• Sonuç bulunamadı

1.1. OKUMA ANLAMA

1.1.4. Bir Süreç Olarak Okuduğunu Anlama

1960’lı yıllara kadar okuma daha çok becerilerden oluşan, çözümlemeye dayalı bir aktivite olarak görülmüş, 60’lı yılların sonlarına doğru okuma alanında ortaya çı- kan yeni oluşumlar, bu sürece yalnızca becerilerden oluşan bir etkinlik olmaktan daha ziyade, bunun sürece dayalı bir aktivite olarak görülmesi gerektiğini ortaya koymuş- lardır. Günümüzde yapılan araştırmalarda ise, okuma anlama etkinliğini, okuyucunun aktif bir süreç içerisine girip, metinden elde ettiği bilgiye bağlı olarak, anlamı yapılan- dırdığı, karşılıklı bir etkileşime dayanan, daha çok dinamik bir aktivite olarak görül- mektedir.

Bu bakış açısına göre, okuyucular giren sözel bilgi birimlerine yönelik zihinsel bir sunum oluşturduklarında bir metni anlayacaklardır. De Beaugrande (1982) “ger-

çekte anlaşılan şey cümleler değil, bilakis kavramsal içeriktir” diyerek bu bakış açısı- nı özetlemektedir (akt.,Chun ve Plass,1997,s.61).Yukarıda yapılan araştırmalardan ortaya çıktıyı gibi, okuma anlama artık becerilerin oluşturduğu bir etkinlikten daha çok, sürece yönelik bir yaklaşım haline gelmiştir.

Okumaya, bir süreç açısından bakıldığı zaman, okuma seçici bir süreçtir ve okuyucunun beklentileri temelinde, algısal girdiden seçilen mevcut az sayıdaki ipuçla-

rından elde edilen kısmi bilginin kullanılmasını içerir. Bu kısmi bilgi işlenirken, bilgi- yi onaylamak, ret etmek ve yeniden düzeltmek için geçici kararlar verilir.

Sadece becerilerden oluşan bir yaklaşımdan, süreç yaklaşımına doğru uzanan bir değişimle birlikte, araştırmacılar gelişimsel psikoloji sahasının önemli alanını oluş- turan okuduğunu anlama sürecini anlamaya yönelik çalışmalara yönelmişlerdir(Grabe, 1991).

Okuma aktif bir süreçtir. Okuyucu başlangıçta materyalle ilgili beklentiler o- luşturur, daha sonra bu beklentileri onaylamak ve ret etmek için gerekli olan en uygun ipuçlarını seçer. Bu seçme sürecinde, okuyucu kelime hazinesi, cümle bilgisi ve ger- çek dünya ile ilgili art bilgisinden faydalanır. Ajideh’e göre (2003) okuma, düşünce ve dil arasındaki karşılıklı etkileşime dayalı bir etkileşim sürecini içermektedir.

Paris (2005) okuma anlamanın, metindeki bilginin yorumlanması, art alan bil- gisinin kullanılması ve okuyucunun hafızasındaki konuyla ilgili uyumlu bir sunumun yapılandırılmasını içeren bir süreç olduğunu belirtmektedir. Maria (1990) okuma an- lama etkinliğini, yazılı metinden ortaya çıkan anlamı yapılandırmaya yönelik, karşılıklı etkileşim içerisinde meydana gelen bütünsel bir süreç olarak görmekte ve bu sürecin;

— Okuyucunun metne getirdiği bilgi- “ kelimeyi tanıma becerisi, dünya veya art alan bilgisi ve dilbilimsel birikimlerini içeren bilgi”

— Yazarın metni yapılandırmak için kullandığı dili ve;

— Metnin içerisinde geçtiği durumun, okuyucu tarafından yorumlanması sü- reçlerinin karşılıklı etkileşimi yoluyla meydana geldiğini belirtmektedir.

Gascoigne (2005) Goodman’dan (1968) aktardığı gibi, okuma süreci, okuyucu- nun tahminlerde ve denemelerde bulunma gibi stratejileri kullanarak, metne olan ba- ğımlılığını azalttığı psikodilbilimsel bir tahmin oyunudur. Okuduğunu anlama süreci- nin, hiyerarşik olarak birbirleriyle ilişkili olan birçok bilişsel süreci içerdiğine inanıl- makta; bu sürecin yatay bir süreçten çıkıp, dikey bir süreç özelliği kazandığı ileri sü- rülmektedir (Chun ve Plass, 1997).

Okuma anlama sadece birkaç beceri ve kelime hazinesi bilgisinin ötesinde, bi- lişsel psikoloji alanına doğru bir geçiş yaşamakta ve araştırmalar bu alanda yoğunlaş- makta, belleğe giren sözel bilgi birimlerini, okuyucu bilişsel düzeyde yeniden yapı- landırabilir ve organize edebilirse, okuma anlamaının gerçekleşeceğine inanılmakta-

dır. Okuma anlama, sadece cümleler veya alam bilgisinin ötesinde, kavramsal içerik bilgisi olarak görülmekte ve buna bir süreç gözüyle yaklaşılmaktadır. Bu süreç, siste- matik bir şekilde işlemektedir (Chun, 2001).

Chang (2003) ise okuduğunu anlamayı, bir okuyucunun, yazarın mesajını ye- niden yapılandırmak için, ipuçları olarak yazılı metni kullandığı, hedefe yönelik bir süreci içeren anlamı yapılandırma aktivitesi olarak görmektedir. Hsiu-Sui’ye göre (2003) okuduğunu anlama süreci, hem çok düzeyli hem de enteraktif hem de yapılan- dırmaya dayalı bir süreçtir.

Anderson ve Urquhart (1984) okumaya hem süreç hem de ürüne yönelik bir etkinlik olarak bakmaktadır (akt., Ajideh, 2003). Yukarıda da vurgulandığı gibi, ürüne yönelik bakış açısı, okuyucunun metinden elde ettikleriyle ilgili olup, buna karşılık sürece yönelik bakış açısı ise, okuyucu belirli bir yoruma nasıl ulaşmaktadır konusuy- la ilgilidir. Bundan başka, ürüne yönelik süreç yaklaşımı, okuyucunun metinle bir et- kileşim içerisine girdiğinde nelerin meydana geldiğini açıklayamaz.

Razı (2004) bellek ve okuma arasında iki ilişki olduğunu ortaya koymaktadır- lar. İlk olarak, okuma eş zamanlı uygulanan çok değişik süreçleri içermektedir. Okuyucular çok hızlı bir şekilde kelimeleri tanıyamazlar ve bunları işleyen bellekle- rinde aktif olarak tutamazlar, ama cümlelerin yapılarını analiz ederler. Genel olarak, okuduğunu anlama becerisini kazanımının, uzun süre alacağı kabul edilmektedir, çün- kü bu becerileri etkin bir şekilde kombine etmek okuduğunu anlamayı etkilemektedir

İkinci olarak ise, karşılıklı etkileşim süreci için, okuyucunun aktif hale getirilmiş art alan bilgisiyle, metinden elde edilecek dilbilimsel bilginin karşılıklı etkileşimi söz ko- nusudur. Okuyucunun art alan bilgisi, uzun süreli belleğinde mevcuttur ve yorum hem dilbilimsel hem de art alan bilgisinin yorumlanmasını önemli ölçüde gerekli kılmaktadır.

Goodman (1973) bunu şöyle açıklamaktadır: “… Okuyucu kendisinde mevcut

olan tüm bilgileri kullanmaz. Okuma, çözümlenebilen bir dil yapısını tahmin etmek ve seçmek için, içerisinde yeteri kadar mevcut bilgiden, okuyucunun seçtiği ve topladığı bilgiyi ortaya koyan bir süreçtir”(akt., Karakaş,2002,s.25-35). Bu görüşlerden hare- ketle, okumanın tam olarak algısal bir süreç olduğu söylenebilir.

Okuduğunu anlama veya okurken anlamın yapılandırılması, bu etkinliğin ama- cını oluşturmakta olup, tek başına meydana gelen basit bir süreç olarak değerlendirile-

mez, çünkü yazar ve okuyucunun dahil olduğu iki boyutu varıdır; basit bir süreç ola- rak da değerlendirilemez, çünkü içerisinde okuyucunun yazarın kelimelerini çözümle- diği ve yazarın amacına uygun bir metnin anlaşılmasını yapılandırılmak için, art alan bilgisinden faydalandığı, karmaşık ve dinamik bir süreçtir.

Paris’e (2005) göre okuduğunu anlama, tek başına birimsel bir süreç olmayıp, okuyucunun okuduğu metinden ortaya çıkan bilgiyi, yine kendi art alan bilgisi ve ya- şantılarını entegre ettiği bir çok sürecin karşılıklı etkileşimini gerektiren, metindeki bilginin, okuyucunun hafızasında anlamlı bir sunumunu içermektedir. Okumanın me- tindeki bilginin pasif bir şekilde özümsenmesi süreci olmadığını ve metinlerin okuyucuların aktif olarak yorumlamalarını gerektiren, belirsizliklerle dolu olduğunu belirten Chandler (1995),bu süreçte yalnızca dilbilgisine dayalı bilginin değil, aynı zamanda dünya bilgisinin de kullanılması gerektiğini ifade etmektedir.

Okuma anlamaya farklı bir açıdan bakan Pardo (2004) ve Bock (1993) okuma anlamanın, yazılı dille aktif bir şekilde uğraş ve karşılıklı etkileşim yoluyla, anlamın eş zamanlı olarak yapılandırılması ve metinden çıkarılması süreci olduğunu, bu süreç içerisinde okuyucuların, art alan bilgisi, daha önceki yaşantıları, metindeki bilgi ve metinle olan ilişkisine yönelik takınacağı tavır gibi süreçlerin kombinasyonu yoluyla, metinle karşılıklı etkileşim içerisine girerek anlamı yapılandırdıklarını belirtmektedir.

Okuyucuların, okuma esnasında, metindeki girdiden sağlanan ipuçlarını dene- yerek başlayan, daha sonra neyin geleceğini tahmin ve test eden veya tahminlerini onaylayan ve böyle devam edip giden bir okuma etkinliğini kapsayan bir süreçten geçtikleri düşünülmektedir (Singhal,1998).

Joyce (1996) okuma etkinliğinde temel öğenin okuduğunu anlama olduğunu ve okuma anlamanın üç unsurdan oluşan bir süreci içerdiğini belirtmektedir:

1- İçeriği tahmin etmek 2- Tahmini onaylamak

3- Bilgi şematik bir yapı içerisine entegre etmek

Okuyucular bir metni okurken, her imla kuralına, kelimelere ve cümlelere bakma temelinde tahminlerde bulunmayıp, daha çok anlama yönelik ipuçlarını ararlar. Bunu, kelime kelime değil, bilakis tahminlerde bulunarak ve anlamı önceden tahmin ederek yaparlar. Okuma, sadece metinde görülen bilgiyle sınırlı, görsel bir süreç de-

ğildir. Okuyucular metinden çıkan yeni anlamları yapılandırmak için, kendi bilgilerini kullanırlar, bu yüzden okuma, büyük oranda her bir okuyucunun hafızasında meydana gelen düşünceye dayalı bir aktivitedir

Tahminler yapıldıktan sonra, hipotezlerin anlamlı olup olmadığını görmek i- çin, okuyucular hipotezlerini test ederler. Bunu yapmak için, tahminlerini onaylarlar veya ret ederler. Bu tahminleri test etmek için iki soru sorarlar. Okuyucular öncelikle okunan ilgili bölümün hem anlam hem de cümle bilgisi açısından anlamlı olup olma- dığını bilmek isterler. Eğer anlamlıysa, materyal okumaya değer bulunacak ve okuyucular okumalarına devam edeceklerdir. Bunun tersinde ise, ek ipuçları için met- ni yeniden okuyacaklardır.

Okumadaki üçüncü adım, bilgiyi şematik bilgiye entegre etmektir. Okuyucular, okuduklarını mevcut bilgi sistemlerine entegre etmek için değişik kriterler kullanırlar. Bu kriterler, okuyucuların okuma hedeflerine ve inanç sistemine bağlıdır. Okuyucu bilginin, okuma hedefi ve dünyaya bakış açısından önemli olup olmadığına karar vermelidir. Konu alanıyla ilgili yüksek düzey art alan bilgisine sahip olan okuyucular, daha az art alan bilgisine sahip olan okuyuculardan daha az hata yapacaklardır.

Okuyucu, yazılı materyal aracılığıyla, yazarla karşılıklı bir etkileşime girdi- ğinde, okuma sürecine başlar. Yazarın ortaya koyduğu şeyi tahmin etmek için gerekli olan dilsel ipuçlarını seçer, dilbilgisine, art alan yaşantılarına ve şematik sistemlerine dayanarak ve dil ve şema bilgilerine kullanarak, okuduklarının sözdizimsel ve anlam bilgisi düzeyinde kabul edilebilirliğini kontrol ederek, tahminlerini onaylarlar. Okuyu- cular, önemli olduğuna inandıkları şeyleri, daha önceden oluşturulmuş anlam sistem- leri içerisine entegre ederler. Tahminde veya çıkarımlarda bulunma, onaylama ve en- tegre etme süreçleri bilinçli olarak ve karşılıklı etkileşim içerisinde gerçekleşir. Oku- yucular, okurken sürekli olarak anlamlarına eklemelerde bulunurlar, değiştirirler veya onları yeniden organize ederler (Joyce, 1996).

Manning ve Manning’e (1984) göre okuma, okuyucular metinden çıkan yeni anlamı yapılandırmak için kendi art alan bilgilerini kullandıkları için, görsel olmayan bir süreçtir.

Temel olarak okuduğunu anlama süreci, yeni ve eski bilginin birleşimi ve kar- şımıdır. Okuduğunu anlama sürecinde birçok aşama vardır. İlk aşamada duyu organla- rıyla bize gelen sembolleri ve sesleri ilk önce kelimelere ve daha sonra da daha büyük

anlama birimlerine transferi gerçekleşmektedir. Kısa süreli belleğe giren daha büyük anlam birimleri, uyum, yapılandırma ve yeniden yapılandırma meydana gelirken bu- rada tutulur. Bu uyum, paralel ve interaktif olarak işlev gösteren birçok karmaşık sü- reci içermektedir (Jerald,2006)

McCornick (1998) bir interaktif okuma modeli açısından, okuma anlamanın, okuma süreci esnasında eş zamanlı olarak işlev gösteren, aşağıdan yukarıya ve yuka- rıdan aşağıya işlemleme süreçlerinin karşılıklı etkileşimi sonucunda ortaya koyan bir süreç olduğunu belirtmektedir. Camiciottoli (2003) bottom up “aşağıdan yukarıya”, top down “yukarıdan aşağıya” işlemleme ve biliş ötesi becerilerinin karşılıklı etkile- şimi olarak, okumayla ilgili görüşün, günümüzde hem birinci yabancı dil hem de ikin- ci yabancı dil öğretim çevrelerinde artık kabul edildiğini belirtmektedir. Bottom up” aşağıdan yukarıya işlemleme” becerileriyle, anlamın metinden çözümlenerek ortaya çıkarılmasına ek olarak, başarılı okuyucular içerikle ilgili art alan bilgilerini aktif hale getirmek için top down “yukarıdan aşağıya” işlemleme becerilerini uygulamakta ve bunları yeni bilgiyle uyumlaştırmak için metinsel ipuçlarını kullanmaktadırlar.

İnteraktif bakış açısından, okuduğunu anlamanın, okuyucu, metinden yazarın düşüncelerine yakın zihinsel bir metin oluşturduğu zaman meydana gelmektedir. Ya- bancı dilde okuduğunu anlama, art alan bilgisi, bilişsel işlevler ve kavramsal beceri- lerden oluşan interaktif bir süreçtir. Bu üç faktör, bireyin okuduğunu anlamasına en çok katkı sağlamaktadır (Hardin,2001; Pulido,2004; Parvez,2006; Jackson, Peter ve Jonathan,1997).

Yazıcı ve Dönmez (2006) anlamanın, okuma sürecinin en karmaşık yönlerin- den birisini oluşturduğunu, okuduğunu anlamanın, mantıksal bağlantılar oluşturmak için, metni yorumlanması ve bilginin uygulanmasını da içeren bir süreç olduğunu ifa- de etmektedir.

Belet ve Yaşar (2007) okumanın, bir yazıyı, sözcükleri, cümleleri, noktalama işaretleri ve diğer öğelerle algılama ve kavrama veya yazılı sembollerden anlamı çı- karma süreci olduğunu ifade etmekte; bununla birlikte, bu sürecin, sayfa üzerindeki alfabetik sembollerin yorumlanmasından daha fazlasını gerektirdiğini belirtmektedir. Belet ve Yaşar’ın da belirtikleri gibi, okuduğunu anlama yalnızca metne dayalı bir

aktive değil, bilakis okuyucunun metne getirdiği art alan bilgisi, yaşantılar ve bilişsel beceriler gibi unsurlara da dayanan interaktif bir süreçtir.

Ruddell’a (2002, göre, okuduğunu anlama, oldukça karmaşık bir zihinsel sü- reçtir (akt., Çakıcı ve Altunay,2006). Bir metnin anlaşılması, konu ile ilgili ön bilgile- rin ve deneyimlerin metindeki bilgilerle birleştirilmesi ile mümkündür.