• Sonuç bulunamadı

Buğra, age., s 31 82 Platon, Symposion, s 91.

Ferda Atlı *

81 Buğra, age., s 31 82 Platon, Symposion, s 91.

bitti. Şimdi biliyorum, olabilir. Olacak da. Bulacağım öz yapımı... sen, bana gülümsersen. Gülümsemez misin; bana. İldüze?

İLDÜZE- Yüzegülücülük olurdu bu efendim, ikiyüzlülük olurdu. Herkesin elinden gelmez efendim.

İL ARSLAN- Öylesini istemem. O değil benim istediğim.84

İldüze, İl Arslan’ın Güneş Hatun’un etkisiyle ülkeyi dağıtmak istemeyeceğinin farkına varacak kadar zekidir. Tutkuyu ve hırsı sevmediğini, savaşı ve fethi istemeyen bir soydan geldiğini belirten İldüze, üzerlerinde hükümranlık kuran İl Arslan’ın ülke- sinin kendilerine kin ve nefretten başka bir şey vermediklerini söyler. İldüze’ye göre iç rahatlığıyla yaşamanın tek yolu hırslardan ve tutkulardan arınmaktır. Bu düşünce Nureddin’in düşüncelerine çok benzemekte ve İldüze’nin zekâsının yanında bilgelik yönünün olduğunu da göstermektedir. İldüze, İl Arslan’la evlendikten sonra çocuğu sayesinde iyice yerleşip Güneş Hatun’un ayağını kaydırma planları yapmak yerine kendi halkını ve ülkesinin çıkarlarını gözetmeye çalışmakta ve onlara karşı kendisini sorumlu hissetmektedir. İldüze’nin bu vatansever tavrı en yakını olan dayısı Uluğ Temir’in ayağını kaydırmaya çalışan Güneş Hatun’un bencil sevgisinin çok ötesinde bir anlayıştır. Aşkın iki eşit ve özgür insan arasında olabileceğini sezen İldüze, Stendhal’in tanımını akıllara getirmektedir:

Aşkın, insan kalbinde varolabilmesi için; aşık ve sevgilisi arasında eşitliğin, mümkün olabildiği ölçüde, sağlanması gerekir.85

İldüze’nin ülkesi özgür olduğunda İldüze de özgür bir kadın olacak ve çocuğunu halkına, aşkını İl Arslan’a takdim edecektir. Sarayda bulunan kişilerin hayata bakışını çabuk kavrayan İldüze, Nureddin’in isteklerinin gerçekleşmesinin çok zor olduğunun farkındadır.86

İkince perdede Nureddin ölmüş, başa İl Arslan ve Güneş Hatun geçmiş, seferlere hız verilmiş ve İldüze Nureddin’i öldürdüğü gerekçesiyle saraydan uzaklaştırılarak kimseyle görüştürülmemesi sağlanmıştır. Fakat yeğeni Güneş Hatun’un kendi hırsıyla ülkeyi yok edeceğini anlayan Uluğ Temir, olaylara el koyarak İldüze’yi kendisini ve Güneş Hatun’un elinden almaya niyetli olduğu çocuğu konusunda uyarır. İldüze, çocuğu için İl Arslan’la konuşup kendisine şerbeti verenin Güneş Hatun olduğunu açıklar.87

Tiyatro metninin son sahnesi düğümün çözüldüğü, İl Arslan’la Güneş Hatun’un hesaplaştıkları diyaloglardan oluşmaktadır. Çok büyük bir ihanete uğradığını elinden her şeyi kaçırdıktan sonra anlayan İl Arslan, Güneş Hatun’un her şeyi kendisi için tasarlamış 84 Buğra, age., s. 31-32.

85 Stendhal, age., s. 215. 86 Buğra, age., s. 32-33. 87 Buğra, age., s. 61-62.

olduğunu ve bütün yaptıklarını da İl Arslan’a ona olan sevgisi gibi gösterdiğini geç de olsa fark etmiştir. İl Arslan, İldüze’yi çağırarak artık onunla olduğunu Güneş Hatun’a ilan ederek Güneş Hatun’dan intikamını alır. İl Arslan’ın İldüze’den istediği şey yine gülümsemesidir. Böylelikle İl Arslan’ın Güneş Hatun’la kararan dünyası iyilik timsali olan İldüze ile aydınlanacaktır. Platon’un Devlet kitabında insanın üç varlıktan oluştuğu bunlardan birincisinin üç başlı canavar, diğerinin aslan ve üçüncüsünün insan olduğu söylenmektedir. En büyük ve güçlü taraf olan üç başlı canavardır, sonra aslan gelir ve bu iki yaratık insan şekli içinde hayat bulur. Dizginlenemeyen ve her arzu edileni anında yapan bu taraf üç başlı canavar, insan ve canavar arasında kalan kısım aslan ve dışta kalan ve en az yer kaplayan insandır. Platon’a göre insan zayıflatılıp canavar ve aslan sıkça beslenirse kişi eğriliğe, insan beslenip, aslan insanın himayesine verilip canavar ehlileştirilirse kişi doğruluğa ulaşacaktır.88 Freud’un id, ego, süperego kav-

ramlarını hatırlatan bu benzetmeler İl Arslan’ın metindeki durumunu özetlemektedir. İl Arslan egoyu, egoyu arzular boyutuyla besleyen, toplumsallığı, töreleri hiçe sayan Güneş Hatun Platon’un deyimiyle üç başlı canavarı Freud’a göre ise id’i, toplumsallığı, iyiliği, güzelliği sembolize eden İldüze ise insanı yani süperegoyu temsil etmektedir. Eser, metnin bel kemiği olan karakterle, Güneş Hatun’un sözleriyle son bulur. Hırsının kurbanı olduğunu geç de olsa fark eden Güneş Hatun, yaptıklarının eşine yete- mediğini ona çocuk veremediğini düşündüğü için olduğunu, sevgisine layık olamadığı İl Arslan’ı dünyanın sahibi yaparak daha büyük bir hediye vermek istediğini söyler. İldüze’nin içten sevgisi ile kendisinin tutku dolu sevgisi arasındaki farkı daha iyi anlamış ve artık İl Arslan’ı mutlu etmek için İldüze’nin onun yanında kalması ve onunla çoğal- ması gerektiğini kabul etmiştir. Kaderi elinde tuttuğunu zanneden Güneş Hatun, elinde tutamadığı kaderin bir oyunuyla Nureddin’e sunduğu kaseden zehir içerek intihar eder. Ateş kendi kendini yiyince, güç kendine karşı dönünce, varlık yitip gidişi anında bü- tünselleşiyormuş gibi görünür, yok oluşunun şiddeti var oluşunun en üst kanıtı, en açık kanıtıymış gibi görünür.89

Buğra’nın masal olarak adlandırdığı metin böylelikle iyilerin kazandığı kötülerin kaybettiği masal formuyla sonlanır. Son sahnede de yine ışık oyunlarıyla duygular se- yirciye yansıtılmaya çalışılır. Aydınlık karanlığa, sevgi tutkuya ve hırsa, ilahi duygular şeytani duygulara galip gelir:

GÜNEŞ HATUN- (Onlara dönmeden) Gitme İldüze, kal; İl Arslan’a senin sevgin gerek; benimki değil. (Sesi canlanıverir) Ben seni sevdim İl Arslan. Seninle yaşadım ben; sende yaşadım, senin için yaşadım. (Ton düşer) Doğru bilirdim, ama az bilirdin: Yetmedi sevgin sevgime... kısırlığıma. Sana bir çocuk yerine Dünya’yı vermek istedim; Dünya çocuğum 88 Platon, Devlet, s. 328-329.

Outline

Benzer Belgeler