• Sonuç bulunamadı

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

3.1. Yabancı Dil Öğretimi İle Teknoloji Arasındaki İlişk

3.1.7. Bilgisayar Teknolojileri ve Bilgisayar Destekli Yabancı Dil Öğretim

İkinci Dünya Savaşı sonrasında icat edilen bilgisayarlar geçmişte kullanılan bütün teknolojik icatların üstlendiği işlevleri tek başına üstlenmiş ve başta yabancı dil öğretim alanı olmak üzere hemen hemen bütün bilim dallarında köklü yöntem değişikliklerine ve uygulamalarına neden olmuştur. Bilgiyi çabuk ve doğru bir şekilde işleme ve saklama özellikleri nedeniyle kısa zamanda hayatın vazgeçilmez bir parçası haline gelen bilgisayarlar, eğitim bilimciler tarafından birer ders aracı olarak sınıf ortamına sokulmaya çalışılmıştır. Bunun sebepleri arasında bilginin hızla artması ve içeriğinin karmaşık olması, bireysel farklılıkların ve gereksinimlerin önem kazanması ve duyu organlarının hassasiyetini artıracak araçlara ihtiyaç duyulması gibi etkenleri sayabiliriz.

Suppes ve Macken, “Bilgisayarlı eğitim ilk kez 1950’li yıllarda bilgisayar endüstrisi tarafından daktilo ve yazı makinelerinin bilgisayara uyarlanması nedeniyle kendi personelinin eğitilmesi yönelik kullanılmıştır” (1978, s.9) demektedir. Fakat yaygın anlamda 1960’lı yıllarda uygulanan projelerle eğitim dünyasında yer bulmuştur.

Bu projelerden biri olan PLATO (Programmed Logic for Automatic Teaching Operations) 1960’lı yıllarda Illinois Üniversitesi Bilgi Kontrol Merkezi (Control Data Corporation) ve Ulusal Bilim Vakfı (the National Science Foundation) işbirliğiyle ortaya konur.

Bir bilgisayar destekli eğitim (BDE) projesi olan PLATO birçok özelliğe sahipti. Öğrenciye kendi hızlarına göre ilerleyebilecekleri etkileşimli materyaller sunan bu sistemde yer alan özellikleri Levy şöyle sıralamaktadır:

Bu sistem kullanıcılar arasında bir çeşit sınırlı e-mail vasıtasıyla yazılı ve sözlü iletişim sağlıyordu. İki çeşit not dosyası öğretmen ve öğrenci arasındaki iletişimi sağlamaya ve genel kullanıcılara duyuru yapmaya yarıyordu. Konuşma özelliği sayesinde sistemde bulunan kullanıcılar birbirleriyle eşzamanlı olarak iletişim kurabiliyorlardı. PLATO ayrıca çeşitli bilgileri kayıt altına alma olanağı sağlıyordu. PLATO çok sayıda dil için geliştirilen materyallere de sahipti. Bunlardan en önemlisi Fransızca öğrenenler için geliştirilen materyallerdir. Bunlar Fransızca derslerinde yardımcı kaynak olarak kullanılabilecek okuma, yazma ve konuşma içeriklerinden oluşmaktaydı (1997, s.15,16).

Bir diğer proje 1971 yılında Bringham Young Üniversitesi’nde uygulamaya konulan TICCIT (Time-Shared, Interactive, Computer-Controlled, Information Television) projesi idi. “Bu sistem kolej öğrencilerine ingilizce ve matematik derslerinde bilgisayar destekli eğitim içerikleri sunan bilgisayarlar ve televizyonlardan oluşuyordu. TICCIT dersleri öğrencinin cevap verebileceği bir bilgisayara ve klavyeye bağlı bir renkli televizyondan sunuluyordu” (Kulik, Kulik ve Cohen, 1980, s.525).

Bu projeler başarılı bir şekilde devam ettirilip günümüze kadar ulaşmıştır. Geçerliliğini hâlâ koruyan bu atılımlar zaman içerisinde birçok ülkede farklı projelerin uygulamaya konulmasına da vesile olmuştur. 1980 yılında İngiltere’de uygulamaya konulan Mikro-Elektronik Eğitim Programı ve 1983’de Fransa’da Herkes İçin Bilgi programları bunlara örnek gösterilebilir.

Bilgisayarlı eğitimin geleneksel eğitim yöntemlerine göre birçok avantajı bulunmaktadır. Bu avantajlar arasında en önemlilerinden biri bireysel farklılıklara uygun içerik sunmasıdır. Öğrencilerin öğrenme hızları birbirlerinden farklıdır. Bundan dolayı geleneksel öğretim yöntemlerinde öğretmen sınıf içi ders etkinliklerini ortalama bir seviyede sunmak zorundadır. Bu durum hem hızlı öğrenenler açısından sorun olurken hem de yavaş öğrenenler açısından sorun olmaktaydı. Bilgisayarlı eğitimde

öğrenci kendi hızına uygun olarak ilerleyebilmekte ihtiyaç duyduğu anlarda geri dönerek konuyu tekrar çalışma olanağı bulmaktadır. Yavaş öğrenenler konuyu defalarca tekrar ederken hızlı öğrenenler diğerlerini beklemeden bir sonraki konuya geçebilmektedir. Bilgisayar destekli eğitim uygulamaları her ne kadar bireysel olarak çalışmaya olanak sağlasa da grup halinde çalışmalarda da etkin bir uygulamadır.

Anında geribildirim öğrencinin derse aktif katılabilmesi ve etkin bir öğrenme gerçekleştirebilmek için son derece önemlidir. Bilgisayarın öğrencinin verdiği cevaplara anında dönüt verebilmesi bu uygulamanın önemli avantajlarından biridir.

Görsel ve işitsel öğelere ağırlık vermesi bir yandan eğitim-öğretim ortamlarının farklı etkinliklerle zenginleştirilmesini sağlarken bir yandan da öğrenmenin etkili olmasını sağlamaktadır. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Yalın, “Öğrenme işlemine katılan duyu organlarımızın sayısı ne kadar fazla ise o kadar iyi öğrenir ve o kadar geç unuturuz” (2010, s.20) diyerek görsel ve işitsel öğelere ağırlı vermenin önemine dikkat çekmektedir. Ayrıca renkli grafikler, sesler, hareketli resimler, canlandırmalar, video gösterileri gibi içerikler bir yandan öğrencinin ilgisini çekerken bir yandan da öğrencinin motivasyonunu üst düzeye çıkarmaktadır.

Öğrenci etkinliklerinin ve performanslarının izlenebilmesi öğretmenin öğrenciyi yönlendirebilmesi açısından son derece önemlidir. Gerek öğrencilerin ders içi faaliyetlerinin gerekse kişisel bilgilerinin kayıt altına alınması ve gerektiğinde bu bilgilere ulaşılarak öğrencinin yönlendirilmesi, geleneksel öğretim yöntemlerinde sağlıklı bir şekilde yürütülememektedir. Özellikle kalabalık sınıfların gözlenmesi ve bilgilerin kayıt altına alınması oldukça zordur. Bilgisayar bu bilgilerin kayıt altına alınmasına ve gerektiğinde hem öğretmen tarafından hem de okul idaresi tarafından kullanılmasına olanak sağlamaktadır.

Türker (1989), farklı bir bakış açısıyla düşüncelerini şöyle dile getirmektedir: “Bilgisayar destekli yabancı dil öğretiminde bilgisayarla öğrencinin iletişim kurmasının bir yararı da öğrencinin sınıf içinde yapacağı yanlışlıklardan dolayı gülünç duruma düşme korkusundan arınmış olmasıdır. Öğretim bireyselleştiği için öğrencinin böyle bir etki altında kalması söz konusu olmamaktadır” (s.299,300).

BDE, yukarıdaki bahsedilen gelişmelere paralel olarak yabancı dil öğretim alanının geliştirmeyi hedeflediği dinleme, konuşma, okuma ve yazma becerilerine yönelik üst düzeyde etkileşimli öğrenme ortamları oluşturmak amacıyla dilbilim alanında da uygulamaya konur.

Jonassen (1996), Salaberry (1999) ve Rost (2002) gibi bazı eğitimcilerin günümüz bilgisayar teknolojilerinin ikinci dil öğrenenler için birçok olanak sunduğunu belirten Chieh, Kritsonis ve Alumnus bu olanakları şöyle sıralamaktadırlar:

Bilgisayar ve buna bağlı dil öğretim programları dil öğrenenlere sınıf ortamına bağımlı kalmadan çalışma imkânı sunar ve günün herhangi bir saatinde öğrencilere kendi materyalleri ile çalışma olanağı sağlar. Uygulama aşamasında bilgisayar teknolojilerinin telaffuz, diyalog, yazılı ve sözel sunum gibi uygulamaların gerçekleştirilmesinde yeterli olmadığı düşünülebilir fakat bu teknolojiler öğrencinin zamanla öğretmene bağımlı kalmadan kendi başına çalışabilmesini sağlar ve böylelikle yüz yüze öğretimde olduğundan daha fazla etkili olur (2006, s.2).

Bilgisayar destekli yabancı dil öğretiminde bilgisayar ile öğrenci arasındaki etkileşimi sağlayan çeşitli materyaller vardır. Bu materyalleri dört grupta toplayabiliriz. Bunlar; Birebir Öğretim veya Ders Sunu (Tutorials) programları, Alıştırma ve Tekrar (Drill and Practise) programları, Öğretici Oyun (Instructional Games) programları ve Benzetim (Simulation) programlarıdır. Çalışmamızın da ana konusunu teşkil eden bu programları ilerleyen bölümlerde geniş bir biçimde ele alacağız.