• Sonuç bulunamadı

1.3. Kızılçam Hakkında Genel Bilgi

1.3.4.3. Biyotik Faktörler

Kızılçamda kozalak, tohum, tomurcuk, sürgün, iğne yaprak, kabuk ve odun zararlıları olmak üzere birçok zararlılar mevcuttur. En yaygın zararlısı Çam keseböceği (Thaumetopea pityocampa (Schiff.)) olarak bilinmektedir. Bu böcek, Akdeniz iklimi etkisinde olan alanların çam zararlısıdır ve yaptığı zararlarla özellikle gençlik ve ağaçlandırma alanlarında fidanların ölümüne dahi neden olmakta, çoğu kez de form bozukluğuna ve sekonder karakterli böceklerin fidanlara yerleşmesine sebep olmaktadır (Erdem, 1968).

39

Kızılçam tomurcukları üzerinde; Çam sürgün bükücü (Rhyaciona bouliana (Den. & Schiff.), tırtılları, tomurcukları delip içine girerek ve tomurcuğun iç kısmını oyarak zarar vermektedir. Bu şekilde zarar gören tomurcuklar da ya kurumakta ya da postacı boynuzu denilen anormal oluşumlara sebep olmaktadırlar (Çanakçıoğlu, 1998).

Rhyacionia frustrana (Comstock) türünün de, Kızılçamda, R. bouliana türüne benzer

şekilde zararlar yaptığı tespit edilmiştir (Can ve Özçankaya, 2006). İğne yaprak arıları (Diprion pini (L.) ve Neodiprion sertifer (Geoffr.)), Kızılçamın iğne yapraklarında zarar yapar. Kemirdikleri iğne yaprakların orta kısmında bıraktıkları damarlar, kıvrılmış sarı kahverengi iplik ve yumaklar şeklinde görünür. Bunlardan ayrı olarak; Poecilimon hamatus Brunner, Cinara palaestinensis Hille Ris Lambers,

Leucapsis pini (Hartig), Marchalina hellenica (Genn.) türleri de Kızılçamın

tomurcuk, sürgün ve iğne yapraklarında zarar yapan türlerdendir (Özkazanç, 1987). Akdeniz Çam kabuk böceği (Orthotomicus erosus (Woll.)), su ekonomisi bozulmuş ağaçları tercih etmektedir. Zararlı ile mücadele etmek; tuzak ağaçları ve feromon tuzaklarla mümkün olabilmektedir (Özkazanç ve ark., 1985). Çam kozalak hortumlu böceği (Pissodes validirostis Sahlberg) yumurtasından çıkan tırtıllar, kozalağın iç kısmını tahrip ederek gelişmesini önlerler (Özkazanç, 1987). Çam pamuklu koşnili (Marchalina hellenica (Gennadius)), Kızılçamların özsuyunu emerek zarara yol açmaktadır. (Çanakçıoğlu, 1993). Kızılçam kozalaklarına ve dolaylısıyla da tohumlarına ise; Pissodes validirostris Gyll., Laspeyresia (Cydia) conicolana Heyl.,

Dioryctria mendacella Stgr., türleri zarar vermektedir (Özkazanç, 1987). Can ve

Özçankaya (2006) tarafından da; Ernobius pini ile Camptomyia pinicola Mamaev ve

Asynapta strobi Kieffer türünün de kozalaklarda zarar yaptığı tespit edilmiştir.

Küçük orman bahçıvanı (Blastophagus minör (Hartig)) ve Büyük orman bahçıvanı (Blastophagus piniperda) Kızılçamında aralarında bulunduğu çam alanlarının önemli zararlılarındandır. Ayrıca, Dioryctria sylvestrella Ratz. (Reçine kelebeği), Kızılçamın reçine ve yağlarını emerek zarar veren bir tür olarak belirtilmektedir (Özkazanç, 1987). Kızılçamda zarar yapan bu türlerle de biyolojik olarak, parazitlerinin üretilip alanlara salınması yoluyla veya zararlı tırtıllarında hastalık yapan bakteri ve mantarların ormanda üremelerini sağlamak suretiyle; ya da çok mecbur kalındığında kimyasal olarak, ilaçlama yoluyla; bunlardan ayrı olarak, Çam

40

keseböceği ile mekanik olarak da, kese örülen dalların kesilip yakılması suretiyle mücadele edilmektedir. (Özkazanç, 1987).

Kızılçam (Pinus brutia Ten.)’ın Silvikültürel Özellikleri

Ülkemiz koşulları dikkate alındığında, ormandan beklenen çok yönlü hizmetlerin karşılanabilmesi için, ormanların alansal olarak genişletilmesi zordur. Bu durumda ormanları koruma, bozuk ormanları ıslah etme ve birim alandaki üretimi artırma seçenekleri ortaya çıkmaktadır (Ürgenç ve Boydak, 1981; Çalıkoğlu, 1997). Bu çalışmaların gerçekleşebilmesi de kaliteli, orijini belli, sağlıklı bireylerden elde edilen tohumların kullanılmasını gerektirmektedir (Çetin, 2010).

Kızılçam, verimli yetişme ortamlarında ve entansif kültür yöntemlerinin uygulandığı yetişme ortamlarında hızlı gelişen tür nitelikleri taşıyan bir ağaç türümüzdür. Odabaşı, (1983)’na göre, ülkemizdeki uygun türlerde düzensiz seçme kesimleri yerine önerilen yaş sınıfları yönteminin, ilk kez 1965 yılında, Antalya’da ve Kızılçamda başlatıldığını belirtmektedir (Boydak, 1993).

Kızılçamın doğal gençleştirilmesinde yaygın olarak “doğal tohum dökümü ve tohum takviyesine dayalı tıraşlama işletmesi” uygulanmaktadır (Genç, 2006). Bu yöntemde, gençleştirilecek sahada tohumların büyük oranda saçılmasından sonra, tohum takviyesi yapılarak, mevcut siper konumundaki ağaçlar tıraşlanmakta ve saha tamamen boşaltılmaktadır. Bu kesimden elde edilen kozalaklı veya kozalaksız dallar ince bir örtü halinde sahaya serilmektedir (Genç, 2004). Takviye tohuma ihtiyaç duyulması, Kızılçamda tohum veriminin sayısal olarak az olduğu; rutubet şartları oluşuncaya kadar, yani uzun bir süre tohum yerde kalacağı için kayıplar daha fazla olacağı (Ayhan, 2002) ve çimlenme yeteneğindeki tohumların doğal koşullardaki zararlılar nedeniyle ancak %40 kadarı çimlenerek yaprak örtüsü üzerine çıkabildiği (Keskin ve ark., 1996) durumlarda söz konusudur.

Kızılçamın doğal gençleştirilmesinde, 1-2 cm kalınlıktaki ölü örtünün sorun oluşturmadığı; aksine yararlı olduğu kabul edilmektedir (Ata, 1995).

Orman yangınları, Kızılçam ekosistemlerinin bir öğesi olarak değerlendirilir ve doğadaki oluşumlar bütünüyle yangınların olumsuz etkilerini gidermeye yöneliktir.

41

(Şefik, 1965). Neyişçi (1986)’ye göre; Kızılçam, herşeyden önce, örtü yangınlarında kambiyum ölümlerine engel olabilecek kalın ve yalıtıcı bir kabuğa sahiptir. Şefik (1965)’e göre fidanlar çok erken yaşlarda (4-7 yaş) kozalak vermeye başlarlar ki bu süre Neyişçi (1985)’nin yangın izi taşıyan ağaçlardan aldığı enine kesitlere dayanarak hesapladığı 9 yıllık ortalama yangın süresinin altında kalmaktadır. Bu bir anlamda, genç Kızılçam meşcerelerinin bile yangından sonra gençleşebilmelerini sağlayabilecek tohum kaynağını güvence altına aldıklarının bir işareti olarak kabul edilebilir. Aynı güvence yaşlı ormanlarda her yıl yeterli kozalak ve tohum üretimi ile sağlanır (Şefik, 1965; Hoffman, 1939; Saatçioğlu, 1967; Özdemir, 1977; Neyişçi, 1986). Kızılçam kozalaklarından bir bölümü açılmadan ve tohumlarını dökmeden ağaç üzerinde 8-9 yıl kalabilmektedir (Şefik, 1965, Saatçioğlu, 1967; Neyişçi, 1986). Bu tür geç açılan kozalaklarla, yangın için ağaç üzerinde ek bir tohum deposu oluşturur (Gill, 1977; Neyişçi, 1986). Yangın sırasında kozalak karpellerini kapalı tutan reçineli maddeler, yüksek sıcaklık nedeniyle, bozularak tohumların dökülmesine izin verirler. Dökülen tohumlar ise çimlenmeden ve çimlenme yeteneklerini yitirmeden toprakta bir yıl ve daha uzun süre ile kalabilmektedirler (Özdemir, 1977).

Diğer yandan Kızılçamın tek yaşlı ve tek tabakalı ormanlar kurması (Özdemir, 1977; Saatçioğlu ve Pamay, 1967), bu ormanların bir yangın sonucunda gençleşmiş olabilecekleri varsayımını desteklemektedir. Nitekim geçmişte yanan kimi Kızılçam alanları bugün tek yaşlı ve tek tabakalı Kızılçam ormanlarıyla kaplıdır (Neyişçi, 1987b).

Özdemir (1977), Antalya Bölgesinde Kızılçamın doğal gençleştirilmesi olanaklarını incelediği doktora çalışmasında “Yangın Kültürü”nü, en uygun ve ucuz toprak hazırlama yöntemi olarak tavsiye etmektedir. Yine bunun gibi yapılmış bazı çalışmalarda da; Neyişçi (1985; 1986); Kızılçam tohumlarının yüksek sıcaklık derecelerinde bile çimlenme yeteneklerini tamamıyla kaybetmediğini; hatta çıplak olarak ısıtılan tohumlardan elde edilen fidanların daha fazla biyolojik kütle ürettiklerini ileri sürülmüştür.

42

Kızılçam (Pinus brutia Ten.)’ın Hasılat ve Amenajman Esasları

Orman ağaçlarına ilişkin “hızlı gelişen tür” kavramının çeşitli bilimsel ortamlarda değişik tanımları yapılmıştır. Konuya odun hammaddesi üretimi ya da endüstriyel plantasyonlar açısından bakıldığında, bir yaklaşıma göre, 30 yaşında hektardaki genel ortalama artımı 10 m3’ün üzerine çıkan türler “hızlı gelişen tür” olarak kabuk edilmektedirler (Atay, 1971; Eraslan, 1983; Çalışkan, 2007). Bu kritere göre, Kızılçam hızlı gelişen türler sınıfına girmektedir. Çünkü Erkan (1996)’ya göre Kızılçam, doğal ormanlarında, I. Bonitet alanlarda, 30 yaşında, yılda 10,5 m3/ha ortalama artım yapmaktadır. Kızılçam ağaçlandırmalarında ise 4,5 m2’lik büyüme alanı koşullarında 27. Yaşta da yılda 15,4 m3/ha ortalama artım düzeyine ulaşmaktadır (Usta, 1991).

Kızılçam ülkemizin hızlı gelişen türlerin başında olduğu öngörülmektedir (Saatçioğlu, 1982; Çatal, 2009). Hatta I. bonitette iyi bir ilk tesis ve bakım tekniği kullanmak şartı ile Kızılçamın ülkemizde ve Avrupa’daki diğer türlere göre en hızlı büyüyen iğne yapraklı ağaç türü olacağı belirtilmektedir (Usta, 1991; Çatal, 2009). Bir ışık ağacı olan Kızılçam, aynı yaşlı ve tek katlı meşcereler yapan bir tür olarak bilinir (Pamay, 1968). Genel gençleştirme süresi 10 yıldır. Aynı yaşlı meşcerelerde bireyler arasındaki yaş farkı gençleştirme süresini geçmeyeceğinden (Eraslan, 1971; Evcimen, 1972) dolayı, Kızılçam 10 yıldan daha fazla yaş farkı bulunmayan meşcereler kuracağı kabul edilir (Eler, 1993). Optimale ulaşabilmek ve gençleştirme yapabilmek için de; bu durum dikkate alınmaktadır.

Ancak, zaman içerisinde gerekli bakımların yapılmaması ile kendiliğinden yetişen Kızılçam meşcerelerinde, boşluklarda sonradan meydana gelen bireylerin dışında, yan yana bir arada büyümüş fertlerinde tabakalı bir yapı oluşturabildiği ve bu fertler arasında 10 yıldan fazla yaş farkının bulunduğu da görülebilmektedir (Eler, 1993). Maktalı ormanları planlarken bilinmesi gereken en temel faktörlerden birisi de “idare süresi” veya “olgunluk süresidir”. İdare süresi, meşcerelerin olgunluk sürelerinin ortalamasına denk gelen bir üretim süresidir. Diğer bir ifadeyle, meşcerenin gençliğinden, olgunlaşıp kesildiği zamana kadar geçen süreye “idare süresi” denir. Esasen idare süresi kavramı kapsamlıdır. Örneğin; bir yetişme yerindeki Kızılçam

43

işletme biriminde, en yüksek odun hasılatı önemli olurken, başka bir yerde ve aynı yetişme yerinde gelir veya ekonomik düşünceler ağır basabilir. Hatta bazı yerlerde odun üretimi ikinci planda kalabilir. Bütün bu durumlar, Kızılçam yayılış alanlarında hangi alanların, ne tür ormancılık faaliyetlerine tahsis edileceğinin saptanmasının zorunlu olduğunu göstermektedir (Alemdağ, 1993). Bu yüzden de; idare süresi hesaplanırken birçok kritere dikkat edilir ve bu kriterlerin ortak etkilerine dayanılmak suretiyle doğru bir idare süresi belirlenir. Bu kriterler; ormanın işletme amacı, amaç çapı, ağaç türü, bonitet sınıfı, teknik olgunluğu, en yüksek odun hasılatı olgunluğu, doğal olgunluğu, bakım ve gençleştirme metotları olarak belirlenir.

Alemdağ (1962), Kızılçam meşcerelerinin en yüksek hasılatı veren olgunluk müddetlerini (genel ortalama artımın maksimum olduğu yaşlar), I., II. ve III. bonitet için sırasıyla 55, 58 ve 63 yıl olarak belirlemiştir. Kızılçamın genel ortalama artımının maksimum olduğu yaşlar (Yeşil, 1992) tarafından I., II., III., IV. ve V. bonitet sınıfları için sırasıyla 65, 70, 75, 80 ve 85 yıl olarak belirlenmiştir. Kızılçam meşcerelerinde doğal ömür ise (fiziksel veya doğal olgunluk yaşı), Fethiye- İncirköy’deki Kızılçam meşcerelerindeki 120 cm çapındaki ağaçta 310 yıl olarak belirlenmiştir (Asan, 1998). Orman Genel Müdürlüğü tarafından asli ağaç türlerimizin idare süreleri 1941, 1955 1973, 1977 ve 1978 tarihlerinde çeşitli tamimlerle değiştirilmiş olup, 1978 yılından itibaren Kızılçam türü için kullanılan idare süreleri iyi bonitet için 50 yıl, orta ve kötü bonitetler için ise 60 yıl olarak alınmaktadır (Anonim, 1998). Diğer taraftan, koruma fonksiyonlu işletme sınıflarında Kızılçam 80-100 yıl idare süreli olarak işletilmektedir (Yeşil, 1992). Münferit planlamalarda ise Kızılçam meşcereleri 50-80 yıl idare sürelerinde işletilmektedir. 2004 yılından sonra Kızılçam meşcereleri için geçerli bir idare süresi yerine, her Orman İşletme Müdürlüğü kendi şartlarına (işletme amaçları ve öncelikleri, silvikültürel istekler, ormanların diğer hizmetleri, piyasanın istekleri, pazarlama imkanları gibi faktörleri dikkate alacak şekilde) bağlı olarak idare sürelerini belirlemektedir (Anonim, 2008). Özellikle ekosistem tabanlı çok amaçlı planlamada ise odun üretimi yanında su üretimi ve karbon depolanması gibi ormanların diğer hizmetlerini gerçekleştirecek şekilde idare süreleri belirlenmekte ve genellikle odun üretimi için belirlenen idare süresinde daha uzun bir idare süresi önerilmektedir (Başkent ve ark., 2001).

44

Ülkemizde, OGM tarafından Kızılçam meşcelerinde uygulanan idare sürelerini 1941 yılı yönetmeliğinde 150, 1955 yılı yönetmeliğinde 80-150, 1973 yılından sonraki amenajman planlarında 60, 1977 OGM oluruna göre 40-50, 1978 tarihli OGM oluruna göre 50-60 yıl arası olarak belirlenmiştir. İdare süresindeki değişim kısalma yönünde olmuş ve idare süresi 40 yıla kadar indiği dönemler olmuştur (Köse ve Yavuz, 1993). Ancak uygulamada Kızılçamın idare süresi 60 yıl olarak kabul edilmiştir (Özdemir ve Eler, 1993).

Bundan ayrı olarak, Alemdağ (1993)’ın yaptığı çalışmada da, birkaç çeşit üretim amacına yönelik; farklı idare süreleri hesaplamıştır (Tablo 3).

Tablo 3. Kızılçam işletmelerinde olgunluk süreleri (yıl) (Alemdağ, 1993)

Olgunluk Süresi (yıl) Bonitetler

İyi Bonitet Orta Bonitet Fena Bonitet

En Yüksek Odun Hasılatı 55 58 63

En Yüksek Gelir 51 60 69

Kerestelik 67 83 104

Maden Direği 35 42 52

Reçine Üretimi 68 84 106

Bugün geldiğimiz noktada; 2008 yılında çıkan “Orman Amenajman Yönetmeliği” (T.C. Resmi Gazete, 2008) ve 2014 yılında çıkan “Ekosistem Tabanlı Fonksiyonel Orman Amenajman Planlarının Düzenlenmesine Ait Usul ve Esaslar” (OGM, 2014b) Tebliğine göre ise odun üretimi yanında toprak koruma, su koruma, yaban hayatı koruma, rekreasyon ve karbon depolama gibi diğer fonksiyonları da gerçekleştirecek şekilde idare süreleri belirlenmekte ve genellikle odun üretimi için belirlenen idare süresinden daha uzun yaklaşık 150-200 yıllık bir idare süresi önerilmektedir.

Görüldüğü gibi; işletme ormanlarında idare süresi, hedeflenen ormancılık amacına göre değişmekte ve planlarda bu şekilde belirtilmektedir. Günümüzde son yapılan amenajman planlarında; diğer türlerde olduğu gibi Kızılçamda da idare süresini, planlayıcılar ve orman yöneticileri birlikte kararlaştırmaktadır.

45

Kızılçam (Pinus brutia Ten.) Odununun Anatomik ve Teknolojik Özellikleri ile Kullanım Alanları

Kızılçam odununa ilişkin yapılan makroskopik incelemelere göre; Kızılçamda diri odun; geniş ve kırmızımsı renkte olup enine kesitte gövde yarıçapının takriben 2/3’ü kadardır. Öz odun ise; daha koyu olup, sınırı bariz morumsu-kırmızımtırak kahverengidir. Yıllık halka sınırları belirgindir. Yaz odununun dış sınırı keskin, iç sınırında ise ilkbahar odununa geçiş ani olmayıp oldukça tedricidir. Yaz odunu tabakasının yıllık halka içerisindeki payı az, rengi özellikle öz odun içerisinde koyu morumsu kahverengidir. Yıllık halka sınırları belirgin şekilde olup, kaba dalgalı ilkbahar odunundan yaz odununa geçiş genellikle hızlıdır (Bozkurt ve ark., 1993). Kızılçam odununda mikroskobik özellikler olarak da; reçine kanalları açık ve belirli olup, enine kesitte, yaz odunu tabakası içerisinde veya bu tabakanın iç kenarına yakın kısımlarda açık renkli noktacıklar halinde görülür (Berkel, 1957).

Kızılçam odununu orman endüstrisinde uzun yıllardan beri oldukça geniş bir kullanım alanına sahiptir. Bu kullanım yerleri arasında; tel direği, maden direği, yapı materyali, yat ve tekne malzemesi, ambalaj sandığı, yonga levha, kontrplak, selüloz ve kağıt, çit direği, reçine ve değişik birçok kimyasal maddeler sayılabilmektedir (Bozkurt ve Göker, 1980; Bozkurt ve ark.; 1993; Çolakoğlu ve ark; 1993; Çalışkan, 2007). Bunun dışında inşaat malzemesi, çit kazığı, döşeme, travers, tarım aletleri ve mobilya yapımında; kabuğu da tanen üretiminde kullanılmaktadır (Erten ve Taşkın, 1985). Yine, odunun sülfat yöntemiyle selülozik madde elde edilmesinde gerek lif morfolojisi, gerekse kimyasal bileşim ve dayanım özellikleri bakımından elverişli bir hammadde olduğu saptanmıştır (Göksel, 1984). Bunlardan ayrı olarak, Usta (1993) tarafından; Kızılçam kabuğunda yüksek oranda ekstraktif madde bulunduğu tespit edilmiş; kabuğun seyreltik alkalide çözünen madde miktarının yüksek olmasına bağlı olarak da polifenoller bakımından zengin olduğu sonucuna varılmış ve bu nedenle; Kızılçam kabuğunun ekstraktif madde üretimi ve polifenoller elde edilerek yapıştırıcı üretiminde değerlendirilebileceği belirtilmiştir.

46

Kızılçam (Pinus brutia Ten.)’ın Hasılatı ve Amenajmanına İlişkin Literatür Özeti

Kızılçam; yayılış alanı, artım ve büyüme özellikleri, yarattığı ekonomik değer dolayısıyla ülkemizin en önemli asli orman ağaçlarından birisidir. Bu önem, ülkemizde yayılış alanı bakımından ilk sırada; hacim olarak da Anadolu Karaçamından sonra ikinci sırada yer alması ve odununun çeşitli kullanım yerlerine sahip olmasından ileri gelmektedir. Bu yüzden Kızılçam ağaç türünün çok yönlü ele alınıp tanımlanması gerekmektedir. Bu denli öneme sahip olan Kızılçam türümüz, birçok araştırmacının dikkatini çekmiş ve günümüze kadar; bu türün botanik özellikleri, silvikültürel özellikleri, hasılatı ve amenajmanı, teknolojik özellikleri ile kullanım alanları gibi birçok konuda çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalardan hasılat ve amenajman konularında yapılmış olan araştırmaların bazıları aşağıda özetlenmiştir.

Ülkemiz açısından büyük öneme sahip olan Kızılçam türü ile ilgili hasılat araştırmaları Alemdağ (1962) ile başlamaktadır. Alemdağ, bu çalışmada; müdahale görmemiş, aynı yaşlı, saf ve normal (tam) kapalı Kızılçam meşcereleri için çift girişli hacim tablosu (genel hacim tablosu), bonitet tablosu ve hasılat tablosu oluşturmuş; bunun yanısıra idare süresinin saptanması ve Kızılçam ormanlarının amenajman esasları hakkında incelemeler de yapmıştır. Bu çalışma ile ilk defa normal kapalı, müdahale görmemiş saf Kızılçam meşcerelerinin hasılatı, idare süresi ve amenajman esasları ortaya koyulmuştur. Bu çalışma kapsamında Alemdağ, Türkiye’de Kızılçamın optimum yetişme ortamına sahip olduğu düşünülen yörelerden 132 adet örnek alan almış ve bu örnek alanlardan 109 tanesi değerlendirmek suretiyle, Kızılçam için, üç bonitet derecesine göre bir hasılat tablosu düzenlemiştir. Ayrıca, Kızılçam ormanlarının idare süresi ve işletilmesine ilişkin sonuçlar da ortaya koymuş ve bunların dışında da; örnek alanları 600 metre yüksekliğin altı ve üstünde olanlar şeklinde gruplandırarak, yükselti ile hacim artımı arasında bir ilişki araştırmış, ancak anlamlı bir ilişki bulamamıştır. Sonuç olarak, alçak yükseltili bölgelerde iyi bonitet; yüksek rakımlı bölgelerde de kötü bonitet sahaların bulunduğu sonucuna varmıştır. Bu sonuca göre de, yükselti farkına göre bir bonitet ayrımına gerek duymamıştır. Ürgenç (1972), Akdeniz Yöresinde, Radiata Çamı (Pinus radiata), Sahilçamı ve Kızılçam ağaçlandırmalarında ağaç türlerinin gelişim durumlarını incelemiş, değişik

47

yaş basamakları için yıllık artım, orta çap, meşcere boyu ve meşcere hacmi değerlerini tablolaştırmıştır. Çalışma sonucunda; Kızılçamın diğer söz konusu ağaç türleri gibi hızlı büyüdüğünü ve 45 yaşından sonra genel ortalama hacim artımının azalmasından dolayı idare süresinin azaltılması gerektiği belirtmiştir.

Sun (1977), Kızılçamın tek ağaç bazında, artım ve büyümesinin simülasyonunu yapmıştır. Bu amaçla oluşturduğu tek ağaç büyüme simülasyon modeline, ağaç yaşı, bonitet endeksi ve taç etkileşiminin fonksiyonlarını değişken olarak eklemiştir. Uğurlu ve Özer (1977), Antalya Bük Araştırma Ormanında 251 Kızılçam ağaç verisinden faydalanarak çift girişli ağaç hacim tabloları düzenlemişlerdir.

Sun ve ark. (1978)’nın yaptıkları çalışmada, ülkemizdeki temel ağaç türlerimiz (Kızılçam, Karaçam, Sarıçam, Göknar, Sedir, Kayın) için; 1160 adet örnek ağaç verisinden yararlanarak ağaç hacim tabloları (tek ve çift girişli) oluşturmuş, aynı zamanda ilgili ağaç türleri için, tek ağaç ve birim alan bazında ürün çeşidi ve kabuk oranlarını saptamış ve tek ağaç ürün çeşidi hacim oranları için çok girişli tablolar düzenlemişlerdir.

Yine Sun ve ark. (1980); Antalya Bük Araştırma Ormanı’ndaki Kızılçamlarda yaptıkları araştırmada, orta ağaç yöntemi ile tek ağaç ve hektardaki biyolojik kütle bileşenlerinin yaş ve fırın kurusu ağırlıklarını belirlemek için eşitlikler geliştirmişlerdir.

Sun (1983); Antalya Bük araştırma ormanlarından elde ettiği materyal yardımıyla bir Kızılçam ağacının büyümesini simgeleyen çap, boy ve dalların gerçek değerlerine dayalı matematik modelleri geliştirerek değişik yaş sınıflarına göre yıllık verileri saptamıştır (Yeşil, 1992).

Özdemir ve ark. (1984); Antalya Yöresi doğal Kızılçam meşcerelerinde yapmış oldukları çalışmada değişik aralık mesafelerde uyguladıkları sıklık bakımının ağaçların çap, boy ve tepe tacının gelişimine etkisini incelemişler ve söz konusu ağaç özellikleri üzerinde en fazla etkinin, sıklık bakımında 3x3 m aralık mesafede olduğunu tespit etmişlerdir (Çatal, 2009).

48

Ceylan (1988) tarafından da; Muğla Yöresindeki genç Kızılçam meşcerelerinde; değişik sıklıkta mutedil ve şiddetli olarak uygulanan ilk aralamaların Kızılçam meşceresine etkisi araştırılmış; bu çalışmada kuvvetli yüksek aralamanın, tek ağaç hacim artımı üzerinde daha fazla etkisi olduğu belirlenmiştir. Yaş grupları olarak da, genç meşcerelerin, bakım kesimlerinden sonra daha çok çap artımı yaptığını belirlemiştir (Çatal, 2009).

Eler (1988), Antalya Yöresi doğal Kızılçam ormanlarında yapmış olduğu çalışma ile ağaç türüne ileri yaşlarda yapılan, meşcere bakım çalışmalarının artım ve büyüme üzerine etkilerini ortaya koymaya çalışmıştır. Bu çalışmada, daha önce düzenli bakım çalışması yapılmamış Kızılçam meşcerelerinde, ilerleyen yaşlarda yapılacak olan meşcere bakımlarının ve kuvvetli aralamaların, meşcereden beklenen yararları sağlayamayacağı sonucuna varmıştır (Çatal, 2009).

Usta (1991), Güney Anadolu Bölgesi’nde ağaçlandırma ile oluşmuş Kızılçam meşcerelerinde, artım ve büyüme ile çeşitli ağaç öğeleri arasındaki ilişkileri incelemiştir. Bu çalışmada, büyüme bileşenleri arasında birçok ilişki belirlenmiş; ayrıca bonitet tablosu, ince çaplı (5 cm ve daha küçük çaplı) ağaçları kapsayacak şekilde çift girişli ağaç hacim tablosu ve Kızılçam ağaçlandırma sahaları için sıklığa bağlı hasılat tabloları da düzenlenmiştir. Ayrıca bu çalışmada, ilk aralama yaşları konusunda da tahminlerde bulunulmuştur.

Yeşil (1992), müdahale görmüş olan Kızılçam ormanlarında meşcere parametrelerinin gelişimi ve hasılatının ortaya konulabilmesi için; Ege Bölgesinin güneyi ile Akdeniz Bölgesindeki değişik sıklık ve bonitette bulunan, saf ve verimli Kızılçam meşcerelerinin yaşa göre gelişimini incelemiştir. Bu çalışmada Yeşil; sıklık derecelerini belirlemek amacıyla, 319 geçici örnek alanı çap basamaklarına dağıtmış ve her çap basamağında en fazla ağaç sayısına sahip örnek alanların üçte birini değerlendirmeye katmıştır. Seçmiş olduğu örnek alanlarda, ağaç sayısının meşcere orta çapına göre değişimini regresyon modelleriyle belirleyerek, modele karşılık gelen değerleri, 1,0 sıklık derecesi olarak kabul etmiş; bu değerin altında ve üstünde