• Sonuç bulunamadı

Birçok araştırmada benliği tanımlayıcı farklı ifadeler kullanılmaktadır. Freud benliği ego olarak tanımlarken, Erikson kimlik olarak adlandırmaktadır. Benlik için kimlik kavramı, öz, kişilik, kendilik, kendinin farkına varma gibi ifadeler kullanılmaktadır (Demiç, 2006). Benlik kavramı, bir kimsenin öz varlığı, kişiliği, onu kendisi yapan şey, kendilik, şahsiyet olarak tanımlanmaktadır (Türk Dil Kurumu, 2011).

William James (1890- 1892) benlik kavramını nesnel ve öznel benlik olarak isimlendirilen bölümlere ayırmış olup; nesnel benlik, kişinin mizacı, fiziksel karakteristleri ve toplumsal becerileri gibi objektif özellik ve niteliklerini ifade ederken; öznel benlik, benlik kavramının ‘ben’ farkındalığını içeren bileşenini yani başkalarından ayrı olan benliği ifade etmektedir. Ayrıca duygusal kimliğin kişinin benlik algısını şekillendirdiğini belirtmektedir (Bee ve Boyd, 2009; Franzoi, 2009).

Carl Ransom Rogers (1902-1987) bireyin kendini algılayışı olarak ifade ettiği benliğin, benlik kavramı ve ideal benlik olarak iki alt sisteminin olduğunu belirtmiştir. Benlik kavramı bireyin varlığına ve yaşadığı tecrübelerine ilişkin farkındalıklarını içine alırken, ideal benlik bireyin kendisini nasıl görmek istediğine ilişkin arzularını kapsamaktadır. İkisi arasındaki farkın azlığı zihinsel sağlığımızı korumak için gereklidir ve bu durumda sağlıklı bir kişilik gelişimi olmaktadır (İnanç ve Yerlikaya, 2011, s. 302).

Freud’a göre kişilik; id, ego ve süperegodan oluşmaktadır. İd- ilkel benlik, haz ilkesine göre hareket eder ve biyolojik gereksinimlerin (yeme, içme, cinsellik) ve içgüdüsel tepkilerin doyurulması için uğraşır; ego- ben- benlik, gerçeklik ilkesine göre hareket ederek id ve süperegoyu dengede tutar, kişinin gerçeğe uyumunu sağlar; süperego- üstben- üstbenlik ise, kişiliğin törel yönünü ve geleneksel değerleri, toplumsal değer yargılarını temsil eder, kişiliğin vicdanıdır. Bu sistem sayesinde kişi isteklerini karşılar, günlük yaşamını şekillendirir ve insanlarla iletişim kurar (Freud, 2010).

Erik Erikson (1902- 1994)’ a göre erken çocukluk çağındaki çocuklar kendilerinin farkında ve kendilerini anlalamaya başlarlar. Kişiliğe ilişkin zihinsel temsili ifade eden kendini anlama, çocuğun benlik kavramının özü ve içeriğidir. Erikson kişiliği yaşam boyunca devam eden bir süreç olarak ele almış ve bu dönemleri sekize ayırarak incelemiştir. Her dönem bir olumlu benlik imgesi ve bu imgenin karşıtını içermektedir. Her dönem ancak olumlu bir şekilde atlatılırsa bir üst dönemin olumlu kişilik özelliği kazanılabilir. Çocuklar bu ikilemleri başarılı bir şekilde çözmek için destekleyici çevreye, özellikle ebeveyn ve çocuk arasında kurulan sağlıklı etkileşime gereksinim duyarlar (Santrock, 2014, s. 243). Benlik kavramının bileşenlerinden biri benlik saygısıdır. Benlik saygısı; kişinin kendi değeri hakkında vardığı yargılar ve bu yargılarla ilişkili duyguları (Berk, 2013); kişinin kendini önemli, değerli, başarılı ve yetenekli olarak algılama derecesi (Coopersmith, 1967); bireyin kendine ilişkin değer yargıları toplamı, kendisini yorumlaması ve değerlendirmesi (Martin ve Fabes, 2006); kişinin kendini görüş şekli, değerlendirme biçimi, kendinden memnun olma halidir.

Rosenberg (1965) benlik saygısını bireyin kendisine karşı takındığı tavır, bireyin kendi ile ilgili olumlu ya da olumsuz yargıları olarak tanımlayıp, kişinin kendiyle ilgili fikirlerinin zaman içerisinde kişide pozitif veye negatif tavır haline geldiğini, kendini olumlu değerlendiren kişinin özsaygısının yüksek, olumsuz değerlendirenin özsaygısının düşük olduğunu ifade etmektedir. Çevresel faktörlerin etkisiyle gelişen benlik algısını bireyin kendisine yaklaşım tarzı belirler.

Benlik saygısı sadece kendini algılaması ile değil çevresinin de onu algılaması ve ondan beklentileriyle bütünleşen bir yapı üzerine inşa edilidir. Birey algıladığı benliğiyle ideal benliğe yakınlaştıkça, benliğini beğenip, hoşnut hale gelmekte, böylece benlik saygısı yüksek olmaktadır. İdeal benlikten uzaklaştıkça da kendini değersiz görmeye başlayarak benlik saygısı da azalmaktadır (Yavuzer, 2001, s. 17).

Bireyin gelişimi için gerekli olan tüm elemanların bulunabileceği en doğal ortam olan aile ortamı çocuğun benlik algısının oluşumunda temel teşkil eder. Rogers ebeveyn ile çocuk arasındaki ilişkinin benlik saygısını etkilediğini, çocuğa bakan kişinin koşulsuz sevgisini alan çocuğun bu davranışı içselleştirip olumlu benlik algısı geliştirebileceğini öne sürmüştür (Schults ve Schults, 2007).

Çocuğun ailede yaşadığı olaylar, aile üyeleriyle iletişimi ve etkileşimi kendisiyle alakalı yargı ve değerlerin oluşumuna yardımcı olur (Yazıcı ve Taştepe, 2013, s. 98-112). Kişinin benliğiyle ilgili temel görüşü yani benlik algısı iyi, orta ya da kötü olabilir. Yetenekli biri yeteneklerinin farkında olmayıp kendini yeteneksiz biri gibi görebilirken, yeteneksiz biri kendini çok yetenekliymiş gibi sanabilir (Cüceloğlu, 2010). Kendisiyle ilgili olumlu bakış açısı olan yüksek düzeyde benlik saygısına sahip birey mutlu ve iyi hisseder (Trawick- Smith, 2014, s. 297).

İnsanoğlu doğduğu andan yetişkin ergin oluncaya dek, yaptıkları davranışlara göre çevreden farklı tepkiler alır ve bu tepkilere göre özsaygısı artar ya da azalır. Olumlu tepkiler geldikçe mutlu olur ve güveni artar, olumsuz tepkiler geldiğinde ise kendini değersiz görür ve özgüveni-özsaygısı azalır. Çocuğa yakıştırılan sıfat neyse çocuk o sıfata inanır ve ona uygun hareket etmeye başlar. Örneğin sürekli tembel, aptal ya da farklı olumsuz ifade kullanılırsa çocuk gerçekten öyle olduğunu düşünüp, yakıştırılan sıfatlara uygun davranır ve kendine saygısı azalmaya başlar; çalışkan, akıllı, terbiyeli ve güzel gibi olumlu sıfatlar kullanılırsa da kendine saygısı artar ve bu nitelemelere uygun davranmaya başlar. Bu yüzden gerek ailenin gerekse yakın çevredeki kişilerin tutumları çocuğun kendini algılaması ve değerlendirmesinde büyük önem arzetmektedir. Özellikle anne babaların tutumları benlik saygısının gelişiminde çok önemlidir. Çocuk ebeveyninin olaylar karşısındaki tepkisine bakarak onların gözünde ne kadar değerinin olduğunu anlamaya çalışır (Güneş, 2013). Başkalarının yanında çocuğu aşağılamak, değersiz görmek, başkalarıyla kıyaslamak, hatalı davranışlarını sürekli yüzüne vurmak, yıkıcı eleştiriler, otoriter ve sert tutumlar, ilgisiz ve reddedici davranışlar çocukta olumlu benlik gelişimini engeller ve çocuğun kendisini değersiz hissetmesine sebep olur. Sevilen, onaylanıp değerli hissettirilen, demoktarik, güven verici ve destekleyici tutumla yetişen,. çocuk yüksek benlik saygısına sahip olur olumlu benlik algısı oluşur. Çevreden ne kadar çok olumlu tepki gelirse, çocuk verilen tepkilere uygun davranmaya çalışarak yapabileceğinin en iyisini yapmaya çalışır ve kapasitesini üst düzeyde kullanır (Özgüven,

2001). Yüksek benlik saygısı için gerekli olan şey koşulsuz sevgi ve sağlıklı bir iletişimin olduğu aile ortamıdır (Cüceloğlu, 2010).

Benlik saygısı, bireyde sağlıklı bir kişiliğin oluşmasının önkoşulu (Güloğlu ve Aydın, 2001) olmakla beraber; bireyin dünyaya bakışını, düşüncesini, davranışlarını, konuşmasını, seçimlerini, diğer bireylerin ona bakışını, kısacası sosyal, duygusal, zihinsel ve akademik yaşamını etkileyen bir kişilik değişkenidir (Sanford ve Donovan, 1984). Benlik saygısı çocuğun içinde bulunduğu çevre ve aile ortamı, kardeş sayısı, fiziksel görünüş, yetenek, sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik durum, okul arkadaşları, okul başarısı ve öğretmenleri gibi birçok faktörden etkilenmektedir (Yücel, 2013).

Stanley Coopersmith (1967) 4 temel etmenin benlik saygısının gelişiminde etkili olduğunu belirtmiştir. Bunlar;

1- Çocuğun başkalarından kendi benliğine karşı algıladığı değer, sevgi, övgü ve ilgi 2- Çocuğun başarı deneyimi, çevresi içinde algıladığı durumlar

3- Çocuğun başarı veya başarısızlıkla ilgili kişisel tanımları

4- Çocuğun olumsuz tepki ve eleştirilerle başa çıkma tarzıdır (Buluş ve Cevher, 2007, s. 57).

Bireyin benlik saygısının olumlu gelişimini güçleştiren bazı durumlar vardır. Bunlar bir engelinin oluşu, dikkatle ilgili problemler, süreğen veya kronik hastalıklar, öğrenme güçlüğü, sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel özellikler, çok kardeşlilik, fakirlik, ilgisiz ebeveyn, madde kullanımları gibi sebeplerdir (Yavuzer, 2001).

Benzer Belgeler