• Sonuç bulunamadı

Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplumun en küçük yapısı aile olarak tanımlanmaktadır (Türk Dil Kurumu, 2011). Günümüz değişen toplum yapısıyla beraber aile yapısı da hızlı kentleşme ve sanayi alanındaki gelişimlerden nasibini almıştır. Aile yapısı geniş aile tipinden çekirdek aileye dönüşmüştür.

Geniş aile tipi; genellikle kırsal bölgelerde görülen, erkeğin yetki sahibi ve aileye egemen olduğu, ev işlerinde sorumluluk sahibinin de yalnızca kadın olduğu bir aile modelidir.

Ailede verilecek önemli kararlardan, ailede kurulacak düzenin oluşturulması ve sürdürülmesinde, çocukların eğitiminde aile büyükleri söz sahibidir.

Ailelerin köyden kente göçü, kadını iş yaşamına atılmasıyla da çekirdek aile tipi yaygınlaşmıştır. Bu modelde aile içerisindeki görev ve sorumluluklar bireyler arasında paylaştırılmıştır. Çocuk eğitiminde birincil söz sahipleri çocuğun ebeveynleridir ve aynı zamanda çocuğa model ve yol göstericidirler.

Ebeveynler çocuklarını yetiştirirken farklı stil ve yöntemlere başvururlar. Bu metotlar cocuktan çocuğa değiştiği gibi çocuğun o anda yaptığı davranışlara gore de farklılık göstermektedir (Darling ve Steinberg, 1993). Anne babaların çocuk yetiştirme stilleri araştırmacılar tarafından farklı şekillerde gruplandırılmıştır. Yavuzer (2005) e göre yaygın olarak görülen anne ve baba tutumları şu şekildedir: aşırı koruma, kabul etme, hoşgörü sahibi olma ve düşkünlük, reddetme, baskı altında bulundurma, çocuk ayırımı, çocuklara boyun eğme. Başka bir araştırmacı tutumları üçe ayırarak incelemektedir: demokratik tutum , koruyucu tutum ve otoriter tutum (Sezer ve Oğuz, 2010; Seydooğulları ve Arıdağ, 2012). Bu araştırmada tutumlar baskıcı ve otoriter tutumu, aşırı hoşgörülü ve gevşek tutum, dengesiz ve kararsız tutum, aşırı koruyucu tutum, ı̇lgisiz ve kayıtsız tutum, güven verici, destekleyici ve demokratik tutum şeklinde altı başlık altında incelenecektir.

2.3.1. Güven Verici, Destekleyici ve Demokratik Anne Baba Tutumu

En ideal ebeveyn tutumu olan bu tutum destekleyen, güven veren, benimseyen ve dengeli tutum olarak da ifade edilmektedir (Adam, 2009, s. 200 ve Yavuzer, 2005, s. 33). Ebeveyn çocuğun kendinden ayrı bir birey olduğunun farkında olarak bağımsız bir birey olarak yetiştirmekte ve ona saygı duymakta, tüm ihtiyaçlarını zamanında karşılayarak sevgi ve şefkatini açık bir şekilde ve karşılıksız olarak çocuğuna sunmaktadır (Kulaksızoğlu, 2011, s. 118).

İlgi ve sevginin peşi sıra denetim ve kontrolün de yapıldığı demokratik ailelerde, sevgi ve disiplin yerinde ve dozajında verilir, çocuğun uyması gereken kurallar ve çocuğun sorumlulukları önceden açık ve net ifadelerle belirtilirek çocuğun kurallara uymasında ebeveyn yardımcı rol üstlenir, çocuğun özdenetim kazanması sağlanır, kurallara uymadığında fiziksel şiddet uygulamak yerine farklı disipline edici yöntemlere başvurulur. Kurallar esnektir, çocuk tarafından kabul edilir ve mantıklı açıklamaları vardır (Dönmezer, 1999; Özgüven, 2001).

Anne baba birbirlerine saygı duymakta, çocuk yetiştirmede ortak bir yöntem izlemekte ve kurallara çocuklarıyla birlikte uyarak iyi bir model olmaktadırlar, aynı zamanda çocuklar ebeveynle eşit söz hakkına sahip olarak kendilerini serbestçe ifade edebilmektedirler (Kulaksızoğlu, 2011, s. 119). Bu sayede çocuk kendine güven duyar, kendini tanıyarak varsa eksiklerini geliştirir, değerli olduğunu bilerek yetiştiği için çevresine karşı hoşgörü sahibi ve saygılı davranır (Özgüven, 2001, s. 213).

Demoktratik tutuma sahip anne babalarından koşulsuz, şartsız sevgi ve saygı gören çocuklar sağlıklı ve uyumlu kişilik yapısına sahip olurlar. Ebeveynler davranışlarında tutarlı ve kararlı aynı zamanda da çocuklarına güven verip destekleyicidirler, çocuklarının ihtiyaçlarını zamanında karşılar, başıboş bırakmaz gereken yerlerde gerekli denetlemeleri de yaparlar. Her çocuğun birbirinden farklı olduğunun ayırdında olarak kapasitesi kadar beklentiye girer, yeteneklerini ortaya çıkarması ve özgürce gelişip kendini gerçekleştirmesine olanak sağlarlar (Seydooğulları ve Arıdağ, 2012).

2.3.2. Baskıcı ve Otoriter Anne Baba Tutumu

Daha çok geleneksel aile tiplerinde görülür. Çok katı kurallar vardır ve bu kurallar değişmezdirler, çocuklar bu kurallara sorgulamadan uymak zorundadır, uymayanlara cezalar uygulanır ve katı yaptırımları vardır, çocuktan kendisiyle ilgili kararları bile alması beklenmez. Bu da çocuğu çekingen, içe kapanık, kendine güveni olmayan ve kendini ifade etmekten aciz bireyler haline getirir. Çocuk herhangi bir davranışın kabul edilebilir yada kabul edilemez olduğunu değerlendiremez (Törüner ve Büyükgönenç, 2012, s.34-56). Baskı altında bulundurulan çocuk; kolay kolay arkadaş olamaz, diğer çocuklara göre daha saldırgan davranırlar, çoğunlukla davranış problemleri vardır, özellikle sosyal, duygusal gelişim alanlarında bazı aksaklıklar meydana gelir . Otorite karşısında ezilen benlik saygılarını kazanmak için farklı metotlara başvurular. ergenlik sonrası asi, isyankar, başına buyruk ve kuralları çiğneyen, kimseyi kaale almayan kişi gibi davranarak bu şekilde benlik saygılarını tekrar kazanmaya çalışırlar (Seydooğulları ve Arıdağ, 2012).

Baskıcı ve otoriter ebeveyn çocuğa sürekli müdahalelerde bulunur, bu sebeple çocuğun iç denetimi gelişmez; çocuğun söz hakkı yoktur, anne baba her şeyin en iyisini bildiğini düşünür , ı̇taatkar davranmayan çocuğa fiziksel ceza uygulanmaktan kaçınılmaz, çocuktan sevgi esirgenir, çocuğun davranışları olumlu olsa bile ödüllendirmez, azarlama cezaya sıklıkla başvurulur (Kulaksızoğlu, 2011; Yavuzer, 2003 ). Bu tutumla yetişen çocuklarda

aşağılık duygusu gelişir, benlik saygıları düşük ve iç denetim mekanizmaları gelişmemiştir (Özgüven, 2001). Güvensiz ve tedirgindirler, saldıgan davranışlar gösterirler, düşmanca duygulara sahiptirler, evden ve okuldan kaçma sıklıkla görülür, suç işlemeye meyillidirler (Yörükoğlu, 2000; Aydın vd., 2005)

2.3.3. Aşırı Hoşgörülü ve Gevşek Anne Baba Tutumu

Genellikle tek çocuklu ya da uzun yıllar sonunda çocuk sahibi olabilmiş ebeveynlerde ya da aile büyükleriyle bilikte yaşayan ailelerde rastlanan bu tutum, çocuğa sonsuz özgürlük alanı sunar (Dönmezer, 1999, s. 55-56). Çocuğun yaptığı yanlış ve hatalı davranışlar hoşgörülür, ebeveyn tarafından sorgulanmaz, aile yaşamı çocuğa göre düzenlenir ve kuralları koyucu çocuktur. Çocuk kendisiyle ilgili tüm kararları kendileri verir, çocuk sayılamayacak kadar çok haklara sahiptir; aynı zamanda aile çocuğa karşı ilgili, sevgi dolu ve sıcak davranırlar, ihmale kadar varabilen hoşgörüye sahiptirler (Demiriz ve Öğretir, 2007; Yörükoğlu, 1997).

Yanlış bir davranış sergileyen çocuğa yaptırım uygulanmaz, tüm davranışlarına aynı tepki veren ebeveyn yüzünden çocuk hangi davranışının hatalı hangi davranışının doğru olduğunu bilemez (Adam, 2009, s. 200). Çocuğun yaşına uygun davranışlar sergilemesi beklenmez, toplumda uyması gereken kurallar öğretilmediğinden kurallara uyulması gereken ortamlardan uzak durur. Bu sebeple okul ortamını sevmez, okulda sorunlar yaşar (Yavuzer, 2003, s. 27).

Bu tutumla yetişen çocuk bencildir, ilerleyen yıllarda çevrelerindeki herkesin kendisine hizmet etmesini bekler ve tüm ilgilerin odak noktasında olmak ister, bu sebeple topluma uyumda problem yaşarlar ve her yaşta gerek ev içi ilişkilerde gerekse farklı sosyal ortamlarda uyum beklenemez (Aktaş, 2011, s.23). Almaya alışkın olan çocuk paylaşma nedir bilmez, arkadaşlarıyla işbirliği yapmaktan uzaktır (Özgüven, 2001).

2.3.4. Dengesiz ve Kararsız Anne Baba Tutumu

Anne baba arasında çocuk yetiştirme konusundaki görüş farklılıklarından ya da ruh durumlarının günden güne değişkenlik göstermesinden kaynaklanan tutum ve davranışlar değişkenlik vardır. Aynı harekete anne baba farklı tepkiler verir, baze ödüllendirilen davranış başka gün ceza sebebidir, özellikle ergenlikte kimi zaman sen küçüksün denip

nasıl davranacağını kestirememesine sebep olur. Kurallara uymada istikrar ve kararlılık yoktur (Dönmezer, 1999; Aydın, 2007; Adam, 2009).

Disiplin vardır ama nerede, kim tarafından ve ne zaman uygulanır bilinmez, anne baba keyifliyse aşırı hoşgörülü, sinirliyse otoriter davranırlar; çocuk cezadan kaçmak için ebeveyninin ruh durumuna göre hareket eder ancak bazen ceza umulmadık bir anda geliverir ve bu da çocuğu ister istemez asiliğe ve ebeveyne itaatsizliğe sürükler (Yörükoğlu, 1997, s. 200-201). Davranışın doğruluğu yada yanlışlığı ebeveyn tarafından çocuğa öğretilmediği için çocuk toplumsal kuralları öğrenmekte güçlük yaşar (Aydın, 2007).

2.3.5. Aşırı Koruyucu Anne Baba Tutumu

Anne babanın aşırı koruması; çocuğu gereğinden fazla koruyup kollamayı ve itina göstermeyi ifade eder (Yavuzer, 2005). Anne-çocuk ilişkisinde rastlanan bu tutumda anne çocuğun bir işi becereceğine inanmaz, başına bir iş geleceğini düşündüğü için her şeyi kendisi yapar. (Dönmezer, 1999, s.56).

Çocuğun kişisel bakımından arkadaşlık ilişkilerine kadar herşeyden anne baba sorumludur, çocuk da her davranışında ebeveynden destek bekler. Bu sebeple sorunlarını çözebilecekken çözmezler, bağımsız kişilik oluşturamazlar, öz güvenleri düşük olur, duygusal ve alıngandırlar ve arkadaşlık kurmada problem yaşarlar. Yetişkinlikte bazen de aykırı davranan kişiler olurlar. Çocuk ebeveyne ve diğer kişilere bağımlı olur, anne babadan gördüğü korunma duygusunu eşinden de görmek isteyebilir (Yavuzer, 2005; Işık, 2011)

Çocuk anne babadan sevgi görmek için anne babaya koşulsuz bağlılık gösterip kendi kişilik haklarından vazgeçer. Yetişkinlikte de sevilip korunmak için insani ilişkilerde polemiklerden kaçınıp insanları hoş tutmaya çalışırlar. Maslow’un dediği gibi ‘Eğer özü sürdürebilmek için tek yol diğer insanları yitirmek olursa, çocuk kendi özünden vazgeçmeyi seçer’ (Geçtan, 1992; Kulaksızoğlu, 2011). Kendi kararlarını veremeyen, bağımlı, duygusal, alıngan, dıştan kolay denetlenen, her istediği yapılsın istediği için sosyal ortamlarda uyumu düşük, şımarık ve sorumluluk almaktan hoşlanmayan bireyler bu tutuma sahip ebeveynlerin çocuklarında görülen özelliklerdir (Özgüven, 2001).

2.3.6. İlgisiz ve Kayıtsız Anne Baba Tutumu

Genellikle kalabalık ve yoksul ailelerde görülen bu tutuma sahip ebeveyn çocuğa ve ilgi- ihtiyaçlarına karşı duyarsızdır, çocuk görmezden gelinir; çocuk ağlamadığı ve yaramazlık yapmadığı müddetçe çocukla ilgilenilmez. Ebeveyn ile çocuk arasında iletişim kopukluğu vardır, çocuk sürekli yalnızdır ve dışlanmıştır (Karataş, 2009; Acet, 1997).).

Çocuk anne baba tarafından dışlanmıştır, çocuk kendi başının çaresine bakmaya terk edilmiştir, ebeveyn ve çocuk arasında iletişimin olmadığı ailede duygusal istismar ortamı mevcuttur; çocuk ilgileri çekmek için saldırganca davranır, kendine veya çevresine zarar verir bu da onu suç işlemeye itebilir (Kaya, 1988; Yavuzer, 2005, s. 33).

İhtiyaçları karşılanmayan çocuk toplumda kabul görmeyip, içe kapanmış, hakkını arayamayan, pasif, sinik çocuk olmaya mahkum edilebilirler (Özgüven, 2001, s. 216). Onlara en ufak bir ilgi gösteren kişilerden hemen etkilendikleri için kötü niyetli kişilerin eline geçtikleri taktirde suç işlemeye sürüklenebilirler (Adam, 2009, s. 200).

Benzer Belgeler