• Sonuç bulunamadı

Konya’da ev konusunda sıkıntı yoktu. Nüfus ile ev sayısını karşılaştıracak olursak herkes rahat rahat birer meskene sahip olabilirdi; fakat öyle olmadı ve fiyatlarda devamlı yükseliş oldu. Nüfus sayımı sonucunda 1939 tarihlerinde yuvarlak hesap ile Konya’nın nüfusu 53000 idi. Bu nüfusun barınması için kadastro kayıtlarına göre de 11.480 ev mevcuttu ki 1400 hektarlık geniş arazi üzerine bağlarıyla kurulmuş muazzam şehirde, ev başına takriben 4,5 nüfus düştüğü halde ev sıkıntısı ve yüksek kiralar görülmekteydi241.

1940 yılında Konya’da yapılan genel nüfus sayımı için Konya merkez 5 bölgeye ayrılmıştı. Bu bölgelerde 412 sayım bölgesi halinde çalışılmıştı242. Bu beş bölge şunlardı: 1- Feridiye Karakolu(telefonla merkeze bağlıydı) 2-Köprübaşı Karakolu (telefonla merkeze bağlıydı) 3-Topraklık İlkokulu (telefonla bağlantı kurulmaya çalışılacak olmazsa motorlu polis bulunacaktı.) 4- Fethiye Fabrikası (telefon –polis ve bekçi) 5- Meram Karakolu (telefon –jandarma) ilaç için sadece Merkez Eczanesi açıktı. Fakat önce mıntıka merkezine uğramak ve müsaade almak lazımdı243. Sokağa çıkma yasağı uygulanmış, sokağa çıkanlara 25 lira ceza verilmişti. Sayım günü, halkın zaruri ihtiyaçlarını temin edebilmeleri için bir gün evvel dükkânlar saat 23.00’e kadar açık bulundurulmuştu244. Yapılan nüfus sayımı sonucu, Türkiye’nin genel nüfusu 17.869.901’e ulaşmıştı. Beş yılda 1.711.884 kişinin nüfusta arttığı görülmektedir245.

Günümüzde çok iyi şehirleşen Konya’da, II. Dünya Savaşı yıllarında da şehirciliği246 ihmal etmemeye ve kapsamlı bir düzenlemeye gidilmesine çalışıldı ve 240 Hanefi, age., s.165. 241 Ekekon, 11 Ağustos 1939, S:1133, s:2. 242 Ekekon, 12 Ekim 1940, S:1489, s:2. 243 Ekekon,18 Ekim 1940, S:1494, s:3. 244 Ekekon, 17 Ekim 1940, S:1493, s:2. 245 Ekekon, 25 Ekim 1940, S:1500, s:1. 246

Yaşayış olarak baktığımızda Konya’da kimi vakit ses seviyesinin fazla olması şikâyetlere sebebiyet vermiştir. Gazete haberinde bu konu hakkında şöyle bir yakınmaya rastlıyoruz: “Her medeni

yeni yapılacak işlerde mevcut talimatnameye uyması zorunluluğu arandı. Yaş ve çiğ yiyeceklerde sık sık muayeneler yapıldı. Temizliğe dikkat etmeyen kahve lokantalar cezalandırıldı ve buralardaki kontroller sıkılaştırıldı. Kebap ve köfte dükkânlarının pis çalışmalarına müsaade edilmemeye çalışıldı, dükkânlarını temiz tutmayanların dükkânları kapatıldı. Ayrıca şehrin merkezindeki parkların etrafını çeviren ve çirkin bir görüntüye sebep olan tahta parmaklıkların kaldırılması, dükkânların eski sistem kepenklerinin değiştirilmesi yolunda çalışmalar yapıldı247. Muhacir Pazarı’ndaki her Pazar günü açılan Pazaryerinin sıhhi şartları haiz olmadığını gören belediye temiz, sıhhi bir Pazaryeri yapmayı düşünmüş, bunun için de Zindan Kale’de bir Pazaryeri yaptırılmıştır248.

Konya’da 1900’un ilk yıllarında pek az şehre nasip olan su şebekesi yapılmıştı, fakat savaş yıllarında su sıkıntısı çok çekilmişti. O zamanın verilerine göre: Tutlu 51 litre / sa, Çayır Bağı 40 litre / sa, Mukbil Pınarı 25 lit/ sa sarfiyat olmuştur. Nüfusta çok değişme olmamasına ve kaynakların azalmamasına rağmen böyle bir durum ortaya çıkmıştı. Aslında mevcut rezervlerin bitmesi ile düşünülenlerden çok fazla 25 litre yerine 48 litre su alınmıştı. Buna Çayır Bağı’ndan gelen ve yollarının bakımsızlığı yüzünden gittikçe azalarak, 20 litreden 9 litreye düşen su ile Mukbil Pınarı’nın Meramda ve yollarda sarf olan kısımlardan artan miktarını da takribi olarak ilave edilecek olursa şehre 65–60 litre su gelmişti. Bu sarfiyattan günde adam başına takriben 100 litre su düşmekteydi. İstanbul ve Ankara gibi şehirlerimizde bile birçok abonelerin banyosu ve sıcak su tesisleri bulunduğu

insan gibi bahçeye, gazinoya, sinemaya gidenler ancak gece yarısına doğru yatağına girebilirler. Normal bir uykunun 7 saat olduğunu düşünürsek bu vatandaşın ancak saat 07.00’de uyanabileceğini hesap edebiliriz. Saat tam 04.30’da yüklü demirin taşa çarpması, boş ve kapaklı bir arabanın Arnavut kaldırımı üzerinden sekmesinden doğan gürültü, kısa aralarla yavaş yavaş yaklaşıyor. Gözlerinizden uyku akmasına rağmen sizi uyandırıyor. Ses uzaklaşıyor. Tam dalacağınız bir zamanda, aynı sesin biraz daha toku. Bu sefer yük arabası geçiyor. İnşaata kum taşıyormuş. Tam bunları atlatmışken simit, gevrek diye bağırmalar. Saatinize bakıyorsunuz 05.30. arkasından taşçılar çalışıyor. Dolma tekerli, üç tonluk aracın ağırlığına tahammülü kalmayan aracın motorunun horultusu. Şehrimizde bir çalışma, bir hareketin olması güzel fakat bu işlerde suçsuz olan benim uykum ne olacak. Cumhuriyet rejimi vatandaşa hak vererek bu hakları kuvvetlendirmiştir. İşçi, amele kaç saat çalışacak, memurun mesaisi nedir? Neden sinemalar sabaha kadar devam etmiyor. Hangi kanun kahveleri ve gazinoları kapamıştır? Bunlar niçin yapıldı? Hep vatandaşın rahatı için değil mi? Tam istirahat eden ertesi gün için tam enerji ile harekete geçer. Ondan alınan randımanda tam olur. Şehrin dışarı ile bağlantısını sağlayan 5 ana caddeden bir ikisinin ulaşıma açılması şehir ticaret ve ekonomisini aksatmayacağı gibi gürültüyü de ortadan kaldırır” demiştir. Ziya Çalık, Gürültüyle Mücadele, Ekekon, 4 Ağustos 1939, S:1127, s:2

247

Yeni Ses, 4 Haziran 1939, S:597, s:3. 248

halde 100 litre sarf edilmekteydi. Bunun olumsuz durumun bazı sebepleri vardı: Şebeke eskiydi, ayrıca gece suyu depolayıp gündüz su boru şebekelerini besleyecek bir su deposunun olmaması başka bir eksiklikti. Şehir 420 çeşme vasıtasıyla suya ulaşıyordu. Zamanında hesapsız kitapsız eski şebekeye ilave edilen borular döşendi. Kaynaklardan eski depolara gelen su, borular delinerek evlere su verilmişti. Saatsiz ve kontrolsüz kalan bu vaziyet su derdinin birinci derecede sebebiydi. Konya’ya yeni bir su şebekesi gerekiyordu ve boşa akan sular kontrol altına alınmamıştı249. Bunun dışında dağıtımda da eksiklikler vardı

Şehirde su sarfiyatı fazlalaştığı için evlerin üst katlarındaki çeşmelere, su sarfiyatı fazlalaştığı zamanlarda, yukarı su çıkamamıştır. Konya’ya o tarihlerde su veren depo Alâeddin Tepesi’ndeydi. Tepenin höyük olmasından dolayı devamlı tazyik depolarından birinde bir arıza meydana geliyordu. Bundan dolayı bir deponun kullanılmasına mecbur kalınmıştır. Belediye başkan vekili Fuat Anadolu, sorunun giderilmesi ve deponun tamiri için sekiz bin lira tahsisat ayırsa da, tamir edecek yetenekte uzman bulamamıştı250. Savaş yıllarında Konya’da genel bir kanalizasyon da yoktu251.

Maliye Bakanlığı vilayet dâhilindeki Hükümet Konaklarının tamiratı için ihtiyaca göre para göndermişti. Konya Hükümet Binası ile tahsisat şubesi binasının tamiri için 6180 lira, Çumra Merkez Hükümet Binası tamiri için 3500 lira, Cihanbeyli Yenice Oba Nahiyesi Hükümet Binası için 269 lira, Fariske Hükümeti için 458 lira, Halimiye 275 lira, Kazancı Hükümeti için 4050 lira tahsisat havalesi verilmişti252.

II. Dünya Savaşı yıllarında İplikçi Camisi’nin restorasyonu yapılmıştır253. Ramazan dolayısıyla camilerde hazırlık yapılarak, Şerafettin, Sultan Selim, Kapı, Aziziye Camilerinin bütün elektrikleri tamir ettirilmiş, hademesi olmayan camilere

249

Mühendis Turat, Konya Şehri İçme Suyu Vaziyetine Umumi Bir Bakış, Konya Halkevi Dergisi, S: 71–72, Eylül-Ekim 1944, s. 49–52. 250 Ekekon, 3 Mayıs 1941, S:1659, s:2. 251 Ekekon, 30 Mayıs 1942, S: 1907, s:1. 252 Ekekon, 16 Haziran 1942, S:1914, s:2 253 Ekekon, 18 Eylül 1939, S:1165, s:2.

hademe verilmiş, şehirde mevcut 50 caminin temizlik ihtiyaçları Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden temin edilmişti254.

Milli Eğitim Bakanlığı Konya’daki hamamların mimari ve tarihi bir kıymeti olup olmadığını bir mimara incelettirmişti. Fakat şurası kesindir ki Konyalının yıkanabileceği hamam ihtiyacı vardı. O günkü Konya hamamları ihtiyacı karşılayamıyordu. O tarihlerde Konya’da dört hamam vardı. Bunlardan biri Türbe Hamamı’dır. Bina Selçuk devrinden kalmadır. Daha sonra Abid Çelebi bu binaya ilaveler yaptırmıştır. Sahip Ata’nın yaptırdığı Sultan Hamamı da Selçuklu eseridir. Mustafa Paşa’nın yaptırdığı ve Ahmet Efendi adına yaptırılan Ahmet Efendi Hamamı da tarihidir. Mahkeme Hamamı’nın mimari bir kıymeti olmadığı inceleyen mimarlar tarafından söylenmiştir255. Bu hamamların stilini bozmadan tamirlerinin yaptırılması için keşif yapılmıştır. Bunun dışında Ilgın Hamamı’nın muntazam bir projesini yaptırmıştır. Ancak savaş yıllarında Türkiye’de bu projeye cevap verecek malzeme sağlanabilmesinin imkânsızlığı işin yapılmasına engel olmuştur. Demir gibi lüzumlu şeylerin bulunması mümkün olmamıştır. Bu sebeple birçok yerde hatta Ankara’da bile başlanılmış bir hayli inşaat yarım kalmıştır256. Ayrıca Konya Camileri de incelemeye alınmıştı257.

Vakıflar Genel Müdürü B.Fahri Kiper, 1941 yılında Konya’yı ziyaret ettiğinde mahvolmak derecesine gelmiş olan Beyşehir’deki Eşrefoğlu Camisi’ni inceledi. Alâeddin Camisi’ne gelince, daha önce belirttiğimiz gibi dünyanın o günkü hali ve Türkiye’nin şartları, böylesine önemli bir inşaata başlamaya müsait değildi. Maliyeti yaklaşık 50–60 bin lira olarak belirlenmişti. Ayrıca Konya’ya dükkân, mağaza gibi emlak yaptırılması düşünülse de bu ancak şehir imar planı belli olduktan sonra gerçekleşebilecektir.

Mevcut imkânlar dâhilinde, Tarihi araştırmalar ihmal edilmemiş Alâeddin Tepesi’nin İnce Minare tarafından 25m2lik alanda hafriyata başlanmıştı258. Alâeddin Tepesi’nde yapılan hafriyatta Osmanlı, Selçuk, Bizans, Roma ve Helenistik devre ait

254

Ekekon, 14 Ekim 1939, S:1188, s:3. 255

Ziya Çalık, “Şehir Hamamları”,Ekekon, 3 Temmuz 1940, S:1402, s:2. 256 Ekekon, Haziran 1941 S:1703, s:1–2 257 Ekekon, 22 Kasım 1940, S:1522, s:2. 258 Ekekon, 10 Temmuz 1941, S:1717, s:2.

eserler ve Frikya kültür tabakalarına rastlanmış ve tepenin bir Hüyük olduğu anlaşılmıştır259. Kazılar 1941 Eylül ayında bitirilmiştir. Elde edilen bulgulara göre Alâeddin Tepesi’nin M.Ö.3000–3500 senelerinde meskûn olduğu anlaşılmıştı. Konya Höyüğünde elde edilen yüzlerce kıymetli eser Konya müzesinde teşhir edilmişti260.

Vakıflar İdaresi Genel Müdürlüğü 1942’de gücünün yettiği kadarıyla Konya’daki tarihi eserleri tamir ettirdi. Eşref oğlu Süleyman Bey Camisi 20 bin lira harcanarak tamir ettirildi. Vakıf idaresi Anıt etrafındaki evleri de istimlâk ederek yıktırmıştır. Yine Ereğli’de bulunan Karaman oğlu Mehmet Bey hayratından tarihi değeri olan Ulu Cami de Vakıflar İdaresi tarafından bir hayli masraf ile onarılmış ve eski zamanlarda üzeri kat kat kireçle sıvanmış olan mermer sütunlar tamir ettirilmiştir. Gene Konya’daki eski eserlerden ve Karaman Oğlu Mehmet Bey Vakfı’ndan Mahkeme Hamamı adıyla bilinen Çifte Hamam da 9 bin küsur lira harcanarak günün ihtiyaçlarına göre tamir ettirilmiştir. Gece de işleyebilmesi için elektrik tesisatı yapılmış ve böylece şehrin önemli ve hayati bir ihtiyacı giderilmiştir. Gene Seydişehir kazasında yıllardan beri terkedilmiş ve harap bir halde bulunan Seydiharun Vakfından tarihi hamamda yine Vakıflar idaresi tarafından tamir ettirilerek başka hamamı olmayan bu kazaya hayati bir hizmette bulunmuştur261.