• Sonuç bulunamadı

2. KİLİKYA BÖLGESİ ve BOĞSAK ADASI

2.3. Boğsak Adası Arkeolojik Sit Alanı

Boğsak Adası 09.09.1978 tarihinde 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescillenmiştir. Günümüzde terkedilmiş olan adadaki antik yerleşime ait yapıların büyük bir kısmı yıkılmıştır. Bu yapıların plan izleri çoğu yerde takip edilebilirken, kimi yapıların duvarları da kısmen ayaktadır.

Boğsak Adası, Boğsak Koyu’nun güney girişinin 300 metre açığında yer alan yaklaşık 7 hektar yüzölçümünde, su kaynağı bulunmayan ve tarıma elverişsiz küçük bir kayalıktır (Varinlioğlu, 2012, s.172) (Şekil A.6). Ada kuş uçuşu mesafeyle 300 m genişliğinde ve 500 m uzunluğundadır; deniz seviyesinden 51 m yükselir (Varinlioğlu, 2017c, s.255). Ovacık ve Taşucu arasındaki irili ufaklı adalar arasında (Kösrelik, Dana/Pityussa, Güvercin, Boğsak) Boğsak Adası yoğun yerleşim görmüş adalardan biridir (Varinlioğlu, 2019a, s.5) (Şekil A.4).

İlk bakışta, yaşama uygun olmayan bu adada, 4. yüzyıldan başlayarak, adanın tüm yüzeyine yayılan bir yerleşim ortaya çıkmıştır (Varinlioğlu, 2019a, s.5). Seramik buluntularına dayanarak adanın en hareketli çağını 4. yüzyılın sonu ile 7. yüzyılın sonu arasında yaşadığı; ancak, yerleşimin daha küçük bir alanda da olsa, 9. yüzyıla kadar devam ettiğini; 12. yüzyıla kadar da bir şekilde kullanıldığını söylenebilir (Varinlioğlu, 2019a, s.5).

12

Bean ve Mitford, 1960’larda adanın zirvesinde 5. veya 6. yüzyıla tarihlendirilen bir yazıt bulmuştur ve bu yazıt 1987’de Dagron ve Feissel tarafından okunmuştur (Varinlioğlu, 2017c, s.262). Yazıtta ada yerleşiminin adı “Αστερηα” (Asteria) olarak geçmektedir (Varinlioğlu, 2011, s.172).10

Şekil 2. 2. Boğsak Adası’nın kuzey sırtı, 2013 (©BOGA Arşivi).

Boğsak Adası, kabotaj tipi deniz yolculuğunun gereksinim duyduğu demirleme, erzak ve malzeme tedariki, alışveriş, konaklama ve din hizmetlerini sağlayabilecek bir duraktı (Varinlioğlu, 2019a, s.6). 14.-16. yüzyıla gelindiğinde portulanlar ve deniz haritalarında Boğsak koyu Portus Pini adıyla anılmakta; ancak adanın terkedilmiş olduğu ve konaklamaya elverişli olmadığı belirtilmektedir (Varinlioğlu, 2012, s.173). 20. yüzyılın başında adayı ziyaret eden ilk akademisyen Guyer, 1950’de yayımlanan eserinde Kilise 5’in plan rölövesine yer vermiştir (Guyer, 1950, Abb 11-b). Boğsak Adası 1970’lerde Semavi Eyice başkanlığında yürütülen Silifke ve çevresinde gerçekleştirilen yüzey araştırması kapsamında iki sezon çalışılmıştır. Bu çalışmalarda adanın zirvesine yakın konumlanan ve bu tez kapsamında ele alınan Kilise 5 ve ilişkili olduğu Kilise 1’in rölöve ve restitüsyon çizimleri yapılmıştır (Eyice, 1977; Eyice, 1980). Ancak bu çizimler dönemin teknolojik koşullarının yetersizliği nedeniyle fazla detay içermez. Yine 20. yüzyılda ada Hellenkemper ve Hild tarafından ziyaret edilmiştir. Yayınlarında adanın yerleşiminden bahsetmiş ve 1986’da Kilise 5’e ait fotoğraflar yayımlamışlardır (Hellenkemper ve Hild, 1986, s.37, lev. 19-23). Ayşe Aydın, 2004’te Kilise 5’i konu alan bir makale yayımlamıştır ve bu yapının işlevine yönelik öneride bulunmuştur (Aydın, 2004). Ancak bu çalışmalarda ada yerleşiminin dokusu, işlevleri, Isaurya kıyısı ve Akdeniz ile ilişkisi irdelenmemiştir (Varinlioğlu, 2012, s.172). Ada, 2010-2015 yıllarında, Günder Varinlioğlu başkanlığında yürütülen

10 Yazıtın çevirisi “Müreffeh olsun kent gibi kurulmuş Asteria” şeklindedir (Varinlioğlu, 2017c, s.262-

13

Boğsak Arkeolojik Yüzey Araştırması’nın (BOGA) çalışmalarının odağında yer almıştır.

2.3.1. Adadaki yerleşim düzeni

Boğsak Adası yerleşimi, geniş bir alana yayılmış olmakla birlikte, yapıların büyüklüğü, mekânsal düzeni, mimari elemanları ve bezemesi, duvar örgüsü kalitesi ve yerleşim düzeni açısından, sıradan bir kırsal yerleşimden farklı değildir (Varinlioğlu, 2019a, s.7). Yerleşimin yamaçlarında, evler, dükkanlar, depolar, ticari mekânlar içerebilecek büyük bir mahalle; kıyı boyunca kesintisiz uzanan, işlevlerinden emin olunamayan sıralı yapılar; yer altı-yer üstü sarnıçları ve drenaj kanallarından oluşan yağmur suyu toplama ve tahliye sistemi; geniş nekropol alanları ve yedi adet farklı büyüklükte kilise günümüze gelmiştir (Varinlioğlu, 2019a, s.5) (Şekil E.1).

Kiliselerden beşi adanın doğusundadır. Batıdaki Kilise 2 ise karadan algılanabilecek konumdadır. Doğu yamacındaki kiliselerden ikisi, tez kapsamında ele alınan Kilise 1 ve Kilise 5’dir, bu kiliselerin oluşturduğu yapı grubu adanın zirvesine yakın konumlanmıştır. Kilise 1 boyut olarak, adadaki en büyük bazilikadır. Kilise 5 ise kare içinde haç plan şemasıyla adadaki bazilikalardan boyut, biçim ve büyük olasılıkla işlev bakımından farklılık gösterir.

Adanın hemen her kesiminde mezar kalıntıları görülmekle birlikte, kuzey, kuzeydoğu, batı ve güney yamaçlarında yayılmış geniş bir nekropol alanı vardır (Varinlioğlu, 2012, s.175). Mezarların çoğu khamasorion tipindedir.

Adanın doğu yamacının kuzey bölümünde, adanın deniz seviyesinden 10-25 m yükseklikteki yamaçta, kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda düzenlenmiş teraslar üzerinde yükselen ve birbirinden dar geçitlerle ayrılmış yapılardan oluşan bir mahalle bulunmaktadır (Varinlioğlu, 2014a, s.20; Varinlioğlu, 2014b, s.135). Evlerin planları kısmen anakaya kütlesine göre şekillenmiştir; bu doğrultuda oluşturulan terasta daha fazla alanın kullanılabilmesi için yapılar terasa dik değil, paralel inşa edilmiştir (Varinlioğlu ve Esmer, 2017, s.260). Yapıların ikinci katı ahşap hatıllar ve taş örgülü kemerlerle taşınmaktadır (Varinlioğlu, 2014a, s.20).

Adada doğal su kaynağı olmaması nedeniyle bütün yapılar sarnıçlarla ilişkili planlanmıştır, bu sarnıçlar yapıların bodrumunda, zemin katında veya yakın çevresinde olabilir. Sarnıçlar çoğu zaman harçsız olarak kesme taştan örülmüştür ve iç

14

yüzeyleri hidrolik sıva ile kaplanmıştır. Adadaki hemen hemen tüm yapılarda harçlı kaba yonu duvar örgüsü görülür. Çok büyük olmayan taşlara kabaca dikdörtgen prizma biçimi verilmiştir. Kesme taş, kiliselerin apsisleri, kubbe ve yarım kubbeler, tonozlar dışında nadir kullanılmıştır (Varinlioğlu ve Esmer, 2017, s.264 ve s.268).

2.3.2. Boğsak Arkeolojik Yüzey Araştırması (BOGA)

2010 yılından beri Mersin İli, Silifke İlçesi sınırlarında, Taşucu Körfezi’nin adaları, kıyıları ve hinterlandında gerçekleştirilen Boğsak Arkeolojik Yüzey Araştırması (BOGA), Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nden Doç. Dr. Günder Varinlioğlu başkanlığında yürütülmektedir. Bu proje, Taşucu Körfezi ve hinterlandında kültürel peyzajı, yerleşim dokusunu, mimari gelenekleri ve ekonomik yapıyı araştıran bir yerleşim, peyzaj ve ada arkeolojisi projesidir ve Taşucu Körfezi’nin doğal kaynaklardan yoksun adalarının Geç Antik çağda yerleşim merkezi olması konusu ana araştırma konuları arasındadır (Varinlioğlu, 2017a, s.91; Varinlioğlu, 2019a, s.2).

Adada, Dr. Öğr. Üyesi Mine Esmer liderliğinde, 2014 yılından beri Yapı Envanteri çalışmaları sürdürülmektedir. Dr. Murat Eroğlu ise 2013-2018 yıllarında doktora tezi kapsamında arkeometri çalışmaları yürütmüştür (Eroğlu, 2018). Bu çalışmaların sonucunda adadaki yapı teknikleri, mekân kullanımı, mimari öğeler ve yapı malzemesi hakkında bir veri dağarcığı oluşturulmuştur (Varinlioğlu, 2018, s.474).

15