• Sonuç bulunamadı

1.6. ÇALIŞTIĞIMIZ METNİN ATTAR VE SİNAN PAŞA’NIN

1.6.1. Birinci Metin (Feridüddin Attar): 48

Ān vilāyet-i ḳubbe-i ġayret, ān ṣıfat-ı perde-i vaḥdet, ān ṣaḥib-i yakı̇̄n-i bı̇̄- gümān, ān halvet-nişı̇̄n bı̇̄-nişān, ān faḳı̇̄r-i ᶜademı̇̄, ān Ḥabı̇̄b-i ᶜAcemı̇̄ -rażıyallahu ᶜanhu.-

Ṣıdḳ ehli ve himmet issi-y-idi. Tamām kerāmatları ve riyāżatları var-ıdı. Ol hâletde igen bay-ıdı. Mālını dāyim ribāya virürdi. Baṣra’da olurdı. Her gün muᶜāmele eylerdi, borclularına taḳāżā iderdi. Eger borcluları nesne virseler alurdı. Eger virmeseler anlardan derin alurdı. Her gün anı nafaḳa idinürdi.

Bir gün durdı, bir borclusın isdeyü-vardı, ol kişiyi evinde bulamadı. ᶜAvratından ayaḳ derin diledi. Avrat eyitdi: “Erüm ḥāżır degül, benüm ḫōẕ nesnem yoḳdur ki saña virem. Ammā bir koyun boġazladuġ-ıdı, yindi hemān. Boynı

49

ḳalmışdur, eger dilerseñ kim anı saña vireyim. Ḥabı̇̄b eyitdi: “Alurvan.” Ol boynı aldı, evine gitdi; vardı avratına virdi, eyitdi: “Bu aṣṣsıdur, çömlege ur.” ᶜAvrat eyitdi: “Etmek ve odun ve havuc yoḳdur.” Ḥabı̇̄b eyitdi: “Uş varayın, ayaḳ deri vechimden anları daḫı getüreyin.”

Pes vardı, getürdi. ᶜAvrat ol çömleġi urdı, eti bişürdi; çanaḳ getürdi kim aşı ḳutara. Ḳapuya bir dervı̇̄ş geldi nesne diledi. Habı̇̄b aña ḳarşu çaġırdı kim: “Eger bizüm varı ni saña virevüz; sen bay olmayasın, illā biz yoḫsul olavuz.” Derviş çün anı işitdi, maḥrūm gine gitdi. ᶜAvrat ilerü geldi kim ol aşı ḳutara, aġzını açdı gördi kim ḳıpḳızıl ḳan olmış. ᶜAvratuñ beñzi ṣararup yine döndi, Habı̇̄b’üñ elin aldı, çömlek üstine iletdi eyitdi: “Baḳ gör ol ribā şumlıġından ve daḫı dervı̇̄şe ḳarşu söyledügüñ şumlıġından görgil kim bize n’yledi bu cihānda; ol cihānda göresin kim neler olısardur.” Ḥabı̇̄b anı gördi, içine od düşdi kim hergiz ol od ötürmedi.

Ḥabı̇̄b eyitti: ı̇̄ ᶜavrat tövbe eyledüm.” Yarındası vardı kim, aḳcaların ala, ribāsın almaya.

Āẕı̇̄ne günidi. Oġlancuḳlar oynardı. Çün Ḥabı̇̄b’i gördiler, biribirine çaġırdılar kim: “Ribā-ḫor Ḥabı̇̄b geldi, savuluñ kim ayaġı tozı bize ḳonmasun; anuñ gibi beẕbaḫt olmayalum.”

Bu söz Ḥabı̇̄b’e ḳatı geldi, Ḥasan-ı Basrı̇̄ meclisine uġradı. Ḥasan-ı Baṣrı̇̄ sözleri Ḥabı̇̄b’üñ göñlin yaġma ḳıldı, aḳlı zāyil oldı, tevbe eyledi ve Ḥaṣan eteġin duttı.

Çün ol meclisden döndi, yolda bir borclusı Ḥabı̇̄b’i gördi. Dilerdi kim kaça-y- ıdı, Ḥabı̇̄b eyitti: “Ḳaçmagil. Şimdiye deġin sen binden ḳaçarduñ, imden girü ben sinden kaçsam gerek.” Yolda oġlancuḳlar oynarlar-ıdı. Çün Habı̇̄b’i gördiler “Girü duruñ, Ḥabı̇̄b-i Tāyib geçsün, tā bizüm ṭozumuz degmeye kim Tañrı’ya ᶜāṣı̇̄ olavuz.” Ḥabı̇̄b eyitti: “İlāhı̇̄, bu bir gün kim saña döndüm, benüm adumı Ḥabı̇̄b-i Tāyib ḳılduñ.

Pes Ḥabı̇̄b ḳıġırttı: “Her kimüñ kim Ḥabı̇̄b ḳıyında alımı vardur, gelsün alsun.” Ḫalāyıḳ geldiler, cümle mālın virdi müflis ḳaldı. Bir kişi geldi, daᶜvı ḳıldı. cAvratı çārın virdi. Bir kişi daḳı geldi, daᶜvı ḳıldı, gönlegin virdi, yalıncaḳ ḳaldı.

50

Furat ḳıyında ṣavmaᶜa var-ıdı, anda ᶜibadete meşġul oldı. Dün ü gün Ḥasan-ı Baṣrı̇̄’den ᶜilm ögrenürdi, Ḳur’ān ögrenimez-idi, ᶜAcemı̇̄ bu sebebden dirler-idi. Çün bir zamān geşdi, bı̇̄-nevā oldı. ᶜAvratı Ḥabı̇̄b’den nafaḳa ister-idi. Ḥabı̇̄b ṣavmaᶜaya vardı ve tāᶜata meşġūl oldı. Gice olıcaḳ ᶜavratı ḳatına geldi. ᶜAvratı sordı: “Ḳanda işlerdüñ kim nesne getürmedüñ?” Ḥabı̇̄b eyitti: “Ol kişi kim anuñ-çun iş işledüm, ol kerı̇̄m kişidür. Anuñ kereminden utandum kim andan nesne dileyem. On günde bir kez virürmiş işcilere müzdin.”

Ḥabı̇̄b her gün ol ṣavmacaya varurdı ve cibādet ḳılurdı. On gün tamām oldı, onıncı gün öyle vaḳtın Ḥabı̇̄b endı̇̄şe ḳıldı kim: “Eve ne iledem ve cavrata ne cevāb virem” didi. Ve göñli ḳayġulu olurdı. Derḥāl Ḥaḳ Taᶜālā bir ḥammāl biribidi Ḥabı̇̄b ḳapusına. Bir yük un bilesine ve bir ḥammāl daḳı et götürmiş ve bir ḥammāl bal ve yaġ götürmiş ḥavāyıc birle. Ve bir ay yüzlü yigit bile gelmiş, üç yüz dirhem bile getürmiş. Ḥabı̇̄b ᶜavratına virdi cümlesin ve eyitti: “Ol kişi kim Ḥabı̇̄b işin işler, anuñ ol eydür Ḥabı̇̄be: “Eyidüñ işin artursın, biz daḳı ḥaḳın daḳı arturavuz.” Bu sözi didi ve gitti. Çün gice oldı, Ḥabı̇̄b utanu utanu ve ḳayġulu evine geldi. Etmek ve et yiyisi ḳarşu geldi. ᶜAvratı karşu geldi, göñli hoş ve eydür: “Yā Ḥabı̇̄b ol kişi kim işin işlersin, kerı̇̄m kişi va şafaḳatlu kişimiş. Bunca nesne bize biribidi.”

Bir görklü yüzlü yigit bile geldi ve eyitti: “Ḥabı̇̄b işin artursın biz daḳı müzdin arturavuz.” Ḥabı̇̄b ḥayrān oldı ve eyitti: “On gün tāᶜat ḳıldum, bu eylügi Ḥaḳ Taᶜālā baña eyledi. Eger artuḳ ḳılam ne luṭflar baña eyleye” didi. Daḳı yüz dünyadan döndürdi ve ᶜibādete meşġūl oldı. Ol kişilerden oldı kim duᶜāsı Tañrı ḳatında müstacābdur ve dükelinüñ içinde duᶜāsı sınanmış oldı.

Bir gün bir ᶜavrat Ḥabı̇̄b ḳatına geldi ve eline ayaġına düşdi ve aġladı ve eyitti kim: “Bir oġlum vardur ġāyıb oldı ve benüm tāḳatum ḳalmadı.

Billahiduᶜā ḳılġıl tā duᶜāñ bereketi birle Ḥaḳ Taᶜālā oġlumı baña vire.” Ḥabı̇̄b eyitti: “Hı̇̄c aḳcañ var mıdur?” ᶜAvrat eyitti: “İki aḳcam vardur.” Ḥabı̇̄b ol aḳcayı aldı ve ṣadaḳa virdi ve duᶜa ḳıldı ve eyitti: “Vargil oġlunı Tañrı saña vire.” ᶜAvrat evine gel-medin oġlı eve Ageldi. ᶜAvrat feryāẕ kaldı, oġlanı Ḥabı̇̄b ḳatına getürdi ve eyitti: “Uş budur oġlum.” Ḥabı̇̄b sordı: “Aḥvāl nicedür?” Oġlan eyitti: “Kirman’da-y-ıdum. Ustam beni et almaġa biribidi. Et aldum eve giderdüm. İşittüm kim eyittiler: İ̄ yil

51

Ḥabı̇̄b duᶜāsı bereketi ve ol iki aḳca ṣadaḳa bereketinden ol oġlanı evlerine iletgil. Yil bini evümüze getürdi. “Eger kimse eydürse”yil nice getürür?” Cevab eydevüz: “Süleymān ḫalısın ve Belḳı̇̄s taḫtın nite getürdi?”

Ḫabardur kim Ḥabı̇̄b’i terviye güni Baṣra’da görürler-idi ve ᶜarafa güni ᶜArafat’da görürler-idi. Bir kez Baṣra’da ḳaḥṭlıḳ oldı. Ḥabı̇̄b çoḳ ṭaᶜām aldı ve dervı̇̄şlere virdi ve bir boş kise dikdi ve başı altına kodı. Her kim gelürdi, ṭaᶜām aḳcasın dilerdi, ol kiseden çıḳarurdı virürdi. Ve dört yol üstinde ev eylenmiş-idi ve bir kürki var-ıdı, yaz ve kış anı giyürdi. Bir kez ṭahāret almaġa vardı ve kürkin yolda bıraḳdı. Ḥasan-ı Baṣrı̇̄ geçerdi, anı gördi Ḥabı̇̄b’e eyitti: “İ̄ ᶜAcemı̇̄, bu ḳadar bilmez misin kim kürki bu aracuḳda bıraḳmaḳ gerekmez kim żayıᶜ ola?” Ḥabı̇̄b eyitti: “İ̄ müsülmānlar imāmı, n’eylersin?” Eyitti: “Kürki beklerven.” Ḥasan eyitti: “Bu kürki bunda kime inanup ḳoduñ?” Ḥabı̇̄b eyitti: “Ol kişiye inanup ḳodum kim sini bunda beklemege biribidi.”

Bir gün Ḥaṣan Ḥabı̇̄b ḳatına geldi, Ḥabı̇̄b’üñ iki arpa ḳurṣası var-ıdı. Ḥabı̇̄b ileyine ḳodı, birez ṭuz-ıla. Ḥasan anı yimege başladı. Bir dervı̇̄ş geldi, Ḥabı̇̄b ol iki ḳurṣı ṭuz-ıla ol dervı̇̄şe virdi. Ḥasan şöyle ḳaldı ve eyitti: “İ̄ Ḥabı̇̄b, sen eyü kişisin. Eger birez ᶜilmüñ olsa-y-ıdı, key-idi. Etmegi dükelin, ḳonuḳ ileyinden alduñ dervı̇̄şe virdüñ. Birezin dervı̇̄şe, birezin ḳonuḳ ileyinde ḳomaḳ gerek idi. Ḥabı̇̄b nesne dimedi. Bir demden soñra bir kişi geldi; bir ḫvōn başında ḳomış, içinde biryān ve ḥalvā ve laṭı̇̄f etmek ve biş yüz aḳca, Ḥabı̇̄b ileyine ḳodı. Ḥabı̇̄b aḳcayı dervı̇̄şlere virdi ve sofrayı Ḥasan ileyine ḳodı. Çün Ḥasan birez ṭaᶜām yidi, Ḥabı̇̄b’e eyitti: “İ̄ üstāẕ, sen eyü kişisin. Eger birez yaḳı̇̄nüñ olsa-y-ıdı, eyü idi. ᶜİlm birle yaḳı̇̄n bile olsa eyüdür.”

Bir kez Ḥasan ahş̮am namāzı vaḳtın Ḥabı̇̄b ṣavmaᶜasından geçerdi. Ḥabı̇̄b namāza durmış-ıdı ve elḥamdi Ḥabı̇̄b, “elḥamdü” dir-idi. Ḥasan Ḥabı̇̄b’e uymadı, eyitti: “Namāz Ḥabı̇̄b ardında dürüst degüldür. Çün gice oldı, Ḥasan Tañrı’yı düşinde gördi, eyitti: “İlāhı̇̄, senüñ ḫoşnuẕlıġuñ nenüñ içindedür?” Ḥaḳ’dan ḫiṭāb geldi, eyitti: “Yā Ḥasan, benüm ḫoşnūẕlıġum bulduñ, illã ḳadrin bilmedüñ.” Ḥasan eyitti: “İlāhı̇̄ ne-y-idi ol?” Eyitti: “Eger sen Ḥabı̇̄b ardında namāz ḳılsa-y-ıduñ, benüm rıżām bulurduñ ve ol namāzı cümle ᶜömrüñ senüñ namāzı mühri olısar-ıdı. Ammā sini,

52

ᶜibādet ṣayrulıġı, niyyet saġlıġından girü ḳodı. Bunca tefāvüt vardur; dil ṭoġru ḳılmaḳdan, göñül ṭoġru ḳılmaġa.”

Bir gün Ḥaccāc kişileri Ḥasan’ı istediler. Ḥasan Ḥabı̇̄b ṣavmaᶜasında gizlendi. Ḥabı̇̄b’e sordılar: “Bugün Ḥasan’ı gördüñ mi?” Ḥahı̇̄b eyitti: “Gördüm.” Eyittiler: “Ḳanca vardı?” Ḥabı̇̄b eyitti: “Uşbu ṣavmaᶜaya girdi. Ṣavmaᶜaya girdiler, niçe kim istediler bulmadılar. Yidi kez ellerin Ḥasan üstine ḳodılar görmediler. Ol kişiler ṭaşra çıḳdılar, Ḥabı̇̄b’e eyittiler: “Ne kim Ḥaccạc size işler, erzānidür, neçün yalan söylersin?” Ḥabı̇̄b eyitti: “Benüm ileyümde bunda girdi. Eger siz, anı göremesenüz, benüm ne suçum vardur?” ᶜAvānlar savmaᶜaya girü girdiler, niçe kim istediler, göremediler ve gittiler. Ḥasan ṣavmaᶜadan ṭaşra çıḳdı ve Ḥabı̇̄b’e eyitti: Üstāẕlıḳ ḥaḳḳın saḳlamaduñ, bini ᶜavānlara çaḳdun.” Ḥabı̇̄b eyitti: “Benüm ṭoġru sözüm birle ḳurtulduñ; eger yalan söz diye-y-idüm sen daḳı ben daḳı giriftār olurduk.” Ḥasan eyitti: “N’eyledüñ kim bini görmediler?” Ḥabı̇̄b eyitti: “Ṭoḳuz kez Āyete’l-kürsı̇̄ ve ṭoḳuz kez Āmene’r-rasūl ve ṭoḳuz kez Ḳulhüva’llāhu aḥad oḳıdum ve eyittüm: “Bār- Ḫuẕāyā, Ḥasan’ı saña sımarladum.”

Ḫabardur kim Ḥasan bir yire gidiserdi. Dicle kinārınageldi ve durdı ve endı̇̄şe ḳılurdı. Ḥabı̇̄b irişdi, eyitti: “Yā imām ne durursın?” Ḥasan eyitti: “Bir yire giderin, gemiye baḳarvan.” Ḥabı̇̄b eyitti: “Yā üstāẕ ben ᶜilmi sinden ögrendüm, illā ḥasedi göñlüñden çıḳarġıl ve dünyāyı göñlüñe sovıtġıl ve belāları ġanı̇̄met görgil, işleri ḳamısın Tañrı’dan görgil, andan ayaġuñ suya ḳogil, yörigil.” Ḥabı̇̄b ayaġın suya ḳodı, yöridi gitti. Ḥasan bı̇̄-ḫoẕ oldı. Çün girü ᶜaḳlına geldi, eyittiler aña: “İ̄ ᶜālemlerimāmı, ne oldı saña?” Ḥasan eyitti: “Ḥabı̇̄b benüm şakirdum-ıdı, bini melāmet eyledi, su üstinde yöridi gitti ve ben bunda ḳaldum. Eger ḳıyāmet güni āvāz gele: ‘Ṣırāṭ’dan geçün’ diyü, cümlesi geçeler. Eger ben buncılayın girü ḳalursam n’eyleyem?” Pes Ḥasan eyitti: “İ̄ Ḥabı̇̄b, bu mertebeyi ne-y-ile buldun?” Ḥabı̇̄b eyitti: “Ben göñlümi aġardurvan ve sen kāġıẕı ḳarardursın.” Ḥasan eyitti: “ᶜalā nefeᶜa ġayrı̇̄ ve lem yenfaᶜanı̇̄” Yaᶜnı̇̄: “Benüm ᶜilmümden ayruḳlara aṣṣı vardur ve baña aṣṣsı yoḳdur.”

Kimse eyle saña kim Ḥabı̇̄b mertebesi Ḥasandan artuḳdur ammā, böyle degüldür kim Tañrı yolında hịc maḳam, ᶜlimden üstin yoḳdur kim fermān artuḳ

53

dilemeklik birle hı̇̄c ṣafına gelmeye, illā ᶜilm gele. Nite kim meşāyıḣ sözidür: “Kerāmāt ṭarı̇̄ḳatuñ on dördinci mertebesidür, ammā esrār ve ᶜilm seksen mertebesidür ṭarı̇̄ḳatuñ.” Andan ötürü kim kerāmāt çoḳ ᶜbādetten ḳopar ammā esrār, çoḳ fiḳrden ḳopar. Bu ḥāluñ mis̱ālı, Süleymān ᶜaleyhi’s-selām ol iş kim anuñ var-ıdı, ᶜilm ve kerāmāt kimsenüñ yoġ-ıdı. Dı̇̄v ve perı̇̄ ve ḳuşlar ve yil ve su ve od aña mutiᶜ olmış-ıdı. Ve ḫalısı ululıġı ḳırḳ fersenkdi, yil anı havāda götürürdi. Ve ḳuşlar dili ve ḳarıncalar lüġatı aña maᶜlum-ıdı. Bu cümlesi birle Mūsā peyġambere mutābıᶜ-ıdı.

Ḫabardur. Aḥmed-i Ḥanbelı̇̄ ve Şāfᶜı̇̄ -Rażıya’llahu ᶜanhümā- otururlar-ıdı. Ḥabı̇̄b geldi, Aḥmed eyitti: “Ḥabı̇̄b’den suvāl sorısarım.” Şāfᶜı̇̄eyitti: “Bulardan suvāl sormaḳ gerekmez kim bular, ᶜacab ḳavm olur.” Aḥmed eyitti: “Çāra yoḳdur sorarvan.” Aḥmed Ḥabı̇̄b’e eyitti: “Ne dirsin ol kişi Ḥaḳḳına kim bu biş vaḳt namāzdan bir vaḳti fevt almışdur ve bilmez kim ḳanḳı vaktdur. İmdi n’eylese gerekdür?” Ḥabı̇̄b eyitti: hāẕā ġalebe ġafele ᶜani’llāhi felyuᵓ rabbi” Yaᶜni: “Bu göñül ġāfıl olmışdur, Tañrı’dan adeblemek gerekdür.” Aḥtmed bu cevāba ḥayran oldı. Şāfᶜı̇̄ eyitti: “Ben saña dimedüm mi kim bulara suvāl eylemek gerekmez?”

Ḫabardur kim Ḥabı̇̄b’üñ bir karañu evi var-ıdı ve saġelinde igne var-ıdı. Yavu vardı, derḥāl ev aydın oldı. Ḥabı̇̄b elin gözi üstine kodı ve eyitti: “Ben igneyi çıraġ- ıla istemek bilmezin.”

Ḫaberdur kim Ḥabı̇̄b’ün otuz yıl-ıdı kim bir ḳaravaşı, var-ıdı. Anuñ yüzini tamam görmedükdi. Bir gün ḳaravaşına eyitti: “İ̄ mestūre, benüm ḳaravaşumı getürdüñ mi?” Ol eyitti: “Ben senüñ ḳaravaşuñ degül miyem?” Ḥabı̇̄b eyitti: “Bu otuz yıl içinde benüm zehlem yoġ-ıdı kim Ḥaḳ’dan ayruḳ kimseye baḳam, sini nice göriser-idüm?”

Ḫabardur kim Ḥabı̇̄b bir bucaḳda otururdı ve eydürdi: “Her kim senüñ birle ḫoş degül, hergiz ḫoş olmasun ve her kimüñ senüñ birle gözleri aydın degül, hergiz aydın olmasun ve her kim senüñ birle iş degül, hergiz kimse birle iş olmasun.”

Ḥabı̇̄b’e eyittiler: “Bir bucaḳda oturduñ ve bāzirgānlikden el ṭarttuñ.” Ḥabı̇̄b eyitti: “Rızḳuma pāyendān key emı̇̄n kişi olmışdur.”

54

Biregü Ḥabı̇̄b’e sordı kim riżā nededür?” Ḥabı̇̄b eyitti: “Şol goñüldedür kim münafıḳlıḳ tozı anda olmaya.”

Ḫabardur kim niçe kim Ḥabı̇̄b ḳatanda Ḳur’ān oḳırlar-ı-dı, Ḥabı̇̄b zārılıḳ birle aġlar-ıdı. Eyittiler Ḥabı̇̄b’e: “Sen ᶜacemı̇̄sin ve bilmezsin kim Ḳur’ān ne dir, bu aġlamak nedendür?” Ḥabı̇̄b eyitti: “Dilüm ᶜacemı̇̄dür ammā göñlüm ᶜarabı̇̄dür.” Bir derviş eyitti: “Ḥabı̇̄b’i gördüm, ᶜazı̇̄m ulu mertebede.” Eyittüm: “Āḫır Ḥabı̇̄b ᶜacemı̇̄dür.” Āvāz geldi: “E-gergi ᶜacemı̇̄dür, ammā Ḥabı̇̄b’dür.”

Ḫabardur. Bir ḫụnı̇̄ asa-kodılar. Ol gice düşde gördiler, uçmaḳ murġuzārında gezer, yeşil ḥulle geymiş. Eyittiler: “Sen bir ḫūnı̇̄ kişidüñ, bu mertebeyi nice bulduñ?”Ḫūnı̇̄ eyitti: “Ol sāᶜat kim bini aşdılar, Ḥabı̇̄b geçerdi, gözi kuyruġı birle baña baḳdı. Bu dükeli anuñ bir naẓarı bereketidür. Rahmetu’llahi ᶜaleyhi ve’l-āḫaru.” (Yavuz, 1986: 474-482)