• Sonuç bulunamadı

Emel Aydın Özer * TURNING PAIN INTO VERSES:

17 Breton, age., s 34.

Şair burada da ten rengine ve gözlere yoğunlaşarak bu çocuğun çektiği acıyı tarif etmeye çalışır. Beden, tüm yaşam enerjisini kaybetmiş, ağlamaktan yorgun düşmüştür. Bu yorgunluk, gözlerin baygın bakışından da anlaşılır. Divan şiirinin âşığına baygın bakışlar atan sevgilisinin aksine burada, aynı tasvir, farklı bir işlev için yapılır. Gözlerin rengi gitmiştir, ışığı sönmüştür. Bireyin çektiği acı, bedeni harap eder. Breton, “acıyla mahrem ilişki, acının bireyi etkilediği anda içerdiği anlama bağlıdır”, der.19 Dünyada

çekilen birçok büyük acıyı düşünecek olursak bu, onlara göre daha hafif bir acı çekme sebebi olarak görülebilir. Fakat buradaki birey oldukça duygusaldır ve bireyin hassasiyet düzeyi yüksektir. Bu nedenle bu çocuk, acının bedenini bu derecede harap etmesine müsaade eder. İçinde bulunduğu duruma yüklediği anlam, acının şiddetini arttırır ve çocuk, bu acının onun bedenini bu derecede yıkıma uğratmasına göz yumar. Görülen odur ki bu dönem, küçük hassasiyetlerin bedene büyük acılar çektirdiği bir dönemdir.

Hastalık ve aşk dışında bedenin acı çekmesine sebep olan üzüntü, kaygı, yoksulluk gibi unsurlar da şiirlerde dikkatimizi çeker. Bunlar da bedeni olumsuz yönde etkileyen acı kaynaklarıdır. Ele alacağımız ilk örnek olan “Küfeci Çocuk”ta (1895) Ali Ekrem, geçim kaygısı dolayısıyla yük taşıyıcılığı yapan bir çocuğu anlatır. Bu, çocuğun yaşına göre oldukça ağır bir iştir. Çocuk mutsuzdur, yorgundur. Hayat ışığı sönmüştür. Çocuk hem psikolojik hem de fizyolojik olarak acılar içerisindedir. Psikolojik olarak kendini güçsüz hisseder, mutsuzdur, umutsuzdur. Bunlar onun bedeninde zayıflık, yorgunluk gibi gözle görülür değişikliklere sebep olur. Şair, çocuktaki bu değişimi detaylıca anlatır. Çocuğun boyu iki büklüm durmaktan kırılmış gibidir. Vücudu incedir ve kemikleri yok denecek kadar zayıf düşmüştür. Gözlerinin ışığı yorgunluktan ve mutsuzluktan sönmüştür. Sürekli güneş altında çalışmaktan yüzü yanmıştır. Şair, “Güneş yemiş yüzünün rengini; hava yutmuş/ Yanık teneffüsünü...” diyerek çocuğun içinde bulunduğu üzücü durumu dile getirir.20 Bunca yorgunluğa, yıpranan bedenine rağmen bu çocuğun pek fazla para

kazanmadığını da şiirin sonunda öğreniriz. Ayrıca bazen çocuğa şiddet uygulandığı, çocuğun tekmelendiğinden bahseden şair tarafından ifade edilir. Başrolünde acı çeken bir çocuk bedeninin olduğu Ali Ekrem’e ait bir diğer şiir de “Hamal”dır (1900). Burada çocuğun bedeni bir şair edasıyla tasvir edilir. Bazen yük taşırken bacakları titrer. Çünkü yük, onun taşıyabileceğinden ağırdır fakat bir şekilde para kazanmak zorundadır. Bu nedenle, ağır da olsa yük taşımaya mecburdur. Bu çocuğun yüzü güneşten yanmış, gözleri çukurlaşmıştır ve yorgundur.21 Gözlerin çukurlaşmasını hem zayıflık hem de sağlıksızlık

belirtisi olarak yorumlamak mümkündür. Gül Mete Yuva, Servet-i Fünun döneminde sefalet temasının çok ilgi çektiğini ve bu temanın şiirlerde ele alınışında çocuğun özel bir yeri olduğunu söyler. Çünkü onun masumluğu, saflığı, çaresizliği, şiirde hedeflenen 19 Breton, age., s. 9-10.

20 (Bolayır), age., s. 160. 21 (Bolayır), Zılâl-ı İlham, s. 150.

duygusallığı arttırır.22 Görüldüğü üzere çocuk ve yoksulluk teması birleşince ortaya daha

hüzünlü şiirler çıkar. Başta Tevfik Fikret olmak üzere birçok şair böyle şiirler yazar. Ele aldığımız bu iki şiir, Ali Ekrem’in de bu tarzda şiirler yazdığını gösterir. Çocuğun acı çeken bedeninin anlatımında diğerlerinden farklı yönler pek yoktur. Sadece çocuk daha masumdur, daha zayıf ve acizdir. Bu nedenle onların bedenlerinin çektiği acıyı anlatmak, şiiri duygusal açıdan daha yoğun hâle getirir.

Tevfik Fikret’in “Balıkçılar” (1898) adlı şiirinde acının yoksulluk, korku, kaygı ve hüzün gibi birden çok kaynağı vardır.23 Bu şiirde, yoksulluğun ve çaresizliğin yaş-

lılıkta nasıl bir felakete dönüştüğü anlatılır. Kolcu, bu şiirin, Tevfik Fikret’in her gün penceresinden baktığı boğazın sularında gördüğü manzaralardan birinin öyküsünü anlattığını söyler. Bu, geçimini balıkçılıkla sağlayan bir ailenin sıkıntılarını dile getiren bir şiirdir.24 Şiirde yoksul bir balıkçı ailesinden bahsedilir. Bu aile üç kişiliktir: Yaşlı

ve hasta bir “nine” (anne), baba ve oğul. Aile fertlerinin karınları açtır fakat deniz dalgalıdır ve bu dalgalar durulmadan denize açılamazlar. Cesur ve özverili çocuk, fırtınalı havaya rağmen denize açılır. Ama boğularak ölür.

Şiirde üç kişiden bahsedilir: Anne, baba ve çocuk. Bu bedenlerle ilgili detaylı tasvirler yapılmaz. Çocuk gençtir, henüz hasta değildir fakat yemek yemeden geçen her dakika onun hasta olma ihtimalini de arttırır. Şiirde o anların tasviri yapılmaz fakat balık tutmak için denize açılan ve ne yazık ki geri dönemeyen bu çocuk, muhtemelen boğulmuştur yani bu küçük beden, acı çekerek can vermiştir. Baba artık yaşlanma- ya başlamıştır. Bedenin yorgunluğu her gün, bir önceki güne göre daha da artmaya devam eder. Adam bu nedenle kendini ve annesini “zavallı” olarak niteler. Oğlu üç gün olmasına rağmen dönmeyen adamın açlığına, yorgunluğuna, geçim derdine bir de evlat acısı eklenir. Şiirin sonunda adamın, denize açılıp da dönmeyen çocuğuna ağladığını görürüz. Gözleri yaşlıdır, içindeki karamsarlık yüzüne yansımıştır. Anne, günlerdir hem aç hem de hastadır. Daha doğrusu, açlık, bedeni zayıf düşürmekte ve hastalığı tetiklemektedir. Bunu şairin, kadının dudaklarını “soluk” ve “titrek” olarak tarif etmesinden anlayabiliriz. Kadının bedeni öylesine güçsüz düşmüştür ki, çocuk balıktan dönmeden ölmekten korkmaktadır.

Tevfik Fikret, bu şiirde imkânsızlıkların bedene nasıl yansıdığını görmemizi sağlar. Balıkçılık zor bir iştir. Beden gücü gerektirdiği için kişiyi daha çok yıpratır. Ayrıca bu işte gelir de sabit değildir. Para kazanamazlarsa yiyecek almakta zorlanırlar. Bu da bedenin sağlıksızlaşmasına sebep olur. Şair bu şiirde bedene acı veren iki unsurdan bahseder: geçim sıkıntısı ve hastalık. Buna bir de gidip de dönmeyen evladın kaygısı, korkusu ve ne yazık ki sonunda acısı eklenir.

22 Yuva, Modern Türk Edebiyatının Fransız Kaynakları, s. 210. 23 Tevfik Fikret, age., s. 36-37.

Outline

Benzer Belgeler