• Sonuç bulunamadı

2.5. ktidarın Görünümleri

2.5.1. Hukuksal-Söylemsel (Juridico-Discursive) ktidar Modeli

2.5.2.1. Anatomo-Politika veya Disiplinci ktidar

Foucault’ya göre disiplin ne bir aygıtla ne de bir kurumla özde le mez; o bir iktidar tipi, iktidarı uygulama tarzıdır ve koca bir aletler, teknikler, usuller, uygulamalar, hedefler bütününü içerir. Disiplin, bir iktidar fizi i ya da anatomisinin olu turdu u bir teknolojidir. Hapishaneler, hastaneler, e itim kurumları, askeri kurumlar, tımarhaneler gibi uzmanla mı kurumlar tarafından yüklenilebilir (Foucault, 2019: 316).

Foucault’ya göre disiplin, toplumdaki en ufak unsurları denetleyebilmemizi, toplumun atomu olan bireylere ula mamızı sa layan iktidar mekanizmasıdır. Bu haliyle disiplin, iktidarın bireyselle tirme teknikleridir (Foucault, 2014a: 149). Bedenin denetimine izin veren, onu sürekli olarak tabi kılan ve onlara bir itaatkârlık-yarar oranını dayatan yöntemlerdir (Foucault, 2019: 210). Bu yüzden Foucault disiplinleri, bedenin i lemesini denetim altına almayı ve bedenin sürekli itaatini sa layan yöntemler olarak görür (Rigel vd., 2005: 103). Foucault disipline ili kin anlayı ını öyle dile getirir:

Birini nasıl gözetlemeli, davranı ını, tavrını, becerilerini nasıl denetlemeli, performansını nasıl peki tirmeli, yeteneklerini nasıl ço altmalı, en yararlı olaca ı yere onu nasıl yerle tirmeli: Benim anladı ım disiplin i te budur (Foucault, 2014a: 149-150).

Dolayısıyla iktidar, bir disiplin olmayıp; disiplin, iktidarın i leyi ini mümkün kılan biçimlerinden biridir (Foucault, 2014a: 277). Foucault, disipline ili kin birçok yöntemin uzun zamandan beri var oldu unu ancak disiplinlerin 17. ve 18 yüzyıllarda genel egemenlik kurma aracı haline geldi ini söyler. Bu ekildeki disiplinler, beden-sahiplenme ili kisi kurmadı ından kölecilikten farklıdırlar. Böylelikle, hem kölecili in masraflı ve iddetli yönteminden vazgeçilmi hem de en az köleli inki kadar yararlı sonuçlar sa lanmı olunur (Foucault, 2019: 210).

Dikkat edilece i üzere Foucault’da disiplin; bireylere ve onların bedenlerine yönelen, onları bir amaç do rultusunda düzene sokmaya, denetlemeye, itaatkâr ve yararlı kılmaya çalı an bir iktidar tarzı, bir iktidar teknolojisi anlamındadır. Foucault’ya göre disiplinlerin tarihsel anı:

(…) yalnızca becerilerinin geli mesini veya ba ımlılı ının a ırla tırılmasını de il de, aynı zamanda onu aynı mekanizma içinde daha fazla yararlı hale getirdi i ölçüde daha da fazla itaatkâr kılan (ve tersine) bir ili kiyi olu turmayı hedefleyen bir insan bedeni sanatının do du u andır (Foucault, 2019: 210).

Foucault’da disiplin tanımları ve disiplinlerin tarihsel anı bir arada dü ünüldü ünde; beden üzerinde çalı an, bedenin unsurlarının, hareketlerinin ve davranı larının yönlendirildi i; insanın bedeninin derinlerine indi i, eklemlerini bozdu u ve onu yeniden içine alan bir iktidar mekanizması ortaya çıkmaktadır. Böylece, disiplin, hem “ba ımlı ve idmanlı” hem de “itaatkâr” bedenler üretmektedir (Foucault, 2019: 210-211). Burada, insan bedenini sanki bir makineymi gibi ele alan disiplinci bir iktidar söz konusudur. Disiplinci iktidarın amacı; insan bedenini disipline ederek daha verimli, daha uysal kılmak, yeteneklerini geli tirmek ve böylece ekonomik denetleme mekanizmaları ile bütünle tirmektir (Foucault, 2014a: 16-17). Dolayısıyla disiplin, beden üzerinden i leyen bir iktidar teknolojisidir.

Disiplin, ekonomik fayda bakımından bedenin güçlerini artırmakta ve aynı zamanda siyasal itaat bakımından bedenin güçlerini azaltmaktadır. Disiplin; bedeni, hem artırılacak bir kapasiteye ve yatkınlı a dönü türmekte hem de bu kapasite ve yatkınlık artı ının sonucu

ortaya çıkabilecek gücü tersine döndürerek bedeni sert bir ba ımlılık ili kisi içine yerle tirmektedir (Foucault, 2019: 211).

Böylece, bir iktidar mekani i de olan anatomo-politika (siyasal anatomi) do maktadır. Yukarıda belirtti imiz gibi biyo-iktidarın üzerinde geli ti i iki biçimden ilki; bedenin terbiyesini, yeteneklerinin ve yararlılı ının artırılmasını, güçlerinin ortaya çıkarılmasını, itaatkârlı ın sa lanmasını, ekonomik denetim sistemleriyle bütünle mesini vb. amaç edinen, kısacası insan bedenini bir makine olarak merkeze alan, onu disipline eden ve 17. yüzyılda olu maya ba layan anatomo-politikadır (Foucault, 2017a: 99).

Disiplin, beden üzerinden i leyen bir iktidar teknolojisi ise, anatomo politika beden üzerinden i leyen bir iktidardır. Anatomo-politika; insanlardan istenilen i leri görmelerini sa lamak ve insanların bu i görmeleri istenilen hız ve etkinli e uygun olarak belirlenen tekniklere göre yapmaları için bedenlerine nasıl el konulaca ını belirleyen yeni bir siyaset tarzıdır (Foucault, 2019: 211). Ayrıca anatomo-politika; “insan bedenlerini ku atan ve onları bilgi nesneleri haline getirerek tabi kılan iktidar ve bilgi ili kilerine silah, menzil, ileti im yolu ve destek noktası olarak hizmet eden maddi ve teknik unsurların bütünü”dür (Foucault, 2019: 66). Anatomo-politika bireylerin bedenlerini, davranı larını hedefler ve onları bireyle tirir (Foucault, 2014a: 151). Görülece i üzere disipin ile anatomo-politika birbirleriyle çok yakından ili kilidir. Anatomo-politika, disipline edici iktidar mekanizmaları aracılı ıyla tecelli eder. Dolayısıyla Foucault’da disiplinci iktidar ve anatomo-politika kavramlarının iç içe geçti i ve birbirlerinin yerine dahi kullanıldı ı görülür. Foucault; anatomo-politikanın geli imini u sözlerle ortaya koyar;

XVII. ve XVIII. yüzyılda, esas olarak beden üzerine, bireyin bedeni üzerine odaklanmı iktidar tekniklerinin ortaya çıktı ı görüldü. Bunlar, bireysel bedenlerin uzamsal da ılımının (ayrı tırılmaları, sıraya sokulmaları, diziye ve gözetime sokulmalarının) ve bu bireysel bedenler dolayında bütün bir görünürlük alanının düzenleni inin gerçekle tirildi i bütün o usullerdi. Bunlar aynı zamanda, bu bedenlerin bakımının üstlenilmesine, i e yarar güçlerinin alı tırma, terbiye vesaireyle yükseltilmesi çabasına yarayan tekniklerdi. Bütün bir gözetleme, hiyerar i, tefti , yazı, tutanak sistemiyle: disiplinci i teknolojisi olarak adlandırılabilecek bütün o teknolojiyle, olabilecek en masrafsız biçimde uygulanması zorunlu bir iktidarın katı ekonomi ve ussalla tırma teknikleriydi aynı zamanda. Bu, XVII. yüzyıl biter bitmez ve XVIII. yüzyıl boyunca yerle ir (Foucault, 2018: 247-248).

Görülece i üzere, anatomo-politi in beden üzerine odaklanması, onun salt bedene yöneldi i anlamına gelmemektedir. Bedeni, kapitalizmin bekledi i hız ve etkinli e ula tırarak onu idmanlı kılmanın, bir yatkınlık, bir kapasite haline getirmenin yanında ayrıca,

onu ba ımlılık ili kisine sokarak itaatkâr bedenler de üretmektedir. Böylece, Anatomo-politika, artırılmı bir yatkınlık ve büyüyen bir egemenlik arasında ba kurmaktadır (Foucault, 2019: 211). Disiplinci iktidar, kapitalizmin geli mesine çok yakından ba lıdır. Çünkü kapitalist üretim ili kileri bedenin denetimli bir ekilde üretim sürecine dahil olmasını gerektirir. Kapitalist üretim ili kileri gere i bedenin sahip oldu u güçler emek gücüne dönü türülmeli ve üretim gücü olarak kullanılmalı; fakat aynı zamanda beden itaatkâr ve uysal kılınmalıdır (Foucault, 2014a: 17).

Foucault’dan yukarıda yaptı ımız alıntılar, disiplinci iktidarın beden üzerinden bireyle tirici yönüne vurgu yapmaktadır. Ancak Foucault’da, disiplinin topluma yayılması da söz konusudur. Foucault, modern toplumu disiplinci bir toplum, bir normalizasyon toplumu olarak tanımlar. Ancak burada hemen Foucault’da disiplinci toplumun “disipline olmu ” toplum demek olmadı ını, disiplinin topluma yayılmasının insanların tamamını itaatkâr yapmadı ını da belirtmek gerekir (Foucault, 2014a: 21).

Foucault’nun 17. ve 18. yüzyıl olarak tanımladı ı klasik ça da kı lalar, kolejler, büyük atölyeler gibi nispeten belirgin ve kapalı yerlerde olu an ve bütüncül kullanımına vebaya yakalanmı bir kentte rastlanılabilen disiplin, artık her yer hazır ve nazır olan, toplumu ku atan, hakimiyet altına alan, topluma nüfuz eden ve toplumun i leyi ini düzenleyen bir mekanizma düzeyinde ortaya çıkmaktadır. Artık “abluka-disiplin”den “mekanizma-disiplin”e geçi söz konusudur. Böylelikle istisnai bir disiplin uygulamasından genelle mi bir gözetim uygulamasına do ru bir dönü üm ya anmaktadır. te; 17. ve 18. yüzyıllar boyunca yaygınla an, toplumun tümüne nüfuz ederek toplumsalla an bu disiplin mekanizmalarının sonucu: Disiplinsel toplum (Foucault, 2019: 307-308). Bu dönü üm; disiplinlerin -salt tehlikeleri önleme, itaati sa lama de il aynı zamanda bireylerin yararlarını artırma anlamında- i levsel olarak ters yüz edilmesi, disiplin mekanizmalarının yayılması ve disiplin mekanizmalarının devletle tirilmesi yoluyla gerçekle mi tir (Foucault, 2019: 309-319).

ktidarın icrasını daha az masraflı kılmak, toplumsal iktidarın etkilerinin artırılmasını ve yayılmasını sa lamak ve ekonomik büyüme nedeniyle sistemin tüm unsurlarının verimlili ini, itaatkarlı ını ve yararını artırmak amaçlı bir konjonktür ortaya çıkmı tır. te disiplinler, amaçları bunlar olan bu tarihsel konjonktüre cevap verme i levini görürler (Foucault, 2019: 319).

Keskin, Osmanlı Devleti’nde on sekizinci yüzyılda ba layıp on dokuzuncu yüzyılda doruk noktasına varan modernle me reformlarının, resmi tarih kitaplarında anlatıldı ı biçimiyle bile, esas olarak disiplinci iktidarın devreye girmesi olarak okunabilece ini belirtmektedir:

Nitekim kinci Mahmut’la beraber disiplinci iktidar askeri bir reformdan hareket ederek geli en bir süreçtir. Daha önce ba lamı olmakla beraber bu reformla beraber dönü en modernle me hareketinin on dokuzuncu yüzyılda tıpkı Batıda oldu u gibi askeri modelden yola çıkarak e itim ve nüfusun idaresi alanında yapmı oldu u di er büyük idari reformlar, getirdi i mekan düzenlemeleri, okullar, devasa (ta )kı lalar, kentsel düzenlemeler hatırlandı ında bu konuda dü ünmek için yeterli malzeme oldu unu görülecektir. Ama Türkiye’de disiplinci modelin doruk noktası, elbette, Cumhuriyet dönemidir. Bir anlamda, geç modern olmu toplumlar arasında disiplinci model olarak moderniteyi en iyi anlayanlardan birinin Türkiye Cumhuriyeti oldu u ve, aynı anlamda, mparatorluk ile Cumhuriyet arasında bir kopu de il, tersine, tam bir devamlılık oldu u söylenebilir (Keskin, 2016: 77).

Balcı, söylemleri, aralarında bir nedensellik ili kisi kurmaksızın süreksizlikleriyle ele aldı ı “Cumhuriyet Türkiye’sinde devlet söylemine ili kin bir dönemle tirme: Foucault’cu bir yakla ım” ba lıklı doktora tezinde, 1925–1945 arası yılları kapsayan dönemi “diktatöryal devlet söylemi” ve 1960–1983 yıllarını kapsayan ve “militarist devlet söylemi” olarak adlandırmaktadır (Balcı, 2010: 265). Balcı’nın çalı masında yaptı ı bu dönemselle tirmeleri, Cumhuriyet Türkiye’sinde disiplinci iktidarın taktik ve stratejilerini gösteren örnekler olarak vermek mümkündür.

Balcı, “diktatöryal devlet söylemi” döneminin genel geçer ifade biçimlerinin ortak noktasını; milliyetçi, otoriter, merkezi, devleti kutsayan, partiyi merkeze alan ve ço ulculu u reddeden söylemlerin olu turdu unu; bunların dı ında ortaya çıkan liberal ve demokratik gibi farklı söylemlerin marjinal konuma itildiklerini; bu söylemlerin CHP parti te kilatları, Halkevleri, Üniversiteler, Tarih ve Dil Kurumları, Köy Enstitüleri, Ordu gibi kurumlar tarafından dola ıma sokuldu unu; devletçilik, Milli ef, Güne Dil Teorisi gibi birçok strateji geli tirildi ini ve bunların devreye sokulmasıyla mevcut hâkim söylemlerin i leyi ini sürdürdü ünü; bütün bu söylemlerin, pratiklerin, kurumların ve stratejilerin tek parti yönetimiyle vücut buldu unu belirtmektedir (Balcı, 2010: 265).

“Militarist devlet söylemi” dönemin hâkim genel geçer söyleminin, militer söylem ve kurumlar temelinde i ledi ini ve bunların dola ımda olan ifadeleri belirleyen ve onları belli ekilde dile getirilmeye zorlayan bir i lev üstlendiklerini; darbelerin, darbelerin ardından süren askeri vesayet dönemlerinin, askerin a ırlıkta oldu u kurumların sivil

siyaseti kat etmesi, askeri yöntemlerin sivil alanda kullanımı gibi durumların dönemin temel militarist pratikleri olduklarını; anar i, toplumsal karga a, Komünizm ile mücadele ve Kıbrıs müdahalesi gibi konuların militarist söylemin birer stratejilerine dönü tüklerini ve bunların mevcut söylemin süreklili inde önemli bir rol oynadıklarını; bu dönemde bütün bu söylemlerin, pratiklerin, kurumların ve stratejilerin ordunun politik, ekonomik ve toplumsal alanı kat eden konumuyla vücut bulduklarını belirtmektedir (Balcı, 2010: 265-266).