• Sonuç bulunamadı

Bilimkurgu sinemasına salt bir tür olarak bakmak sinema sanatını eğlenceden öteye saymayan sığ bir düşünceden başka bir şey olamaz. Bu filmlerin birçoğunun içeriklerine baktığımızda aciz insanın doğaya karşı işlediği suçların affedilmesini dileyen seyirlik bir tövbe ayini olduklarını görürüz. Bu açıdan ele aldığımızda asla eğlencelik ve basit değillerdir. Bilimkurgu filmleri doğaya karşı ağır darbeler vuran insanoğlunun 'eğer böyle giderse!' düşüncesinin distopik bir beyaz perde yansımasıdır.Bilimkurgu sinemasında değişen doğa, masallardaki kahramanın yok olmuş diyarıdır. Yolculuk masallarda bu yok oluştan sonra başlar. Bilimkurguda ise kahraman bu yok olmuş diyara yolculuk yapar. Bu sebeple bilimkurgu masal ile gerçeğin içiçe geçmiş bir formudur. Ve başkalaşmış doğa, insan zihninin ve toplumsal belleğinin bugününden geleceğe yansımasıdır. Çünkü insan, doğa-insan ilişkisinin böyle gitmeyeceğini, değişip başkalaşacağını ve insana zarar vereceğini, doğanın kendisine bedel ödetmesi yaşanılan anda değil gelecekte farkına vardığında artık çok geç olacaktır.

'Aya Seyahat' filminde uzay mekiği yapım aşamasında iki adam demir dövmektedir. Fonda ise yapmakta oldukları uzay mekiği bulunmaktadır. İnsanoğlu bir metal olan demiri farklı bir doğanın arayışında işlemektedir. Filmde doğa değişimini mekansal değişimle aktarmada insanın doğa ile mücadelesinde üstün gelmesini (!) sağlayan metal bir semboldür. Fakat metal hareketin başlangıç unsuru gibi görünse de hemen bir önceki sahnede büyücülerden oluşan konseyin aldığı kararla aya yolculuk yapma fikri ortaya koyulmaktadır. Yani metal işlenerek sadece bir araç olarak kullanılır, asıl yolculuk insanın zihninde gerçekleşmektedir. Kararı alıcıların büyücüler olması belki de bu yüzdendir.

Böylesi ütopik bir fantezi ürünü fikir yani aya gitme fikri büyü kadar tılsımlı ve efsunlu bir fikirdir. Metal ise bu büyünün bir parçası olmuştur.

Tarihin bilinen ilk bilim kurgu filmi olan 'Aya Seyahat', merak, yeni şeyler keşfetme ve mücadele etme dürtülerinin temsili olan insanın yine bu hislerden hareketle aya bir roket göndermesini konu eder. Roket ateşlenir. Ateş insanoğluna hizmet eden bir unsur olarak aktarılır. Rokette 6 kişi vardır. Aya ulaştıklarında ürkütücü bir patlama ve ateş ile irkilirler. Ardından uyurlar ve bu esnada kar yağması, yıldızların belirmesi, gezegenin gözükmesi gibi hadiseler cereyan eder. Uyanarak bir mağaranın içine girerler. Mağarada dev bitkiler, akan sular vardır. Bu bitkilerden bir mantar gözleri önünde o anda büyür. Ardından vücutları insana, elleri ıstakoz eline benzeyen yaratıklar görülür. İnsanlar onlara vurdukça yaratıklar patlayarak yok olur. Böylece ateş unsurunu bir kez daha görürüz. İnsanlar son anda rokete biner, bir yaratık ise rokete tutunarak onlarla birlikte dünyaya iner. Dünyaya inmesi yine suya inmek suretiyle gerçekleşir. Dünyaya gelmeleri bir eğlence düzenlenerek kutlanır. Eğlence yine şehir görüntüsü fonda, önde modern insan silüetlerinin olduğu bir ortamda yapılır. Modern insanın farklı dünyalar ve farklı bir doğa arayışı bu ilk bilim kurgu filminde de ortaya çıkar. Bulunan ise tıpkı avatar filmindeki gibi olağanüstü bir doğa. Kendi öz doğasını tüketmiş insanoğlu fantazyasında yitirdiğinden daha olağanüstü bir doğa arzusunu resmeder.Bu eğlencede yanlarında getirdikleri yaratığı iple bağladıkları ve onunla eğlendikleri gösterilmektedir. Yaratık burada başka bir dünyadan, başka bir doğadan getirilmiş ve ötekileştirilmiştir. Tıpkı 'Avatar' filminde insanoğlu tarafından ötekileştirilen mavi renkli yaratıklar gibi. Bu ay yerlileri geçmişle bir köprü kurularak doğaya saygılı avatarlar ve ay yaratığı Mayalara ya da geniş anlamda Amerika yerlilerine benzetilebilir. Kendi dünyasında kendi türlerini ve yaşadıkları doğayı acımasızca sömürmesi insanoğlunun bu fantazi dünyasında farklı dünyalara ve farklı doğalara yönelmesinin bir sebebi olarak ortaya çıkıyor.

“Avatar” filmi sık ve gür ağaçlardan oluşan bir ormanın üstten görüntüsü ile başlar.Ardından bir şehir görüntüsü gelir, insanlar caddede karşıdan karşıya geçmektedirler. Hemen hepsinin yüzünde sağlık maskesi vardır. Kamera yukarı hareketlendiğinde inanılmaz bir kalabalık, fonda gökdelenlerden oluşan bir şehir görüntüsü ortaya çıkar. Bu kalabalıktaki insanların yüzünde sağlık maskeleri vardır. Belli ki doğanın esamesi okunmayan bu kalabalık şehirde insanlar

havadan gelebilecek bir sağlık tehdidine karşı korunmaya çalışmaktadır. Bir başka sahnede filmin kahramanını ikiz kardeşinin cebindeki az miktardaki para yüzünden öldürüldüğü haberini alır. Burada doğasını kaybetmiş insana bir kapitalizm değerinin nasıl egemen olduğu yansıtılır.Cesedi yakılan ikiz kardeşi ateşler içerisindeyken kamera açısının hiç bozulmadan bu kez kahramanımızın uyandığını görürüz. Doğanın ana elementlerinden ateş bir yandan yok ederken diğer yandan yeni bir kahraman varetmiştir. Var etme ve yeniden doğuş bu sahnede ateş ile temsil edilmiştir.

“Avatar” filminde kahraman ikiz kardeşinin ölüm haberini alır. Kardeşinin yerine Pandora gezegeninde çalışma görevi ona verilir. İkiz kardeşinin cesedi ateşle yakılırken kamera hareketini hiç bozmadan ateşler içindeki kardeşinin yüzünden kahramanın yüzüne geçer. Kahraman gözlerini açar.

Mizahi bilimkurgu türü örneklerinden olan "Bir Otostopçu'nun Galaksi Rehberi" isimli filmde evinin üzerinden otoyol geçeceği haberiyle güne başlar. Fakat daha büyük bir sorun vardır. "Otostopçunun Galaksi Rehberi" adındaki bir programın dünyadaki muhabiri olan arkadaşı Ford Prefect arkadaşına dünyanın bikaç dakika sonra yok olacağını söyler. Onu alarak uzayda otostop çekerek bir seyahate başlarlar.

Filmin jenerik görüntüleri yunus balıklarıyla başlar. Dışses insanoğlunun kendini en zeki 1. tür zannettiğini fakat aslında en zeki 3. tür olduğunu söyler. En zeki 2. türün ise yunus balıkları olduğunu çünkü dünyanın yok olacağını çok öncesinden bildiklerini ifade eder. Dışses bunlardan bahsederken varoluşun, yaratılışın timsali olan su ve suda akrobasi yapan yunus balıkları ekrana yansıtılır. Böyle esprili ve hiciv içeren bir girişten sonra bir başka ironik sahne gelir. Çevreyolu yapımı için Arthur'un evini yıkmaya gelen görevliler onunla tartışırlar. Çünkü doğaya aldırmadan yıkıma uğratacak olan bu yetkililer otoritenin emriyle bunu yapacaklardır ve ne pahasına olursa olsun bir yuvayı yerinden edeceklerdir. Fakat kısa bir süre sonra uzaylılar gelir ve tam aynı noktaya bir galaksiler arası çevre yolu inşa edeceklerini bu yüzden dünyayı yok etmek zorunda olduklarını söylerler. Dünyadaki yıkım görevlileriyle benzer cümleleri söyleyen uzaylı sonunda "Acınası bir gezegen, onlara hiç acımıyorum" diyerek dünyayı yok etme sürecini başlatır. Dünyalılar tarafından yok edilecek bir yaşam alanıyla uzaylılar tarafından yok edilecek bir başka yaşam alanı "Dünya"

Arthur'un eviyle sembolleşir. Kendince önemli ve değerli iktidar nesnesi ve ilerlemenin sembolü olan 'yol' imgesi sebebiyle 'yuva' yıkımı, bu kez daha büyük bir iktidar tarafından önemsizleşen ve değersizleşen bir başka ‘yol' imgesini gerçekleştirmek üzere büyük bir 'yuva' yıkımına sebep olacaktır. Dünyayı yok edecek, yerine galaksi yolu yapacak olan bu uzaylılar galaksiler birliğine bağlı olan bir inşaat yapım şirketidir. Dünyada endüstriyel tarım sebebiyle yağmur ormanlarını yok eden, barajlar imar ederek akarsuları kurutan, binalar inşaa ederek doğayı yıkıma uğratan insan türüyle bu uzay yaratıkları bir anda filmde iç içe geçer ve aynılaşır. Dünyada benzer yıkımları gerçekleştiren insanoğlu filme göre; kendi dünyasına bir uzay yaratığı kadar yabancı ve ötekidir.Muhabir arkadaşı otostop çekerek Arthur ile birlikte uzay aracına alınır. Bu ikili film boyunca galaksiyi dolaşarak birbirinden farklı maceralara atılırlar. Birçok maceraya atılan Arthur yenilenen evine dönmüştür. Diğer yandan film boyunca 'gerçek insan prototipi' ne göre üretilmiş mutsuz robot, derin düşünce tarafından istenen 'en önemli soru' felsefesi, iktidar eleştrisi, insanın doğaya karşı üstün gelme mücadelesinin eleştrisi bir sebep sonuç ilişkisi şeklinde seyirciye aktarılmaktadır. Filmin sonunda dünya sistemini başlatmaya hazır olun diye bir ses duyulur ve geri sayımla sular dünyaya düşer, çiçekler açar, kuşlar uçar, denizler, dalgalar, örümcekler, kelebekler, bulutlar, kangurular, arılar, doğa yeniden canlanır. Filmin ilginç yanı onca şey yaşamasına rağmen dünyanın aynı kalmasını istemesidir. Doğa canlandıktan sonra insanlar eskisi gibi canlanır, trafik, metrolar, iş hayatı, eski dünya keşmekeşi tekrar yaşanmaya başlar. Filmin başında dolunay huzurunda sudan havaya sıçramış yunuslar tekrar suya düşerler. Verilen son mesaj; insanoğlu ne yaparsa yapsın, dünyanın bu son haliyle yetineceğini bir gün sonu yok olmak olan dünyada bu hayat döngüsünün devam edeceği şeklindedir.

Bir Küba bilim kurgusu olan Omega 3'te insanlık üçe bölünmüştür. Dünyayı vejeteryanlar yönetmektedir. Makrobiyetik yiyen "Macler" ve sebze yiyen "Vegler", süt, yumurta yiyen "Ollieler" kendi yemek yeme tarzlarını dünyaya kabul ettirmek için birbirleriyle savaşmaktadırlar.

V. BİLİMKURGU SİNEMASI VE ZAMANSALLIK