• Sonuç bulunamadı

C. BİLMECELERİN DİĞER TÜRLERLE İLİŞKİSİ

2. Bilmecelerin Anonim Halk Şiiriyle İlişkisi

Mâni halk edebiyatının başlıca iki türünden biridir. Genellikle aaxa şeklinde kafiyelenip 7’li hece ölçüsü ile söylenir. Dörtlüklerden oluşan bilmecelerimizin de çoğu mâni tarzında söylenmiştir. Şekil bahsinde de üzerinde durduğumuz gibi çoğu bilmecemiz 7’li hece ölçüsü ile söylenip, aaxa şeklinde kafiyelenmiştir.

Mâninin önemli özelliklerinden birisi de ilk iki mısraın doldurma mahiyetinde olması, asıl anlatılmak istenenin 3 ve 4. mısralarda dile getirilmesidir. Bu durum bilmecelerimiz için de geçerlidir. Örneğin;

Dağlarda lala gezer Elde piyala gezer Ne yumurtlar ne doğar Yanınca bala gezer (221.3.).

Bilmecenin cevabı balıktır. İlk iki mısraın balıkla hiçbir ilgisi yoktur. Aslında balığın bazı özelliklerini tarif etmesi gerekirken bu mısralar doldurma mahiyetinde kullanılmıştır. Cevabı namaz olan şu bilmecemizde de ilk iki mısra doldurma mahiyetinde kullanılmış, cevap ile ilgili tarifler 3 ve 4. mısralarda yapılmıştır.

Şimdi şimdi şim düşer Gölge kalkar gün düşer Bir ağaçta beş elma İkisine gün düşer (305.6.).

Bilmece mâni ile o kadar iç içe girmiştir ki, bazen mâni olan bir dörtlüğün hiçbir değişiklik yapılmadan bilmece olarak kullanıldığı da görülmektedir. Mâni olan herhangi bir dörtlüğün bilmece olarak da kullanılabilmesi, dörtlüklerden oluşan bilmecelerin aslında kendine has bir şekli olmamasından kaynaklanmaktadır. Bilmecelerimizin çoğunda onların bilmece olduklarını belirtecek herhangi bir soru kelimesi bulunmaması ve onların bir şeyi sorduğunun gelenek yoluyla anlaşılması da bu karışıklığa yol açmıştır. Aşağıda örnek olarak vereceğimiz dörtlükler aslında birer mânidirler, ancak herhangi bir değişiklik yapılmadan ve soru ifadesi eklenmeden bilmece olarak sorulmuşlardır:

Kahve Yemen’den gelir Bülbül çemenden gelir Ak gerdan beyaz topuk

Her gün hamamdan gelir (243.10.).

Karşıdan atlı geçti Nalı parlattı geçti İllere selâm verdi

Bizi ağlattı geçti (250.9.).

Âşık Reyhanî de bazı mânilerin bilmece olarak sorulduğunu belirtmiştir:

Birinci kadın sorar: “Mâni mâniye geldim Gaymak yemeye geldim Meramım gaymak değil Yâri görmeye geldim.

Karşısındaki kadın cevap verir: Mâninim edasına

Düşmüşüm sevdasına Biraz evvel gelseydin

Kız gitti yaylasına” (Başgöz-Tietze, 1999: 20-21).

Bazen bunun gibi herkes tarafından anlaşılmaması gereken durumlar da mektuplarda mâniler yoluyla sorulmuştur:

“Aman mektup var da gel Yârdan haber al da gel Bir idik iki olduk

Üç olduk mu sor da gel” (Artun, 1997: 166).

Bilmecelerimiz arasında sadece düz mâninin örnekleri değil, cinaslı ve kesik mâninin örnekleri de bulunmaktadır. Yani bazı bilmecelerimiz düz mâni, bazıları ise kesik

veya cinaslı mâni şeklinde söylenmiştir. Bunlar içerisinde örneğine en sık rastlanan tabiî ki düz mânidir. Burada birer örnek verilecektir. Düz mâni şeklinde söylenmiş bilmece:

Beş direk üstündedir El yürek üstündedir El işler gözler bakar

Kol yürek üstündedir (517.1.).

Kesik mâni tarzında söylenmiş bilmece: Hakanî

Bir kuşum var hakanî Deryahtan bir kuş uçtu Ne eti var ne kanı (216.1.).

Cinaslı mâni tarzında söylenmiş bilmece: Men aşıg iki sine

İki dal iki sine Bir ağaçda beş alma

Gün düşüb ikisine (58.14.).

b. Bilmece-Türkü

Anadolu insanın duygularına tercüman olan türkülerimiz çoğunlukla mâni dörtlüklerinden oluşmaktadır. Bilmecelerimiz arasında mânilerin bulunduğunu da belirtmiştik. İşte bu ilişki nedeniyle bilmece olarak sorulan bazı mânilerimiz bir türkünün dörtlükleri arasında da yer alabilmektedir. Ya da bir türkünün herhangi bir dörtlüğü bilmece olarak sorulabilmektedir. Bilmece-mâni ilişkisi içerisinde örnek olarak verdiğimiz;

Kahve Yemen’den gelir Bülbül çemenden gelir Ak gerdan beyaz topuk

Her gün hamamdan gelir (243.10.).

Kahve Yemen’den gelir Bülbül çemenden gelir Yâri güzel olanın

Her gün hamamdan gelir

şeklinde yer almaktadır.

Çarşıdan aldım Fatma’yı Alnına çattım çatmayı Kız annenden mi öğrendin

Böyle güzel göbek atmayı (543.2.).

bilmecesini bir Van türküsünün ikinci dörtlüğünde şu şekilde görürüz: Dama çattım çatmayı

Seslen gelsin Fatma’yı Fatma nerden öğreştin

Çarşaftan kol atmayı (Sakaoğlu A, 1972: 6509).

c. Bilmece-Tekerleme

Bazı bilmecelerimiz söyleniş şekli, ses ahenkleri ve uzunluğu ile tekerlemeyi andırmaktadır. Bu benzerlik çocukların oyunlarda ebe seçmek için söyledikleri oyun tekerlemeleri için söz konusudur. Bu tür metinlerde soru anlamı da ağır basmaktadır. Bu nedenle bunlara “tekerlemeli bilmece” adını vermeyi uygun bulduk. Aaşğıda vereceğimiz örneklerle konu daha da netleşecektir:

Haylı gitti Huylu geldi Ahı gitti Vahı geldi

Dört ayaklı kâhi geldi Meydanî geldi

Server sultanı geldi İki üç beş on geldi Kâh beş geldi Kâh on geldi

Bohçalı kahbe geldi Saçaklı o... geldi

Mısır’ın Hacı Hüseyin ağası geldi

Yemen’in kara Mustafa’sı geldi (misafir, sini bezi, peşkir, sini ayağı, meydan sinisi, ekmekler, dolma, börek, tel kadayıf, pilâv, kahve) (Hamamizade, 1930: 49).

Ol hanım geldi Şol hanım geldi Balaban bakışlı Keklik sekişli Narın turuncu Mısır pirinci Kızların genci Öldüm bayıldım Güldüm ayıldım Eller alası Berber aynası Bel tabancası Kulluk sopası Dere karpuzu

Gül gülistanda afaroz hanım. (kurbağa) (Hamamizade, 1930: 44). –Nereden geliyorsun?

–Zirzop Kalesi’nden –Üstün neden yaş? –Denizden geçtim –Çok derin miydi? –Kıyısından dolaştım –Üstün neden beyaz? –Değirmenden geçtim –Çok kalabalık mıydı? –Çakırdakı işittim

–Bey konağında –Ne yedin? –Koç –Neresinden? –Hiç –Nerede yattın? –Minarede

–Çok kaba mıydı? –Kupkuru yerde –Üstüne ne örttüler? –Perde

–Sen uğrattın beni derde. (gönül) (Elçin, 1983: XI).

3. Bilmecelerin Saz Şiiriyle İlişkisi