• Sonuç bulunamadı

Özgürlük Değeri ile İlgili Bulgu ve Yorumlar

5.1 Eserlerde Tespit Edilen Değerler ve Yorumları

5.1.11 Özgürlük Değeri ile İlgili Bulgu ve Yorumlar

Türkçe dersi öğretim programında yer alan ve ders kitaplarındaki metinlerde bulunması gereken özellikleri bildiren bölümde özgürlükle ilgili şu ifadeler yer almaktadır: Metinlerde insan hak ve özgürlüklerine, insanî değerlere aykırı ögeler yer almamalıdır.(MEB, 2006: 56), İnsan hak ve özgürlüklerine, insanî değerlere aykırı ögeler yer almamalıdır(2006: 57). Ayrıca ara disiplinler içerisinde yer alan insan hakları ve vatandaşlıkla ilgili kazanımlardan birinde şu cümle yer almaktadır: Düşünce ve ifade özgürlüğünün önemini fark eder.(MEB, 2006: 54)

Türk Dil Kurumu da özgürlüğü şu şekilde tanımlamıştır: Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbestî. (Türkçe Sözlük, 2011)

Bağımsızlık değeri ile ilgili bulgu ve yorumların yer aldığı bölümde de belirttiğimiz gibi bağımsızlığı bir millete yahut ülkeye ait olabilecek bir özellik, özgürlüğü ise bireylerin sahip olabileceği bir sıfat olarak kabul ediyoruz. Yine tekrar etmek gerekirse bu ayrıma sözlüklerde rastlamak mümkün değildir.

La Fontaine’in Masalları‘nda yer alan Kurtla Köpek masalında kurdun aç

kalmak pahasına boynuna tasma taktırmayışı, onun özgürlüğüne olan düşkünlüğünü göstermektedir. Karnı tok, sırtı pek fakat esaret altında yaşamak özgürlük hissini içinde taşıyanlar için zulümdür. Masaldaki kurt da bu zulme katlanamamış ve açlığı göze alarak orayı terk etmiştir.

Zafiyetten çiroza dönmüştü kurdun biri Köpekler, aksine, semiz mi semiz. Bu kurt bir gün bir köpeğe rastladı; iri Güzel, besili bir köpek; tüyleri tertemiz. «Atılıp şunu bir parçalamalı.»

Diyordu içinden kurt cenapları.

Boğuşmayı da göze almak lâzımdı fakat Köpek deseniz kendini, hakikat,

Koruyabilecek kadar anaçtı.

Bunu gören kurt pek sessiz yanaştı. Biraz aşağıdan alıp dil dökeyim diye, Hayran olduğunu söyledi bu semizliğe. «Güç bir şey değil, sayın efendimiz, Dedi köpek, böyle benim gibi semirmeniz. Vazgeçin, bırakın bu ormanları.

Nedir bu ormanlarda çektiğiniz; Seril sefil, perişan, aç bîilaç? Açlıktan nerdeyse öleceksiniz, Hepiniz fülûsuahmere muhtaç. Âdeta arslan ağzında, yiyecekleriniz. Gelin benimle, hemen değişsin kaderiniz.» Kurt sordu; Peki, işim ne olacak?

— Hiç, dedi köpek, sadece adam kovalamak.

Vazifeniz yabancılara şiddet,

Ama karşılığında neler neler!

Sizindir artık evin sayısız yemekleri. O ne piliç, o ne kuş kemikleri ! O ne sonsuz okşanıp sevilmeleri !”

Kurt ne diyeceğini şaşırmıştı.

Sevincinden adeta gözleri yaşarmıştı. Derken baktı ki köpeğin boynunda bir yara. - “Bu ne?” dedi.

– “Hiç!” - “Nasıl hiç?”

- “Mühim değil yani.” - “Ama ne?”

– “Bağlamak için tasma takarlar ya, Gözüne ilişen herhalde onun yeri.”

- “Bağlamak mı, serbestçe dolaşamaz mısınız ?” - “Pek dolaşamayız ama ne çıkar ?”

- “Ne mi Çıkar? Yerinde dursun saltanatınız. Hani hazineler bağışlasalar

Zerre bile feda edemem hürriyetimden,”

Diyip bizim kurt oradan uzaklaştı hemen.(Veli, 2003: 18)

Şinasi Özdenoğlu’na ait bu dizelerde hürriyete verilen kıymetten söz edilmektedir. Şair, doğduğundan beri her zerresiyle özgürlüğe ait olduğunu beyan ederek bu konudaki hislerini ifade etmiştir.

İnsanların hürriyeti adına Hürriyetin şiiri, hey, Her zerremle seninim

Mesut olmanın yolunun hür olmaktan geçtiğini anlıyoruz Gökalp’ın yazdıklarından. Öyle ki fertlerin özgür oluşu onların insanlığına tesir etmektedir. Özgür olmayan bireylerin ve adil olmayan bir düzenin neticesi insanlıktan çıkmaktır. Gökalp, dizelerin ilkinde bunun hangi yolla sağlanacağını da açıkça ifade etmiştir.

İlimle hikmetle bulsun yolunu Adalete alet etsin kolunu Yaratsın ruhlarda millî bir irfan Yapsın memlekete refahla ümran Müsavi, hür fertler mesut yaşasın

İnsanlık ne demek herkes anlasın.(Gökalp, 2010: 102)

Safahat Birinci Kitap’tan yapılan bu alıntı da özgürlüğe vurgu yapmaktadır. İstibdat şiirinin ardından gelen Hürriyet şiirinin son dizeleridir. Bilindiği gibi tarihin

bir döneminde Mehmet Akif memleketi idare eden iradeye muhalif bir tavır takınmıştır. Söz konusu irade muhaliflerince istibdat olarak adlandırılmıştır. Aşağıdaki dizelerde o dönemin ardından gelen meşrutiyete gönderme yapmaktadır.

Söktü baktım ki hemen bir alay eftâl öteden, O nasıl mevkib-i iradî, o ne âlem, görsen! Her çocuk bir kocaman bayrak edinmiş, geliyor; " Yaşasın!" sesleri ef lâke kadar yükseliyor: Görerek yapma değil hem, ne tabî ı etvâr! Şu yumurcaklara bak: Sanki ezelden ahrâr! -Bağırın haydi çocuklar...

-Yaşasın hürriyyet! (Ersoy, 2009: 34)

Altın Işık’ta yer alan bu şiirde Mehveş adlı çocuk, kendisine hediye edilen

kafesteki kuşun, özgür olmayınca mutlu da olmayacağını düşünmüş ve onu salıvermiştir. Çünkü özgürce hareket edemeyen kuş istediği gibi eşinin yanında olamıyor bu durumdan eşi de eza çekiyordu. Dilediğince gökte süzülemeyen,

sevdiğinin yanında olamayan bir kuşun özgürlüğünden yoksun ve böylece kötü bir duruma mahkum olacağı açıktır.

Mehveş’in Adaleti

Ahmet gördü bir koru Düştü gönlü hevese Tuttu bir dişi kumru Koydu, onu kafese.

Küçücük kız kardeşi Dedi: “Ver onu bana!” Severdi o Mehveş’i Dedi: “Al olsun sana!”

Kumrunun eşi akşam Boş bulunca yuvayı Ah çekti buram buram Aradı hep ovayı…

Sonunda buldu dostunu Mehveş’in duvarında. Geldi serdi postunu Kafesin kenarında

İki eş gündüz gece Konuşur sevişirdi Mehveş dedi “İyice Zalimim ben şimdi…

Eşini ettim esir,

Ya Rab bu insan nedir? Niçin kuşları bağlar?”

Bu sözleri söylerken Açtı küçük zindanı… İki kuş uçup birden

Boyladılar ormanı…(Gökalp, 2010: 64)

Hapiste olmanın gurbette olmaktan daha ağır daha zorlu bir durum olduğunu anlatan aşağıdaki dörtlükler, bu sebepten canı yanan bir mahpusa aittir. Mahpus, dışarıda bıraktıklarını özlemekte ve yüreği eziyet çekmektedir. Özgür olamamanın bedeli ağırdır.

Kapattılar kapıları yüzüme Mapushane gurbet ele benzemez Benden selam edin dertli sazıma Mapushane gurbet ele benzemez.

Ne karaymış alnımdaki yazılar Ah dedikçe ciğerlerim sızılar Arkamdan ağlıyor körpe kuzular

Mapushane gurbet ele benzemez...(Türkülerden Seçmeler, 2007:59)