• Sonuç bulunamadı

Biyolojik Bir Organizma Olarak Devlet

1.6. Jeopolitik

1.6.2. Jeopolitiğin Tarihçesi

1.6.2.1. Friedrich Ratzel

1.6.2.1.3. Biyolojik Bir Organizma Olarak Devlet

Coğrafyanın bir kolu olan ve jeopolitik kavramı ile yakından ilişkisi bulunan siyasi coğrafya bilimini Ratzel geliştirmiştir. “Alan (Raum)” ve “Yaşam alanı (Lebensraum)” gibi kavramları siyasi coğrafya ve jeopolitiğe kazandıran odur. Bu kavramların jeopolitik biliminin gelişmesine yönelik katkıları nedeniyle Ratzel, pek çok yazar tarafından siyasi coğrafya ve jeopolitiğin kurucusu olarak anılır141

.

Yaşam alanı (Der lebensraum, Living space); devlete yeten, siyasi hayatını ve devletliğini devam ettirdiği, gelişip büyüyebildiği alandır. Yaşam alanı, alandan (raum) farklı olarak, toprak genişliğiyle yakından ilgilidir. Bir devletin yaşam alanını devletin sınırları belirler. Bu yüzden de yaşam alanı ilk başlarda sabittir. Fakat zaman içinde bu

140 Tezkan ve Taşar 2002, 55-56. 141

64

sınırlı yaşam alanı yetmemeye başlar; çünkü devlet sürekli gelişme ve büyüme eğilimindedir. Ayrıca sınırlı toprakların kıt kaynakları da devlete yetmemeye başlar ve yaşam alanını genişletmek kaçınılmaz hale gelir. Bu durum, devletler arasında hayatta kalmak için bir savaş başlatır. Gelişmiş ve güçlü olan halklar, yaşam alanlarını zayıfların aleyhine genişletir. Bu savaşta yenilen halklar, kendi yaşam alanlarını terk etmek ve daha verimsiz alanlara gitmek zorunda kalır. Kısacası yaşam alanı (der lebensraum, living space), halklar arasındaki güç eşitsizliğini ortaya koyar ve bir anlamda güçlü devletlerin tahakkümünü meşrulaştırmayı amaçlar. Tüm bu analiz, Ratzel‟in Darwinci görüşlerden, özellikle de “güçlünün hayatta kalması” olarak tanımladığı temel tezden büyük ölçüde etkilendiğini gözler önüne sermektedir142

.

Ratzel‟e göre, devletlerin harita üzerindeki yerleri de dahil olmak üzere, devletlerin birbirlerine ve denize göre durumları ile komşularının özellikleri “konum” kavramını verir. Ayrıca iklim, bitki örtüsü, toprağın verimliliği, dağların, nehirlerin veya göllerin durumu da devletin konumunu belirleyen faktörler arasındadır. Ratzel, konumun devletlerin gelişmesi üzerinde etkili olduğunu düşünse de bu etki, “alan (der raum, space)” kavramı ile karşılaştırıldığında ikincil bir öneme sahiptir143

.

Saha (alan, der raum, space) genişliği, uzun süre yaşamak isteyen bir varlık için önemlidir. Beşeri coğrafyanın bir bölümünü oluşturan siyasi coğrafyaya devlet için çok önemli olduğunu kabul ettiği saha (alan) kavramını yerleştiren Ratzel, devlet denen organizmanın beslendiği ve gücünü aldığı alan ne kadar büyük olursa, devletin de uluslararası politikada etki ve egemenliğinin o derece artacağını söylüyordu. Ancak, alanı iklim, fiziki yapı, toprağın özelliği, yükselti, yeraltı zenginlikleri ve sınırlar gibi unsurlarla birlikte düşünüp değerlendiriyordu144. Böylece Ratzel, insan topluluklarının

meydana getirdiği devletlerin faaliyetlerini, karakterini ve de kaderini, üzerinde yaşadığı toprağın büyüklüğü, konumu, yükseltisi ve sınırları gibi coğrafi faktörlerin yarattığı sonuçlar olarak görmüştü145 . 142 Yatin 2009, 42. 143 Yatin 2009, 39-40. 144 Karabulut 2005, 42. 145 Günel 2002, 5.

65

Ratzel‟in fikirlerine göre devlet, içinde bulunduğu ortamda herhangi bir biyolojik organizma olarak, çevre ile bazı ilişkiler içerisindedir. Başka bir anlatımla Ratzel, Darwin‟in gelişme teorisini kabul etmektedir. Ona göre devlet, “bir hücreden meydana gelen bir organizma”dır. Bu organizma, kendi gelişim yasalarına sahiptir. Devlet, gelişme ve yayılmayı arzu etmektedir. Bu gelişme ve yayılma arzusu, bir yandan devletler arasında birtakım anlaşmazlıkların doğması anlamına gelirken, diğer yandan gelişme ve emperyalizm nedenidir146

.

Ratzel‟e göre devlet bir organizma kabul edilmekte ve bu organizmanın gelişmesi, yani alan kazanarak yayılması, biyolojik bir zorunluluk olarak görülmektedir. Ayrıca, gerektiğinde kuvvete de başvurabileceği ortaya konulmaktadır. Ratzel devletlerin saha kazanmak yolundaki eylemlerini bazı maddelerle de koşullandırmıştır. Bu koşullar kısaca özetlenirse;

1. Devletlerin sahası kültürleriyle gelişmektedir. Kültürel unsurlar içerisinde en önemlisi dildir. Dillerin yayıldığı oranda milletlerin kültürü, bir bakıma diğer ülkelerde yayılma, genişleme olanağı bulur.

2. Devletler, sahalarını genişletme arzusunu dışa vurmazdan önce birtakım

girişimlerde bulundukları kabul edilir. Bu girişimler ticari faaliyetler, misyoner hareketler (din), ideolojik faaliyetler ve benzerleridir. Böylece devletlerin sahalarını genişletmeleri ticari, dinî ve ideolojik faaliyetlerinin bir göstergesi ve belki de doğal sonucudur.

3. Devletler, daha küçük üniteleri kendi bünyeleri içinde özümsemek ve kendi

içlerine katmak yoluyla gelişmektedir. Bu gelişmede, isteyerek veya zor kullanarak küçük siyasi üniteler devlete katılmakta veya bu devlet tarafından kapılmaktadır. Hangi yolla gerçekleşirse gerçekleşsin, büyük devlete sonradan katılan siyasi ünite, büyük devletlerin politikası içinde eritilmelidir. Ancak küçük devlet büyük devletin potasında eritilemezse, o devlete katılmış olduğu kabul edilemez. Tarihte Osmanlı İmparatorluğu, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Britanya İmparatorluğu örnek verilebilir.

146

66

4. Siyasi sınır, devletlerin kenar organıdır ve bu nedenle devletin gücünü,

gelişmesini ve değişikliklerini yansıtır. Başka bir anlatımla sınırlar, bir devletin değişme ve gelişme yönlerini belirtirler. Ratzel‟e göre sınırlar, devletlerin yalnızca güvenliğini değil, aynı zamanda gelişmesini ve saha kazanma yönlerini belirleyen unsurlardır.

5. Devletler, gelişmelerinde siyasi bakımdan değer ifade eden sahaları ülkelerine

katmak isterler. Zengin tarım toprakları, özellikle ovalar, geniş akarsu vadi tabanları, ulaşıma elverişli akarsu ve göller, ticarete uygun deniz kıyıları, limanlar, toprak altı servetleri açısından zengin bölgeler, genişleme sahası olarak hedeflenen alanlardır. Bu bölgeler, Ratzel döneminde zengin kömür ve demir havzaları iken bugün bunlara zengin petrol yatakları ve askerî yönden önemli sahalar da katılmıştır. Öyleyse, gelişme siyaseti güden devletlerin bu türden sahalara göz diktiği ve onları yutmaya çalıştığı söylenebilir.

6. İlkel topluluklar, nüfuslarının artması sonucunda daha iyi koşullarda yaşamayı

kendi ülkeleri dahilinde yaymak zorunluluğundadırlar. Bu durum, bazı ülkelerin sahalarını genişletme arzularını şiddetlendirmektedir. Böylece kültür ve teknolojik açıdan geri kalmış devletler, kendilerini güçlü hissettikçe, ülkelerini genişletme doğrultusunda bir girişim belirmektedir. Başka bir deyişle, ülkeler, ekonomik ve sosyal gelişim paralelinde yayılma eğilimi gösterirler.

7. Devletlerin saha genişletme arzularının başlıca bir nitelik taşıdığı söylenebilir. Bu arzu, bir devletten diğerine geçmekte, gittikçe genişlemekte ve şiddet kazanmaktadır. Ratzel, devleti gelişen bir organ olarak düşünmekte ve bu organın herhangi bir şekilde beslenmediği taktirde giderek zayıflayacağı ve hastalanacağı düşüncesindedir147

.

Benzer Belgeler