (E–2) net olarak anlaĢılmadığı için gruplamaya dahil edilmemiĢtir.

Bu alt probleme iliĢkin Eğitimci ifadelerinden örnekler;

―Kültürel çeşitlilik deyince, bir toplumu oluşturan bireyler arasında da dünyanın çeşitli uluslarını oluşturan insanlarda da dil, kültür, inanç, gelenek ve görenek, yaşam anlayışları arasında belirli farklar olduğunu, olabileceğini, olmasının doğal olarak kabul edilmesini anlıyorum‖.(E–10)

―Kültürel çeşitlilik deyince aklıma çok geniş bir yelpazenin her bir diliminin farklı bir renkte olması gibi önce gözümün önüne bir fotoğraf geliyor. Ne söylemeye çalışıyorum bununla; her bir farklı kültürden olan insanın aynı coğrafyada, bir arada yaşamasını algılıyorum.‖(E–11)

―Kültür bir harmonidir. İnsanı ilgilendiren her şey iç içe ve uyumludur.‖(E–2) ―Etnik köken. Burada (Terme) Gürcüsü, Çerkezi, Türkü, Kürdü gibi çok çeşitli etnik bir yapıgörülmektedir‖(E–4)

―Geçmişten günümüze gelen ve bizlere ulaşan birikim.‖(E–5)

Katılımcıların Tablo 8‟deki kültürel çeĢitliliğe iliĢkin tanımlamalarına bakıldığında; % 48‟inin kültürel çeĢitliliği “farklı özellikler” olarak nitelendirdiği,%24‟ünün “ait olma” Ģeklinde yorumladığı %16‟sının “eğitimli olma, kendini yetiĢtirme” olarak değerlendirdiği,% 2 sinin “yaĢam biçimi” ve % 1‟inin de kültürel çeĢitliliği “uyum” olarak tanımladığı görülmektedir.

Bu alt probleme iliĢkin Katılımcı görüĢlerinden bazıları;

“Kendimizi anlatabildiğimiz, düşüncelerimizi rahatça ifade edebildiğimiz ve

anlaşıldığımız yer‖ (K–1)

―Kültür, insanın dünyası demektir. Yani insanın sahip oldukları ile insan tarafından oluşturulan bir dünya. Bu dünyada yaşamı süresince hem etkilenir hem de etkileyerek varlığını devam ettirir‖ (K–10)

―Örf ve adetleri kendinde toplamış ve bilgisi görgüsüyle kendini geliştirmiş bireyler‖ (K–16)

―Ülke insanlarının yaşam biçimleri‖ (K–17)

―Doğduğumuz andan itibaren büyürken kazandığımız bize yansıtılan her şey‖ (K–18) ―Kültür demek eğitim demektir, her konuda kişinin kendini geliştirebilmesi, bilgi sahibi olması ve yaşama adapte olabilmesidir. Yani her zaman eğitime açık olmak seviyeli, yerine göre davranabilmesidir‖ (K–2)

“Kültürel ÇeĢitlilik” kavramına iliĢkin eğitimci ve katılımcıların algıları yorumlandığında; Katılımcı ve eğitimcilerin esasında farklılık aramak amacıyla çevresine

bakmadıkları, farklılıkların farkında olarak ama farklı bir muamele göstermeden bir davranıĢ sergiledikleri gözlenmiĢtir. Her iki grupta da kültüre dair olumlu özellikler vurgulanmıĢtır. Kültürün vazgeçilmez bir unsur olduğu insanın varlığıyla birlikte devam edeceği ve yaĢamı süsleyen tarafları konusuna vurgu yapılmıĢtır. Bunun yanı sıra kültür tanımının toplumda, en belirgin anlamda sadece dil, din, ırk gibi farklılıklar olarak bilinmekte ise de eğitimci ve katılımcı görüĢlerinden hareketle belirgin özelliklerden çok daha derinde aile ortamındaki yaklaĢım, tutum ve davranıĢlar olarak ortaya çıkmaktadır ve her aile kurumu baĢlı baĢına bir kültür olarak değerlendirilmektedir.

Ġkinci Alt Problem: Kültürün geliĢimi ve çeĢitliliği sürecinde “ebeveyn rolü” aile eğitimi programında yer alan eğitimci ve katılımcılar tarafından nasıl algılanmaktadır?

Aile Eğitimi Programında yer alan eğitimci ve katılımcılarla yapılan odak grup görüĢmeleri sonucunda; anne-babanın bir yetiĢkin olarak kültürel çeĢitlilik üzerindeki etkisine iliĢkin ifadelerinde tekrarlanan sözlere bağlı olarak yapılmıĢ olan gruplama aĢağıdaki tabloda gösterilmiĢtir.

Tablo 9: Kültürün GeliĢimi ve ÇeĢitliliği Sürecinde “ebeveyn rolü” ile ilgili Eğitimci ve Katılımcı GörüĢleri

Etki Eğitimci GörüĢleri f % Katılımcı GörüĢleri f %

Ol u m lu Diyalog unsuru 11 85 Etkileşim 22 88

Canlı bir örnek Canlı bir örnek

Yansıtan, yayan kişi Yansıtan, yayan kişi

Kural Koyucu, belirleyici Kültürün devamlılığını sağlayan kişi Ol u m su

z Önemsememe 2 15 Üstünkörü hareket etme

1 4 Günübirlik yaşama, geçiştirme Söz sahibi olmama ve mecbur kalma 2 8

Tablo 9‟da görüldüğü gibi kültürel çeĢitliliğin geliĢimi ve sürekliliğinde anne-babanın rolüne iliĢkin görüĢler doğrultusunda görüĢmeye katılan eğitimcilerin tamamı kültürün geliĢimi üzerinde anne-babanın etkisi olduğu konusunda hem fikir iken bu etkinin yönünün olumlu ve olumsuz Ģekilde değiĢtiğini belirtmektedirler.

Eğitimcilerin % 85‟i anne-babanın kültür üzerinde olumlu bir etkisi olduğunu vurgularken bu etkiyi, anne-babanın; “diyalog unsuru, canlı bir örnek konumunda olduğu, kültürü yansıtan ve yayan kiĢi olduğunu, kültürde kural koyan ve belirleyici kiĢi olduğu” Ģeklinde nitelerken; %15‟i de anne-babanın kültürde etkili olduğunu ancak bu etkinin olumsuz bir özellik taĢıdığını ortaya koymaktadır.

Kültürün GeliĢimi ve ÇeĢitliliği Sürecinde “ebeveyn rolü” ile ilgili Eğitimci yorumlarından örnekler;

Anne-Babanın olumlu etkisine iliĢkin örnekler;

“Öncelikle zaten yetişkin bireyler etkiye sahip. Çünkü Toplumu, yetiştiren geliştiren,

toplumu oluşturan bireyleri, yetişkinlikler, anneler yetiştiriyorlar. Çok etkili bir diyalog var.‖(E–1)

“Hem bir yetişkin hem bir anne hem de bir eğitimci olarak, kendimize has değerleri

çocuklarımıza da aşılıyoruz, canlı bir örnek durumundayız.‖(E–6)

―Yetişkin, belli bir dünya görüşü ile kültürün gelişimi ve oluşumunda emek veren ve onu yansıtan kişi konumundadır.‖(E–7)

“Yetişkinler daha kural koyucu ve belirleyici olurlar. Sahip oldukları özellikleri

gençlere göre daha iyi ifade ederler.‖ (E–8)

“Canlı bir organizma özelliği gösteren bir toplum zamana ve zemine uygun olarak bir

yaşam anlayışı, dil, inanç, giyim- kuşam ahlaki değer yargıları, kadın- erkek, büyük- küçük, akrabalık, komşuluk ilişkileri oluşturur, geliştirirler. Bunların farklı oluşları da o kişiler tarafından benimsenip, önemsenmeleri, yer yer kutsanmaları doğaldır. Bu kültürel değerler o insanların geçmiş ataları, kendileri ve gelecekteki nesilleri arasındaki bağı ve bütünselliği oluşturmada da önemli yer tutar. Büyüklerinden öğrendiklerini kendi öğrendikleriyle birleştirip yeni nesillerine aktarırlar. Yeni nesiller yetiştirilirken eğitim kurumları yetişkinlerin durumunu göz önünde tutmadan, onlara dönük çağdaş eğitim çalışmalarına yer vermeden çok kültürlü, çağdaş, sürdürülebilir bir kalkınmayı başaracak yeni toplumu oluşturmak pek de mümkün olmaz. Yetişkin dediğimiz adı üstünde kendini ayakta tutabilecek, doğrularını oluşturduğuna inanmakta olan yetişmiş insandır. En güzel dili konuşmakta, en doğru inancın, ahlakın sahibi olmalıdır. Bir adalet, ahlak, vicdan, beğeniler sahibidir. Bu değerler içinde kendisi gibi konuşmayan, düşünmeyen, inanmayan, giyinmeyene dostça, hoşgörülü, anlayışlı olmalıdır. Kısaca adil ve insanca bakış açısına sahip değilse onun çevresinde oluşan eş ve çocukların çevresindeki farklı olana bakış, yaklaşım ilişkileri de kapalı, düşmanca ve güvensiz olacaktır. ― Dilimiz, inancımız, mezhebimiz, kültürümüz farklı olsa da insanız, duygularımız bir‖ diyen bir yetişkinin bulunduğu aile ve çevrenin küçükleri de kendisi gibi olmayana hoşgörü ile bakabilir. Çağdaş eğitim değer yargılarına sahip olmayan insanların vereceği aile eğitimi işin içinden daha da çıkılmaz hale getirir.‖(E–10)

“Anne-Babalar belli bir aşamayı tamamladıkları için içinde bulundukları ortamın

kültürünü yansıtıyorlar. Yani aile eğitimi sürecinde içinde bulundukları ortamla da gelişen bir şey. Şuna da değinmek lazım; kültürel hazır bulunuşlukları içlerinde bulundurdukları bir takım önseziler, bilgiler onların eğitim hakkındaki duruşunu da belirliyor. Mesela çok anlatılır bu; doğunun çok zor durumda olan, maddi bakımdan eğitim alamama açısından kötü durumda bulunan okullarında öğretmenlerin çocuklara tuvalet eğitimi vermekten çok güçlük çektiklerinden bahsedilir. Çünkü yetiştikleri ortamda çocukların anneleri babaları da tuvaletlerini tarlalara, bahçelere yaptıkları söylenir ve onların kültürlerinde doğru bildikleri

şey onların tuvalet eğitimi alma konusunda tavır takınmalarına neden olabilir. Dolayısıyla, yetişkinlere eğitim verirken onların kültürel yapılarını göz ardı edemezsiniz.‖(E–11)

“Kişi, bulunduğu kültür içerisinde bir kişilik geliştiriyor. Yetişkinliğe gelindiğinde de o

kültürü artık uygulayan oluyor dolayısıyla o da yetiştirdiği kuşağa ve çevresine sahip olduğu kültürü yansıtıyor. Devam eden güzel bir döngü.‖(E–13)

Eğitimci yorumlarına bakıldığında ve kiĢisel bilgi formunda yetiĢkin tanımlaması ile da ilgili soruya verilen yanıtlar incelendiğinde eğitimcilerin % 77 oranında yetiĢkini; “Kendi sorumluluğunu alma, bağımsız karar verebilme” olarak tanımladıklarını ve Tablo 9‟da da eğitimcilerin yetiĢkin tanımlamasında kendilerine yer verdikleri görülmektedir. Üstün Dökmenin ifadesiyle ana-baba öğretisinin (geleneklerin) devam ettirilmesinde ebeveynlerin konumunun hassas ve değerli olduğu ortaya çıkmaktadır.

Ebeveynin Olumsuz Etkisine ĠliĢkin Eğitimci Ġfadeleri;

“Ben pek etkili olmadığımızı düşünüyorum. İnsanlar hazırı tercih ediyorlar, araştırma

arama sorma yok. Günü birlik yaşanıyor, geçiştiriliyor her şey ve kötü örnekler oluşuyor toplumumuzda.‖(E–5)

“Yetişkin eğitimi sanırım en zor olanı. Çünkü yetişkin birey, bir kültür içerisinde

yetişmiş ve şimdi bir çocuk yetiştirmek için bu eğitime katılmış. Ben hep derim çocuk yetiştirmek de çok ayrı bir kültürdür kendi kültürünüz, öğretilen kültür ve çocuğa aktaracağınız kültür bunlar bir bütündür. Dolayısıyla çoğu zaman ben yetişkinleri daha çok dilde olması gereken ama uygulamada doğru olmayan yönleri ile kültürde olumsuz bir nitelik taşıdığını düşünüyorum.‖

Ebeveynlerin kültürel çeĢitlilik üzerindeki olumsuz etkilerine bakıldığında; bu özelliklerin daha çok, hayat koĢullarından kaynaklandığını, kültürlerini yaĢama ve yaĢatmak için fırsatlarının olmadığını ve gerekli ortamı oluĢturamadıkları için eğitim süreçlerinde kültürel özelliklerini yansıtamadıkları sonucuna varılmaktadır. Ayrıca belli bir noktaya geldikleri için (özellikle de yaĢ) algılama ve uyum konusunda ve oluĢturdukları önyargıların da etkisiyle bazı zorlukların yaĢandığı ortaya çıkmıĢtır.

Katılımcıların durumuna bakıldığında; görüĢler eğitimcilerle benzerlik göstermektedir. Katılımcıların da % 88 i anne-baba olarak kendilerinin kültür üzerinde olumlu bir etkisinin

Benzer Belgeler