• Sonuç bulunamadı

926 BELKIS ALTUNIŞ-GURSOY

Belgede Atatürk Kültür Merkezi (sayfa 52-54)

IN SELJUK AND OTTOMAN ARCHITECTURE

926 BELKIS ALTUNIŞ-GURSOY

H attâ b u h u su sta B o n a p arte ile de g ö rü şerek , yarı resm î b ir beyannam e n eşretm iştir. Ayrıca “ M o n ito r” gazetesinde n eşre d ilm e k üzere iki de m ek tu p g ö n d erm iştir.

S efâretn âm e m e tn i d eğ e rle n d irild iğ in d e , şu so n u çlara ulaşılır: Paşa, ülkesini iyi tem sil etm ek ve vazifesini layıkıyla yapm ak çabası içindedir. O sm anlı D evleti’n in m e n fa atle rin i en üst seviyede k oruyabilm ek endişesi, paşayı hem m a d d ete n , hem de m a n e n yorar.

G alib Paşa ve m a iy etin d ek iler yol boyunca g eçtik leri g ü zerg ah lard a itib ar görm üş, o bölg en in m ülkî ve askerî â m irlerin ce karşılanm ış, m isafir edilm iş ve u ğ u rlan m ışla rd ır. Bu husus, O sm anlı D evleti’n in dış itib a rın ı gösterm esi açısından önem taşır. A h alin in “ O sm anlı g ö rm ek ” m aksadıyla to p lan m ası ve yolcuları seyretm esi de b u itib a r ve ilg in in b o y u tla rın ı gösterm esi açısın d an dikkate d eğerdir. Ayrıca N apolyon B o n ap arte da, G alip Paşa’ya diğer devlet se firle rin i k ısk an d ıracak ölçüde farklı d av ran ­ mış, itib a r etm iştir. (O d ö n em d e İspanya ve İtalya y a rım a d a la rın d a başarı kazanan B onaparte, A vrupa d e n g e le rin d e ü stü n b ir k o n u m d a b u lu n ­ m aktaydı.)

Paşa, İsta n b u l’d an yola çıktığı an d a n itib a re n , k en d isin i karşılayan, u ğ u rlay an veya refak at ed en ask erlere ve h e r çeşit hizm etliye bolca bahşiş verir, b u davranışıyla dev letin in m ad d î ze n g in liğ in i ve cö m ertliğ in i g österm ek em elin d e olduğu görülür. Oysa ölçülü ve h esab ın ı b ilen b ir kim se olan paşa, yolculuğu sırasın d a n e re d e p a ra bozd u ru p , karşılığ ın d a n e alacağı k o n u su n d a son derece titiz davranm ıştır. Ayrıca elin d ek i p a ra da sınırlıdır. N itekim P aris’te parasız kaldığını ve N apolyon’d an borç p ara aldığını da m e k tu p la rın d a ifade eder. Bahşiş verm ek h u su su n d a bu k ad ar eli açık davranan paşa, —b ir k ural olduğu h a ld e — S trazb u rg ’dan itib aren h arca d ığ ı p a ra la rı Fransız h ü k ü m e tin e ödetm eyecek k ad a r da tok gözlü davranır. Bu tenezzülsüzlüğün a ltın d a b iraz da k endi ü lk esin in vakarını k o ru m ak arzusu yatar. Oysa yabancı elçiler, k endi ü lk e le rin d e n çıktıkları an d a n itib aren , O sm anlı D evleti’n in m isafiri olarak kabul ed ilirler. Yol m asrafları, b a rın m a ve iaşe de d ah il olm ak şartıyla, b ü tü n h arca m aları üstlenir. (İstan b u l’da k ald ık ları m ü d d e t için d e de b u d u ru m devam eder).

Paşa, b u lu n d u ğ u h e r y erin m u aşeret k u ra lla rın ı iyice öğrenip, ona göre davran m ak ister. B ütün ü lk e le rin elçileriyle görüşm ek, o n ları tanım ak, fik irlerin i alm ak ve devletini bilgilendirm ek gayesindedir. Hediye verm ek ve ik ram d a b u lu n m a k h u su sla rın d a k u su r etm ek istem ez. Ayrıca tanışıp, görüştüğü kim seler ü zerinde iyi intibalar uyandırm aya gayret eder. D ik k atli b ir gözlem ci o la n p aşa, A v ru p a m u a ş e re tin d e k i fark lı uygulam aları da kaydeder. Yol boyunca ken d ilerin i karşılayan ve uğurlayan

generallerin y anlarında eşlerinin de oluşunu yadırgar. Ayrıca paşayı ziyaret e d e n g en eral de eşiyle b irlik te gelm iştir. P aris’teki to p la n tıla ra başka h a n ım la rla b irlik te N apolyon’u n eşi de katılır. Paşa, N apolyon’u n eşinin y an ın d ak i sandalyede o tu rm u ş, o n u n la teke tek konuşm uştur. H an ım ları hayatın için d e ve beylerle yanyana görm eye alışkın olm ayan paşa, bu hususu b elirtm ek lüzum unu hisseder. Ayrıca sefirlerin toplandıkları odada ayakta dolaşıyor o lm aları da p aşan ın ilgisini çeker. Sofra adabını, m isafirlerin kapıya k ad ar u ğ u rla n ışın ı da farklı b ir keyfiyet o larak kayda d eğ e r bulur. Z iyaretine g id ilen evlerde kim se b u lu n m a d ığ ı tak d ird e kapılara pusula bırakılm asını da yadırgar b ir tavır içerisendedir. K ralların d a h i se y re ttiğ i tiy a tro fa a liy e tle rin i ise “ â d i le v h a la r” şek lin d e d e ğ e rle n d ire re k küçüm ser. N apolyon’u n ve d iğ e r devlet b ü y ü k le rin in kıyafetlerine dikkat ed en paşa, iki ayrı elbise g ö tü rm ü ştü r.

Ev ve b ahçe tezyinleriyle de ilg ilen en paşa, g ö rd ü ğ ü m ek ân la rı tasvir eder. P erd esin d e n m obilyasına k ad a r b u ev içi d e k o rla rın te fe rru a tlı b ir biçim de an latıld ığ ı m etin lerd e, paşa, k elim elerle tablo çizer. Aynalar, avizeler, şam danlar, m asalar, sandalye ve koltuklar, d ö şem elerin ren g i ve cinsi, m obilyanın n ered e n geldiği, işlenişi gibi hususlar belirtilir. G ördüğü hususî koleksiyonlar (m ücevher, taş, silah, kitap, fosilleşm iş deniz bitkileri vb.) da p aşan ın d ik k a tin i çeken u n su rla rd a n b iri olarak anlatılm ıştır. B ahçelerin tanzim ini, ağaç çeşitlerini ve değişik m eyvaların ta n ıtım ın ı da ihm al etmez. Bozuk yolların tasviri, yollarla ilgili h e r tü rlü teferru atın nakli de ü ze rin d e ısrarla d u ru la n h u su sla rd a n b iri olarak karşım ıza çıkar. Bu

Sefâretnâme, o d ö n em in yolculuk şa rtla rın ı, ulaşım ve konaklam a p ro b ­

lem lerini anlatm ası açısından da ilgi çekicidir. H er m enzilden çıkışını gün ve saat verm ek suretiyle b elirten paşa, m esafeleri ne k ad ar zam anda katet- tiklerini de kaydeder. Çok meşakkatli geçen b ir yolculuktan sonra 62 günde Paris’e varılır. Paşa, bu şehre ulaşm adan önce orada olup biteni ve antlaşm a şa rtların ı öğrenm ek için b ir ön hazırlık yapm a cihetine gider. Bu sebepten de im kânları zorlayan b ir tavır içinde bulunur. Yolda tem in ettiği gazetede yer alan antlaşm a şartlarını, Eflak voyvodasına tercüm e ettirerek, kendisine u la ştırılm a sın ı sağlar. K atılacağı to p la n tıla rd a d iğ e r e lç ile rin ne d ü şü n d ü ğ ü n ü bilm ek ve ona göre b ir tavır b elirlem ek ihtiyacm dadır. K ar­ şılıklı k o n u şm aları iyi y ü rütebilm ek, so ru lara en uygun ve yerin d e cevaplarla m ukabelede b u lu n m a k için yorulur. Ü lkesini küçük düşürecek h e rh a n g i b ir söz veya davranışta b u lu n m am ak m aksadıyla gayret sarfeder. Talleyrand, Galib Paşa’n ın şahsında ülkesinin h u k u ğ u n u iyi m üdafaa eden cid d î b ir devlet adam ı bulur. Bu “çetin ceviz” sayılabilecek O sm anlı paşasın d an g ö rü n ü şte m e m n u n kalsa da, aslında çok h o şn u t olmaz.

Sadrazam Said Paşa’m n Edebiyat-ı Umumiyye Mecmuası’nda n eşre d ile n m e k tu b u n d a Galib Paşa’n ın sefâretn âm esi “en güzel ve en m ü k em m el’’5 sıfatlarıyla tanıtılır. Bu m ektup, Reşat Fuat Bey’e h ita b en yazılm ıştır. Galib P a şa ’n ın ş i i r l e r i n d e n b a h s e d e n ve ö r n e k l e r v e r e n m e k tu p ta “ m ü şa rü n iley h in inşâsı gibi eş’a rı da h a k îm â n e d ir’’6 d eğ e rlen d irm esi yapılır. O sm anlı D evleti’n in o g ü n e k ad a r A vrupa’ya g ö n d erd iğ i on sekiz sefird en on d ö rd ü n ü n sefâretn âm e yazdığı b elirtilir. Said Paşa, “en m üdekkik-âne yazılan sefâretn âm e ise Galib Paşa’n ın k id ir. Yazık ki nakıs k alm ıştır’’7 dem ek suretiyle b u eser h ak k ın d ak i fik rin i dile getirir. Ayrıca “ işte nur-ı aynim m ukaddem â iâreten ihsân ettiğiniz bu sefâretnâm e tarih i siyasimizde, tarih-i edebiyatım ızda ka’b-ı m üm tazı b u lu n a n bu Galib Paşa’n ın d ır ” 8 der. Sadrazam k en d isin e ö d ü n ç olarak v erilen ve yazarının el yazısıyla kalem e alınm ış olan bu sefâretnâm eyi iade etm eye kıyamaz. O n altı seneden b eri m uhafaza ediyor olm asını, o n u n kıym etine atfederek, özür diler. G ö rü ld ü ğ ü gibi paşa devri içinde gerek şahsiyeti ile gerekse yaptığı işlerle b eğ e n ilir ve ta k d ir edilir.

Sefâretnâm e, attığı h e r ad ım ın hesabını verm ek ve işini b aşarm ak e n ­ dişesi içinde olan sorum lu b ir devlet ad am ın ın resm î ifadesi ile yazılmıştır. Bu husus, p aşan ın yeterince sam im î ve d ah a şahsî b ir ü slû p kullanm asını engellem iş olabilir. Belki de bu d u ru m , d ik k a tin i çeken başka h u su sları da b elirtm esin e m an i olm uş b u lu n ab ilir. M etinde g ö rü ld ü ğ ü üzre son derece ağ ır b ir dil kullanılm ıştır. S atırla r boyu sü ren u zu n cü m leler ve bol te rk ip le r ile yazılm ış olan bu eserde tasvirlere de çokça yer verilir.

E ser; N ap o ly o n ’u n O sm a n lı D ev leti’n in iç iş le rin i y a k ın d a n tak ib ettiğ in i, te fe rru a t sayılabilecek h u su sları d ah i d e ğ e rle n d ird iğ in i o r­ taya koyar. Bu in c ed en inceye takibedişin a ltın d a —hiç şüphesiz k i— k a r­ şı tavır g eliştirm e ve Fransız m e n fa a tle rin i ona göre y ö n le n d irm e arzusu yatar. O sm anlı D evleti’n in ise aynı titiz d ik k ati gösterdiği söylenem ez. P adişahın cum a n am azları h a riç saraydan dışarı çıkm am ası, ülke m eselelerin i y erin d e tesbit ed ip çözüm ler ü retem em esi, p ro b lem leri kim lerle k o n u şu p g ö rü ştü ğ ü , savaşta o rd u y u bizzat k u m a n d a etm em esi, hususî a sk erin in bulunm ayışı vb. şeklinde tezah ü r ed en p ek çok husus N apolyon ta ra fın d a n bilinip, d e ğ e rlen d irilm ek te d ir.

S e fâ re tn â m e le r bizi, O sm a n lı D evleti d a h a ö n c e d e n A vrupa b aşk e n tle rin d e d aim î elçilikler b u lu n d u ru p , o n la rd a n gelen rap o r, ta k rir

5 Sadrazam Said Paşa’nın Mektubu, Said Paşa, Edebiyat-ı Umumiyye Mecmuası, nr. 8, 27 Safer 1335/23 Aralık 1916, s. 145.

6 A.g.m., s. 146. 7 A.g.m., s. 146. 8 A.g.m., s. 146.

Belgede Atatürk Kültür Merkezi (sayfa 52-54)