• Sonuç bulunamadı

Başvurunun Sözleşme ve Protokollerine Uygun Olması

2. ULUSLARARASI PLATFORMDA İNSAN HAKLARI

2.10. Bireysel Başvurunun Kabul Edilebilirlik Koşulları

2.10.7. Başvurunun Sözleşme ve Protokollerine Uygun Olması

Yapılan başvuruların Sözleşme’nin 35’inci maddesinin 3’üncü bendinde yer alan (a) fıkrasına uygun olmaması Mahkemece kabul edilmesine engel oluşturmaktadır. Dolayısıyla yapılan başvurunun kabul edilebilmesi; kişi, zaman, yer ve konu bakımından Sözleşme ve Protokollerine uygun olmasına, aynı zamanda da Mahkemenin yetki sınırları içinde bulunması şartına bağlıdır.

Yetki kelimesinin “bağdaşmazlık” yerine kullanılması öğretide kullanılan bir uygulamadır. Bu nedenle kişi, yer, zaman ve konu bakımından Mahkemenin yetkisi başlıkları şeklinde ele alınacaktır.361

2.10.7.1.Kişi Bakımından (Rationo Personae) Yetki

AİHM’nin kişi bakımından yetkisini, kişi ve aleyhine başvuru yapılan devlet başvuruları olarak iki şekilde kullanmaktadır.

Kişi yönünden sebepler;

İlk bakışta Sözleşmenin 1’inci maddesinde yer alan “herkes” kelimesinin Sözleşmeci devletlere yükümlülük getirmesinin yanında sözleşmenin uygulama alanının kişi bakımından genişliğine de işaret etmektedir. Kanımca bu duruma ek olarak sözleşmenin 34’üncü maddesinde geçen “her gerçek kişi” tabiri hükümet dışında kalan bütün kuruluşların ve kişi topluluklarının hak ihlalleri karşısında Mahkeme’ye başvuru hakkını saklı tutmaktadır.362

Burada asıl amaç; Sözleşmeci devletler tarafından yapılabilecek başvuruların ne kadar geniş bir kapsam alanına sahip olduğu vurgusudur. Dolayısıyla hangi sıfatı taşıdığına bakılmadan herkesin uğradığı ihlaller karşısında başvuru hakkının bulunduğunu söyleyebiliriz. Ancak sadece kamu gücünü elinde bulunduran tüzel kişilerin bu hakkın istisnasını oluşturduğu görülmektedir.

Aleyhine Başvuru yapılan devlet ile ilgili Mahkemenin yetkileri;

Bir kere aleyhine başvuru yapılan kesinlikle bir devlet olmalıdır. Bu başvuru devlete değil de devlet özel kişisine yapılırsa Mahkeme tarafından kabul edilmez. Aleyhine başvuru yapılan devletin yine kesinlikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini ve Ek Protokollerini tanıması gerekir. Başvuruda belirtilen gerekçe sadece Ek

361 GÖZLER, s.523. 362 TANRIKULU, s.22.

134

Protokollerde bulunuyorsa davalı devletin bu Ek Protokolleri de mutlaka kabul etmiş olması gerekir (m.35/3-a).363

Söz konusu ihlal davalı devlete yöneltilebilir nitelikte olmalıdır. Bu nedenle bireysel başvuru konusu eylemin kamu gücü eliyle gerçekleşmesi aranılan şartlardan bir tanesidir. Aranan diğer bir gerekçe ise ister ulusal sınırlar içinde gerçekleşsin ister ulusal sınırlar dışında kamu gücü, kamu otoritesi veya resmi kuruluş marifetiyle yapılan bütün ihlaller sözleşmeci devleti bağlamaktadır.364

Bazı durumlarda özel kişilerin neden olduğu hak ihlali durumlarında resmi makamların kusuru tespit edilebilirse istisna olarak devlet aleyhine de bireysel başvuru yolu işletilebilir.365 Eğer mahkeme taraf devlete bir suç isnat edebilirse davayı kabul

eder aksi durumda ise reddeder.

Diğer taraftan sözleşme maddeleri dikkatli şekilde okunmaya başlayınca aslında ilk başta bahsedildiği gibi “herkes” kelimesinin çok geniş bir kapsam alanının olmadığı görülmektedir. Çünkü 16’ncı maddeden Sözleşmeci devletlerin yabancılara karşı; ifade özgürlüğü, toplanma ve ayrımcılık yasakları bakımından çifte standart uyguladıkları görülmektedir. Bunun dışında 4’üncü maddede mahkûmların ve askerlerin çalıştırılmaları, özgürlük ve güvenlik haklarının istisnaları, bulaşıcı hastalık taşıyanlar, akıl hastası olanlar madde bağımlıları vb. pek çok nedenden dolayı Sözleşme’nin 1’inci maddesinin istisna bir madde olduğu ve her bir madde açısından ayrı değerlendirilmesinin daha doğru olacağı açıktır.366

Özetle bireysel başvuru konusunun Mahkeme tarafından kabul edilebilmesi, şikâyetin sebebini oluşturan eylem ve işlemin sözleşmeden doğan bir zararın tespitine bağlıdır. Bu tespiti Mahkeme kendiliğinden yapabilmektedir. Davalı devletin itirazı beklenmeden, Mahkeme, kişi bakımından yetkisini kullanarak gerekçeleri ortaya çıkarmak için kendiliğinden çalışabilmektedir.367

363 1 Kasım 1998 yılında yürürlüğe giren 11 No.lu Protokol öncesinde bireysel başvuru sözleşmeci

devletlerin kabul ettiği bir yöntem değildi. Sözleşmeci devletler aleyhte bireysel başvuru yapılabileceğini kabul ediyorlardı. Ancak Sözleşmenin ilgili devlet tarafından kabul edilmesi başvurunun Mahkemece kesin olarak kabul edileceği anlamına gelmiyordu. Çünkü sözleşmeci devlet için bir zorunluluk, bağlayıcılık bulunmuyordu. Bunun için Sözleşmenin ve Ek Protokollerinin de kabul edilmesi yetmiyordu. Dolayısıyla sözleşmeci devletin bireysel başvuru hakkının mutlaka kabul edilmesi şartı gerekiyordu. Mesela Türkiye bireysel başvuru hakkını 28 Ocak 1987 yılında kabul etmiştir. Bu tarihten önce yapılan başvurular Mahkeme tarafından Türkiye lehine kabul edilemez bulunmaktadır.

364 GÖZLER, s.524.

365 Ilaşcu ve diğerleri v. Moldova ve Rusya [BD], no. 48787/99, 8 Temmuz 2004, §.318 (AHİM,

Uygulama Rehberi, s.39).

366 TANRIKULU, s.23. 367 GÖZLER, s.525.

135

2.10.7.2.Yer Bakımından (Ratione Loci) Yetki

Sözleşmede yer alan “insan haklarına saygı yükümlülüğü” başlığının 1’nci

maddesinde belirtilen hak ve özgürlüklerin sözleşmeye taraf devletlerin ulusal yargıları içinde tanınması ve uygulanmasından bahsetmektedir.368 Kanımca anlatılmak istenen

esas mesele sözleşmenin uygulama alanıdır. Çünkü sözleşmenin ana metni ve protokolleri ulusal sınırlar içinde uygulanmakta iken sözleşme organlarının yetkileri; devletlerin yargı yetkisinin, egemenlik haklarının kullanıldığı her yerde geçerli olabilmektedir.

Bu itibarla diplomatik mekânlar ve ulusal sınırlar dışında devletin veya vatandaşların çıkarları için suç işlenmesi, devletin bayrağını taşıyan gemi ve uçaklarında meydana gelen insan hakları ihlalleri, uluslararası ciddi suçların işlendiği yerler yargı yetkisinin kullanıldığı yerler olarak gösterilebilmektedir.

Bu açıdan Sözleşmenin taraf devletleri kendi egemenlik alanları içerisinde Sözleşme ve protokollerinde belirtilmiş olan temel haklar ve özgürlükleri yer bakımından güvence altına alma sorumluluğu içinde olmalıdır. Dolayısıyla taraf devletler kendi karar organlarının ve yetkililerin yapmış olduğu bütün eylemlerden sorumlu tutulabilmektedir.369

Yer bakımından uygunluk, aleyhinde dava açılan devletin yetki alanı içinde gerçekleşmeyen başka bir olay içinde söz konusu olabilmektedir. Dolayısıyla Sözleşmeci devletin kullandığı yargı yetkisi ülke sınırları dışındaki eylem ve işlemlerden de sorumlu olduğu anlamı taşımaktadır. Türkiye’nin kendi kara sınırları dışında tam bir denetim yetkisini kullandığı Kıbrıs/Türkiye davası örnek olarak verilebilir.370

2.10.7.3.Zaman Bakımından (Ratione Temporis) Yetki

Zaman bakımından Mahkeme’nin yetkisi şu şekilde çalışmaktadır;

Söz konusu eylem nedeniyle aleyhine dava açılan devletin Sözleşmeyi imzaladığı tarih davadan önce olmalıdır. Aksi halde Mahkeme davayı kabul etmez.371

368 AİHS İç Tüzüğü, 11’inci ve 14’üncü Protokoller ile değiştirilen metin için

bkz.;https://www.echr.coe.int/Documents/Convention_TUR.pdf. (Erişim, 08.12.2019).

369Tanrıkulu, age., 20-21.

370 Kıbrıs ve Türkiye, [BD], no. 25781/94, 10 Mayıs 2001, §. 75-81; Drozd ve Janousek v. Fransa ve

İspanya, 26 Haziran 1992, §. 84-90 (AHİM, Uygulama Rehberi,45). Daha ayrıntılı bilgi için bkz., https://www.echr.coe.int/Documents/Admissibility_guide_TUR.pdf. (Erişim: 22.12.2019).

136

Benzer şekilde ihlal konusu Sözleşmede yer almıyor da Ek Protokollerde bulunuyorsa yine aleyhine dava açılan devletin protokolü imzaladığı tarihten sonra yapılan başvurular kabul edilmektedir. Yine mahkeme zaman bakımından bağdaşmazlık konusunu kendiliğinden araştırmaktadır. 11 No.lu protokol devreye girmeden önce bu yetki Mahkeme ve Komisyon yetkilerinin tanınması bakımından önemli idi. Çünkü bildirimlerde süre faktörü dikkate alındığında Mahkeme’nin ve Komisyon’un yetkileri konusunda tartışmalar yaşanabilmekteydi. Ancak Mahkeme’nin yapısı tek mahkemeye dönüştüğü için Sözleşmeye taraf olunduğunda bu yetki otomatik olarak tanınmış olmaktadır. Bu nedenle onay tarihinden sonra meydana gelen olaylar sözleşmeye taraf olmanın zorunlu sonuçlarını da beraberinde getirmektedir.372 Ancak kuralın genel

geçerliliği bu şekilde olmakla beraber sürekli ihlallerde bu kuralın uygulanmadığı görülmektedir. Devam eden yani sürekli ihlal demek adından da anlaşılacağı üzere Sözleşme ve Ek Protokolleri imzalanmadan önce ortaya çıkan ve Sözleşme ve Ek Protokollerinin imzalanmasından sonra devam eden demektir. Mesela sözleşmeden önce kişi dokunulmazlığı hakkında bir ihlal varsa sözleşme imzalandıktan sonra da devam ediyorsa burada devam eden bir ihlalden söz edilebilir.

AHİS denetim organı sıfatını taşıyan Mahkeme’nin zaman bakımından yetkilerinin sona ermesinin başka bir nedeni de Sözleşmeyi onaylayan devletlerden birisinin sözleşmeden çekilmesidir. Gerçi 58’inci maddeye göre; Sözleşmeyi imzalayan devletler beş yıl süreyle sözleşmeden çıkamazlar bu süreyi dolduran devletler ise altı ay önceden AK Genel Sekreterliği’ne yazılı başvuruda bulunmalıdır hükmüne yer verilmektedir.

Bu hükmü taraf devletlerin istedikleri zaman sözleşmeden çekilmelerini engellemektedir. Kanımca sözleşmeden çekilmekle aleyhte verilen mahkeme kararlarını uygulamamak bana göre aynı anlamı taşımaktadır. Zira benzer şekilde Avrupa Konseyi’nden çıkan devletler de sözleşmeden çekilmiş sayılmaktadır.

2.10.7.4.Konu Bakımından (Ratione Materiae) Yetki

Konu bakımından mahkemenin yetkili olması şikâyet edilen konunun Sözleşme ve Ek Protokollerinde ifade edilen insan hakları ve özgürlüklerinin konusu içinde yer

137

almasına bağlıdır.373 Bu anlamda ihlalden bahsedebilmek için ilgili devletin de mutlaka

Sözleşme ve Ek Protokollerine taraf olması yani onaylaması gerekmektedir.

Bu arada AİHM ulusal mahkemelerde verilen kararların doğruluğunu inceleyen bir temyiz merci olmamakla beraber konu bakımından yapılan bu tür başvurular da AHİM yetki alanına girmemektedir.374Mesela sürücü belgesi alamadığı için yapılan

başvuru (X v. Almanya) ya da otelde rezervasyon yapamadığı için yapılan başvuru, (Z v. Hollanda), o ülkenin vatandaşı olmadığı için ikamet alınamadığına dair yapılan başvuru (Penafiel Salgado v. İspanya) vb. Mahkeme tarafından kabul edilmemiştir.375

Dolayısıyla Mahkeme’nin sadece ulusal mahkemelerde meydana gelen, Sözleşme ve Ek Protokollerinde yer alan insan haklarının ihlali sonucu yapılan başvuruları incelediği görülmektedir.