• Sonuç bulunamadı

Soru 3: Yerel/bölgesel bağlam bilgi, öğrenme ve yenilik süreçlerine nasıl etki etmektedir? Yerel gömülülük ve mekânsal dinamikler yakınlığın farklı boyutlarını

2.2. Bölgesel Kalkınma Teorilerinde Yenilik

2.3.2. Bilginin Yayılması ve Yeniliğe Dönüşme Süreci: Öğrenme

39 sokak kültürü, günlük olaylar sonucu meydana gelen yeniden yorumlama, kombine etme, yaratıcılık ve sanatsal düşünmeleri ile ortaya çıkar (Manniche, 2012:1825; Martin ve Moodysson, 2011: 174; Asheim vd., 2007: 663). Bu yüzden ortaya çıkan sanat eserleri, belli sosyal grupların gündelik kültürünü, normlarını ve alışkanlıklarının derin anlamlarını taşıyan sembolleri, imajları, tasarımları ve hikayeleri yansıtır, bu nedenle de sembolik bilgi büyük oranda bağlam bağımlıdır (Çizelge 2.1) (Martin ve Moodysson, 2011: 174; Asheim vd., 2007: 664).

Çizelge 2.1: Farklılaşmış bilgi tabanlarının yapısal özellikleri.

Analitik (bilim temelli) Sentetik (mühendislik temelli)

Sembolik (sanat temelli) İçerik Bilimsel yasalar uygulayarak

doğal bilimler hakkında yeni bilgi geliştirmek, know-why

Mevcut bilginin yeni yollara kombine edilmesi ve uygulanması, know-how

İmajlar, semboller,

soyutlamalar, etkiler, estetik nitelikler, arzu, yaratıcılık anlamlı, know-who

Temel Süreç Bilimsel bilgi, modeller, tümdengelimci

Problem çözme,

gelenek/alışkanlık üretimi, tümevarımcı

Yaratıcılık süreci

Bilgi Oluşum Süreci

Araştırma birimleri arasında ve içinde işbirliği

Müşteriler ve tedarikçiler ile etkileşimli öğrenme

Proje takımları ve stüdyolarda uygulama

Bilgi Türü Güçlü, evrensel, oldukça soyut kodlanmış bilgi içeriği

Kısmen kodlanmış bilgi, güçlü örtük bilgi bileşeni, daha spesifik bağlamlı

Yorumlamanın önemi, yaratıcılık, kültürel bilgi, belirli değerler:

güçlü belirli bağlam iması Bilginin

Coğrafyası

Anlamı nispeten yerler arasında kalıcı

Anlamı yerler arasında büyük ölçüde değişir

Anlamı yer, ırk, cinsiyet arasında oldukça değişken

Örnek İlaç geliştirmek Makine mühendisliği Kültürel üretim, tasarım, markalar Mesleki

Uzmanlık Alanı

Fizik, kimya, matematik, istatistik, yaşam bilimleri profesyonelleri,

programlama uzmanları

Mimar, mühendis, çeşitli teknisyenler, optik ve elektronik ekipman operatörleri, gemi ve havacılık kontrolörleri ve teknisyenleri

Arşivciler, kütüphaneciler ve ilişkili profesyoneller, yazarlar ve yaratıcı ya da sahne sanatçısı, artistik, eğlence ve sporlarla ilişkili profesyoneller

Kaynak: Asheim, Boschma ve Cooke, 2011; Martin, 2012’den geliştirilmiştir.

40 bilgi değişimi olmuşsa öğrenme gerçekleşmiş demektir. Birincisinde bilginin operasyonel yönü, ikincisinde ise kavramsal yönü vurgulanmaktadır (Guta, 2011).

Öğrenmenin operasyonel yönü sentetik bilginin, kavramsal yönü ise analitik bilginin aktarılma süreçlerine dikkatleri çekmektedir. Her iki yaklaşımın ortak özelliği ise değişimdir. Dolayısıyla öğrenme olmaksızın değişimden, değişim olmaksızın yenilikten ve yenilik olmaksızın gelişmeden bahsetmek pek mümkün değildir.

Ekonomik kalkınma ve rekabet edebilirliğin belirlenmesinde bilginin üretilmesi ve dağıtımı gittikçe daha önemli hale gelmektedir. Bu nedenle hem örgütlerin hem de bireylerin çeşitli öğrenme süreçleri ile bilgiye erişmeleri ve yeni bilgiler üretmeleri, bu bilgileri yeniliğe dönüştürmeleri ekonomik performansın ve rekabetin temel belirleyicisi olarak görülmektedir ( OECD, 2001).

Yenilik ile yakından ilişkili olan öğrenme, yenilik süreçlerinde bilginin ve nihai yeniliklerin dağılmasında bir araç olarak görülmektedir. Başka bir ifadeyle yenilik öğrenme etkinliğinin sonucu olarak değerlendirilmektedir (Gregerson ve Johnson, 1997).

Yenilik sadece yeni bilgi üretimi (ürün odaklı) ile değil aynı zamanda ekonomiyle ilişkili-ilişkisiz mevcut bilginin öğrenme süreçlerinden geçirilip kombine edilmesi sonucunda da çıkar. Öğrenme süreci sonunda ortaya çıkan yeni bilginin ekonomik bir değere dönüşmesi ise girişimcilik sayesinde mümkündür. Dolayısıyla bilgi üretimi ile bilginin kullanılması arasında farklılık vardır (Karaöz ve Albeni, 2003;

Gregerson ve Johnson, 1997).

Öğrenme süreçleri, yenilik süreci ve ürün yaratımı için faydalı çıktılara dönüştüğü, örgütün stratejik hedefler belirlemesi ve organizasyonuna yardım ettiği için yenilik süreçlerinde stratejik bir unsurdur. Tamamlayıcı bir unsur olarak öğrenme

41 süreçleri, girişimcileri, yöneticileri ve çalışanları yeni ve aktif konulara yönlendirerek sağlanan girdileri yeni süreçlere, örgütsel rutinlere ve mekanizmalara dönüştürme yeteneğine sahiptir (Asheim ve Parrilli, 2012: 12).

Öğrenme hem sosyal hem de bilişsel boyuta sahip bir faaliyettir. Öğrenme süreci karmaşıklaştıkça ve etkinliğe katılanların sayısı arttıkça etkileşim de artmaktadır (Kirat ve Lung, 1999: 29). Öğrenme etkinliği bireysel, örgütsel ve toplu olmak üzere üç seviyede gerçekleşir (Guta, 2011).

2.3.2.1. Bireysel Öğrenme

OECD (2001: 8)’nin tanımına göre, bireysel öğrenme, resmi ya da gayri resmi eğitim süreçlerine katılan bireylerin bilgi, anlayış ve beceri kazanmasıdır. Bu nedenle, bireysel öğrenme, bilgiyi elde eden bireye yeni olmasına rağmen, aslında mevcut bilginin yaygınlaştırılması sürecidir. Fakat bazı durumlarda, bireysel öğrenme yeni bilginin oluşturulmasını (örneğin, bireylerin Ar-Ge yoluyla yeni bilgi yaratması gibi) da içerir.

Davranışsal bilimler ve bilişsel alanda yapılan çalışmalar bireysel öğrenmeyi ilk olarak bellek/hafıza üzerinden çözümlemeye çalışmaktadırlar. Bellek gelişimi üzerine yapılan araştırmalar, önceden biriktirilmiş bilginin hem yeni bilgiyi belleğe koyma hem de onu geri çağırma ve kullanma becerisini, yani emilimini artırdığını göstermektedir. Bilginin ediniminde, belleğe kaydedilen nesne, kalıp ve kavramlar ne kadar fazla olursa kendi kendini o kadar güçlendirir ve yeni yapıların oluşmasını sağlar.

Edinilen bu yapılar yeni bilginin daha hızlı bir şekilde emilmesini sağlayarak karşılaşılan yeni durumlarda onların bireysel kullanımını kolaylaştırır. Bu nedenle, önceki bilgiler yeni bilgilerin önceden var olan kavramlarla bağlantılar kurulmasını

42 kolaylaştırırken (Cohen ve Levintal, 1990: 129), bireylerin dışsal bilgiyi yorumlama, anlama ve uyarlama yeteneğini de geliştirir.

Bir öğrenme sürecinde deneyim ve performans, sonraki öğrenmelerin performansını etkileyebilir. Bilginin farklılaşmış kategorileri ne kadar fazla ise bireylerin emme kapasiteleri o kadar gelişir ve bağlantılar yoluyla yeni bilgiyi emmeleri ve öğrenmelerini de o nispette kolaylaştırır. Sonuç olarak, organize edilmiş ve cisimleşmiş bilginin transferi de kolaylaşır. Böylece öğrenmeyi öğrenmek olarak ifade edilen bir bilgi akışı gelişir (Cohen ve Levintal, 1990: 130). Bu durumda öğrenme etkinliği hem birikimsel hem içgüdüsel ya da sezgisel hem de pratik temelli olarak üçe ayrılabilmektedir.

Bireysel öğrenme sonucunda bilgi sermayesi9 adını verdiğimiz beşeri sermaye oluşur. Bilgi ekonomilerinde beşeri sermayesinin değeri ve önemi - diğer bilgi sermayesi biçimleri ile birlikte - artmaktadır. Firmalar, bilgiyle donanmış bireyleri istihdam ettikleri müddetçe beşeri sermayeden kar sağlarlar (OECD, 2001: 13).

2.3.2.2. Örgütsel Öğrenme

Örgütsel öğrenme, örgüt içindeki diğer kişileri etkileyebilecek karar verme süreçlerinde aktörler (bireyler ve gruplar) tarafından yapılan bilgi edinimi olarak tanımlanır (Curado, 2006: 28). Bireysel, grup ve örgüt olmak üzere üç düzeyde ortaya

9 Beşeri sermayenin yanı sıra firmayı kolayca terk etmeyen bilgi sermayesi olan yapısal sermayeden de bahsetmek gerekir. Bunlar, veri tabanları, ticari markalar, kılavuzlar ve teknik çözümler, firma rutinleri, iş süreçleri gibi somutlaşan bilgiler ile lisanslar, patentler, diğer fikri mülkiyet hakları, telif hakları, ticari sırlar ve benzeri gibi yeniliklerle ilgili varlıkları kapsar. Yapısal semaye, çalışnaların varlığından bağımsız olarak firma tarafından korunabilen ve kontrol edilebilen bilgi sermayeleridir. Yapısal sermaye, beşeri sermayeyi destekleyen bir takım altyapı olanakları sunarak iki sermaye biçiminin birbirlerini tamamlamasını sağlar (OECD, 2001: 14).

43 çıkan örgütsel öğrenme sezinleme, yorumlama, bütünleştirme ve kurumsallaştırma süreçleri ile ilgilidir. Öğrenmenin bu üç düzeyi örgütsel öğrenmenin gerçekleştiği yapıyı, süreçler ise yapıyı birbirine bağlayan bağları oluşturur. Ve her bir süreç farklı seviyelerle ilgilidir: sezgi ve yorumlama bireysel seviyede, yorumlama ve bütünleştirme grup düzeyinde, kurumsallaştırma ise örgütsel seviyede gerçekleşir (Crossan vd., 1999:

524).

Örgütsel öğrenme örgüt üyeleri arasında paylaşılan (çoğu zaman örtük) bilgilere dayanır ve etkili bir paylaşımın gerçekleşebilmesi için örgüt içerisinde ortak bir dilin oluşturulması gerekir. Oluşturulan ortak dil ve mevcut örgütsel rutinlerin kullanımı ile örgütün çeşitli birimlerinde meydana gelen uygulamalar sonucu bilgi kodlanır ve örgüt üyelerinin paylaşımına (Lawson ve Lorenz, 1999: 307) açılarak örgütsel emme yeteneği artırılır.

Bir örgütün emme kapasitesi bireysel üyelerinin emme kapasitesiyle ilişkili olsa da bu durum örgütsel emilim kapasitesini tek başına açıklamak için yeterli değildir.

Bu nedenle bireysel emme yeteneğinde olduğu gibi örgütsel emme yeteneği de örgütün önceden yaptığı yatırımların üzerinde gelişecek ve kümülatif olarak gelişme eğiliminde olacaktır. Örgütsel emme sadece bir firmanın bilgi edinmesini değil, içerden ve dışardan sağlanan o bilginin kullanılmasını da kapsar (Heijs, 2012: 208; Cohen ve Levintal, 1990: 131-32). Örgütsel öğrenme de emme yeteneği aşağıdaki faktörler tarafından etkilenir (Heijs, 2012: 209):

 Firmanın daha önceki bilgilerini de kapsayan Ar-Ge faaliyetleri

 Firma çevresinin istikrarı ve dinamikleri

 Firmaların örgütsel yapısı

 İnsan kaynağının kalitesi

44 Örgütsel öğrenme süreçleri, örgütün stratejik planlamasını etkilediği, yenilik yönetimi, yenilik süreci ve ürün yaratımı için faydalı çıktılara dönüştüğü için ve girişimcileri, yöneticileri ve çalışanları yeni konulara yönlendirdiği için yenilik süreçlerinin stratejik bir unsurunu oluşturur. Örneğin, pazar perspektifinden bakıldığında öğrenme süreçleri, yeni pazar fırsatlarını algılama ve tanımlama kapasitesinin temeli olup, bunları faydalı mekanizmalar ve çözümler yoluyla firmada etkinleştirerek organizasyona dahil eder, aynı zamanda yenilikçi kombinasyonlarda bilgi kaynakları ve faktörleriyle bağlantılı daha iyi ve yeni yollar bulmayı sağlar (Asheim ve Parrilli, 2012: 12).

2.3.2.3. Toplu Öğrenme

Toplu öğrenme kavramı GREMI grubu üyesi Aydolat, Keeble, Camagni gibi bölgesel ekonomik araştırmalar yapan bir grup araştırmacının geliştirdiği bir kavramdır.

Toplu öğrenme, bölgeyi oluşturan üyeler olarak ifade edilen firmaların yenilikçi davranışlarını kolaylaştıran ya da üreten bölgesel yenilikçi çevre kavramı ile ilişkilidir.

Bu nedenle toplu öğrenme, başarılı bir çevre ve bölge oluşturmanın merkezinde yer alır (Keeble vd., 1999: 320).

Toplu öğrenme ilişkisel sinerji ve güçlü aidiyet duygusu tarafından karakterize edilen bir bölgenin tipik etkileşim mekanizmaları yoluyla gerçekleşen bilginin üretim süreçlerinin toplamı ve dinamiği olarak tanımlanır (Capello ve Faggain, 2005: 79).

Bölgesel toplu öğrenme, karşılaşılan örgütsel ve teknolojik problemlerin çözümünde bireylerin ortak eylemlerini koordine etmelerine olanak veren ve verimli bir üretim sistemi oluşturarak bireyler arasındaki bilgi paylaşımı ve ortak bir bilgi tabanının oluşturulmasını ve geliştirilmesi içerir. Böyle bir yerel bilgi tabanının oluşması hem

45 üniversiteler ve KOBİ’ler arasında araştırma işbirliklerinin başlamasını sağlar hem de girişimciler sayesinde firmaların oğul vermesini, yeni teknolojilere sahip firmaların ortaya çıkmasını sağlayarak bölgesel iş gücü havuzu içindeki vasıflı işçilerin, yöneticilerin ve araştırmacıların (Keeble ve Wilkinson, 1999: 296) niteliğinin artmasını sağlar.

Coğrafi olarak birbirine yakın firmaların ortak problemlerinin çözümü, işbirliği, bilgi ve süreç paylaşımı için üç önemli faktör vardır. Birincisi, öğrenmenin ön koşulu olarak, teknolojik ve örgütsel problemler hakkında konuşmak için ortak bir dil/jargon oluşturulması gerekir. İkincisi, farklı firmaların ortak bir teknolojik proje de etkili işbirliği olanağı sağlayan teknolojik ve mühendislik sınıfının araştırmanın merkezinde olan bilginin paylaşımına ihtiyaç vardır. Bilgi paylaşımının üçüncü türü ise örgütseldir (Keeble vd., 1999: 320).

Ancak coğrafi olarak yakın olmak toplu öğrenme için yeterli değildir. Aynı ya da farklı sektörlerdeki firmalara, üniversitelere ve araştırma merkezlerine coğrafi olarak yakın olmak, bilginin coğrafi olarak yayılmasını sağlarken, aidiyet duygusu, etkileşim kapasitesi, ortak değerler, yerel iş gücünün hareketliliği, müşteriler ve yerel tedarikçilerle ilişkiler sayesinde oluşan ilişkisel ya da kültürel yakınlık toplu öğrenmeyi sağlar (Capello ve Faggain, 2005: 78). Firma düzeyinde hem bireysel hem örgütsel hem de grup ile öğrenme, firmanın yenilikçilik performansı üzerinde önemli bir yere sahiptir.

Ancak bilgi tabanları farklılaşmış sektörlerde, öğrenme seviyelerinden bir veya birkaçı önemli hale gelebilmektedir. Nitekim Nonaka ve Taekuchi (1995) Japon otomotiv sektörüne yönelik yaptıkları çalışmada firma içinde etkileşimli öğrenme süreçlerini, SECI modeli ismini verdikleri bir model ile göstermeye çalışmışlardır (Şekil 2.2).

46

D ışsallaş-

t ırma S osyalleş-tirme

B irleştir-me İ

çselleştir-me

Şekil 2.2: SECI Modeline göre öğrenme süreci ve bileşenleri.

Kaynak: Nonaka, 1994; Nonaka ve Taekuchi, 1995’ten yararlanılarak hazırlanmıştır.