• Sonuç bulunamadı

Barış Eğitimine İlişkin Yurt Dışında Yapılmış Bazı Araştırmalar

2.3. İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.3.2. Barış Eğitimine İlişkin Yurt Dışında Yapılmış Bazı Araştırmalar

Kuroda (1966) tarafından yapılan araştırmada Japon toplumunda savaş ve barış yönlendirmeleri ortaya konmaya çalışılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre günlük olarak gazete takip edenlerde barış yönlendirmesinin daha fazla olduğu ortaya çıkmıştır. Aynı araştırmada ideolojik gruplar arasında yapılan araştırmada liberal eğilimdeki insanların muhafazakâr eğilimdeki insanlardan daha fazla barıştan yana olduklarını koymuştur.

Nastesa (1983) barış ve barış eğitimi isimli araştırmasında barış eğitiminin genel ilke ve varsayımlarını açıklamıştır. Buna göre barış eğitiminin sadece sorunların farkında olma değil aynı zamanda sorunlara çözüm üretebilmek için gerekli duyarlılığın sağlanması olduğu vurgulanmıştır. Barış eğitimi aracılığıyla barışın önündeki yapısal, kavramsal ve kültürel engellerin kaldırılması gerektiği vurgulanmıştır.

Brown (1991), araştırmasında oluşturduğu deney grubuna verdiği eğitimle ögretmenlerin ve öğrencilerin eğitim öncesi ve sonrası çatışma çözme davranışlarında değişiklik olup olmadığını ve arabuluculuğu kullanıp kullanmadıklarını incelemiştir. Deney grubuna arabuluculuk eğitimi verilirken, kontrol grubuna hiçbir eğitim verilmemiştir. Araştırmanın sonucunda okulda yaşanan şiddet olaylarına bağlı disiplin problemlerinin azaldığı saptanmıştır (Koruklu, 1998; Tapan, 2006: s. 37’deki alıntı).

Harris (1996) tarafından yapılan araştırmada Amerika Birleşik Devletlerindeki şehir okullarında uygulanan barış eğitimi programları incelenmiştir. Okul tür ve kademelerine göre yapılan inceleme birkaç bölgede gerçekleştirilmiştir. Okul öncesinden yüksek öğretime kadar bütün eğitim programlarının incelendiği araştırmada

programların ağırlıklı olarak çatışma ve problem çözümü üzerine odaklandıkları görüşmüştür.

Fuerverger (1997) İsrail ve Filistinli öğrenciler arasındaki çatışmayı engelleyebilmek için bir barış eğitimi programı geliştirmiş ve bunu belli bir kitleye uygulamıştır. Buna göre Neve Shalom ve Al- Salam’daki okullarda uygulanan programın başarılı sonuçlar verdiği ve katılımcıların memnuniyetinin sağlandığı görülmüştür.

Caulfield (2000) tarafından yapılan araştırmada ise barışçıl okulların nasıl yaratılacağı konusuna değinilmiştir. Bunun için ilk önce barışçıl bir topluma ve şiddetten uzak bir yapıya ihtiyaç duyulduğuna değinilmiştir. Daha sonra oluşturulacak okulların halk tarafından finanse edilmesi gerektiğine vurgu yapılmıştır. Uygulanacak programlarda insan güvenliğinin anlaşılması, barış ve sosyal adalet konusunda farkındalık yaratılması amaçlanmıştır.

Johnson ve Johnson (2001) tarafından öğrencilerde barışyapıcılığı oluşturmak için bir program hazırlamışlardır. Çalışma 1988-2000 yılları arasında farklı 17 okul ve 2 okulda gerçekleştirilmiştir. 30 gün boyunca okuldaki tüm öğrencilere program uygulanmıştır. Hazırlanan programın öğrencilerin çatışma çözme becerileri üzerindeki etkisi incelenmiştir. Çalışma sonunda elde edilen verilere göre öğrencilerin büyük bir çoğunluğunun çatışma çözme basamaklarının tamamını öğrendikleri tespit edilmiştir. Öğrencilerin sadece okul ortamında değil okul dışında da bu çatışma çözme yaklaşımlarını kullandıkları tespit edilmiştir. Bu becerilerin okul başarısını da arttırdığı araştırmada elde edilen bir başka sonuçtur.

Ediger (2003) tarafından yapılan araştırmada okul programlarında yer alan barış ve savaş kavramları açıklanmaya çalışılmıştır. Programların barış değerini öğretmede yetersiz kaldığı araştırmada vurgulanmıştır. Ve öneri olarak (1) öğrencilerin diğerlerine karşı saygı duymalarını sağlayacak etkinliklerin, (2) herkesin eşit haklara sahip olması gerektiğinin vurgulanması, (3) demokrasinin bir yaşam tarzı haline getirilmesi, (4) deneyimsel öğrenmenin sağlanması gibi hususlar araştırmada yer almıştır.

Kirk (2004) kadın öğretmenlerin barış eğitimindeki rolünü araştırdığı çalışmasında Afganistan, Etopya ve Güney Sudan gibi bölgelerden örneklerle toplumlarda kadın öğretmenlerin nasıl değişime öncülük edebilecekleri anlatılmıştır. Bu potansiyelden yararlanılarak kadınların barış eğitiminde daha etkin olabileceği araştırmada vurgulanmıştır.

Smith (2004) tarafından yapılan araştırmada barış eğitiminin psikolojik temelleri açıklanmaya çalışılmıştır. Buna göre bu temeller 5 maddede sıralanmıştır: (1) erdem, (2) sonuçlandırma (3) estetik, (4) tevazu ve (5) ilgililik. Bu maddelerden her birinin bir bütün oluşturduğu vurgulanmıştır.

Sarrica ve Contarello (2004) yaptıkları araştırmada barış aktivisti olan ve olmayan kişilerin barış, savaş ve çatışmaya ilişkin algılarını yansıtmışlardır. İki grup arasında savaş ve barışa ilişkin algılar birbirine yakınken çatışmaya ilişkin algılarda ciddi bir farklılık olduğu saptanmıştır. Barış aktivisti olamayan grup üyeleri çatışma durumunu savaş ile ilişkilendirmişler ve o yönde çağrışımlarda bulunmuşlarken, diğer grup üyeleri çatışmayı kontrol edilebilir ve yönetilebilir olduğu müddetçe son derece normal bir durum olarak algılamışlardır. Sonuç olarak iki gruba ait üyelerin bu üç kavrama ilişkin algıları ve metaforları ortaya konmaya çalışılmıştır.

Bretherton ve diğerleri (2005) tarafından yapılan çalışmada yoksul bir Afrika ülkesi olan Siearra Lione’de uygulanan barış eğitimi programının sonuçları tartışılmıştır. Dünya bankasının desteği ile yürütülen projede toplumsal barışın sağlanması amaçlanmıştır. Proje sonunda okullarda daha barışçıl bir atmosferin oluşturulduğu araştırmacı tarafından aktarılmıştır. Daha önce aralarında sorunlar olan öğrencilerin birlikte oynamaya başladıkları tespit edilmiştir.

Kupermintz ve Salamon (2005) tarafından yapılan araştırmada ise İsrail ve Filistinli çocuklara uygulanan kontrol edilemez çatışmaların çözümü ile ilgili programın bulgularına yer verilmiştir. Buna göre yüksek yoğunluktaki olumsuz duyguların değişmesinde program başarılı olmuş bu duygulara sahip bireylerde empati becerileri artmıştır. Karşıt grupların olaylara farklı açılardan bakabildikleri ve kendilerini diğerlerinin yerine koyabildikleri gözlemlenmiştir.

King (2007) tarafından yapılan araştırmada din eğitimi ve barış arasındaki ilişki incelenmiştir. Doğu ve Batı’da çok çeşitli ülkelerde (Endenozya, Kore, Japonya, İsrail, İspanya, Almanya ve Amerika) yapılan araştırmada dini inanışlarla barış eğitimi arasındaki ilişki incelenmiştir. Buna göre birçok ülkede dini inanışların ve öğretilerin barış eğitimini desteklediği bulgusuna varılmıştır.

Danesh (2008) tarafından yapılan çalışmada ise 2000-2007 yılları arasında Bosna- Hersek’te uygulanan barış eğitimi programının sonuçları aktarılmıştır. Kapsam niteliği çok geniş olan bu program 112 okulda 5000 civarında öğretmen ve eğitim personeli ile yaklaşık 80.000 öğrenciye uygulanmıştır. Programın içeriğini geniş bir alandaki çok çeşitli disiplinler oluşturmaktadır. Bu disiplinler barış çalışmaları, çatışma çözümü, siyasi bilimler, hukuk, sosyoloji, teoloji ve tarih gibi disiplinlerdir. Programın

genel özellikleri ise eleştirel düşünmeyi ve duygusal zekayı geliştirici, deneyimsel ve yapılandırıcı bir anlayışa sahip olması ve barış topluluklarını oluşturması şeklinde sıralanabilir. Araştırma sonuçlarına göre öğrencilerde barış kültürü oluşturulabilmiştir. Çatışma çözme konusunda ciddi bir yükseliş söz konusu olmuş ve barışla ilişkin algılar olumlu yönde değişmiştir. Bu veriler programın etkiliğini kanıtlayıcı niteliğe sahiptir. Program sonunda öğrenciler, veliler, öğretmenler ve diğer çalışanlar ile yapılan görüşmelerde bu görüşü desteklemektedir.

Serrano (2010) tarafından yapılan araştırmada “İspanya’da Toplumsal Barışa Yönelik Eğitim Mevzuatı ve Uygulamaları” incelenmiştir. Franco rejiminden sonra yapılan düzenlemeler ile İspanya’da barışın eğimin yoluyla sağlanması için yapılan çalışmalar aktarılmıştır. Bunun yanında İspanya’daki öğretmen yetiştirme sistemi ve ders kitaplarına eleştiri de bulunulmuştur.

Rosen ve Salomon (2011) tarafından yapılan araştırmada ise İsrailli ve Filistinli gençlere barış eğimi programı uygulanmış ve bunun gençler üzerindeki etkisi belirlenmeye çalışılmıştır. Programın uygulanma süresi yaklaşık bir yıldır. Buna göre köklü inançlara sahip gençler arasında programın daha az etkili olduğu gözlemlenmiştir. Araştırmada ortaya çıkan bir başka sonuç ise değişen tutum ve inanışların çeşitli nedenlerden ötürü (medya, siyasal konjonktür, eğitim sistemi vb.) belli bir süre sonra tekrar yerine geldiğidir.