• Sonuç bulunamadı

ktidar üzerine geleneksel dü ünce onu negatif olarak ele alır ve iktidarı hukuksal bir kurum olarak dü ünür. Foucault’ya göre; iktidarı yalnızca yasa, yasaklar, baskı gibi negatif terimlerle ele almak yetmez, onun üretken, pozitif yönüyle de ele alınması gerekir. ktidar; gerçeklik, nesne alanları, do ruluk ritüelleri üretir. Foucault; iktidarın uygulanmasını, bilgi nesnelerini meydana getirmesi çerçevesinde dü ünmemizi salık verir. Bilgi, iktidarın uygulanmasını daha etkin hale getirir (Sarup, 2004: 111-112). Çünkü Foucault’ya göre, iktidar ve bilgi kar ılıklı olarak birbirlerine eklemlenir. öyle ki; ktidar ili kileri bilgiye imkân verir, bilgi de iktidar etkilerini güçlendirir (2019: 68).

Foucault; iktidar ili kilerinin oldu u yerde bilginin olmayaca ı, bilginin geli mesinin iktidarın dı ında mümkün oldu u görü üne kar ı çıkar ve bu gelene in terk edilmesi gerekti ini söyler. Aksine;

Daha çok, iktidarın bilgi üretti ini (ve bunu yalnızca bilgiyi yararlandı ı için te vik ederek veyahut da yararlı oldu u için uygulayarak yapmadı ını), iktidar ve bilginin birbirlerini do rudan içerdiklerini; ba lantılı bir bilgi alanı olu turmadan iktidar ili kisi olamayaca ını, ne de aynı zamanda iktidar ili kilerini varsaymayan ve olu turmayan bir bilginin ve bilgi alanının olamayaca ını kabul etmek gerekir (Foucault, 2019: 65).

Görülece i üzere, iktidar ile bilgi birbirlerine eklemlenerek birbirlerini kar ılık olarak üreten, güçlendiren bir bütünlük ili kisi içindedir. Bilgi ile iktidar o kadar bütünle mi tir ki “bilginin iktidara ba lı olmayaca ı bir an bile hayal edilemez (…) Bilgi olmadan iktidarın sürdürülmesi olanaksızdır, bilginin iktidar do urmaması olanaksızdır.” (Foucault, 2012: 36). Ancak bunu söylemek, iktidar ile bilginin aynı eyler oldu unu anlamına gelmez. O bu ili kiyi yukarıda belirti imiz gibi iktidar ili kilerinin bilgiye imkân vermesi, bilginin de iktidarı güçlendirmesi anlamında bir eklemlenme olarak görmektedir:

E er ben bilginin iktidar oldu unu söylemi ya da kastetmi olsaydım öyle söylerdim ve öyle söyleyince, artık söyleyecek ba ka bir eyim kalmazdı; çünkü onları özde le tirince aralarındaki farklı ili kileri göstermek için bir nedenim olmazdı herhalde. Benim görmeye çalı tı ım ey, aynı tipte olan belli iktidar biçimlerinin gerek nesneleri gerekse yapıları bakımından nasıl olup da son derece farklı olan bilgilere yol açtıklarıydı. (…) Hastanenin yapısı, psikiyatrik türde bir gözetim altına almaya yol açmı , buna da epistemolojik yapısı ku kuya açık bir psikiyatrik bilginin olu umu tekabül etmi tir. (…) aynı hastane yapısında, bilimsel geli me açısından oldukça farklı bir potansiyel ta ıyan bir tıbbın temelini olu turan, anatomik-patolojik türde bir bilginin nasıl geli ti ini göstermeye çalı tım. Dolayısıyla birbirine oldukça yakın iktidar yapıları, kurumsal yapılar var elimizde: psikiyatrik gözetim, hastaneye yatırma. Bunlar farklı bilgi biçimleriyle ba ıntılı ve aralarında ko ullama ili kileri, ba ları kurulabilir, ama ne neden-sonuç ne de a fortiori özde lik ili kileri kurulamaz. Bana göre, bilginin iktidarın maskesi oldu unu söyleyenler, anlama kapasitesi olmayan insanlardır (Foucault, 2014a: 93-94).

Görüyoruz ki; Foucault, bilgi ile iktidar arasındaki bu eklemlenmenin bir neden-sonuç ya da bir özde lik ili kisi olarak görülemeyece ini, bilginin iktidar ya da iktidarın bilgi ile aynı anlamlara geldi ini söylemek istemedi ini açıkça belirtir. ktidar bilgiyi do ururken bilgi de iktidarı güçlendirir, geni letir (Foucault, 2014a: 19).

ktidar ve bilginin birbirine eklemlenmesi söylemler aracılı ı ile gerçekle ir. (Foucault, 2017a: 74). öyle ki söylem; hakikat, bilgi ve iktidarı düzenleyendir. Bilgi,

söylemlerin içine yerle mi tir, söylemlerin dı ında de ildir. Bilgi, iktidarda; iktidar bilgide içkindir. Eylemler ise birer strateji ve taktiktir. Söylemlerin üretilmesi, birikimi, dola ımı ve i leyi i olmaksızın iktidar ili kilerinin yerle mesi, güçlenmesi ve de üretilmesi mümkün de ildir. Foucault’ya göre; modern ruh, insan ve insan bilimleri iktidarın insanların bedenlerini ku atmak amacıyla geli tirdi i söylemlerin bir ürünüdür. Dolayısıyla söylem, hem bilgi ve iktidar ili kilerinin iç içe geçti i bir ö e hem de iktidarın bilgiyi üretti i, bilginin de iktidarı geni letip güçlendirdi i bir çarktır (Rigel vd., 2005: 106). Foucault’nun söylem hakkındaki varsayımı öyledir:

(…) söylemin üretimi, her toplumda, görevleri onun gücünü ve tehlikelerini önlemek, bellisiz olageli ini dizginlemek, a ır, korkulu maddili ini savu turmak olan birtakım yollarla, hem denetlenmi , hem ayıklanmı , hem de örgütlenmi ve yeniden payla tırılmı tır (Foucault, 1987: 23).

Görülüyor ki her toplumda söylemler; o toplumların gücünü ve tehlikelerini önlemek, belirsizliklerini dizginlemek için bir seçim sürecinden geçirilerek denetlenirler, yeniden payla tırılırlar.

Foucault, söylemlerin sınırsız oldukları ve sonsuzlu a do ru ço aldıkları üzerinde durur. Akla gelen ne varsa söylenebilse de toplumlar bu söylem üremesini farklı biçimlerde denetlerler (Rigel vd., 2005: 106). Foucault, modern toplumlarda söylemin dı lama ya da denetleme usulleri ile sa landı ını söyler. lk dı lama usulü; herkesin her eyi konu amaması, eylerden söz edilmemesi, eylerin konu ulmaması anlamında “yasak”tır. kincisi, bir yasak olmayıp bir payla ım ve bir kovu tur. Foucault bununla akıllılık-delilik kar ıtlı ını ima eder. Burada, bir yandan delilerin söyledikleri sanki yokmu gibi sayılarak kovulurken; di er yandan hakikat gibi görülerek payla ılmaktadır. Ama nihayetinde söylemi yayılamamı tır. Üçüncü usûl ise, do ru ve yanlı kar ıtlı ı ya da do ruluk istencidir. Bu, bilme istencimizi yönlendiren bir dı lama sistemidir. De i tirilebilir, baskıcı, tarihi sistem türünden bir dı lama sistemidir. Bilim alanındaki devrimler; bilimsel icatlardan kaynaklanabilece i gibi, do ruluk istencindeki yeni biçimlerden de kaynaklanabilece i dü ünülebilir (Foucault, 1987: 23-28).

Örne in; be eri bilimler, normalli i tanımlamaya yeltenirler ve bunu yapmak için inceleme, gözetleme ve tedavi için bilgi üretirler. Nihayetinde, üretilen bilgi aracılı ıyla bir ya am tarzı olarak bu normallik kurumsalla tırılır (Skinner, 1991: 71). Sonrasında ise bu bilimsel disiplinler, elde etti i bilgiler aracılı ıyla kendi söylemlerini üretirler. Söylemler aracılı ıyla da bireyler; deli-deli olmayan, hasta-hasta olmayan, normal-normal olmayan

eklinde ikilikler içerisine yerle tirilir. Buna kar ın bireylerin, iktidarın bu normalle tirme kalıplarına boyun e mesi gerekir ki aksi takdirde dı lanacaklardır. Böylece, bilgi-iktidar sorunu Fouault için amaç olmayıp sadece özne ile hakikat oyunları arasındaki ili kilerin analizini sa layan bir araçtır (2014a: 233).

Foucault; söylemleri, iktidara boyun e en veya ona kar ı olu turulan bir ey olarak ele almaz; aksine söylemler, iktidarın hem aracı hem sonucu oldu u kadar o iktidara engel olacak kar ıt bir strateji ve çıkı noktası da olabilir. Söylemler bir yandan iktidarı harekete geçirebilir, üretebilir ve güçlendirebilirken; di er bir yandan da iktidarı yıpratabilir, zayıflatabilir ya da silinmesini sa layabilir (Rigel vd., 2005: 107).

Dolayısıyla Foucault’da söylem, iktidarın merkezi ya da kayna ı de ildir ve böyle de anla ılmamalıdır. Foucault, bir kaynak ya da merkez arayı ı olmadan oldu u gibi söylemden yola çıkar. O, nasıl ki fenomenolojik bir betimlemede yapıldı ı gibi söylemin kaynaklık etti i bir konu an özne aramıyorsa aynı ekilde söylemin kaynaklık etti i bir iktidar arayı ında da de ildir. Nasıl ki, fenomenolojik bir betimlemede yapıldı ı gibi söylemden yola çıkarak konu an öznenin niyetinin ne oldu unu bulmaya çalı mıyorsa aynı ekilde söylemden yola çıkarak iktidarın niyetinin ne oldu unu bulmaya çalı maz. Onun uyguladı ı analiz türü konu an özne sorununu ele almayıp stratejik bir sistem içinde söylemin farklı rol oynama tarzlarını inceler ve bu stratejik sistem iktidarı içerimler ve iktidar bu sistem için i ler (Foucault, 2016c: 180). Demek ki;

(…) iktidar, söylemin dı ında de ildir. ktidar söylemin ne kayna ı ne kökenidir. ktidar, söylem boyunca i leyen bir eydir; çünkü söylemin kendisi iktidar ili kilerinin stratejik dispositifinin bir unsurudur (…) iktidar söylemin anlamı de ildir. Söylem, genel iktidar mekanizması içinde i leyen bir dizi unsurdur. Sonuç olarak. söylemi bir olaylar dizisi olarak. siyasi olaylar olarak kabul etmek gerekir, bu olaylar dolayımıyla iktidar iletilir ve yönlendirilir (Foucault, 2016c: 180).