• Sonuç bulunamadı

Bağımsızlık Değeri ile İlgili Bulgu ve Yorumlar

5.1 Eserlerde Tespit Edilen Değerler ve Yorumları

5.1.3 Bağımsızlık Değeri ile İlgili Bulgu ve Yorumlar

Bağımsız kelimesi Türk Dil Kurumu’nun Türkçe sözlüğünde(2011) şu şekilde tanımlanmıştır: davranışlarını, tutumunu, girişimlerini herhangi bir gücün etkisinde kalmadan düzenleyebilen.

Çalışmamızda bağımsızlık ve özgürlük değerleri birbirinden farklı kabul edilmiştir. Burada Ülker Şen tarafından yapılan ayrım benimsenmiştir.(2006: 82) Bu ayrıma göre bağımsızlık bir millete yahut ülkeye ait olabilecek bir özellik, özgürlük ise bireylerin malik olabileceği bir sıfattır. Bu ayrım sözlüklerde yer almış olmayıp yalnızca sınıflandırmayı kolaylaştırmak maksadıyla yapılmıştır.

Onan’ın dizelerinde hürriyet, zevki tadılacak ve bu zevk için canlar feda edilecek kadar önemlidir. Öyle ki bu yolda verilmiş kan, kemik, et haşrolunca bir tümsek meydana gelmektedir.

Düşün ki, haşrolan kan, kemik, etin Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin Bir harbin sonunda bütün milletin Hürriyet zevkini tattığı yerdir.

Gökalp’ın dizeleri de yukarıda zikredilen Onan’a ait dizelere benzer şekilde esir yaşamaktansa kefene bürünüp gömülmeyi yeğleyen bir anlayış hakimdir. Bu anlayıştır ki vatan sahibi olmayı, esir yaşamayı reddebilenlerin bir vasfı saymıştır.

-Hep büründük kefene Vatan ait sevene Esir yaşamaktansa

Gömülelim çimene!(Gökalp, 2010: 170)

Aşağıdaki mısranın sahibi Aşkun, hür doğup hür yaşamış olmakla iftihar etmektedir. Hürriyetin zıddı olarak kabul edebileceğimiz zillete tahammülsüzlük bağımsızlığa verilen önemin göstergesidir. Aşkun’un dörtlüğünden de anlaşılacağı üzere hür olmayanın ne yüzü ak ne de kalbi duru olabilir.

Boyun eğmiş değiliz daha hiçbir millete Tahammülümüz yoktur bizim asla zillete.

Alnı açık, yüzü ak, kalbi duru, tertemiz

Hür doğduk, hür yaşarız, en erkek bir milletiz.(Aşkun, 2010: 65)

Kendisine ait bir başka bir şiirde, hürriyete olan aşkını beyan eden Vehbi Cem Aşkun’un “biz” diye bahsettiği milletimizin bağımsızlığa verdiği kıymet, bunun için savaşmaya hazır olmasında açık bir şekilde görülmektedir. Aşk derecesinde hürriyete bağlı olmak, doğal olarak onu korumak için pür dikkat olmak gerekliliğini de doğuruyor.

Yine sardı kalpleri istiklal heyecanı, Gözlerimiz ufukta bekliyoruz düşmanı.

Kimse bize çatacak gelsin işte hazırız

Şair, hürriyetin bir ölüye can verebilecek kuvvete sahip olduğunu, onun yolunda canının gitmesine razı olduğunu belirtmektedir. Çünkü hürriyetini kazandığı günü doğduğu güne eş sayar. Hür olmak var olmaya eş değerdir. Buradan yola çıkarak şunu söylemek de mümkündür: Şair için esir olmak, yok olmaya eş değerdir.

Bir lahzacık düşünün geçmişi ah bir anın Nabzınızı durdurur kalbinizin ateşi. Bugün doğdu vatana aziz bir itilanın, Gönüllerden fışkıran ilk hürriyet güneşi...

Bir cesede can veren bu hürriyet gününün, Edebî bekçisiyim, inkılap ismim benim. Kainatta izi var, tarihimin ününün,

Ben vatan ve istiklal uğrunda can verenim.

Hür doğdum, hürriyetim yolunda gitsin canım, Bilirim ki ölmeyen ölümü yaratandır.

Ben bugün doğdum işte, bugündür heyecanım,

Ülküm, biricik yargım, Cumhuriyet, vatandır.(Aşkun, 2010: 25)

Bayrak, ülkelerin bağımsızlık sembolüdür. Asya’nın bayrak için yaptığı benzetmeler, bayrağa gösterdiği hürmet ve dahası saygı göstermeyenlere karşı tavrı onun bağımsızlık konusundaki hassasiyetini açık bir şekilde göstermektedir. Bayrak için yaptığı en kuvvetli benzetmelerden birinde şair, onu güneşe eş değer tutmuş ve güneş olmadığı vakit de onun vasıtasıyla aydınlanıp ısınmanın mümkün olduğunu dile getirmiştir ki buradan, bağımsız olduğumuz zaman durum ne olursa olsun bir kurtuluşun bulunabileceğini fakat esaret altında hiçbir ümidin bulunmadığını anlıyoruz.

Bayrak

Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü! Işık ışık, dalga dalga bayrağım,

Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

Sana benim gözümle bakmayanın Mezarını kazacağım.

Seni selamlamadan uçan kuşun Yuvasını bozacağım.

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder... Gölgende bana da, bana da yer ver ! Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar. Yurda ay yıldızın ışığı yeter.

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün. Kızıllığında ısındık,

Dağlardan çöllere düşürdüğü gün. Gölgene sığındık.

Ey, şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalan; Barışın güvercini, savaşın kartalı... Yüksek yerlerde açan çiçeğim; Senin altında doğdum,

Senin dibinde öleceğim.

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim: Yer yüzünde yer beğen !

Nereye dikilmek istersen,

Söyle, seni oraya dikeyim !(Asya, 2009: 55-56)

İstiklale âşık olan şair, boynunun kesilebileceğini ancak bağlanıp çekilemeyeceğini söylemek suretiyle bağımsızlığın candan aziz olduğunu dile

getirmiş ve muhataplarını, ağır başlı ve iyi huylu hallerini yanlış yorumlamamaları konusunda uyarmıştır.

Doğduğumdan beridir âşıkım istiklâle, Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle

Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum

Kesilir, belki, fakat çekmeye gelmez boyunum.(Ersoy, 2009: 109)

Hürriyeti kaybetmeyi insanlıktan çıkmaya eşdeğer sayan düşüncelerin işlendiği satırlarda Mehmet Akif Ersoy, hür olmayanlar için ölümün saadet olduğunu dile getirmiştir. Çünkü, ilk dizelerden anlaşıldığı üzere, mahkum olanın ölmeye dahi hakkı yoktur. Son dizelerde ise şair, hürriyeti korumanın neleri gerektirdiğinden bahis açmıştır.

Ya sen mahkûm iken, sağlık ölüm hakkın mıdır sandın Zimâmın hangi, ellerdeyse, artık onlarınsın sen; Behîmî bir tahammül, varlığından hisse istersen! Ezilmek, inlemek, yatmak sürünmek var ki, âdettir; Ölüm dünyâda mahkûmîne en son bir sa´âdettir: Desen bir kere "İnsânım!" kanan kim hem niçin kansın Hayır, hürriyetin, hakkın masûn oldukça insansın. Bu hürriyet, bu hak bizden bugün âheng-i sa´y ister:

Nedir üç dört alın Bir yurdun alnından boşansın ter.(Ersoy, 2009: 153)