• Sonuç bulunamadı

Birinci Dönem: Pronatalist Politikalarla Yeni Bir Ülkenin

1. SOSYAL POLİTİKA PERSPEKTİFİNDEN TÜRKİYE’DE

1.3. DEMOGRAFİK EĞİLİMLER: TÜRKİYE NÜFUSUNUN DEĞİŞEN

1.3.2. Türkiye’de Demografik Dönüşümün Tarihçesi

1.3.2.1. Birinci Dönem: Pronatalist Politikalarla Yeni Bir Ülkenin

Hükümetlerin bilinçli olarak nüfusun niceliğini, niteliğini ve dağılımını etkileyen kararlarının bütünü olarak nüfus politikalarına bakıldığında Türkiye’deki ilk nüfus politikası kararını Atatürk’ün 1920 tarihli söylevinde bulmak mümkündür (Fişek, 1974). Yine 1 Mart 1923 tarihli TBMM’nin dördüncü toplantı yılının açılış konuşmasında Atatürk, nüfusun bir memleketin en önemli sorunlarından biri olduğunu ifade etmiş, bu bağlamda nüfusun artırılması gerektiğine dair görüşler, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) programına girmiştir (TÜSİAD, 1999: 39). Bu kapsamda 1926 tarihinde Sıhhat ve Ulaştırma Bakanlıkları hariç diğer bütün bakanlıklar nezdinde bulunan İstatistik Kalemleri bugünkü adı Türkiye İstatistik Kurumu olan “Merkezi İstatistik Dairesi” adı altında birleştirilmiş ve 1927 yılında ilk nüfus sayımı gerçekleştirilmiştir (Yüceuluğ, 1949: 304).

1932 yılında ise özel olarak bir nüfus komisyonu kurulmuştur (TÜSİAD, 1999: 39). Ancak yine de bir hükümet programı olarak nüfus politikasının oluşturulması gerektiği iddiası Bayar hükümetine kadar önceki hükümet programlarında yer almamaktadır. 1 Kasım 1937 tarihli Bayar hükümetinin hükümet programında bir nüfus politikasının oluşturulacağı; “Sureti umumiyede geniş ve etraflı bir nüfus

politikasını programlaştıracağız” şeklinde ifade edilmiştir (Dağlı ve Aktürk, 1988:

55). Bayar hükümetinin ardından 1946 tarihli Peker hükümetine kadar hiçbir hükümet programında nüfusa ilişkin bir ifade yer almamış, Peker hükümeti ile birlikte yeni nüfus kanunu tasarısının meclise sunulacağı ifade edilmiştir (Dağlı ve Aktürk, 1988: 129). Benzer ifadelerin Peker hükümetinden yaklaşık beş yıl ve dört hükümet sonrasında 1951 tarihli ikinci Menderes hükümetinde de yer aldığı görülmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere 1950’lere gelindiğinde halen daha Meclise sunulmuş bir nüfus kanunu tasarısının olmadığını söylemek mümkündür. Bununla birlikte 1965 yılına kadar gerek Menderes gerek İnönü (Gürsel hükümetlerinin hükümet programlarında nüfusa ilişkin ifadeler yer almamaktadır)

33

hükümetlerinde, nüfus artışlarına paralel olarak sağlık hizmetlerinin ve milli gelirin artırılmasına yönelik ifadeler yer almaktadır.

Bu süreçte uygulanan politikalara gelince, uzun savaş döneminin neden olduğu nüfus kayıpları, hastalıklar, salgınlar ve yaygın sağlık hizmetlerinin bulunmayışından dolayı doğal nüfus artışının düşük kalması, ekonomik kalkınmayı sağlamak için emek yoğun tarım sektörünün gerektirdiği işgücü eksiği ve askeri tehditleri önlemek için sayısal olarak gereken asker ihtiyacı nedeniyle Cumhuriyet’in ilk yıllarında hızlı bir nüfus artışına ihtiyaç duyulduğu görülmektedir (Fişek, 1967; Özbay, 2015: 276; Yüksel, 2007: 42). Bu kapsamda Cumhuriyet’in kuruluşundan 1960’lara kadar uygulanan nüfus politikaları ana hatlarıyla özendirici ve zorlayıcı tedbirlerden oluşmakla birlikte, nüfusu artırmaya yönelik yani pronatalist özellikler taşımaktadır (Fişek, 1974).

1930 tarih ve 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nu pronatalist nüfus politikalarının ilk resmi belgesi olarak zorlayıcı tedbirler içerdiği görülmektedir (Eryurt vd., 2013: 132; Koç vd., 2010: 56). Yasanın 152. maddesi gebeliğe engel olacak ya da çocuk düşürmeye yarayacak her türlü araç ve gerecin ithalini, dağıtımını ve satılmasını yasaklarken, 1926 tarihli Türk Ceza Kanunu’nun 468, 469, 470 ve 471. maddeleriyle kürtaj ve çocuk yapmaya engel olacak uygulamalar ağır cezai yaptırımlara bağlanmış, kısırlaştırma ve gebelik önleyici bilgileri yaymak yasaklanmıştır (TÜSİAD, 1999: 39-40; DPT, 1963: 67). Bu zorlayıcı, yasaklayıcı önlemlerin yanı sıra yine aynı dönemde gebeliği özendirmeye yönelik politikaların geliştirildiği de görülmektedir. Bu özendirici politikaların başında ise yol vergisi muafiyeti ve 6’dan fazla çocuğu olan kadınlara ikramiye ve madalya verilmesi gelmektedir (Fişek, 1974).

Osmanlı Devleti’nin son döneminde karayolu çalışmalarını finanse etmek için alınan yol vergisi, bazı değişikliklerle Cumhuriyet döneminde de devam etmiş, ancak nüfus artışının özendirilmesi amacıyla 5 ve üzeri çocuğu olanlar vergiden muaf tutulmuştur (Özdemir, 2013: 213). Öte yandan 1926 tarihli Medeni Kanun’da erkekler için 18, kadınlar için 17 olarak belirlenen yasal evlenme yaşının, 1938’de çıkartılan 3453 sayılı yasa ile erkekler için 17, kadınlar için 15’e indirilmesi bir

34

başka özendirici pranatalist politika özelliği taşımaktadır. (TÜSİAD, 1999: 39-40)4

. Son olarak, bu dönemde yurt dışında yaşayan Türk soylu nüfusun Türkiye’ye dönmelerinin teşvik edildiği görülür. Bu amaçla, muhacir ve mültecilerin iskan edilmesiyle ilgili 1934 yılında çeşitli kanunlar çıkartılmış, Türkiye’ye göç edenlerin sermaye ve araç gereç ithalleri kolaylaştırılıp, devletçe kendilerine gösterilen yerleşim yerine yerleşmeyi kabul eden göçmenlere toprak dağıtılması öngörülmüştür (Koç vd., 2010: 51; TÜSİAD, 1999: 40).

Yukarıda belirtilen tüm bu yasa değişiklikleri ile 1923-1963 arası dönemde tablo 11’de de görüldüğü üzere nüfusun arttığını gözlemlemek mümkündür. I. Kalkınma Planında da belirtildiği gibi 1923-1927 arasındaki döneme ilişkin kesintisiz istatistik serileri olmamakla birlikte 1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımı ile yaklaşık 14 milyon olan Türkiye nüfusu, 1960’a gelindiğinde yaklaşık iki kat artarak 28 milyona yaklaşmıştır. Nüfus artış hızına bakıldığında ise 1940-1945 yılları arasına denk gelen İkinci Dünya Savaşı döneminde azalma yaşanmakla beraber binde 29’lara yükselen bir eğilim söz konusudur.

Tablo 11: 1923-1960 Arası Nüfus ve Nüfus Artış Hızı

Nüfus artışındaki bu yüksekliğin nedenleri ise I. Kalkınma planında Türkiye Cumhuriyeti’nin ölümleri azaltma projesindeki başarısına bağlanmıştır. Planda yer

4

Bu yasa 2002 yılında toplumsal eşitlik temelinde Medeni Kanun’da yapılan düzenlemeler ile kadın ve erkekler için 17 yaş olarak değiştirilmiştir. Ancak yine de yapılan çalışmalar Türkiye’de kadınların imam nikâhı ile 17 yaşından önce evlendiklerini göstermektedir. TNSA-1993 verileri 14 yaşındaki kadınların %1,2’sinin, TNSA-2003 ve TNSA-2008 verileri ise 16 yaşındaki kadınların sırasıyla %3,4 ve %3,8’inin evli olduğunu göstermektedir (Koç vd, 2010:28).

Sayım Tarihleri Nüfus (bin) Yıllık Nüfus Artış Hızı (‰)

1927 13554 - 1935 16 158 21,1 1940 17 821 17,24 1945 18 790 10,59 1950 20 947 21,73 1955 24 065 27,75 1960 27 755 28,53

35

alan bilgilere göre İkinci Dünya Savaşı sonrasında hastalık ve ölümle mücadele alanındaki yeni buluşların olumlu etkisi, Türkiye’ye de yansımış ve Tablo 12’de de görüldüğü üzere ölüm oranları düşmüştür. Öte yandan nüfus artışındaki yüksekliğin bir diğer nedeni de İkinci Dünya Savaşı nedeniyle 1940-1945 yılları arasında küçük bir düşüş yaşansa da gerek kaba doğum hızında gerekse toplam doğurganlık hızında belirgin düşüşlerin yaşanmaması olarak belirtilmiştir (DPT, 1963: 68).

Tablo 12: 1935-1960 Arası Ölüm ve Doğurganlığa ait veriler

Ancak bu süreçte her ne kadar veriler, hedeflenen nüfus artışına ulaşıldığını gösterse de yasaklar nedeniyle yasa dışı isteyerek gerçekleştirilen düşüklerde ciddi oranlarda artışın yaşandığı ve bu durumun anne-çocuk sağlığı üzerinde ciddi etkiler yarattığı ortaya çıkmıştır (Fişek, 1967; Akın ve Aykut, 2011: 3). Bununla birlikte bu dönemde kent olarak nitelendirilen yerleşim yerlerindeki nüfus yoğunluğunun hızlı artışı, nüfusla üretim gücü ve iş alanları arasındaki düzensiz ilişkinin ortaya çıkışı ve 1950’den 1961’e gelinceye kadar kişi başı milli gelir hızının toplam gelir artış hızının gerisinde kalması gibi nedenler yüzünden dönemin son yıllarında var olan nüfus politikaları eleştirilmiş, doğurganlığı azaltıcı politikalar önerilmeye başlanmıştır (DPT, 1963: 15,67; Yüksel, 2007: 46). Akabinde 1960 yılında Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) kurulmuş ve aile planlaması konusunun Beş Yıllık Kalkınma Planına dahil edilmesine karar verilmiştir. Bununla birlikte 557 sayılı Nüfus Planlaması Kanunu’nun yasalaşması için beş yıl daha mücadele vermek gerekmiştir (Fişek, 1967).

Dönem Kaba Doğum Hızı (binde) Toplam Doğurganlık Hızı Ölüm oranları (binde) 1935-1940 45,6 6,66 - 1940-1945 43,1 6,55 - 1945-1950 45,9 6,85 17 1950-1955 48,2 6,85 14,8 1955-1960 46,8 6,54 12

36

1.3.2.2. İkinci Dönem: Bir Sosyal Politika Sorun Alanı Olarak Nüfus Artışı