• Sonuç bulunamadı

Bekâret ve Namus Kavramı

2. HİKÂYE VE ROMANLARINDA KURGU

3.2. BİREYSEL VE TOPLUMSAL OLGULAR BAĞLAMINDA KADIN

3.2.2. Toplumsal Olgular ve Kadın

3.2.2.2. Bekâret ve Namus Kavramı

Bekâret kelimesi Türk Dil Kurumunun yayımladığı Türkçe Sözlük’te kızlık, saflık, temizlik, masumluk, doğallık gibi anlamlarıyla verilirken Ferit Devellioğlu’nun Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat’ında “erkek görmemiş kızın

hâli, kızlık, kızoğlan kızlık”69 anlamlarıyla verilir. Yapılan tanımlardan da

anlaşılacağı gibi bekâret daha çok kadında aranan ve kadının koruması gereken bir özellik durumundadır. Bu durumun sonucu olarak da iffet ve hayâ anlamlarıyla kullanılan namus kavramı da daha çok kadınla ilişkilendirilmiştir.

Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi’nde bipolar affektif

bozukluğu olduğu için ulu orta soyunan ve uzun süre gözden kaybolan Leyla Böğrü’nün annesi kızının bekâretinin bozulmuş olduğundan şüphelenir. Gerdekten sonra bekâreti yok diye onu geri getirirlerse kendi elleriyle boğacağını söyleyen anne, kızının ağzından bu konuda laf almaya çalışsa da doğru düzgün cevap alamaz. Her şeyi göze alarak kızını evlendiren anne Nazife, kızının kızoğlan kız çıktığını öğrendikten sonra rahatlar. Leyla’nın kızlığı bazı bölgelerde yaygın olan kanlı çarşaf sergileme yöntemiyle cümle âleme duyurulur. Kanlı çarşaf, küçük yerlerde bekârete verilen önemin simgesi olarak namusun da bir kanıtı olarak sunulur.

Aynı eserde Hayırsız Bolat, öksüz yetim Suna’yı evlenmeden hamile bırakır. Bolat’ın amcası Mamşırek Bolat’ın alnına silah dayayarak “kirlettiği” kızla evlenmeye ikna eder. Temizlik, tazelik anlamlarında da kullanılan bekâretin kaybedilmesi de toplumda kirlenme olarak adlandırılır.

Yeşil Peri Gecesi’nde annesi ile üvey babasının Samsun’da yaşadığı eve

yerleşen Şebnem, şehre uymayan hareketlerde bulunup oğlanlarla gezmeye başlar. Yaptıklarının duyulması üzerine kadın doğum uzmanı olan üvey baba Ekrem, zorla bekâret kontrolü yapar. Şebnem uslanmayıp aynı hareketleri yapmaya devam ettikçe bekâret kontrolü de devam eder. Şebnem bir süre sonra Ekrem’in bu kontrollerden hoşlandığını hisseder. Uslanmadığı için yatılı okula gönderilen Şebnem, kantinde çalışan Suat adlı çocukla ilk cinsel ilişkisini yaşar. Kendisine âşık olmaya başlayan çocuğa aralarında aşkın olmayacağını, ona kısmet olan bekâreti ile idare etmesi gerektiğini söyler. Bu durum Şebnem’in de bir kadın için en kıymetli şeyin bekâret olduğunu düşündüğünü gösterir.

Kadın, toplumda namus kavramının karşılığı olarak kabul edilir ve namusun “kirlenmesine” yine kadın sebep olarak görülür. Bu durumda kadının namusunun sahibi konumunda görülen erkek harekete geçecek ve namusunu temizleyecektir. Toplumdaki bu anlayış namus cinayetlerini de beraberinde getirmekte ve bazı bölgelerde gerçekleşen erkek şiddetini de meşru kılmaktadır.

Dünya Ağrısı romanında boşanmak isteyen karısını öldüren adam,

mahkemede hafifletici sebep olarak kullanmak için olayı namus meselesi hâline getirir. Hatta karısının dostu olduğunu doğrulayacak yalancı şahitler bulur. Bu durum cinayetin namus için olması durumunda daha kabullenilebilir bir durum olarak düşünüldüğünü göstermektedir. Aldatmak kadın veya erkek herkes için yanlış olsa da küçük yerlerde kadının aldatmasının cezası ölümdür ve toplum tarafından da aldatan kadının ölümü hak ettiği düşünülmektedir.

Dünya Ağrısı’nda namus konusu bir başka olayla daha ele alınarak

toplumdaki namus anlayışı yansıtılır. Eserde bir kadını öldüren Peynirci çevredekiler tarafından linç edilmek istenir. Ancak toplumun cezalandırması için bir kadının öldürülmüş olması yeterli değildir. Bu linç girişimini ancak namus meselesi haklı duruma getirecektir. Bu nedenle Peynirci’nin kadını öldürmeden önce tecavüz ettiği

iddiası ortaya atılır. Bu iddia yapılan otopside doğrulanamasa da taşra halkı tecavüzün parayla rapordan çıkarıldığını söyleyerek vicdanını rahatlatmaya çalışır.

Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi’nde karısı Nilgün’ü

başka bir adamla basan Eczacı Ruhi tabancasını çekerek adamın peşine düştüğü hâlde yakalayamaz. Karısının kendisini aldattığından emin olan Ruhi, namusunu temizlemek için onu öldürmeyi göze alamayınca onurunu kurtarmak için çevresine eve giren hırsızı kovaladığını söyler. Karısını sevdiği için aldatılmaya da ses çıkarmayan Ruhi, ancak yaşadığı yerdeki dedikodular artınca rahatsızlık duymaya başlar. Bireyin gizli kaldığı sürece katlanabileceği bir olgu ancak toplum içinde açığa çıktığında cezalandırılmak durumundadır.

Aynı eserde bipolar affektif Leyla Böğrü’nün kocası olan Mustafa, karısının orta yerde soyunmaya başlayıp üstüne kendisinin erkekliğinin olmadığını cümle âleme duyurması üzerine olayı namus meselesi hâline getirir. Henüz on sekiz yaşında olan Mustafa hakkında söylenen ve kısa sürede yayılan iddiaları kaldıramaz. Şerefini kurtaracağını düşündüğü için Leyla’nın yattığı hastaneye giderek onu vurmak ister. Tutukluk yapan tabancasını kontrol ederken yanlışlıkla kendisini vurur. Yaşadığı bu kaza ile namusunu temizleyemeyen Mustafa, olanlardan sonra köye dönmeye yüzü olmadığı için hemen askere gider. Askerlik bitince de köyüne dönmeyerek İstanbul’a gidip para kazanmaya çalışır.

Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi’nde attan düşerek ölen

nişanlısıyla zamanın ve şehrin ahlakına uygun düşmeyen bir ilişki yaşayan ve ondan çocuk düşüren Nıvart, bu durumdan haberi olmayan Karnik’le evlendirilir. Evlilikten bir süre sonra şehirdeki dedikodular Karnik’in kulağına gelince genç adam deliye döner ve ne yapacağını bilemez. Nıvart, gözyaşları içinde bir zamanlar çok sevdiği için nişanlısıyla birlikte olduğunu ve bundan pişman olmadığını dürüstçe söyler. Bu dürüstlüğünün yanı sıra “Bir gün seni seveceğimi bilseydim, tertemiz sana gelmeyi

tercih ederdim.”(s. 424) cümlesi de Karnik’in yumuşamasını ve evliliğini devam

Kapak Kızı romanında karısı Cennet’in Garo ile ilişkisinin olduğunu

düşünen Bünyamin, önce Cennet ve Garo’yu vurup daha sonra da kendi kafasına sıkarak namusunu temizlemeyi düşünür. Ancak kimseyi, kendisini de öldüremeyeceğini bilen Bünyamin, namusunu bu şekilde temizleme düşüncesini aklından çıkarır.

Âşıklar Delidir ya da Yazı Tura romanında da başkişilerden olan Sanem, on

altı yaşında hamile kalır. Hamileliğinin anlaşılmaması için karnını sıkı sıkı sarsa da nihayetinde durumu annesi tarafından fark edilir. Başkaları haberdar olmadan bebekten kurtulmak isteyen anne, bebeğin kızının karnında ölmesi için çareler aramaya başlar. Sanem, annesinin yaptığı her şeye ses çıkarmadan katlanır, çünkü affı mümkün olmayan bir suç işlediğini düşünür. Abisi ise kız kardeşinin hamile olduğunu öğrendiğinde onu cezalandırmak için hastanelik edinceye kadar döver. Aile bebek düşmeyince tek çözümü uzak bir yere taşınmakta bulur ve düzenlerini bozarak yeni bir yere giderler. Hamileliğinin anlaşılmaması için evden dışarı çıkarılmayan Sanem, evde de ailesi tarafından dışlanır ve utanç kaynağı olarak görülür. Babası bir daha asla yüzüne bakmaz ve konuşmaz. Onun sofraya koyduğu yemeği kesinlikle yemez. Anneannesi lanetli olarak gördüğü torunuyla aynı odada kalmak istemediği için Sanem, oturma odasındaki divanda uyumak zorunda kalır. En sonunda da Sanem’in doğurduğu bebek, ablası ve eniştesine verilir ve Sanem’in annesi olduğunu bilmeden onların çocuğu olarak büyütülür. Sanem, çocuğunun elinden alınmasını işlediği günahın cezası olarak kabullendiği için ses çıkarmaz. Nitekim aile namuslarını bu şekilde temizlediklerini düşünerek bu olaylar hiç yaşanmamış gibi aynı sahtelikle yaşamaya devam eder.