• Sonuç bulunamadı

1.2. ANAYASA MAHKEMESİ ve BİREYSEL BAŞVURU

1.2.3. Bireysel Başvuru Mekanizması

1.2.3.3. Bireysel Başvuruya Kapalı Olma Nedir?

6216 sayılı Kanun, AYM kararları ile anayasa yargısı dışında kalan kamu gücünün işlem ve eylemleri bireysel başvurunun istisnaları olarak belirtilmektedir. Dolayısıyla 1982 Anayasası ve uluslararası antlaşmalar (m.90), olağanüstü vb. durumlarda çıkartılan KHK’ler (m.148) ile TBMM tarafından çıkartılan yasalar (m.174) AYM tarafından yapılan uygunluk denetiminin dışında bırakılmaktadır.

a. Kanun veya KHK Yetkisiyle Yapılan Hak İhlali

Yasama organı tarafından yerine getirilen bütün işlemlere yasama işlemleri denilmekte ve bu işleler parlamento kararlarını ve kanunları ifade eder ve bu işlemlerin aleyhine doğrudan bireysel başvuru yapılamayacağı kanunla öngörülmektedir. Dolayısıyla direk olmasa bile dolaylı yoldan temel hak ve özgürlükleri etkilediği gerekçesi ile AYM’ye bu konuyla ilgili bireysel başvuru yapılabilmektedir. Ancak bu durumda AYM’nin bu aykırılığı tespit etmesi gerekmektedir.

6216 sayılı Kanununa (Anayasa m.50) göre, şikâyetin esası hakkında yapılan inceleme sonunda, başvuru sahibinin hakkının ihlaline veya hak ihlali olmadığına dair karar verileceği, şayet varsa ihlal neticesinde ortaya çıkan mağduriyetlerin ortadan kaldırılması için hükümlere yer verilmektedir. Zaten 6216 sayılı Kanunun 50/1’inci maddesi mevcut ihlalin ve sonuçlarının düzeltilmesi için yapılacaklara işaret etmektedir. TBMM’ye gönderilen 11.01.2011 tarihli 6216 sayılı Kanunun gerekçesinde; bölümlerin başvuruları incelemesi aşamasında hak ve özgürlüklerin ihlâlinin kanun veya KHK’ler neticesinde oluştuğu kanaatinin oluşması durumunda, düzenlemelerin iptali ve mağduriyetlerin giderilmesi istemiyle konunun “itiraz” yolu ile Genel Kurul’a

56

götürülebilme yetkisinden söz edilmiştir. Ancak, AYM’nin yaptığı inceleme sırasında temel hak ve özgürlük alanlarına dair yapılan ihlâllerin kanun veya KHK hükümlerinden kaynaklandığının tespit edilmesi, bireysel başvuru sayısında belirgin bir artışa neden olacaktır.

6216 sayılı Kanunun 50/2’nci maddesine göre yeniden yargılama yükümlülüğü olan AYM’nin, bireysel başvuru neticesinde mevcut bir ihlalin varlığına ve zarar oluştuğuna karar vermesi durumunda, bireysel başvuru nedeni oluşan olumsuz sonuçları ortadan kaldırdığı görülmektedir. Ancak 50’nci maddenin 2’nci fıkrasında tespiti yapılan ihlâl, şayet bir mahkeme kararı neticesiyle ortaya çıkmışsa, ihlal hatalı sonuçlarıyla beraber yargılanmanın yenilenmesi için dosyasıyla beraber kararı veren mahkemeye iade edilmektedir. Dolaylı yollardan çıkartılan bu karar mahkemeden değil de kanun ve KHK neticesinde ortaya çıkmışsa iade söz konusu olmayacaktır. Ancak her halde kanunda bu şekilde dolaylı yolların kullanılması çok uygun bir görüntü oluşturmamaktadır. Nitekim temel insan haklarına aykırı bir kanunun uygulanması ile oluşan ihlallerin, Bölümler aracılığıyla yapılan itirazlar sayesinde Genel Kurul’a taşınması ve kanunun ya da KHK ile doğrudan iptal edilebilmesi daha uygun bir yöntem olarak görülmektedir.

Yukarıda yapılan söz konusu yorumlar ve anayasanın 138’inci maddesiyle, hâkimlerin görevlerindeki bağımsızlıklarına ve kanunlara uygun olarak vicdanları ile karar verdiklerine dair atıflar yapılmaktadır.111 Bu durum yine anayasada (m.148/3 ve 152) düzenlenen somut norm denetimi hükümlerine de uymaktadır. Bu bakımdan herhangi bir mahkeme herhangi bir davada yasayı norm denetimi yoluyla AYM’ye taşıyabiliyorsa, AYM’nin bireysel başvuruyu inceleyen görevli bölümü de anayasaya aykırılık nedeniyle ilgili kanunu Genel Kurul’a taşıyabilmelidir.

AYM’de başvuruları inceleyen bölüm, bireysel başvuru davası için kanun veya KHK’leri uygulamayacaktır. Çünkü bireysel başvuruyu düzenleyen hükümlerin anayasanın 148/3’üncü maddesine uygun olma zorunluluğu bulunmaktadır. Anayasa ile korunan hak ve özgürlüklerin, AİHS kapsamında korunan hak ve özgürlüklerin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiası AYM’ye başvurunun önünü açabilmektedir. Kamu gücü eliyle kanunun ya da KHK kararları anayasaya aykırılık oluşturduğunda hak ihlaline uğrayanlar için AYM’ye başvuru yolu açılabilmektedir.

111 TBMM İnternet Sitesi daha fazla bilgi için bkz.,

57

Pozitif hukuk kuralları kapsamında AYM’ye bireysel başvurunun, 6216 sayılı Kanun kapsamında yasama organı ve idari işlemler için direk bireysel başvuru yapılamayacağı anayasanın 45’inci maddesinin 3’üncü fıkrasında belirtilmekte ve yine anayasaya aykırılığının tespit edilmesi zorunlu bulunmaktadır. Zira anayasanın 148’inci maddesinde kamu ihlallerden bahsederek bu kapsamdaki düzenleyici idari eylemleri bireysel başvuru mekanizması dışında tutmamaktadır.

Mahkeme’nin bireysel başvuruya bakan bölümünün, meydana gelen hak ihlallerinin direk hangi kanundan kaynaklandığını tespit etme zorunluluğu bulunmaktadır. Söz konusu hatalı hükmün iptaline karar vermeden önce 6216 sayılı Kanunun 45/3’üncü maddesine göre yapılmış olan bireysel başvuru için somut norm denetimi yapılarak Genel Kurul’a taşınabilmektedir.112 Dolayısıyla Genel Kurul

tarafından 45’inci madde ve 3’üncü fıkrası gereğince iptali yapılan hak ihlallerinin tespitinin ve AYM tarafından iptal edebilmesinin önü açılmış bulunmaktadır.

Paragrafı özetlemek gerekirse, kanun veya KHK’lerden kaynaklanan kamu gücü ihlallerinin kesin bir sonuca bağlanmak üzere tartışılması gereken bir problem olarak ortada durduğu söylenebilir.

b. Usul Bakımından Uluslararası Antlaşmalar, OHAL, Sıkıyönetim ve Savaş Halinde KHK’ler ve Devrim Yasaları

“Anayasada uygulanan uluslararası antlaşmalar, OHAL, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan KHK’ler (m.148) ve TBMM tarafından çıkarılan İnkılâp Kanunları (m.174) anayasal denetimin haricinde tutulmuşlardır. Anayasa’nın 90’ıncı maddesi kapsamında yer alan bu konu hakkında AİHS ve Türkiye’deki uyum yasaları başlığı altında daha detaylı bilgi verilecektir.

AYM’nin çalışma esaslarını düzenleyen 6216 sayılı Kanunun 42’nci maddesi anayasaya karşı aykırılık iddiası nedeniyle ileri sürülemeyecek bazı düzenlemeleri oluştururlar ve hiçbir şekilde AYM’ye bu başlıkların iptali için dava açılamaz.

Usulünce yürürlüğe konulmuş olan kanun maddelerine ve alt başlıklarına kısaca bakacak olursak:

Uluslararası Antlaşmalar, Tevhidi Tedrisat, Şapka, Tekke ve Zaviyeler, Türk Medeni Kanunu, Beynelmilel Erkânın Kabulü ve Kanunu, Türk Harflerinin Kabulü ve

58

Uygulanması Hakkında Kanun, Soyadı Kanunu, Kılık Kıyafet Kanunu”113 alt başlıklar

olarak yer almaktadır.

Dolayısıyla bu kanunlar 1982 Anayasası kabul edildiğinde uygulamada kullanılan ve TBMM’nin “İnkılâp Yasaları” olarak tabir edilen kanun maddeleri olarak görülmektedir.

c. Kanun Yollarının Tüketilmiş Olması

216 sayılı Kanunun 45/2’nci maddesi, ihlal nedeni eylemin veya ihmal nedeniyle idari ve yargısal hukuk yollarının tüketilmesi şartını koşmaktadır.114 Dolayısıyla içeride

yani hukuk sistemi içinde başvurulacak başka hukuk yolları mevcutsa AYM’ye başvuru yapılamamaktadır. Aslında bu madde ile AYM’ye yapılacak bireysel başvuru öncesi tüketilmesi zorunlu yargısal bütün yollara atıf yapıldığı görülmektedir. Başvuru yollarının tüketilmesi, söz konusu işlem ya da eylem için yapılan başvurularda yargı kararının kesinleşmesi yani nihai kararın verilmesi anlamına gelmektedir. Aydın’a göre, “Anayasa Şikâyeti” ya da “Bireysel Başvuru” yapılmadan önce şu yargısal yolların tüketilmesi gerekmektedir:

1) Kanuni yoldan yapılan başvurulardan bir sonuç alınacağı beklentisinin olmaması gerekmektedir ki aslında bu durum iç hukuk yollarının kesin olarak tüketilmediğini gösterir.

2) Yasalara bağlı olarak yapılan başvuru yollarının tüketilmesinin beklenmesi ve mağdur sıfatıyla başvurucu açısından, telafisi imkânsız ağır bir zararın söz konusu olması gerekmektedir.

3) Yapılan Anayasa Şikâyeti ve verilecek kararın toplumun genelini ilgilendiren genel nitelikli bir problemin çözümüne yardımcı olacak nitelikte olması gerekir.

Ancak iç hukuk yollarının (idari-yargısal) bütünüyle kullanılması başvuru yapan için telafisi mümkün olmayan bir zarara neden oluyorsa, mağdur olan başvurucu, iç hukuk yolları içinde son hukuki merci olan AYM’ye doğrudan başvuru yapabilmektedir. AYM’ye başvuru yapılmadan olağan kanun yollarının tüketilmesi ve netice alınamaması AİHM nezdinde de bireysel başvuruyu geçerli duruma getirmektedir.

113 AYDIN, s.146-147.

114 TBMM İnternet sitesi daha fazla bilgi için bkz., https://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k6216.html,

59

AYM’ye başvuruyu yapan kişiler dava nedenini oluşturan maddi varlıkları yani dava konusu gerçekleri ve delilleri ilk derece mahkemelerine yeterli şekilde sunmuş olmalıdır.115 Çünkü sonradan dava konusunu yakından ilgilendiren bilgi ve belgelerin

AYM’ye sunulması mümkün değildir. Kural olarak AYM önüne getirilecek bireysel başvuru temelinde ortaya konulabilecek dava konusu delillerin ve belgelerin dava başlamadan önce yani başvuru aşamasında dosya içine konulması gerekmektedir. Zira ilk derece mahkemede itiraz konusu yapılmayan uygulama hataları AYM’ye de şikâyet konusu yapılamaz.