• Sonuç bulunamadı

4.2. TÜRKİYE’DE KAMU YÖNETİMİ VE BELEDİYELERİN DURUMU

4.2.2. Belediyelerin Durumu

Türkiye’de yerel yönetimin en önemli birimi belediyedir. Kamu Yönetimi'nin ayrılmaz parçası olan belediyeler, vatandaşlara en yakın olan yönetim kademesidir. Dolayısıyla, halkın doğrudan yüz yüze kaldığı en çok hizmet beklediği yönetim birimleridir. Belediyeler, il özel idareleri ve köylere göre daha geniş bir uygulama alanı bulmuşlardır.

Kentlerdeki hızlı yapılaşma, çarpık kentleşme, altyapı yetersizliği, sanayi tesislerinin dağınıklığı, yerleşim alanlarında sanayileşme, atıkların depolanma sorunları, gürültü ve hava kirliliğinin önlenmesi, su kaynaklarının kontrolü ve ulaşım hizmetlerinin gerçekleştirilmesi yerel yönetimlerin başlıca sorunlarıdır. Bu sorunlar gün geçtikçe büyümekte ve daha birçok sorun ile çeşitlenmektedir. Bu durum yerel yönetimlerdeki kıt kaynakların verimli ve etkin kullanımı daha fazla önem kazanması sonucunu doğurmuştur.

4.2.2.1. Belediyelerde Başlıca Sorunlar

Sanayi devriminden sonra başlayan hızlı sanayileşmeye paralel olarak başlayan kırsal alandan şehre göç olayının yaygınlaşması sonucunda şehirleşme oranı artmış, nüfusun büyük bir bölümü kentlerde yaşamaya başlamıştır. Kentler doğal bir gelişme sonucunda oluşmadığından bu olaya hazırlıksız ve ansızın yakalanmışlardır. Bu durum kentsel ihtiyaçlarda önemli değişmelere, büyük sorunların ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Her şeyden önce kente her gelen insanın konuta ihtiyacı olduğu için, kentsel arazinin paylaşımı ve planlanması sorunu ortaya çıkmıştır. Kentlerde hızlı bir yapılaşma başlamış, kentsel alan genişlemiş ve genişlemeye devam etmektedir. Bu noktada ciddi bir planlama sorunu ortaya çıkmıştır. Yeşil alanlar hızla yok edilerek, yapılaşmaya gidilmiştir. Artan konut ihtiyacına cevap verilmeyince, plansız bir kentleşme de bir başka sorun olarak karşımıza çıkmış, çarpık ve plansız bir yapılaşma meydana gelmiş, kentler birer sorun yuvasına dönüşmüştür. Yetersiz planlamanın da etkisiyle, araziler rant kavgasına konu olmuş ve bu durum, çarpık kentleşmeyi, gecekondulaşmayı hızlandırmıştır.

Kentlerde konut sayısındaki hızlı artış ve kentsel alandaki genişleme, alt yapı yetersizliğini gündeme getirmiştir. Kısa vadeli yapılan planların da olumsuz etkisi eklenince altyapı; kanalizasyon, su, elektrik, yol, park, yeşil alan, spor tesisleri gibi ihtiyaçlara, yerel yönetimlerin bugünkü yönetim anlayışıyla yetişmesi imkansızlaşmıştır.

Konut ihtiyacı karşılanamadıkça, kent sınırının dışına kaymaya başlayan konutlar yerel yönetimlerin işini daha da zorlaştırmıştır. İleride yerel yönetimlerin yetki alanına dahil edilen bu bölgelerde, planlama yapmak için zaten geç kalınmış olunmakta, bu konuda ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Kentin uzağında yerleşen her fert, ileride yerel yönetimlerden; su, kanalizasyon, park, yol, elektrik, telefon gibi altyapı talebinde bulunmaktadır. Ancak bu plansız kentleşmeye yerel yönetimlerin çözüm üretmeleri çok zordur.

Sanayi tesisleri, yine yetersiz planlama sonucu, farklı yerlerde dağınık olarak kurulmakta ve zamanla kentsel gelişme nedeniyle buralar, yerleşim alanları içinde kalmaktadır. Bu ise yaşamı zorlaştırmakta, hava kirliliği, gürültü kirliliği, yeşil alan sorunu, suların kirlenmesi, atık yönetimi (çöplerin toplanması ve depolanması) gibi çevresel sorunları da arttırmaktadır.

Ulaşım da, kentlerde giderek büyüyen diğer bir sorundur. Caddeler, sokaklar, yine kısa vadeli planlama neticesinde, yetersiz hale gelmekte, artan araç sayısı nedeniyle park sorunu hızla artmaktadır. Bu durumda ulaşımda araç kullanımını azaltmak ve rahat bir kent içi ulaşım sağlamak için; çağdaş, hızlı, metro ve tramvay gibi toplu taşıma araçları kullanmak kaçınılmaz olmaktadır.

Yukarıda sayılan kentsel ihtiyaçlar artışı ve çeşitlenmesi dışında, insanların refah seviyelerinin yükselmesi farklı ihtiyaçlara da olan talebi arttırmaktadır. Örneğin eğlence yeri, spor tesisleri, parklar, çay bahçeleri gibi insanların hoşça vakit geçirebilecekleri ve dinlenebilecekleri yerlere olan talep artmaktadır.

Yerel yönetimlerde bir başka mali sorun kaynağı da, ekonomik konularla ilgili ahlâki problemleri kapsamaktadır. Zira yerel yönetim hizmetlerinin sunulmasında ve bu hizmetlerle ilgili tedarik işlemleri sırasında ekonomik ilişkilerden kaçınmak mümkün olmadığından, her halükarda yerel yönetimlerde de ekonomik ilişkilerden kaynaklanan ahlâki problemler söz konusu olabilmektedir. Yerel yönetimlerde ekonomik ahlâkla ilgili problemlerin belli başlıları; rüşvet, ekonomik verimliliğe dikkat etmeme, piyasa düzenini koruyamama, çarşı denetimini sağlayamama, haksız rekabeti önleyememe vb. olarak sıralanabilir. Yerel yönetimlerde ekonomik

sorumluluk ve ahlâk gereği, yöneticilerin kendilerinin ekonomik ilişkilerde ahlâklı olmaları, tek başına yeterli olmayan bir durumdur. Önemli olan, yöneticilerin idaresi altında olan bütün kuruluşu ve personeli de ekonomik ilişkilerinde kontrol altında tutabilmektir.

Bütün bu sorunların çözümüne yönelik olarak belediyelerin yönetim anlayışında değişim konusu gündeme gelmektedir. Kamu yönetimi alanında yaşanan tüm değişimler belediye yönetimlerini de etkilemektedir. Belediyeler günümüze kadar kendilerini mevzuatla sınırlı tutan, kaynakları sınırlı, örgütlenme açısından zaafları olan, halkla yeterince yakınlaşamayan bir yapı sergilemiştir. 239

Sayılan tüm bu kentsel faktörlerdeki değişiklilik süreklilik arz etmektedir. Ayrıca merkezi yönetim-yerel yönetim yetki tartışmaları, merkezi yönetimin elindeki yetkileri yerel yönetimlere devretmek istememesi nedeniyle, idari ve mali özerklikten yoksun olmaları da yerel yönetimlerin elini kolunu bağlamaktadır. Yeterince kaynak aktarılmadığı gibi, mali özerklik verilerek kendi kaynaklarını yaratma imkanı da verilmemektedir. Dolayısıyla etkin bir yönetim, stratejik planlama yapılarak, kentsel faktörlerdeki değişim sürekli özlenerek ve analiz edilerek, uzun vadeli düşünülerek, hizmet önceliklerine göre kıt kaynaklar dağıtılarak sağlanabilir.