• Sonuç bulunamadı

2.3. BARIŞ VE TARİH ÖĞRETİMİ 57 

2.3.2. Barış Yapmak Neden Zordur? 61 

Savaşlar dünyayı çok korkunç bir yer hâline getirmiştir. İnsanoğlunun her nesli şiddet ve ölüm görmüştür. Pek çok çatışma uluslararasında, dinler arasında, gruplar arasında, kişiler arasında gerçekleşti. Bu savaşlar insan topluluklarına ve doğal hayata

Sanat bilimleri Serbest toplum Medya eğitim kaynakları Çevre Habitat Sağlık İlaç Teknoloji Din Aile Hukuk Politika İş Sektörler

Ekonomik ve sosyal gelişme İnsani /kültürel etkileşim Kuzey güney etkileşimi

Refahı korumak Sürdürebilir kalkınma Öz güven Kişisel ve toplumsal güven Güveni ve dayanışmayı inşa etme Bireysel özgürlükleri geliştime Paylaşımın erdemini düşünmek.

Kamu yararı için teknikler

geliştirmek Güven duygusu inşa etmek için çalışmalar yapmak.

zarar verdi. İnsan nüfusunu göçe zorladı. Savaşlar açlık yarattı, dini ve etnik çatışmaları körükledi. Barış rüyası ise insanoğlunun tarihine eşittir. Barışa ulaşılması zor görünmektedir (Opotow, Gerson ve Woodside, 2005: 304).

Barış için çalışmak, barış için mücadele etmek çok zordur. Barışın savunulması politik bir hareket olarak en tehlikeli sistem karşıtlığı olarak görülür (Türker, 2010-11). Özellikle savaş zamanlarında barış gönülleri ütopyacı olarak kabul edilmişlerdir ya da olumsuz olarak değerlendirimişlerdir. Jane Adams, Amerika Birleşik Devletleri’nin Birinci Dünya Savaşı’na girmesine karşı çıkıyordu, fakat karşılığını dışlanarak almıştır (Cortright, 2008: 1). Birinci Dünya Savaşı sırasında ortaya çıkmış olan barış hareketleri vatana ihanet ve düşman ajanlığı ile eş anlamlı olarak kabul edilmiştir (Akad, 2011: 45) 1930’lu yıllarda barışı savunmak Adolf Hitler’e hizmet etmek ya da düşmana ödün vererek savaştan kaçmak anlamına geliyordu. Silahlanmaya karşı hareketler de Soğuk Savaş dönemi boyunca Sovyetlerin bir oyunu olarak algılanmıştır. ABD’de ise CIA çok sayıda dernek, vakıf, kültür ortamı, kongreler, kontrollü yayınlar ve sinema gibi araçları kullanarak barış hareketlerini gözden düşürdü veya barış taraftarlarının itibarlarını azaltmaya çalıştı (Akad, 2011: 45). Amerika Birleşik Devletleri’nde barış hareketleri ya da pasifizm ne zaman ders kitaplarında, Amerikan tarihini anlatan kitaplarda yer alsa bu konuları yazanlar bozguncu ya da hain olarak adlandırılma tehlikesiyle yüz yüze gelmişlerdir (Howlett, 2010: 37). İsveç’teki barış eğitimi fikrine karşı olumsuz tepkiler de doğmaktaydı. Stockholm’da bir gazete Alexander, Gustavus Adolphus ya da Napoleon’un savaş kahramanlığının yerine barış sevgisini anlatmanın ihanetle eşdeğer olduğunu savunuyordu (Thelin, 1996: 101).

Amerika’daki bir merkezî Katolik lisede barış eğitimi programı gerçekleştirildi. Bu okuldaki öğrenciler kalplerinde ve ruhlarındaki barışın geliştirilebilmesi için sık sık tartışmalar yapıyorlardı. Barış eğitim programını uygulayacak olan gruba izin verilmesinde okul yönetimi isteksiz davrandı. Çünkü bu programın uygulanacağı tarih 11 Eylül saldırılarından hemen iki hafta sonraydı. Amerikan yönetimi dünyaya yeni bir savaş türünü ilan ediyordu. Bu Katolik okulunda görevli rahibe, barışın kendi düşünceleri ile uyuştuğunu ve barışın okullarında okuyan beş yüz elli öğrencinin temel ilkesi olduğunu kaydetti. Rahibe, harhangi bir olay olduğunda insanların heyacanlandığını ve öç alma duygusuna kapıldığını da söyledi. 11 Eylül saldırılarından sonra savaş haberleri basında geniş yer alıyordu. Dünya Ticaret Merkezi ve Pentegon’a

yapılan saldırılar derslerde çatışmaları barışçı yollardan çözme çabalarını boşa çıkarmaya başlamıştı. 11 Eylül saldırıları bazı gazetecileri ve bilim adamlarını okullarda uygulanan eğitim sistemini eleştiriye yönlendirmişti. New York merkezli tarih ve sosyal bilimler gözlem grubundan olan Amerika ders kitapları heyetinin başkanı Gillbert T Sewall; dünya tarihi, küresel eğitim ve barış eğitimi konularının uygulandığı derslerde Amerikan karşıtlığının olduğunu ve bu durumun bir an önce değiştirilmesi gerektiğini vurgulamaya başlamıştı. Amerika Birleşik Devletlerinde I. ve II. Dünya savaşı tecrübesi yaşamış bir ulus için barış eğitimi yıkıcı bir programdı ve Amerikan karşıtlığı olararak da algılandı. Barış Eğitimi Komisyonu sekreteri Ian M Harris, savaş zamanında yükselen şiddetin ve artan ulusalcılığın olduğu ortamlarda barış eğitimi uygulamalarının zorluğuna işaret etmiştir. Harris, savaşa hazırlanan bir ülkede, eğitimcilerin krizi alternatif yollarla çözmeleri gerektiğine dair hususun medya ve politikacılar tarafından göz ardı edildiğini belirtti (Manzo, 2001: 1). Tarih boyunca barış, tartışmaların odağında oldu. Barış, bütün taraflarca iftiraya ve yanlış anlamalara maruz bırakılmıştır. Shakespeare barışı, savunmasız, ezilmiş ve fakir olarak tanımlamıştır (Cortright, 2008: 1).

Savaşlarda ölen insanlar için bütün toplumlarda bir saygı vardır. Bir insan eğer savaşta hizmet verirken ölmüşse o bir kahraman olarak ilan edilir, o kendisi için değil ulusu için ölmüştür. Eğer aynı insan ordudan ayrılır, trenyolu işcisi, marketçi, ya da iş adamı olarak ölürse o sadece kendi amacı uğruna çalışan birisi olarak kabul edilir. Savaşlarımızda kullandığımız eski bayraklarımızı en kutsal yerlerde saklarız, peki barışa hizmet eden sakladığımız sembollerimiz var mı? (Burns ve Delisle, 1933: 679). Bu nedenle savaş için mücadele edenlerin barış için mücadele edenlerden daima ellerinin kuvvetli oluğunu görmekteyiz. “Barış, savaş dışında başka şeyler için hazırlanmaktır, barış belki de hiç yolculuk etmemek için açılmış bir yoldur, belki de hiç yolculuk edilmeyecek belki de hiç inşa edilmemiş bir yoldur” (Burns ve Delisle, 1933: 678).

İnsanoğlu savaş yapmaya ilişkin yeteneklerini geliştirmesine rağmen barış yapmada başarıya ulaşamamıştır. Tıpkı barışı tanımlayacak baskın ve etkili bir tanım bulamadığı gibi (Burns ve Delisle, 1933: 681). Savaş karşıtları dünyadaki pek çok savaşa engel olmaya çalıştılar ama başaramadılar. Çünkü savaş yanlıları daima güçlüdür, buna karşın barışı savunanlar ise genelde haklıdır. İçinde bulunuğumuz koşullarda ise güçlü olmak, haklı olmaya karşı galip gelmektedir (Cortright, 2008: 6). “Silent Music” adlı hikâye kitabı, Irak’ta uzun zaman aralığında yaşanan iki savaşı anlatmaktadır. Ali adlı bir

çocuk Bağdat’ta yaşamaktadır. Ali, hat sanatını çok sever. Bu yüzden annesi onu Yakut’a benzetir. Ali, Yakut’a sadece hat sanatını sevdiği için benzemez; aynı zamanda ikisi de Bağdat’ta yaşarken savaşlara şahit olurlar. Moğollar, 1258 yılında Bağdat’ı yakarken Yakut kalemi elinden bırakmaz, yazmaya devam eder, Ali de Amerika Birleşik Devletleri 2003 yılında Bağdat’ı bombalarken kalemi elinden bırakmaz yazmaya devam eder. Bağdat’ta hat yazısıyla savaş yazmak kolay, fakat barış yazmak zordur. Ali, kalemi kolayca barış yazmaya alışıncaya kadar, barış yazmaya devam edeceğini söylemektedir (Rumford, 2008). Şekil 4 ve 5 te görüldüğü gibi hat yazısıyla savaş yazmak oldukça kolay fakat barış yazmak ise zordur.

 

Şekil 4. Savaş (harb) Yazmak Kolaydır

 

Şekil 5. Barış (salam) yazmak zordur.

Yabancı dilde en iyi Oscar ödülünü alan ve Türkçeye “Daha İyi Bir Dünyada” adı ile çevrilen film intikam güdüsünün insanın en temel içgüdüsü olduğunu dile getirmekte ve bunun çaresinin ise affetmek olduğunu vurgulamaktadır. Filmde Danimarka’da yaşayan ve İsveçli olduğu için bu ülkede ayrımcılığa uğrayan Doktor Anton, Afrika’nın iç savaş yaşayan bir ülkesinde çalışmaktadır. Oğlu Ellas da Afrika’da yabancı olduğu için ayrımcılığa uğramaktadır. Elias’ın arkadaşı Christian ise annesini kaybetmiştir ve bu olaydan babasını sorumlu tutmaktadır. Bu filmde herkesin öğrenmesi gereken bir erdem vardır: Affetmek. Christian ile babası arasında geçen konuşma savaşların nedenine ilişkin çarpıcı bir noktaya işaret etmektedir. Okulda kavgaya karışan Christian’ı babası, “Birisi sana vurursa sen de ona vurursun. Savaşlar böyle başlar” diye uyarıyor çocuğu. Çocuğun cevabı ise “Sen bu işlerden anlamıyorsun! Karşılık vermeseydim korkak olduğumu düşüneceklerdi” oluyor. Dünyada yaşanan güç mücadelelerinin sonu bu diyaloglardan çok farklı değildir. Film dünyayı saran ayrımcılıklar, savaşların ve hükmetme arzusunun çocukluktan hafızalara yerleştiğini savunmaktadır. Film, intikam duygusunu engellemenin en etkili çözümü olarak ise affetmeyi göstermektedir (Zaman, 22 Nisan: 23). Savaşları askerlerin yapmasına rağmen, iyi eğitimli bir asker, savaşlarla ilgili bilgisi olmayan bir sivilden daha fazla savaşa karşıdır. Çünkü askerler savaşın insanlara yaşattığı acıları daha iyi bilmektedir (Burns ve Delisle, 1933: 673). Labbe ve Puech, savaşı ve barışı çocuklara basitleştirerek

anlatmıştır. Örneğin barış bir çiftçinin tarlasına benzetilmektedir. Eğer bir çiftçi tarlası için çalışmazsa tarla çöle döner, eğer insanlar da barış için emek harcamazlarsa barış kaybedilir, şiddet ve çatışma ortamı doğar. Çünkü barış kendisinden oluşabilecek bir süreç değildir. Aileler çocuklara nezaketli ve kibar olmayı öğretirler. Böyle davranmak her zaman kolay davranışlar değildir. Barış için de aynı şey geçerlidir. Barış da eğitim gibidir. Kurallara uymak, yasalara göre hareket etmek, doğal gücü denetlemeyi öğrenmek gerekir. İnsanlar için bu çabalar zor olabilir. Ancak insanlar eğitim gibi barışın yararını uzun sürede görürler (Labbe ve Puech, 2006: 17).