• Sonuç bulunamadı

1. GĐRĐŞ

1.1. Genel Bilgiler

Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda 13,6 milyon dolayında olan Türkiye’nin nüfusu, hızlı bir artış göstererek 80 yılda yaklaşık beş katına çıkmıştır. Yetmiş milyonluk nüfusun büyük bir bölümünü çocuklar ve gençler oluşturmakta, buna bağlı olarak da ciddi eğitim ve istihdam sorunları yaşanmaktadır. Ortaöğrenimden her yıl daha fazla sayıda öğrenci mezun olmakta, mesleki eğitime yeterince önem verilmediğinden ve ortaöğrenim mezunlarına yeterli iş olanağı sağlanmadığından, bu öğrenciler üniversite eğitimi alarak nitelikli işgücü özelliği kazanmak istemektedirler. Ancak yükseköğretim kurumlarının mevcut kapasitesi ile yükseköğrenim görmek isteyen herkese bu olanak sağlanamamaktadır. Bunun sonucunda üniversiteye girmek isteyen adayların sayısı her geçen yıl daha da artmakta ve bunların arasından yükseköğretime alınacak öğrencilerin belirlenmesi işlemi büyük önem kazanmaktadır.

Ülkemizde yükseköğretim programlarına öğrenci alınmasında,

“Merkezi Yerleştirme” ve “Özel Yetenek Sınavıyla Seçme” olmak üzere iki farklı yöntem kullanılır. Özel Yetenek Sınavıyla Seçme; sınırlı sayıda kontenjanı olan belirli programlar için yapılmakta ve Yükseköğretim Kurulu’nca (YÖK) düzenlenen esaslara göre belli sanat dallarında üstün kabiliyeti olduğu tespit edilen öğrenciler, ilgili dalda eğitim yapmak kaydıyla, belirlenen özel yöntemlerle yükseköğretim kurumlarına alınabilmektedir. Merkezi yerleştirme işlemi YÖK Başkanlığı’na bağlı olarak Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi (ÖSYS) ile yapılmaktadır.

ÖSYM tarafından düzenlenen seçme ve yerleştirme sınavlarında öğrencilerin aldıkları puanlar, ortaöğretim başarı puanları, yükseköğretim programlarını tercihleri ve bu programların kontenjanları ile koşullarına göre yapılır. Ortaöğretim kurumlarını birincilikle bitiren adaylar ise yükseköğretim kurumlarında ayrılacak kontenjanlara, tercih ve puanları göz önünde tutularak yerleştirilir.

Mesleğe yönelik programları uygulayan liselerin mezunları, aynı alanda bir yükseköğretim kurumuna girerken başarı notları, yetkili organlarca saptanacak bir katsayı ile çarpılmak suretiyle değerlendirilerek giriş sınavı puanlarına eklenir (ÖSYM; 2006).

Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi’nin yerine getirmesi beklenilen işlev Özçelik tarafından şöyle tanımlanmıştır: “Bir sistem olarak ÖSYS'den beklenen, seçme ve yerleştirmede ÖSYM'nin doğrudan denetiminde olmayan kişisel tercihler, kurum tercihleri, öğrenme güdüsü ve sosyoekonomik etkenlerin etkileri kontrol edildiğinde, seçilmeyenlere göre yükseköğretimde daha başarılı olabilecek adayları seçmek ve bunları, yine aynı koşullarla, ötekilere göre daha başarılı olabilecekleri yükseköğretim programlarına yerleştirmektir”

(Aktaran; Demirok, 1990).

Diğer taraftan, "Bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme süreci" (Ertürk 1982:12) şeklinde tanımlanan “eğitim”in her kademede planlı ve önceden tasarlanmış hedeflere ulaştırıcı olması gerekmektedir. Đşte eğitimin bu gereği yerine getirebilmesi, yani planlı ve önceden tasarlanmış hedeflere ulaşabilmesi her şeyden önce öğrencilerin, söz konusu sürecin gerektirdiği ön şart davranışlara sahip olmasına bağlıdır. Çünkü en basit bir davranışın öğrenilmesi bile belli bir hazırbulunuşluk düzeyini gerektirmektedir. Aynı şekilde, yükseköğrenim görecek öğrencilerin de belli bir hazırbulunuşluk düzeyinde olmaları gerekir. Bu ise yükseköğretim kurumlarına alınacak öğrencilerin, yükseköğrenim görmek isteyen öğrenciler

arasından seçilmesini gerekli kılan diğer bir nedendir. Bu seçme işleminin sağlıklı yapılması, öğrenciler açısından başarının artmasını gerektireceği gibi toplumsal açıdan da kıt kaynakların akılcı kullanımını getirecektir. Diğer bir deyişle, hangi öğrencilerin yükseköğretim kurumlarına alınacağı, hangi öğrencilerin hangi programlara yerleştirileceğinin sağlıklı bir şekilde belirlenmesi yükseköğretimde verimliliğinin sağlanmasının şartlarından biridir.

Bu nedenle de seçme işlemini yapmak; hangi öğrencilerin hangi alanlarda öğrenim göreceğini belirlemek için belirli bir sisteme gerek vardır (Demirok, 1990).

Burada iki önemli nokta göze çarpmaktadır. Birincisi ÖSS'de başarılı olarak seçilen adayların başarısız olarak elenen adaylara göre daha başarılı olacağı düşüncesi, ikincisi ise başarılı olacağı düşünülerek seçilen bu adayların hangi programlarda, öteki programlardakine oranla daha başarılı olacaklarının adayların ÖSS'nin alt testlerindeki başarılarına ve isteklerine göre tahmin edilebileceği düşüncesidir. Bu düşüncelerin uygulamada yaşanması, seçme ve yerleştirme işinde göz önüne alınan ölçütlerin elde edildiği ölçme araçlarının nitelikleri ile, bunların, iyi bir ölçme aracında bulunması gereken niteliklere sahip olup olmamasıyla ilgilidir (Demirok, 1990).

Turgut, bu nitelikleri; güvenirlik, geçerlik ve kullanışlılık kavramları altında gruplamıştır. ÖSYM tarafından yapılan seçme ve yerleştirme işleminin daha önce belirtilen amacına hizmet edebilmesi ÖSS'nin geçerliği ile sağlanabilir. Bu da sınavda önceden hazırlanıp, denenerek güvenirliği ve belli amaçlarla geçerliği istenilen düzeylere getirilmiş testlerden yararlanılmasıyla mümkün olabilir (Aktaran;

Demirok, 1990).

Özçelik, bir ölçeğin geçerliğini, “onun belli bir amaca hizmet etme, belli bir amaçla işe yarama derecesi” olarak tanımlamaktadır.

Özçelik, bir ölçme aracının geçerliğini, "o ölçme aracı ile elde edilecek

ölçümlerdeki değişkenliğin (varyansın) ne kadarının incelenen kişilerin ölçülen özelliğe sahip oluş dereceleri arasındaki gerçek farklardan gelmekte olduğunu gösterir" diye tanımlayarak ve bunun da geçerliğin daha teknik bir tanımı olduğunu belirtmektedir (Aktaran; Demirok, 1990).

Turgut, geçerliği; “bir ölçme aracının veya yönteminin onunla ölçülmek istenen değişkeni ölçüp ölçmediği, ölçebiliyorsa onu başka değişkenlerden ne derece arınık olarak ölçtüğüdür” şeklinde tanımlamakta, "ölçme geçerliğinin, ölçümlerdeki çeşitli hatalar yanında ölçümlerin kullanılış amacına da bağlı oluşu, geçerlik kavramının puanları kullanılış amacına göre özel amaçlar kazanmasına yol açmıştır. Ayrıca, geçerliği kanıtlamada ve ölçümlerin geçerliğini incelemede kullanılan yollar da birbirinden farklı geçerlik ölçülerinin geliştirilmesine yol açmıştır" diyerek, yordama geçerliği, kapsam geçerliği, uygunluk geçerliği, farazi yapı geçerliği ve görünüş geçerliği üzerinde durmakta ve yordama geçerliğini “kişilerin bir öğrenim programı veya işteki başarılarının programa veya işe girişte kestirilmesi” olarak tanımlamaktadır. Çalışkaner ise, yordama geçerliğini; “bir testin tahmini geçerliği” olarak, “bireyin bir teste verdiği cevaplar ile testin tahmin için öngörüldüğü özelliğin doğrudan ölçüsü olan ve sonradan elde edilen ölçüt arasındaki korelasyon”

olarak tanımlamıştır (Aktaran; Demirok, 1990).

Tekin (1984) ise bir testin yordama geçerliğini “o testten elde edilen puanlarla testin yordamak için düzenlendiği değişkenin doğrudan ölçüsü olan ve daha sonra elde edilen ölçüt arasındaki korelasyon”

olduğunu belirtmektedir.

Đyi bir ölçme aracında bulunması gereken özelliklerin bir tanesi olan yordama geçerliğinin, ÖSYM tarafından yapılan ve yükseköğretime öğrenci seçiminde kullanılan ve ÖSS'de de bulunması beklenir.

ÖSS'ye giren adaylara sözel ve sayısal bölümlerden oluşan bir test uygulanmaktadır. Sözel Bölüm olarak adlandırılan birinci bölümde, adayların Türkçe’yi kullanma güçleri ile sosyal bilimlerdeki temel kavram ve ilkelerle düşünme becerilerini yoklayan sorular, Sayısal Bölüm olarak adlandırılan ikinci bölümde ise adayların matematiksel ilişkilerden yararlanma güçleri ile fen bilimlerindeki temel kavram ve ilkelerle düşünme becerilerini yoklayan sorular bulunmaktadır. Soru kitapçığındaki bütün sorular çoktan seçmeli tipte sorulardır. Her soru için beş farklı seçenek verilmiş olup bunlardan yalnızca biri sorunun doğru cevabıdır. Adayın yapacağı iş, her sorunun doğru cevabını bularak cevap kağıdına işaretlemekten ibarettir (ÖSYM, 2002).

ÖSS'ye giren adayların sorulara verdiği cevaplardan; Sözel Standart Puan, Türkçe'yi Kullanma Gücü Standart Puanı, Sosyal Bilimlerdeki Temel Kavram ve Đlkelerle Düşünme Standart Puanı, Sayısal Standart Puan, Matematiksel Đlişkilerden Yararlanma Gücü Standart Puanı ve Fen Bilimlerindeki Temel Kavram ve Đlkelerle Düşünme Standart Puanı olmak üzere altı ayrı standart puan hesaplanmıştır. Sözel standart puanın hesaplanmasında izlenen yöntem şu şekilde özetlenebilir: Her adayın, testin sözel bölümündeki sorulara verdiği doğru ve yanlış cevapların sayısı saptanıp, doğru cevap sayısından yanlış cevap sayısının dörtte biri çıkarılır. Böylece her adayın testin sözel bölümünden almış olduğu ham puan belirlenir. Mezun olabilecek durumda bulunan adayların testin sözel bölümünden aldıkları ham puanlar toplanarak ve bu durumda bulunan aday sayısına bölünerek elde edilen değer, sözel bölümün ham puan ortalaması bulunur. Bu adayların ham puanlarının bulunan ortalamadan farkları kullanılarak standart sapma hesaplanır. Daha sonra, bu ortalama ve standart sapma kullanılarak tüm adayların ham puanlarının ortalamasını 50'ye, standart sapmasını 10'a getiren bir dönüştürme işlemi yapılır. Dönüştürme işlemi sonunda tüm

adayların sözel standart puanları elde edilmiş olur. Bu dönüştürme işleminde adayların başarı sıraları değişmeden kalır. Diğer standart puanların hesaplanmasında da aynı yöntem uygulanır. Sözel ve sayısal ham puanlarının her ikisi de 0,5'ten küçük olan adaylar için yukarıda açıklanan işlemler yapılmaz, bu adaylar için hiçbir standart puan hesaplanmaz (ÖSYM, 2002).

ÖSS'de uygulanacak testin sözel ve sayısal bölümleri ile alt bölümlerinden hesaplanan standart puanlar kullanılarak üç ÖSS puanı hesaplanır. Bunlar, Sözel Ağırlıklı ÖSS Puanı (ÖSS-SÖZ), Sayısal Ağırlıklı ÖSS Puanı (ÖSS-SAY) ve Eşit Ağırlıklı ÖSS Puanı’dır (ÖSS-EA). Bu araştırmaya konu olan öğrenci grubunun girmiş olduğu sınavlardan biri olan 2002-ÖSS'de ÖSS-SÖZ, ÖSS-SAY ve ÖSS-EA puanları aşağıdaki şekilde hesaplanmıştır:

ÖSS-SÖZ hesaplanırken, sözel standart puan 1,8 ile, sayısal standart puan 0,4 ile çarpılarak çarpımlar toplanmıştır.

ÖSS-SAY hesaplanırken, sözel standart puan 0,4 ile, sayısal standart puan 1,8 ile çarpılarak çarpımlar toplanmıştır.

ÖSS-EA hesaplanırken, Türkçe'yi Kullanma Gücü Standart Puanı 0,8, Sosyal Bilimlerdeki Temel Kavram ve Đlkelerle Düşünme Standart Puanı 0,3, Matematiksel Đlişkilerden Yararlanma Gücü Standart Puanı 0,8 ve Fen Bilimlerindeki Temel Kavram ve Đlkelerle Düşünme Standart Puanı 0,3 ile çarpılarak çarpımlar toplanmıştır (ÖSYM, 2002).

Ayrıca; ÖSS'ye başvuran adayların her biri için ortaöğretimdeki başarı durumları göz önünde tutulmak suretiyle bir ortaöğretim başarı puanı (OBP) hesaplanmaktadır. Adayların ortaöğretim başarı puanları, o ders yılında mezun olanların diploma/mezuniyet notlarından, mezun olamayanların okullarınca diploma/mezuniyet notuna benzer şekilde hesaplanacak başarı ortalamalarından

hesaplanır. Mezun olabilecek durumda bulunan adayların diploma/mezuniyet notları veya başarı ortalamalarının ortaöğretim başarı puanına dönüştürülmesinde, her okul kendi içinde olmak üzere, başvuran adaylar ile aynı durumda olduğu halde ÖSS'ye başvurmayanların diploma/mezuniyet notları ve başarı ortalamaları dağılımının ortalama ve standart sapması kullanılır. ÖSS'ye başvuran mezun durumdaki adaylar önceki yıllarda ÖSYS'ye başvurmuşlarsa bu adayların ÖSYM'de bilgiişlem kayıtlarında bulunan ortaöğretim başarı puanları ve ağırlıklı ortaöğretim başarı puanları o yıl da aynen kullanılır (ÖSYM, 2002).

Merkezi yerleştirme yönteminde adaylar, yükseköğretim programlarına, sınav puanları, ağırlıklı ortaöğretim başarı puanları, varsa ek puanları, yükseköğretim programları ile ilgili tercihleri ve bu programların kontenjan ve koşulları göz önünde tutularak Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezince, bilgisayarla yerleştirilir. Örneğin, 2002 yılında, ÖSS sonuçlarına göre yapılan merkezi yerleştirmede 2002 Y-ÖSS puanları ve 2002-ÖSS için hesaplanmış ek puanlar kullanılmıştır. 2002-ÖSS’de 105,000-119,999 arasında 2002-ÖSS puanı alan adaylar açıköğretim programlarına, 120,000 ve daha fazla 2002-ÖSS puanı alan adaylar dört ve daha fazla yıl süreli programlara, açıköğretim programlarına, bu programların kontenjan ve koşulları, Tercih Formunda bildirdikleri tercih sıraları ve ilgili Y-ÖSS (Y-Y-ÖSS-SÖZ, Y-Y-ÖSS-SAY, Y-Y-ÖSS-EA ve varsa Y-Y-ÖSS-DĐL) puanları ile varsa ek puanları göz önünde tutularak merkezi yerleştirme sistemi ile yerleştirilmişlerdir (ÖSYM, 2002).

Yukarıda belirtilen oranlar ve sınırlarda bazı değişiklikler olmakla birlikte temel yaklaşım ve kurallar 2003, 2004 ve 2005 yıllarında yapılan ÖSS’lerde de uygulanmıştır.

Bir yükseköğretim kurumuna yerleştirilen öğrencilerin yerleştirmede dikkate alınan bu ÖSS puanları ile; bu kurumlardaki başarılarının

bir ölçüsü olan, gördükleri derslerdeki sınavlardan alınan notlar arasındaki pozitif yönlü yüksek düzeyde bulunacak korelasyon yerleştirme işlemine temel oluşturan ölçme aracının yordama geçerliğinin göstergesi olacaktır.

Buna göre, ÖSS-SAY puan türü ile öğrenci alan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde (AÜTF) derslerdeki başarıların ÖSS-SAY puan türü ile pozitif yönlü ve yüksek düzeyde bir korelasyon vermesi beklenir.

Bu ise, öğrencilerin bu programa yerleştirilmelerinde esas alınan ÖSS-SAY puan türünün bu işlem için seçilmesinin ne kadar isabetli olduğunun, tersi ise ÖSS-SAY puan türünün bu işlem için seçilmesinin isabetli bir karar olmadığının bir işaretidir. ÖSS-SAY puan türünün söz konusu programa öğrenci seçiminde kullanılmasının isabetli bir karar olmadığının anlaşılması halinde tıp fakültesine yerleştirilecek öğrencilerin seçiminde hangi puan türü veya türlerinin kullanılmasının daha isabetli olacağının incelenmesini gerekecektir.

Bu açıklamalar göz önüne alındığında, tıp öğrenimi görmeye hak kazanan öğrenciler, ÖSS sonucunda elenen adaylardan daha başarılı olması beklenen öğrencilerdir. Bu öğrenciler, başka bir programa göre başarma şansları daha fazla olduğu düşüncesiyle, kendi tercihleri de göz önünde bulundurularak tıp programına yerleştirilmişlerdir.

Buradan tıp programına giren öğrencilerden ÖSS'de daha başarılı olanların, bu sınavlarda kendilerinden düşük puan alanlara oranla, girdikleri programlarda da daha başarılı olacakları beklenebilir.

Öğrenciler yükseköğretime, öğrencileri bir üst öğretim kurumu olan üniversiteye hazırlamak amacı da bulunan orta eğitim kurumları olan lise ve dengi okullardan gelmektedir. Böyle bir amacı bulunan lise ve dengi okulların bu amaçlarını gerçekleştirmeleri, öğrencilerine yükseköğretime girebilmek için gerekli davranışları kazandırabilmesi ile öğrencilerini, üniversitedeki öğrenmeler için gerekli hazır

bulunuşluk düzeyine getirebilmesine, onları üniversitedeki öğrenmeler için gerekli ön şart davranışları ile donatabilmesine bağlıdır. Bunun gerçekleşmesi, öğrencilerin üniversitedeki performanslarını olumlu yönde etkileyecektir. Bu konuda yapılan araştırmalarda (Bloom, 1979), önceki öğrenmelerin şimdiki öğrenmeler üzerindeki önemli etkisini açıkça ortaya koymuştur (Aktaran; Demirok, 1990).

Benzer Belgeler