• Sonuç bulunamadı

III. Araştırmanın Kaynakları

III.IV. EĞİTİMLE İLGİLİ GÖREVLİLER

III.IV.V. Buk’adar

Buk’a “ülke, memleketi türbe, yatır” anlamlarına gelip (Parlatır, 2006: 215), zaviye karşılığı olarak da kullanılmaktadır. Maraş’ta buk’a; medrese ile sıbyan mektebini içine alan yapı olup (VAD.No: 1145, s.89), burada görev alan kişiye de buk’adar denmekteydi.

Maraş’ta buk’adarlık da babadan oğula intikal etmekteydi. Şarkıyan Mahallesi’nde Hacı Mehmed Medresesi’nin buk’adarı Hüseyin’in vefatı ile oğulları Mehmed ve Bekir ortak olarak mütevelli arzıyla Zilhicce 1129/Kasım-Aralık 1717’de atanmışlardır (VAD.No: 1157, vr. 46a).

Buk’ada görev yapan buk’adarların aynı zamanda eğitimci olduğu “ders dimek” şartıyla atanmalarından anlaşılmaktadır. Hacı Bayezid Buk’ası’nda “ders dimek” şartıyla ortak buk’adarlar olan Ahmed ve Mustafa mutasarrıflar iken Mustafa hissesini kardeşi Mehmed’e bırakmış Cemaziyelahir 1122/Temmuz-Ağustos 1710’da berat verilmiştir (VAD.No: 1157,vr.39a). Bektutiye Mahallesi’nde Kadı Muslihüddin Buk’ası’nda buk’adarlığına talebesine tedris şartıyla meşruta iken hala mutasarrıfı olan Mehmed’in tedrise gücü olmadığından işine son verilerek yerine Ahmed mütevellinin arzıyla Zilhicce 1122/Ocak-Şubat 1711’de tayin edilmiştir (VAD.No: 1157, vr. 39b).

Maraş’ta camiye de diğer vazifelerle birlikte buk’adar atanmakta idi. İsa Divan Camii’nde imamlık, hatiplik, mütevellilik ve buk’adarlık meşruta olup, Musli üzerinden oğlu Şeyh Dede’ye arz olunmuşken Mustafa’nın kendi üzerine aldığının anlaşılıp, görevden alınmasıyla buk’adarlığa Şeyh Dede’ye mütevelli arzıyla berat verilmiştir (VAD.No: 1157, vr. 43b).

III.V.BAKIM VE ONARIMCILAR III.V.I. Meremmatçı

Meremmim veya merammatçı, vakıf binalarının hafif bakım ve onarım işini yürütürdü (Küçükdağ, 1997: 134). Daha çok büyük eserlere meremmatçı atanıyordu. Süleyman Bey Camii’nde tamir için meremmim lazım olduğundan mütevellisi Ebu Bekir’in arzıyla ücretsiz olarak Mehmed Rebiülevvel 1114/Temmuz-Ağustos 1702’de atanmıştır (VAD.No: 1159, vr. 45b).

Maraş camilerinde hem binanın tamirat ve onarımına hem de çeşmelerin ve çeşme yollarının bakım işlerine bakıyorlardı. Bu görevlilerin başına ise ser-meremmim denmekte idi. Divanlı Mahallesi’nde Ahmed Paşa Camii’nin ve Hasan Bey Medresesi’nin çeşmelerinin ser-meremmimcisi olmayıp lazım olmakla günlüğü bir akçe ile Mehmed Rebiülevvel 1137/Kasım-Aralık 1724’te göreve getirilmiştir (VAD.No: 1119, vr. 192a).

Meremmim görevinde Müslim-gayrimüslim ayrımı yapılmaz, meremmimliğe gayrimüslimlerden de atanan olurdu. Şeyh Mahallesi’nde Şeyh Hüseyin Dede Camii’nde ücretsiz meremmim olan Serkiz Zimmi’nin beratı bulunmadığından Safer 1139/Eylül-Ekim 1726’da berat verilmiştir (VAD.No: 1128, vr. 118).

III.V.II. Loğkeş

Loğ; çamur sıvalı, damlara sürtülen taş silindire denmektedir (Parlatır, 2006: 976). Bölge şartlarına göre kışın toprak çatılı olan damlarda bu taş silindir bulunmaktadır. Söz konusu olan XVIII. yüzyılda Maraş’ta cami ve mescitlerin de toprak çatıları vardı ve bu yağışların sonrasında toprak çatıların taşla sıkıştırılması işini yapan kişiye loğkeş yani taşçı denmekteydi.

Loğkeşlikte de mesleğin genelde babadan oğla geçtiği görülmektedir. Şazi Bey Camii’nde yarım akçe ile loğcu olan Osman’ın vefatı üzerine yerine oğulları Hüseyin ve Ahmed Maraş naibi Mehmed’in arzıyla Safer 1154/Nisan-Mayıs 1741’de merkezce göreve tayinleri yapılmıştır (VAD.No: 1145, s.114). Çocuğu olmayan kişilerin yerine ise dışardan başkası atanmıştır. Divanlı Mahallesi’nde Şeyh Efendi Camii’nde loğkeş olan Durdu’nun çocuksuz olarak vefatı üzerine Nurlu Halife’nin oğlu Mehmed Maraş naibi Mehmed’in arzıyla Şaban 1172/Mart-Nisan 1759’da göreve getirilmiştir (VAD.No: 1135, vr. 21a). Etmekciyan Mahallesi’nde Nakib Seyyid Ahmed Efendi Camii’nde bir akçe ile loğkeş olan İsmail’in vefat etmesi üzerine Arnavud Mehmed Rebiülahir 1166/Şubat-Mart 1753’te atanmıştır (VAD.No: 1148, vr. 37a).

Bazı küçük camilerde müezzinlik ve loğkeşlik işini aynı anda yürütenler bulunmaktaydı. Duraklı Mahallesi’nde Nalband Ebu Bekir Camii’nde müezzinlik ve loğkeşliğe ücretsiz olara İsmail’e Maraş naibi Abdullah’ın arzıyla Rebiülevvel 1169/Aralık-Ocak 1755-1756’da berat verilmiştir (VAD.No: 1135, vr. 12b).

Kenif Loğkeşi: Bazı camilerde tuvaletler için ayrıca loğkeş mevcuttu.

Alaüddevle Cami-i Kebir’in keniflerine günlüğü bir akçe ile loğkeş olan Ali’nin vefat etmesinden sonra ücret az olduğundan kimse ilgi göstermemiştir. Artan vakıf gelirinden günlüğü iki akçe ile Durdu Mehmed Maraş kadısı Seyyid Mehmed Raşid’in arzıyla Rebiülevvel 1196/Şubat-Mart 1782’de tayin edilmiştir. Cami-i Kebir yakınında Şeyh Abdullah’ın yaptırdığı abdesthanenin loğkeşliğine bir akçe ile Mehmed İbrahim Rebiülahir 1164/Şubat-Mart 1751’de tayin edilmiştir (VAD.No: 1148, vr. 35b).

Loğkeşlik vazifesinde de görevden sebep göstermeden habersizce ayrılanlar vardı. Süleyman Bey Cami-i Kebir’inde ayak çeşmelerinin yarım akçe ile loğcusu olan Mehmed tarafından hizmeti terk edildiği ve üç dört seneden beri boş bulunduğunun tespit edilmesi üzerine görevine son verilmiştir. Yerine Hacı Veli’nin oğlu Ahmed’e Safer 1154/Nisan-Mayıs 1741’de Maraş naibi Mehmed’in arzıyla berat verilmiştir (VAD.No: 1145, s.114).

III.V.III. Neccar

Neccar, doğrama işleriyle uğraşan doğramacı, dülger ve marangoz anlamlarında karşılık olarak kullanılmaktaydı (Parlatır, 2006: 1274).

Maraş’ta XVIII. yüzyılda yapılar genellikle ahşaptı, camilerin ise bazı bölmelerinde ve iç kısımlarında ahşap ürünleri kullanılıyordu. Bakım ve onarımıyla da neccar yani marangoz ilgileniyordu. Süleyman Bey Camii’nde yarım akçe ile neccar Halil’in vefatı üzerine yerine Hacı İsmail mütevelli Ebu Bekir’in arzıyla Rebiülevvel 1114/Temmuz-Ağustos 1702’de merkez tarafından göreve getirilmiştir (VAD.No: 1159, vr. 45a). İsmail’in vefatı ile yerine bir akçe ile oğlu Yusuf Cemaziyelahir 1137/Şubat- Mart 1725’te tayin edilmiştir (VAD. No: 1119, vr. 192a). Neccara verilen ücret zaman içinde artmıştır. Süleyman Bey Camii’nde iki akçe ile neccar olan Mehmed’in vefatı üzerine oğulları Seyyid Ahmed ve Seyyid Ali Halifeler Maraş naibi Seyyid Mustafa’nın arzıyla Zilhicce 1174/Temmuz-Ağustos 1761’de atanmışlardır (VAD.No: 1135, vr. 24b).

III.V.IV. Tokatçı

Tokat; kale içi, siper, ahır ve ağıl anlamlarına gelen bir kelimedir (Pakalın, 1983: 510). Cami görevlisi olarak Hurufat’ta geçen tokatçı, caminin ahırının bakımından sorumlu olan kişi olmalıdır. Muhtemelen cami, medrese ve tekke gibi eserlerin çevresine bağlanan hayvanlara tokatçı bakıyordu.

Tokatçı, görevini birine veya oğluna bırakıp, işinden ayrılabilirdi. Ayrıca vazife sırasında bazı haksızlıklar da olmakta idi, ancak durumun anlaşılması ile hak sahiplerine işleri iade edilmekteydi. Süleyman Bey Cami-i Kebiri’nde bir akçe ile Halil rızasıyla görevi Derviş Mehmed’e devretmesi üzerine Derviş Mehmed Şevval 1109/Nisan-Mayıs 1698’de atanmıştır (VAD.No: 1140, vr. 343a). Tokatçı Derviş Mehmed’in üzerinden vazifeyi Derviş Ahmed’in aldığı tespit edilerek işine son verilmiş ve Derviş Mehmed görevine Cemaziyelevvel 1134/Şubat-Mart 1722’de devam etmiştir (VAD.No: 1157, vr. 51b). Bir akçe ile tokatçı Derviş Mehmed’in görevini bırakmasıyla yerine oğlu Halil’e Rebiülevvel 1154/Mayıs-Haziran 1741’de berat verilmiştir (VAD.No: 1145,s.114). meslekte görev süresinin belli olmadığı azli gerekmeyen durum olmadıkça kişilerin uzun süre hizmette bulunduğunu Derviş Mehmed’in 45 yıldan beri görevde durduğundan da anlaşılmaktadır.

III.VI. SU İŞLERİYLE İLGİLİ GÖREVLİLER

Benzer Belgeler